Ana Sayfa Blog Sayfa 943

Posrapor ile tüm pos işlemleri otomatik olarak muhasebeleşiyor

Posrapor, Türkiye’de şirketlerin pos makinesi veya sanal posla yaptıkları tüm tahsilat işlemlerini otomatik olarak muhasebe programlarına aktarıyor. Posrapor ile fiziki pos ve sanal poslarla yapılan tahsilatların tutar, komisyon, valör ve diğer banka hareketlerini otomatik olarak ERP/muhasebe sistemine entegre etmek mümkün. Böylece şirketler büyük bir iş yükünü verimli bir şekilde yönetiyor aynı zamanda manuel işlemlerden kaynaklanan hataların önüne geçiyor.

Eçözüm Bilgi Teknolojileri çözümü Posrapor, firmaların banka hesaplarıyla entegre olarak çalışıyor. Bu sayede tahsilat tutarı, taksit sayısı, bankanın kestiği komisyon oranı, komisyon rakamı, ödemenin işletmenin hesaba geçeceği tarih (valör) ve diğer bazı veriler doğrudan bankadan temin edilerek muhasebeye aktarılıyor.

Fiziki pos ve sanal pos işlemlerinin banka hareketlerini tek panelde görüntülemeye olanak sağlayan Posrapor ile pos işlem hareketlerini ERP/muhasebe sistemine aktarmak mümkün. Ayrıca raporlar Excel ve txt formatında dışarı aktarılarak kullanılabiliyor.

Teknolojinin gücü ile müşterilerine verimlilik, esneklik ve güvenilirlik sağlamaya odaklandıklarını dile getiren Eçözüm Bilgi Teknolojileri Genel Müdürü Arif Sarı; “Şirketimizin temel misyonu, tespit ettiği ihtiyaç ve sorunlara yeni nesil çözümler geliştirmektir. Posrapor’u da başta B2B firmaları, mağazalar, marketler ve benzin istasyonları olmak üzere yoğun kredi kartı kullanan şirketlerin bu işlemlerin kayıt ve muhasebe sürecini akıllı sistemlerle yönetebilmeleri için geliştirdik. Bugün pek çok şirket, kredi kartı tahsilat işlem bilgilerini tek tek bankalardan dosya olarak alıyor, bu dosyaları dizayn ediyor ve muhasebe sistemine yüklüyor. Manuel olarak yapılan bu işlemler, zaman ve enerji kaybının yanı sıra hata risklerini de beraberinde getiriyor. Verileri bankalardan otomatik olarak alan ve muhasebe sistemine aktaran Posrapor ile hata olasılığı sıfıra iniyor.

Şirketlerin diğer bir önemli sorunu ise komisyon oranlarının hatalı işlenmesi sonucu gelir kaybına uğramalarıdır. Posrapor, sahip olduğu akıllı parametrelerle Bankaların reel olarak kestikleri komisyon oran ve tutarlarını, ödemelerin valör tarihlerini hesapladığı için şirketlerin fazladan komisyon ödeme ve nakdi geç alma sorunlarını ortadan kaldırıyor.

Posrapor’un sunduğu bir başka fayda ise şirketlere nakit akış projeksiyonunu göstererek hangi tarihte banka hesaplarına ne kadar nakit aktarılacağının raporunu anlık olarak sunması. Böylece şirketler verimli, kolay, hızlı ve güvenilir şekilde pos ve sanal pos işlemlerini yürütüyor, daha az iş gücüyle daha çok kârlılık elde ediyor” şeklinde konuştu.

Yerli girişim 11Sight, Meng Hsiung Kian liderliğinde 1,1 milyon dolar yatırım aldı

Sizlere daha öncesinde Türkiye’de Istanbul Startup Angels‘tan 540 bin TL ve Keiretsu Forum Türkiye’den de 620 bin TL yatırım aldığını duyurduğumuz 11Sight, bu sefer Amerika’da seri bir girişimci olan Meng Hsiung Kian önderliğinde 1.1 milyon dolar yatırım aldı. Bu yatırımını, şirket yapılanması, ürün geliştirme ve pazarlama/iş geliştirme faaliyetlerinde kullanacağı aldığımız bilgiler arasında.

11Sight, uygulama yüklemeye gerek kalmadan tek tuşla görüntülü görüşme başlatılabilen bir servistir. Aleks Göllü, Farokh Eskafi ve Ercan Gümüş’ten oluşan deneyimli bir kurucu ekip ve 21 kişilik güçlü bir takıma sahip olan girişimin diğer görüntülü görüşme sistemlerine göre en büyük avantajı, son kullanıcıların herhangi bir uygulama yüklemesine ve iletişim bilgilerini paylaşmasına gerek kalmadan görüntülü görüşmeyi başlatabiliyor olması. Bu da görüntülü görüşmenin artık satış artırıcı bir enstrüman olarak kullanılabilmesine olanak sağlıyor.

Yakın zamanda Hindistan pazarına giriş yapan ve San Francisco merkezli bir girişim olan 11Sight’ın hedefi Amerika, Türkiye ve Hindistan pazarında, Otomotiv ve Emlak dikeyinde hizmet veren firmalar ile pazar yeri girişimleri olarak ilettiler.

11Sight, Türkiye, ABD ve Hindistan pazarında aralarında Pinc, Inc, Dealer.com, Fiat, Garanti Koza gibi kurumsal firmaların da bulunduğu 800 işletme tarafından kullanılıyor. Bugüne kadar sistem üzerinde gerçekleşen görüşme sayısı 75.000 olarak bildirildi.

Girişimin sunduğu servisi detaylandırmak gerekirse… 11Sight nasıl kullanılıyor?

11Sight kullanıcıları müşterileri için online bir buton sunup, bu butona tıklanması halinde görüntülü konuşma başlatabiliyor. Servisin kullanıcıları ise Android veya iOS cihazlarından veya Chrome tarayıcıları üzerinden bu aramaya cevap verebiliyor, aramayı kaydedebiliyor, müşterilerine aramanın sonunda bir anket sunabiliyor, ayrıca buton kaç kere görüntülendi, kaç kere tıklandı gibi metriklere ulaşabiliyor. 11Sight ayrıca bu hizmetleri API ve SDK olarak da işletmelere sunuyor. 11Sight ile ilgili detayları girişimin web sitesinde bulabilmeniz mümkün.

Aldığımız bilgiye göre girişim, söz konusu yatırım ile şirket yapısını LLC’den C-Corp’a çevirerek mevcut yatırımcıların hisse devirlerini gerçekleştirdi. Aktif olarak ABD, Türkiye ve Hindistan pazarında faaliyetlerine devam edecek olan girişimin San Francisco ve İstanbul’da iki ayrı ofisi bulunuyor.

Yarasa gibi kanat çırpıp uçabilen robot yapıldı

Teknolojinin artık hızla dediğimiz bile, söylediğimiz “hızla” kelimesinin yavaş kaldığı günümüzde enteresan bir gelişme yaşandı. Almanya merkezli şirket Festo, yarasa gibi kanat çırpıp uçabilen bir robot yaptı.

Elbette günümüzde drone gibi çeşitli uçan araçlar var. Ancak hangisi bir kuş misali kanatlarını çırpabiliyor? bu soruyu sormak lazım.

Şimdi sizi şirketin kendi yayınladığı video ile baş başa bırakalım.

TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! yarışmasını kazanan projeler: Taka, Anlatan Eller, Bkare

“TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var!” Yarışmasında Büyük Ödülün Sahibi Gazi Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi öğrencilerinin oluşturduğu Taka ekibi oldu.

TÜSİAD tarafından, geleceğin genç girişimcilerine, iş dünyasının deneyimlerini sunma amacıyla düzenlenen “TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var!” yarışmasının 2018 döneminde geçen yılın katılım rekoru kırıldı. Bugün düzenlenen yarışmanın bu seneki birincisi “Taka”, ikincisi “Anlatan Eller” ve üçüncüsü “Bkare” oldu. Bu yıl Türkiye genelinde 74 ilden ve 161 üniversiteden 1.621 iş fikriyle 4.268 genç başvurdu.

İşte yarışmayı kazanan projeler:

75 bin TL’lik birincilik ödülünü, cinsel hastalıkların erken tanısında kaliteyi iyileştirmeyi ve doğru tedaviye hızla ulaşılmasını amaçlayan çözümleriyle “Taka” ekibi – Gazi Üniversitesi Biyokimya öğrencisi Cansu Kabasakal ve Hacettepe Üniversitesi Biyomühendislik öğrencisi Saliha Nur Tanış aldı.

50 bin TL’lik ikincilik ödülünü, engelli ve sağır bireylerin eğitiminde fırsat eşitsizliğini gidermek için Türk İşaret Dili destekli online eğitim platformu çözümü sunan “Anlatan Eller” ekibi – Anadolu Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi öğrencisi Açelya Sarıkaya ve İstanbul Üniversitesi Sivil Toplum Kuruluşları ve Sosyal Sorumluluk Yönetimi öğrencisi Pelin Baykan aldı.

25 bin TL’lik üçüncülük ödülünü, gıdaları mikrofilm teknolojisi ile kaplayarak küflenme sorununa karşı geliştirdikleri doğal çözümle “Bkare” ekibi – Erciyes Üniversitesi Tıp Anatomi öğrencisi Bahar Yılmaz ve Aksaray Üniversitesi Biyoteknoloji ve Moleküler Biyoloji öğrencisi Behlül Koç aldı.

Peki 1.621 iş fikri hangi aşamalardan geçti?

6 Ekim 2017’de başvuruların alınmasıyla başlayan maratonda yarışmaya başvuran 1.621 iş fikri en az iki yatırımı olan ve/veya Bireysel Katılım Sermayesi lisansına sahip melek yatırımcılar ve girişimcilik ekosisteminin lider isimlerinin oluşturduğu bağımsız bir ön jüri tarafından değerlendirildi. İş fikirlerinin yüksek niteliği nedeniyle kıyasıya bir rekabete sahne olan ön eleme aşaması sonucunda jüriden en yüksek puanı alan, 31’i asil, 21’i yedek olmak üzere toplamda 52 iş fikri bir sonraki aşamaya geçmeye hak kazandı. Ön elemeyi geçen 104 öğrencinin oluşturduğu 36 ekip yarışmanın İstanbul’da düzenlenen 5 günlük eğitim kampına katıldı.

Ekipler, kampta pazarlama, giriş stratejisi, fizibilite gibi konularda eğitim alan ve girişimcilik ekosisteminden sayısız isimle networking imkanı yakaladı. Sonrasında TÜSİAD üyeleri, Pınar Abay, Filiz Akdede, Gözde Akpınar, Hasan Aslanoba, Bahadır Balkır, Tayfun Bayazıt, Öget Kantarcı, Simone Kaslowski, Haluk Kayabaşı, İrem Oral Kayacık, Ebru Özdemir, Defne Tozan ile eşleşen 12 ekip üç ay boyunca bu isimlerin rehberliğinde iş planlarını geliştirme fırsatı yakaladı.

Google bulut geçişini Velostrata’yı satın alarak başlattı

Gün geçtikçe artan verilerimiz için bulut teknolojisiyle gelişmiş uygulama çözümleri sağlayan Google, alt yapısını güçlendiriyor.

Velostrata, şirketlerin iş yükünü azartmalarına yardımcı olarak veri merkezlerinden buluta geçmelerine zemin hazırlayan bir platformdur. Eski uygulamaları aktarmak, geniş veri yığınları için pek kolay değil. Bu yüzden Velostrata, Google Cloud müşterilerine veri aktarım hizmeti sağlamayı üstleniyor.

Google Cloud Mühendislerinden Eyal Manor  şirketin depolama kaynaklarını, bilgisayar kaynaklarından ayıran ve depoda sanal bir makineyi çalıştıran, sofistike bir hibrit bulut çözümünün önemi vurguladı. Ayrıca büyük veritabanları, kurumsal uygulamalar, DevOps ve büyük veri işlemleri gibi sanal makine tabanlı iş yüklerini Velostrata ile kolayca ve hızla taşıyabilmeleri anlamına geldiğininden de blog yazısında bahsetti.

Velostrata, Google ürünlerinin sağladığı depolama hizmetleri kullanıcı memnuyeti artışı ile bulut pazarlamacılığı mücadelesinde popüllerlik kazandıracak gibi görünüyor.

Geçmişte, Google Cloud Başkanı Diane Greene, veri yüklerini bulut teknolojisinde “kaldırma ve değiştirme” konusunda gördükleri iş fırsatlarından bahsetti. Satın alma işlemlerinden sonra bunları Google Cloud ile yapmak isteyen müşterilere yardımcı olmak için önemli bir hizmet sunmak olduğunu da ekledi.

Velostrata’nın satın alınmasının yanında Google I/O tanıtım konferansının yeni teknolojileri daha fazla heyecanlandıracağı sinyallerini veriyor.

Dijital bankacılığın yeni gözdesi: Revolut

Londra temelli bir Fintech startup’ı olan Revolut bir dijital bankacılık hesabı ve finansal hizmetlerin kümelenmesi oluşumudur. Amacı ise hem tüketicileri hem de işletmeleri geleneksel bankalarını boşaltmaya ikna etmek için fiziksel ve sanal banka kartları, otomatik borçlar ve para transferi dahil olmak üzere mevcut bir hesaptan beklediğiniz tüm özellikleri sunmaktır.

Buna saldırı vektörü adı verilmiştir, neden mi?

Başlangıçtaki düşünce yabancı para biriminde harcama yaparken düşük döviz kuru oluşturmaktı ki şüphesiz bu düşünce Revolut’un erken büyümesini ve zihniyetini körükledi. Bununla birlikte teknolojinin de durmadan geliştiğini göz önünde bulundurursak yeni ürünlerin ve özelliklerin giderek bu ortama eklemlendiğini görürüz. Bu bağlamda değerlendirdiğimizde bankacılığın yerini dijital bankacılığın alması için atılan bir adımdır.

Bu startup, 1.7 milyar dolar değerinde bir parasal değerlemeyle ki alınan bilgilere göre bir yıldan az bir sürede beş kez artış göstermiş, Hong Kong merkezli DST Global tarafından, Index Ventures ve Ribbit Capital gibi yeni ve mevcut yatırımcılarla oluşturuldu. Revolut, lansmanından bu yana üç yıldan kısa bir süre önce C serisinde 250 milyon dolarlık bir fon yarattığını açıkladı ve değerini 1.7 milyon dolardan 250 milyon dolar arttırmış oldu.

Peki neden yatırımcılara ihtiyacı var?

Bu yatırımcılar aslında Fintech’in amacını yani banka bozucu etkisini ya da banka bozucu etkisinin en azından kabarcıkları için önemlidirler. Bunların birçoğu Fintech şirketleriyle ortaklık kurarak seyahat sigortası, telefon sigortası, kredi, tasarruf ve kripto para birimini oluşturmaktadır. Bir önemli nokta iste hype döngüsünü kusursuz bir şekilde sürdürmek olarak görülüyor.

Peki ya artık Revolut kullanmaya devam etmek istemezsek?

Elbette bunun da çözümü sunuldu. Revolut 36 aydan kısa bir sürede 340 milyon dolara çıkardığı toplam tutarı geri veriyor. Kullanmaya devam edenlerin verileri ise şu şekilde açıklandı: Yaklaşık olarak; günlük 250.000 günlük aktif kullanıcı, 400.000 haftalık aktif kullanıcı ve 900.000 aylık aktif kullanıcı olmak üzere 2 milyon müşterisi var. Hedefinin ise 100 milyon müşteri olduğunu bildirdi. Bununla beraber Revolut değerleme konusundaki artış ve finansman oluşumunun bugüne kadarki en inanılmaz rakamları izlediğini, bununla birlikte Fintech’in her ay platform aracılığıyla 1.8 milyar dolar işlediğini ve her gün 6.000 ile 8.000 arasında yeni müşteriyle anlaştıklarını söylüyor. Bu verilere göre değerlendirdiğimizde Revolut’un istediği müşteri sayısına ulaşması hiç de zor gözükmüyor.

Peki bu ortamda sadece Revolut mu var?

Tabi ki de hayır. TransferWise, Londra’nın tartışmasız Fintech gözdesi ve bazı özellikleriyle de Revolut’a doğrudan rakip olarak görülüyor. TransferWise, banka bozucu Fintech için gittikçe artan bir aday olsa bile bu değerlendirme henüz kamu piyasalarında yüzmeyi öğrenemeyen şirketler ve özel değerlendirmeler olduğunu unutmamalıyız. TransferWise ise 3 milyon müşteriye sahip ve kısa bir süre önce D serisi yatırımında 280 milyon dolarlık bir rakam açıkladı ve şirkete 1.6 milyar dolarlık bir parasal değerleme rapor etti. Peki ikisi arasındaki fark ne diye sorabilirsiniz? Bunu yapmak Revolut’un üç yılını almışken, TransferWise’ın yedi yılını aldı. Aynı zamanda Revolut’un zorlu rakiplerinden biri de Birleşik Krallık bankası Monzo’dur. Monzo’nun açıkladığına göre şu anda 630.000 cari hesap müşterisine sahip ve ayrıca 200.000’i günlük aktif kullanıcı, 360.000’i haftalık aktif kullanıcı ve 500.000 aktif kullanıcısı olduğunu da bildirdi. Peki bu kullanıcıların sayısal değerleri nasıl belirleniyor? Hem Revolut’un hem de Monzo’nun değerlendirmesine göre aktif kullanıcılar en az bir finansal işlem yaparak tanımlanıyor.

Peki Revolut’un ileriki dönem için planı ne?

Bilanço kredisine de başlayabilmesini sağlayacak bir Avrupa bankacılık lisansı için başvuruda bulunuyor. Bu amaçla da C serisi finansmanını; bu yıl ABD, Kanada, Singapur, Hong Kong ve Avustralya’dan başlayarak tüm Avrupa’yı aşmak ve dünya çapında genişlemek için kullanacağını söylüyor. Ayrıca hedeflerinden bir diğeri ise şu anda mevcut 350 kişilik iş gücünü 2018 yılından itibaren 800 çalışana çıkarmak.

Google, ABD’nin politik reklamları için yeni gizlilik şartlarını duyurdu

Geçtiğimiz hafta başkan vekili Kent Walker, Google’ın politik reklam verenlerinin ve şeffaflık raporlarının da açıklanması dahil yeni çalışmalarını özetleyen bir blog postu yayınladı.

Google artık politik reklam verenlerinin ABD vatandaşları ya da yasal ikamet edenler olduklarını doğrulamak için, devlet tarafından verilmiş bir kimlik ile başvurmaları gerektiğini açıkladı. Henüz ne isteneceği belli olmasa da vergi numarası ya da sosyal güvenlik numarası gibi yasal geçerliliği olan bir bilgi bu işlemin kilit noktası olacak.

Walker ayrıca Google’ın şeffaflık raporlarında, reklam veren kullanıcılar ve harcayacakları miktar konusunda çalıştıklarını ifade etti. Bilgilerin herkesin erişimine izin verilen bir veritabanında yayınlanıp depolanacağını da sözlerine ekledi.

Bir yıl önce Google Kuluçka Sistemi Jigsaw, çevrimiçi saldırı riski taşıyan kullanıcılara yönelik seçim şeffaflığı aracı olan Protect Your Election (Seçimini Koru) adlı uygulamayı hayata geçirdi ve geçen Perşembe uygulamanın IOS sürümünü de yayınladı. Bu uygulama Rusya’nın, dünya genelinde çeşitli seçimlere müdahalesine karşı bir tepki gibi görünüyor.

Google, neden bu önlemleri aldı?

Bunun sebebi ise şu şekilde açıklanabilir;

Facebook’un kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg, geçtiğimiz ay, 2016 seçimleri zamanında siyası otoriteler ile kullanıcı bilgilerinin izinsiz paylaşılması Cambridge Skandalı sebebiyle kongre üyeleri tarafından yargılanmıştı.

Görünüşe göre Google, Facebook’un yaşadığı bu talihsiz olaya benzer bir olayın önüne geçmek istiyor.

Albaraka Garaj, yatırım yapmak için fintech girişim arıyor

8-10 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen Now Business Week etkinlikler serisinde bugün yapılan Dijital Liderlik Zirvesi’nde konuşmasını yapan Albaraka Garaj koordinatörü Yakup Sezer, sürekli olarak finansal teknoloji (fintech) alanında yeni fikirler aradıklarını ve beğendiklerine anında yatırım yapacaklarını dile getirdi.

Albaraka Garaj’ı bu bağlantıdan inceleyebilir ve başvurunuzu yapabilirsiniz.

Ayrıca konuşmasında 7 startup’la görüştüklerini, 3’ünün ürününü satın aldıklarını ve 4’ü ile görüşmelerinin devam ettiğini dile getirdi. Kısacası Albaraka Türk, kendi kullanabileceği ürünleri üreten startup’ların müşterisi oluyor. Bu durumda Startup Dostu bir şirket olarak da konumlandırabiliriz.

Pubinno, Galata İş Melekleri’nden 2 milyon TL’lik 3. tur yatırımını aldı

Geçtiğimiz yılın Nisan ayında 4 ülkedeki yatırımcılardan (Venture Friends, Rolf Schromgens ve Alchemist Accerelator) yatırım aldığını paylaştığımız, merkezini San Francisco’ya taşıyan Türkiye’den çıkan girişim Pubinno, bu sefer Galata İş Melekleri‘nden (Galata Business Angels), 3. tur yatırım yatırım aldı.

Pubinno‘nun bu yatırım turuna tüm mevcut yerli yatırımcılarının (Fatih İşbecer, Emre Sayın, Nexus Ventures) yanı sıra GBA‘dan Nevzat Aydın, Melih Ödemiş, Kaan Boyner, Ahmet Faralyalı, Cem Çetin, Kurtuluş Eker, Önder Öztarhan ve Görkem Güven katıldı.

Pubinno Ekibi

Girişimin kurucu ortağı ve CEO’su Can Algül‘den doğrudan aldığımız bilgiye göre; “2018 için şimdiden 1600 siparişimiz var, yatırımı seri üretime ve partner kanalı genişletmeye harcayacağız.” açıklamasında bulundu.

Pubinno, fıçı biranın en verimli ve kalitesi standart şekilde servis edilmesini sağlayan yapay zeka tabanlı akıllı bira muslukları yapıyor. Sıcaklık, Basınç, Tazelik ve Bakım parametrelerini anlık takip ederek biranın her çeşidinde ve seferinde ideal kalitede servisi sağlar. Türkiye’deki fıçı biraların yaklaşık %25’i ideal kalitede sunulmamakla birlikte fıçı başına %23 zaiyat vardır. Web platformu ve mobilde ise anlık satış, envanter ve operasyon takibi kolayca yapılıp, gerekli aksiyonlar alınır.

Pubinno kullanıcıları anlatıyor:

Pubinno’nun muslukları şu an Amerika, İsrail, lmanya, Hollanda, Hindistan, İtalya ve Türkiye olmak üzere 7 ülkede 200’den fazla barda kullanılıyor. Son 4 ayda %300 büyümüyle şu ana kadar 1 milyon‘dan fazla bardak en iyi şekilde servis edildi.

Yapay zekâ siber güvenlikte neleri değiştirecek?

İnsanlığın en büyük icadı olarak nitelendirilen yapay zekânın kendini göstermediği pek alan kalmayacak. Bunlardan biri olan ve ilk belirtileri karşımıza çıkmaya başlayan siber güvenlikte yapay zekânın etkilerini Innovera Genel Müdürü Gökhan Say aktardı.

Siber güvenliğin kronolojik tarihine bakıldığında uzun yıllar boyunca virüs gibi sabit tehlikelerle mücadele ettiğini görüyoruz. Bu modelde antivirüs firmaları, belirli aralıklarla güncellediği veri tabanına yakalanan virüslerin sistemleri ele geçirmesini önlemeye çalıştı. Ancak bu yaklaşım, siber tehditlerin form değiştirmesi ve çeşitlenmesiyle yerini daha proaktif, bulut bilişim platformları üzerinde anlık güncellenen bir güvenlik anlayışına bıraktı. Enerji santrallerini hedefleyen DDoS saldırıları ve benzeri saldırıların tüm üretimi durdurması gibi tehlikeler yakın geçmişte tüm dünyanın gündemini oluşturan riskler haline geldi.

Günümüzdeki tabloya bakıldığında ise daha sezgisel, proaktiflik seviyesi üst düzeyde siber güvenlik çözümleriyle karşılaşıyoruz. Ancak siber tehditler, tıpkı insan bağışıklığına adapte olan farklı tipteki mikroplar gibi, bu önlemleri aşacak yolları keşfetmeyi sürdürüyor.

Yapay Zekâ Hızlı Büyüyen Bir Çocuk Gibi

Innovera Genel Müdürü Gökhan Say; “Yapay zekânın durumuna bakıldığında hızlı büyüyen bir çocuk yakıştırmasını yapmak mümkün” yorumunu yapıyor. “Konuşmaya erken başlayan, okuma yazmayı hızlı söken bir çocuk nasıl okula başladığında yaşıtlarından daha başarılı oluyorsa yapay zekâ için de yakın gelecekte sınıfın zeki öğrencisi yorumunu yapacağız.” diyen Say, bunun ardında ise özellikle makine öğrenimi teknolojisinin başarısı olduğuna dikkat çekiyor.

Farklı sektörlere getirdiği, bugün için ‘tuhaf’ kabul edilen çeşitli çözüm önerileri yapay zekânın kabullenilme oranını da yükseltiyor. Bu kabullenişin ardında kimi zaman verimlilik, kimi zaman hız, kimi zaman maliyetler olsa da listenin başındaki kavram çoğunlukla insanlardan daha etkili çözüm sunabilmesi.

Endüstri 4.0 Çağı Geçiş Sürecini Hızlandıracak

Yapay zekânın siber güvenlikteki rolü özellikle Endüstri 4.0 uygulamalarının yaygınlaşmasıyla daha da artacak. Veri temelli üretim tesisleri, nesnelerin interneti kapsamında kullanılan milyarlarca sensör, küçük ya da büyük her bir makinenin birer veri üreticisi haline gelmesini en önemli etkenler olarak sıralayan Innovera Genel Müdürü Gökhan Say, bu makinelerin ve sahada yer alan çok sayıda sensörle merkez arasındaki yoğun veri alışverişinin aynı zamanda siber tehditler için yeni bir kazanç kapısı anlamına geldiğini ifade ediyor. Bu durumun altyapıların korunması için ek çözümler gerektirdiğini kaydeden Say, Innovera’nın bir iştiraki olan ATAR Labs bünyesinde geliştirilen ve tehditleri otomatik olarak analiz edip yanıt veren robotik yazılımlar gibi çözümlerin, başta Güvenlik Operasyon Merkezleri olmak üzere verinin işlendiği ve tutulduğu çok sayıda noktanın proaktif güvenlik düzeyini yukarı taşıdığına dikkat çekiyor.

Tehdit Ne Kadar Büyük?

Siber tehditlerin ekonomiyi ve üretimin kalbini hedefleyen saldırıları, telafisi zor sıkıntılara yol açabiliyor. Kişisel veri hırsızlığı, üretimin durması, borsanın ve finans sisteminin işlem yapamaz hale gelmesi gibi durumlar milyarlarca dolarlık zararlara neden olabiliyor. Cybersecurity Ventures tarafından hazırlanan bir rapora göre bu tip suçların oluşturduğu zarar hızla artıyor ve 2021 yılında 6 trilyon dolara çıkması öngörülüyor. Bu, 2015’te oluşan zararın yalnızca altı yılda iki katına çıkması anlamına geliyor.

Yeni Çağın Şövalyeleri

Innovera Genel Müdürü Gökhan Say, yapay zekâ her ne kadar emekleme döneminde olsa da siber güvenliğin şövalyesi olma yolunda hızla ilerlediğini ifade ediyor: “Dünyadaki çeşitli örneklere bakıldığında havacılık, demiryolu, enerji, finans gibi ana sektörlerde gerçekleşen siber tehditlere karşı sektörel yapay zekâ uygulamalarının bir şövalye misali kalelerini korumaya başladığı görülüyor.” ifadesini kullanan Say, bu durumun verinin ve veri iletişimin son derece yoğun olduğu akıllı şehirler, sürücüsüz otomobiller ve uzaktan yönetilen akıllı sayaçların dahil olduğu enerji ağları için de geçerli olduğunu kaydediyor.

Öğrenen Güvenlik Altyapıları

Yapay zekânın bir bekçi gibi konumlandırılması, pek çok avantajı beraberinde getiriyor. Özellikle makine öğrenimi yoluyla öğrenen BT altyapıları kurmak, yeni geliştirilecek siber tehlikelere karşı avantaj sağlıyor. Gökhan Say, bu sayede yalnızca mevcut tehlikelerin değil, tehlikeyi önceden sezen, hatta sonraki nesil siber saldırıların neler olabileceğini daha başından tespit edebilen yapay zekâ destekli siber güvenlik çözümlerinin yakında daha fazla gündeme geleceğine dikkat çekiyor.

Endüstri 4.0 ve 5G teknolojilerine vurgu yapan Say; hem Endüstri 4.0’ın getirdiği dijital fabrikalar hem de 5G iletişim altyapısının kurulmaya başlanmasıyla daha da yoğunlaşacak olan veri trafiği ve beraberindeki akıllı şehir gibi yapıların, yapay zekânın siber güvenlikte kullanımını adeta zorunlu tuttuğunu ifade ediyor.