Üye işyerleri için hızlı, kolay ve güvenli ödeme altyapısı sunan fintech girişim iyzico, Ocak ayında çıktığı C Serisi yatırım turunu 15 milyon dolarla tamamlamış.
iyzico‘nun Ocak ayında çıktığı turda haber olarak 13 milyon dolar olarak paylaşmıştık. Ancak buna ek olarak Londra merkezli Amadeus Capital Partners’ın da katılımıyla bu miktar 15 milyon dolara çıkmış.
Techcrunch’ta çıkan haberde 10 binin üzerinde B2B müşteriye ulaştığını açıklayan iyzico, işlem hacmi olarak da 1,5 milyar TL’yi 2016 yılında geçmişti. Eskiden olduğu gibi sanal pos almak halen zahmetli bir süreç iken, iyzico bunu 24 saatten daha kısa bir sürede online olarak halledebiliyor. Tüm bankalarla entegreli olan sistem ile eticaret yapmak kolay hale geldi.
iyzicohakkındaki gelişmeleri egirişim’den takip edebilirsiniz.
Yemek Sepeti, bugün 589 milyon dolarlık bir rakamla exit değeri en yüksek olan başarılı bir İnternet girişimidir. Nevzat Aydın liderliğinde 2001 yılında kurulan Yemek Sepeti bünyesinde 400’ten fazla çalışan ve arkasında güzel bir başarı hikayesi var. Gelin bu 16 yıllık süreci beraber inceleyelim.
Yemek Sepeti’nin kurucusu ve CEO’su olan Nevzat Aydın, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun oldu. 2000 yılında eticaret eğitimi için bir Startup merkezi olan San Francisco’ya gidiyor. Burada okurken Amerika’da olan başarılı girişimleri ve bunların iş modellerini inceledi.
Sonrasında İnternet üzerinden yemek sipariş fikri ilgisini çekiyor. Eğitimini yarım bırakıp bu fikri hayata geçirmek için hemen Türkiye’ye dönüyor. Hemen en yakın iki arkadaşı Cem Nufusi ve Melih Ödemiş‘e fikrini anlatıyor. Bu fikir; İnternet üzerinden restoranların kullanıcılardan yemek siparişi almasını sağlamak. Hem de telefonla bile henüz doğru düzgün sipariş verilmeyen bir pazarda.
Cem Nufusi, Nevzat Aydın, Melih Ödemiş
Ve Yemek Sepeti’nin hikayesi 3 kurucu ortak ile 40 metrekare’lik bir ofiste başlıyor. Hemen restoran görüşmelerine başlayan bu ekip, görüştükleri ilk 15 restorandan redcevabı alıyor. İlk etapta restoranları ikna etmekte zorlansalar da, 26 restoran ile zorlu bir anlaşma sürecinin sonunda yola koyuluyorlar.
İlk olarak siparişlerini yazıcı ve faks üzerinden almaya başlıyor. Ve bu uzun bir süre böyle gidiyor.
Rocket Internet isimli şirketin kurucuları ve sahipleri Alman Samwer kardeşler ile ortaklık imzaladılar. Bu günden itibaren şirketin siparişleri de artmaya başladı. 2010 yılında Yemek Sepeti günlük 1-2 siparişten 25 bin siparişe ulaşıyor.
Geçtiğimiz ilk 10 yıllık sürenin, ilk 5 yıl para kazanmadan hayatta kalmaya çalışıyor. Fikirlerine olan inancı ve iyi bir ekip olmaları, şirketin istikrarını korumadan çok büyük etken oluyor.
iPhone ile mobil üzerinden sipariş almaya başlıyorlar. 2010’nun sonları 2011’in başlarına günde 28-29 bin sipariş alan Yemek Sepeti, 900 bin kullanıcıya ulaşıyor.
2012 yılında General Atlantic, şirkete 44 milyon dolarlık bir yatırım yaparak şirketin azınlık hissesine sahip oluyor.
Yemek Sepeti bu yatırımdan sonra hızına hız katarak büyümesini katlayarak artırıyor.
Bugün günde 100 bin üzerinde sipariş alan dünyanın en büyük online mutfağı Yemek Sepeti, Mayıs 2015’te Almanya merkezli Delivery Hero şirketi tarafından 589 milyon dolar karşılığında satın alındı. Şirketin hisselerinin tamamı (%100) bu şirkete satıldı.
Nevzat Aydın, Yemek Sepeti’nde CEO’luk görevine devam ediyor. Sözleşmeye göre ne kadar daha kalacağı henüz bilinmiyor ancak bu hikaye Türk İnternet tarihine başarılı bir serüven olarak geçiyor.
Özetleyecek olursak; 16 yıllık bir süreçte çok red yiyorlar. Siparişlerde sorunlar yaşıyorlar, ilk siparişlerinin teslimatında da sıkıntı yaşıyorlar. Henüz doğru düzgün telefonla bile sipariş verilmeyen bir pazarda, İnsanları İnternet üzerinden sipariş vermeye ikna ediyorlar ve bunu başarıyorlar. Bu zamana kadar bazı rakipleri çıkıyor ancak pes etmiyor, bir şeyleri farklı yapıp rakiplerini geçiyorlar. İlk günkü inançları ve hevesleri, şirketin satılmasına rağmen 2017 yılında da devam ediyor.
Delivery Hero ile Nevzat Aydın’ın bir karesi
Yemek Sepeti, bugün başarı kitaplarında okutulacak bir hikayeye sahip. Ders çıkarmasını bilirsek ve biz de bir şeyleri yapma konusunda, bu sabrı gösterirsek ikinci, üçüncü… bu değerde şirketler çıkar.
Gittigidiyor’un eBay’e satılması da bir başarı hikayesidir. Bu şirketi de farklı bir yazıda size anlatacağız.
Starbucks, mobil uygulamasını geçtiğimiz Kasım ayında Türkiye’de yayına aldı. O günden bugüne uygulamayı 200 binden fazla kullanıcı indirdi. Starbucks tarafından veriler ilk kez bugün paylaşıldı.
Starbucks Mobil, Starbucks’ın kendi kart özellikleri ile mobil özelliklerin birleştirilmiş halidir. Kullanıcılar ödemelerini mobil uygulama üzerinden QR code ile yapıp yıldızlarını buradan kazanabiliyor. Böylelikle şirket kullanıcıları daha iyi anlık analiz edebiliyor.
Starbucks bu uygulamada bir sadakat programı oluşturarak, oyunlaştırma (gamification) özelliğini de en etkin şekilde kullanmış oluyor. Sonuç olarak 15 yıldızda 1 kahve verilse de, kullanıcılar yıldız kazanmak için Starbucks ödemelerinin büyük kısmını bu uygulama üzerinden yapıyor.
Paylaştığı birkaç veriye göre; en çok 07:00-11:00 arasında sipariş veriliyor. En çok sipariş verilen içecek Latte ve en popüler yaş aralığı 25 ile 30 olarak söyleniyor.
Şirketle ilgili gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.
Fikirlerin sanayileşip, üretime dönüşmesini ve endüstrimize birer çıktı olarak katkı sağlaması amacıyla Embryonix TTO, ‘Otomotiv Teknolojileri‘ özel kategorisiyle yapay zekâdan enerji teknolojilerine, bulut servislerden tekstil teknolojilerine batarya verimliliğinden sürüş güvenliğine kadar tüm alanlarda fikirleri olan girişimcilerin başvurularını bekliyor.
Son başvuru: 14 Nisan 2017
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde, Bilimpark A.Ş., Embryonix Teknoloji Transfer Ofisi ve İzmir Ticaret Odası olmak üzere üç ana birim temelli kurulmuş, inovasyon ve girişimcilik başlığı altında üniversite ile sanayi arasındaki teknolojik katma değer yaratan bir yapılanmadır.
Embryonix TTO, İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından desteklenen girişimcilik ruhunun öğrenci, akademisyen ve sanayi ortakları arasında fikir aşamasından projelendirmeye, bilimsel teknolojiden üretime kadar tüm safhalarda ihtiyaçları karşılamak amacındadır.
Projelerden elde edilen çıktıların katma değer sağlaması için sanayiye aktarılması, sanayi ihtiyaçlarının araştırılıp projelendirilmesi hedefiyle çalışmalarını gerçekleştirmektedir.
Bu bağlantıdan başvurunuzu gerçekleştirebilirsiniz.
Bilkent Cyberpark’ta düzenlenen Get in the Ring Türkiye yarışmasında 2 girişim Tarla.io ve Delphi Sonic’in finale kaldığını ve Tarla.io’nun kazanan olduğunu açıklamıştık. Finalde 2 girişim berabere kalmış ve kazanan girişim jürinin ortak kararıyla belirlenmişti.
Ancak aldığımız bir son dakika haberine göre Get in the Ring’in globaldeki ana yapımcısı Delphi Sonic’in de bu finali kazanan olduğunu ve o girişimin de Singapur finallerinde sahneye çıkabileceğini söyledi. Böylelikle Türkiye’den iki girişim Get in the Ring globalde bizi temsil edecek.
Türkiye’de 2014 yılında ilk kez düzenlenen Get in the Ring yarışması, ikinci kez 1 Nisan’da Ankara Bilkent Cyberpark‘ta kurulan boks ringinde gerçekleştirildi. Get in the Ring, girişimcilerin ringe çıkıp ikili olarak eşleşip, jürinin ardı ardına gelen soruları cevaplaması üzerine kurulu bir yapı. Bu yarışmayı ise Tarla.io kazanarak Singapur’da yapılacak olan global finale katılmaya hak kazandı.
İyzico, Karmasis ve Ankara Kalkınma Ajansı’nın da aralarında olduğu jüri, yarışmaya başvuran 25 girişimciden uygun gördüğü 8 girişimciyi çeyrek finale seçti.
Çeyrek finale kalan girişimciler ve eşleşmeleri;
Innovera – Delphi Sonic
Sheetzoom – Tarla.io
Codela – Usturlabs
Seyisco – iCaked
Çeyrek finalde iş modellerini, ekiplerini ve elde ettiği kazanımları anlatan girişimcilerden 4’ü, kıyasıya bir mücadelenin ardından yarı finale kaldı.
Tarla i.o – Codela
Delphi Sonic – iCaked
Tarla.io ve Delphi Sonic ile zorlu geçen finalin ardından Tarla.io, Bilkent Cyberpark’ta düzenlenen Get in the Ring Türkiye yarışmasının kazananı olarak Singapur biletini kaptı.
Tarla.io: Toprakta, havada ve bitkide gizli kalmış bilgiyi ortaya çıkartıyor, düzenliyor, işliyor ve anlamlandırıyor. Her tarladaki yerel hava durumu, toprak bilgisi ve bitki gelişimi için kurduğumuz modeller sahada neler olduğunun ve olacağının ipuçlarını veriyor. Geçmişe, şimdiye ve geleceğe yönelik oluşturduğumuz uyarılar ve karar desteği; sürdürülebilir, karlı, verimli ve çevreci gıda üretiminin önündeki engelleri kaldırıyor.
Girişimcilerin kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için Türkiye’de ve özellikle Anadolu’da bu ve buna benzer yarışmaların artmasını diliyoruz.
Microsoft Office 365’in kolaylıklarını, ekip ruhu ile taçlandıran Microsoft, yeni hizmeti Microsoft Teams ile takım çalışmasına dinamizm katacak. Sohbet tabanlı ekip çalışma platformu MicrosoftTeams, ortak belge üzerinde birlikte çalışmaktan, farklı konularda ekip içinde görüş paylaşmaya, grup konferans görüşmesi yapmaktan, toplantı notlarını paylaşmaya kadar farklı özellikleriyle öne çıkıyor.
Günümüz iş hayatı değişiyor. Eskiden masa başında çalışırken, şimdi çalışanların yüzde 70’i ofis dışında vakit geçiriyorlar. Kurumlara ve bireylere daha fazlasını başarabilmeleri için güç katmayı misyon edinen Microsoft, şirketlerin giderek artan takım olarak çalışabilme ihtiyaçlarını karşılamak için Teams hizmetini geliştirdi ve tüm Office 365 kullanıcılarına sundu. Şirket içinde ekiplerin grup kurma, birebir görüşme yapma, takvim paylaşma, Office 365 uygulamaları kullanma (Word, Excel ya da Power Point gibi), Skype desteği ve GIF/Emoji paylaşımı gibi özellikleri bulunan Microsoft Teams, Office 365 aboneleri tarafından ücretsiz olarak kullanılabilecek.
Dünya çapında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 181 ülkede kullanıma sunulan Microsoft Teams ile ilgili detaylar İstanbul’da Microsoft Office Pazarlama Grup Müdürü Çiğdem Kayalı’nın ev sahipliğinde düzenlenen ve bizim de katıldığımız basın toplantısında paylaşıldı.
“Şirketlerin dijital dönüşümüne katkıda bulunmak ve ekiplerin takım içi iletişim ihtiyaçlarını karşılamak için geliştirilen Microsoft Teams, Office 365 ekosistemi ile entegre olarak çalışabiliyor” diyen Çiğdem Kayalı sözlerine şöyle devam etti: “Günümüzün kurumsal dünyasında takımların birlikte daha uyumlu çalışmaları ve daha üretken olmaları için aynı ortamda bir arada olmalarına gerek yok. Esnek çalışma saatleri, evden çalışmak gibi konular iş hayatında yerini alırken, çalışanların yüzde 70’e yakını artık mobil. Microsoft olarak yeni sohbet tabanlı birlikte çalışma platformu Microsoft Teams’i geliştirdik. Her geçen gün daha fazla bilgi tüketiyor, veri saklıyoruz. Bu kadar çok bilgi arasında anlamlı veriler çıkarmak, gündemi takip edip, iletişimde kalmak için çaba harcıyoruz. Bütün bunlara bakacak olursak bu yeni iş hayatında takım olmak, takım olarak birlikte çalışmak için teknolojinin nimetlerinden yararlanmamız gerekiyor. Bu nedenle Microsoft Teams ekip ruhunu kaybetmeden, çalışanlara istedikleri an istedikleri yerden birlikte daha güzel işler yapmalarına imkan tanıyor.”
Ofise gitmeye gerek kalmadan, çalışmanın rahatlığı
Office 365’in Türkiye’de 4.5 yıldır kullanıldığına dikkat çeken Kayalı, “KOBİ’lerden büyük kurumlara, öğrencilerden tüketicilere kadar herkes Office 365 kullanıyor. Bu paket artık sadece Office uygulamalarını değil onlarca farklı hizmeti de üzerinde barındırıyor. Office 365’e son bir yılda 150’yi aşkın güncelleme geldi. Bunlar arasında Microsoft Teams, Outlook Customer Manager, Booking gibi yeni hizmetlerin yanı sıra Office uygulamalarında da Maps, Zoom, QuickStarter, Researcher, Editor gibi yeni özellikler eklendi. Office artık bildiğiniz Office değil. Excel’de yapmak istediğiniz pek çok işlem için gerekli formulü kendisi oluşturuyor. Aynı şekilde PowerPoint sizin verdiğiniz konu başlığında sunumu sizin için hazırlıyor. Word, sadece kelimelerinizi dil bilgisi açısından düzeltmiyor, artık daha vurucu cümleler oluşturmanız için öneride bulunuyor. Her geçen gün yeni servis ve hizmetlerin sayısı artıyor. Tüm bunlar sayesinde kullanıcılar artık ofislerine gitmeden, istedikleri yerden, istedikleri an çalışabilecekler.”
NetApp’ın Avrupa’dan 750 BT yöneticisinin katıldığı araştırması, bulut sistemlerinin yaygınlaşma nedenleri ve kullanım alanları ile ilgili çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı
NetApp, Avrupa’da bulut kullanımının yaygınlığını gösteren endüstrinin ilk araştırmasının sonuçlarını yayınladı. Fransa, Almanya ve İngiltere’deki 750 CIO ve BT yöneticisinin katıldığı araştırmaya göre en çok kullanılan bulut sistemi hibrit bulut oldu. Her üç ülkeden katılımcılardan yarıdan fazlası herkese açık ve özel bulut sistemlerinin birleşiminden oluşan bulut sistemi kullandıklarını belirtti (Almanya %69, Fransa %61, İngiltere %58). Yine katılımcıların yarıdan fazlası buluta geçişin en temel nedenlerinin başında güvenlik geldiğini söyledi. Bu da bulut sağlayıcılarına güvenin artmakta olduğunu gösteriyor. Diğer yandan bulut sistemlerinin en çok kullanıldığı alanlar ise tüm ülkelerde depolama ve yedekleme oldu.
Araştırmadan öne çıkan detaylar:
Üç ülkeden katılımcılar hibrit bulutu tercih ediyor. Ancak bu hizmeti farklı ortaklardan alıyorlar. Hibrit bulut iş ortağı olarak daha çok yerel servis sağlayıcılar tercih ediliyor. Almanya, Fransa ve İngiltere’den katılımcıların ortalama %26’sının yanıtı bu yönde oldu. Hiper ölçekleyiciler (%18) ve büyük bulut servis sağlayıcıları veya global sistem entegratörleri (%17) nispeten daha az tercih ediliyor. Katılımcıların sadece %3’ü ise hiçbir bulut servisi kullanmadıklarını veya sadece bu sistemlere geçmeyi planladıklarını ifade etti. “Bulut konusunda şüpheci” olan bu kesim, belli bir şirket büyüklüğüne, endüstriye veya bulut stratejisine bağlı değil.
Güvenlik ve bulut birlikte iyi gidiyor: Katılımcıların yarıdan fazlası -%56- buluta geçiş nedenlerinin başında güvenliğin geldiğini belirtti. Almanya, Fransa ve İngiltere’den katılımcılar buluta geçişe neden olarak ilk üç motivasyon kaynağı içerisinde güvenliği gösteriyor. Bu durum veriler konusunda bulut sağlayıcılarına güvenin, bir güvenlik riski olarak algılanmadığı gerçeğini de ortaya koyuyor. Her üç ülke ayrıca esnekliği (%55) ve tasarrufu (%54) diğer nedenler olarak gösteriyor. Ayrıca Fransa (%61) ve İngiltere’de (%50) en önemli neden olarak kullanım kolaylığı gösterilirken veri güvenliğinin (%53) öne planda olduğu Almanya’da kullanım kolaylığını neden gösterenlerin oranı %46 seviyesinde kalıyor.
Bulut en çok depolama ve yedekleme için kullanılıyor – ancak dahası da var. İngiltere’de katılımcıların %56’sı bulutu dosya depolama, %51’i veritabanı ve %40’ı analiz, acil kurtarma ve SaaS için kullandıklarını belirtirken Almanya’da oranlar dosya depolama için %60, veritabanı için %57, acil kurtarma için %50 ve SaaS için %45 şeklinde oldu. Fransa’da ise bulutu veritabanı için kullandıklarını söyleyenlerin oranı %56, dosya depolama için kullandıklarını söyleyenlerin oranı %53 oldu. Bu ülkede uzaktan çalışma, ortak araçlar, analizler, SaaS ve acil kurtarma oranları ise %40 ve aşağısı şeklinde oldu. Tüm ülkelerde bulutun en az kullanıldığı alan ise doküman kontrolü.
Veriler ile ilgili regülasyonlar hala bir zorluk. Her ne kadar katılımcıların çoğu, 25 Mayıs 2018’de yürürlüğe girecek Genel Veri Koruma Regülasyonunu (GDPR) “kısmen”, “iyi” veya “tamamen” anladığını ifade etse de bu düzenleme hakkında bilgileri olmadığını kabul edenlerin oranları ise İngiltere’de %10, Fransa’da %9 ve Almanya’da %8 şeklinde oldu.
NetApp EMEA Bulut Çözümleri Pazarlama Yöneticisi Martin Warren yaptığı açıklamada, “BT yöneticileri çeviklik ve inovasyon için bulutu kullanıyor. Bu yöneticilerin, başarılı olmaları için seçim, kontrol ve çevikliğe odaklanması gerektiğine inanıyoruz. Kurumların hangi iş yüklerinin buluta ait olduğunu ve bu iş yüklerini hibrit bulut sistemlerine taşımak için en iyi iş ortaklarını seçebilmesi gerekiyor. Verinin geçerliliği boyunca bilgiye dayalı iş yapabilmek ve düzenleyici kararlar alabilmek için maliyet, performans ve veri kurulumu genelinde etkinliğe de sahip olmalılar. Ayrıca bu yöneticiler yeni fikirlerden, konsept ve üretime kadar bulut ekonomisinin tüm avantajlarından faydalanmak istiyor. NetApp olarak tüm bunları kendilerine sunabilen güçlü çözüm ve stratejilerimiz bulunuyor.” dedi.
Claranet Almanya Genel Müdürü Olaf Fischer ise şunları söyledi: “Araştırma sonuçları, bulut servislerini son kullanıcıya ulaştırma açısından ortaklığın kilit önemde olduğunu gösteriyor. Bizim bu yapı içerisindeki rolümüz de net. Kurumlar en yüksek seviyede güvenlik sunan farklı servislere ihtiyaç duyuyor. Aynı zamanda inovasyonun hızı da oldukça fazla. NetApp’ın özel depolama sistemleri üzerine inşa edilmiş hibrit bulut ile yeni nesil veri servisleri için kapı açıyoruz. Böylece müşterilerimize veri lokasyonu, herkese açık bulut entegrasyonu ve güçlü uyum konusunda tam bir yetkinlik sunuyoruz.”
Müşterileri ile yaptıkları görüşmelere dikkat çeken Node Yönetilen Servisler Müdürü Gregg Mearing ise “Tüm kurumlar sürekli bir şekilde maliyet yapılarını optimize etmeye çalışıyor. Ancak esneklik de bir o kadar önemli. Açıkçası müşterilerimiz, kurum içi ve herkese açık bulut sistemlerine bağlı kalmayı istemiyor. NetApp Data Fabric bunun için zekice bir çözüm. Bu çözüm, ihtiyaç duyulduğunda herkese açık bulutlar arasında geçiş yapma imkanı sunuyor. Aynı zamanda yönetilen servis portföyümüzle yüzde 100 entegrasyon sayesinde bu, neredeyse CAPEX yatırımı yapılmadan gerçekleştirilebiliyor.”
NetApp’ın İngiltere, Fransa ve Almanya’daki 750 BT yöneticisinin katıldığı araştırması, Opinion Matters tarafından 2016 yılının Aralık ayında yapıldı.
Evcil dostlarınızın mamalarını, sağlık ve bakım ürünlerini sizin için takip eden ve tekrar sipariş vermenize gerek kalmadan adresinize teslim edilmesini sağlayan yerli girişim Banamama, Ahmet Turgut’tan 1,5 milyon TL değerleme ile yatırım aldı.
2016 sonlarına doğru kurulan Banamama, evcil dostlarınıza düzenli bir yaşam sunan platformdur. Abonelik sistemiyle evcil hayvan dostlarını sürekli yapılan mama tedariği derdinden kurtarırken evcil dostlarınızın düzenli ve taze mama yiyerek daha sağlıklı olmalarına olanak sunuyor. Bunların yanı sıra yeni eklenen blog canlı veteriner desteği gibi eklentilerle de, aklınıza takılan çözemediğiniz soru ve sorunları anında sorup, çözüm almanızı sağlıyor.
Banamama.co‘dan aldığınız her mamanın gelirinin %5’i ile barınaklardaki dostlar besleniyor.
Bahçeköy Hayvan Barınağı
Girişimin kurucuları Emre Fatih Özdemir ve Ege Ilgaz Şencan. Aldıkları bu yatırımı daha fazla evcil dosta ulaşmak için pazarlama ve markalarını konumlandırma çalışmalarında kullanacaklarını söylüyorlar.
Yakın ve orta vadede Türkiye’de ilk akla gelen evcil hayvan dostu platform olmayı hedefliyorlar. Sonrasında ise gerekli araştırmalar yaparak yavaş yavaş Avrupa’ya açılmak istiyorlar. 400’e yakın kullanıcıları var.
Otizm için mavi giyiyoruz, otizm farkındalığını dünyaya yayıyoruz. Sosyal girişimcilik örneği Otsimo, dünya otizm farkındalık ayı olan nisan ayında #OtizmİçinMavi giyerek, bilinçli bir toplum yaratıyor ve herkesi bu farkındalığı yaymaya davet ediyor.
Türkiye’de 10 kişiden sadece üçü otizm spektrum bozukluklarından haberdarken, bu üç kişiden sadece biri otizm hakkında doğru bilgilere sahip. Nisan ayında Mavi giyerek fotoğraf çektirip #OtizmİçinMavi hashtag’i ile paylaşarak otizm farkındalığını artırıyoruz.
Otizm üç yaşından önce başlayan, ömür boyu süren ve beyin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Otizmin günümüzde bilinen tek tedavisi; erken tanı ile yoğun ve sürekli özel eğitimdir.
Türkiye’de birçok vakıf ve hatta devletin çabalarına rağmen, otizm farkındalığı istenilen seviyelere ulaşamamakta, dolayısıyla otizmli bireylerin birçoğu toplumsal sorunlar yaşamaktadır. Dahası otizmliler toplumdaki yetersiz bilinç seviyesi nedeniyle eğitim, seyahat gibi temel insan haklarından yararlanamamaktadır. Oysa otizmli çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey anlayış ve sabırdır. Farkındalığı olmayan ailelerde erken tanı şansını yitiren çocuklar, farkındalığı olmayan toplumlarda büyük sorunlar yaşamaktadırlar.
Tam da bu sorunlara işaret etmek ve otizm farkındalığını artırmak, bu sayede otizmlilere daha yaşanılabilir bir dünya yaratmak başlatılan bir kampanya var.