Ana Sayfa Blog Sayfa 1040

KWORKS Demo Day Episode 3

KWORKS Demo Day Episode 3 canlı yayınını izleyebilirsiniz. Etkinlik sonrasında da bu yayın facebook hesabında kalıcı olacaktır. Girişimler KWORKS sahnesine çıktı.

GBA Mentor Clinic V: İyi Günde Kötü Günde Girişimcilik temasıyla tamamlandı

Türkiye’nin ilk melek yatırım organizasyonlarından Galata İş Melekleri’nin Mentor Clinic etkinliği, İş Bankası’nın desteği ile bu yıl beşinci kez gerçekleşti. “İyi günde kötü günde” girişimciliğin işlendiği Mentor Clinic V’te her yıl olduğu gibi, bu yıl da girişimciler mentorlarla buluştu; mentorluk desteği ile fikirler büyüdü, süreçler hızlandı, girişimcilik ekosisteminin güçlenmesi adına güzel bir etkinlik gerçekleşti.

Galata İş Melekleri, bu yıl düzenlediği ve İş Bankası’nın ana destekçisi olduğu Mentor Clinic V’te her yıl olduğu gibi yine girişimciler ile alanında uzman mentorları bir araya getirdi. Girişimcilik ekosistemindeki bilgi ve tecrübelerin aktarılmasını hedefleyen GBA Mentor Clinic ile başlangıç aşamasındaki, geliştirilmeye ve rehberliğe açık girişimler, ekosistemin temsilcileriyle bir araya geldi.

Raffles İstanbul’da gerçekleşen Mentor Clinic V’in teması, “iyi günde kötü günde girişimcilik”… Beşincisi düzenlenen etkinlik, Emre Kurttepeli’nin açılış konuşması ile başladı.
İş Bankası Dijital Bankacılık İnovasyon Birim Müdürü Ceren Sayar, bankanın dijitalleşmenin beraberinde getirdiği, paylaşmanın ön planda olduğu girişimcilik ekosistemini desteklemek adına startuplar ile birebir temas kurarak yürüttükleri çalışmalara ve sonuçlarına değindi. Sayar, İş Bankası’nın, girişimcilerin fikirlerini daha geniş müşteri tabanına ulaştırmak için işbirlikleri yaptığını söyledi. Ayrıca, girişimlerin büyümesi adına ihtiyaç duydukları eğitim ve mentorlük desteği sağladıklarını ifade eden Sayar, İş Bankası’nın ana destekçisi olduğu Kolektif House tarafından yürütülen yeni girişimcilik programı Workup hakkında da bilgi verdi.

Levent Erden’in de konuşma yaptığı etkinlikte, Binnaz Abla’nın kurucu ortağı Sertaç Taşdelen ve Insider’ın kurucu ortağı Sinan Toktay’ın girişimcilik hikâyeleriyle geleceğin girişimcilerine ışık tutacak altın önerileri paylaşıldı. Konuşmaların ardından girişimciler, seçtikleri mentorlarla iş geliştirmek üzere mentorluk seansları aldılar. Mentorluklara paralel olarak gerçekleşen oturumlarda etkinliğin gerçekleştirilmesini sağlayan ana sponsoru İş Bankası ve diğer sponsorlar IE Business School, AvivaSA, Iyzico, BKM ve Insider girişimcilerle buluştu.

Garanti Bankası, BBVA Open Talent yarışmasıyla Türk girişimcilere geleceğin kapılarını aralıyor

Garanti Bankası, finansal teknolojiler veya finansal teknolojilere dolaylı da olsa katkı sağlayacak yaratıcı projesi olan tüm girişimcilerin katılabileceği, dünyanın en büyük fintech yarışmalarından biri olan BBVA Open Talent’in Türkiye ayağını düzenliyor. Türkiye’den dünyaya açılmayı hedefleyen girişimlerin, projelerini küresel arenada tanıtma fırsatı bulacağı Open Talent, GarantiPartners bünyesinde İstanbul’da gerçekleştirilecek. Türkiye ayağını kazanacak girişim projesi, Meksika’da gerçekleşecek bölgesel finallerde ülkemizi temsil edecek. Yarışmaya katılmak isteyen girişimciler, başvurularını 17 Temmuz 2017 tarihine kadar bu bağlantı üzerinden yapabilecek.

Bu yıl 9.’su düzenlenen BBVA Open Talent kapsamında başvurular, Türkiye’nin de dahil olduğu, bölgesel olarak finansal teknolojiler veya finansal teknolojiler alanına çözüm üreten girişimciler tarafından yapılabileceği gibi, dileyen girişimciler küresel çapta da 3 farklı kategoride yarışmaya başvurabilecek. Bu doğrultuda, “Kimlik Doğrulama (Identity)” “Yapay Zeka (Artificial Intelligence)” ve “Şirketler için Fintech (Fintech for Companies)” kategorilerinde yarışmaya başvuracak girişimler arasından birinci olan, BBVA’nın dünya çapında gerçekleştirdiği yarışmanın finallerine katılmaya hak kazanacak.

BBVA’nın Open Talent yarışması hakkında bilgi veren Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Didem Dinçer Başer, “BBVA, Open Talent yarışmasıyla, tüm dünyadan finansal hizmetlere yönelik çığır açıcı yeni fikirleri olan girişimlerin büyümesini destekliyor. Finans ile teknolojinin buluşmasına 20 yıldır yatırım yapan Garanti Bankası olarak biz de bankacılık sektöründeki dönüşümü tetikleyen fintech girişimleriyle etkileşim içinde olmaya ve onlardan beslenmeye büyük önem veriyoruz. Bu sebeple, Türkiye’deki girişimlere doğrudan uluslararası arenada yarışabilme imkânı yaratan BBVA Open Talent’i bu yıl İstanbul’da düzenlemek bizim için ayrı bir önem taşıyor. Bu yıl dünyada 9.’su düzenlenen yarışmaya, bölgesel kategoride başvuran girişimler arasından, jüri tarafından seçilen projeler; Meksika, New York ve Londra’da düzenlenecek kategori finallerine katılırken, bunların kazananları da Global Summit’te yarışacak. Türkiye’deki girişimlerin, uluslararası fırsatlara kapı açan Open Talent’a katılmaları, kendilerini dünyaya tanıtabilmeleri açısından son derece önemli bir fırsat… Garanti olarak Türk girişimlerin global pazara en etkili ve hızlı şekilde erişmesine aracılık etmekten mutluluk duyuyoruz. En büyük dileğimiz, bu yılki yarışmayı bir Türk girişiminin kazanması ve bu sayede birçok girişimciye örnek olarak cesaretlendirmesi…” dedi.

Berlin’de Startup Kurmak: Pazara giriş için ideal şehir

Konuk yazarımız BIC Angels‘tan Mehmet Akalın, egirişim için gönderdiği “Berlin’de Startup Kurmak” başlıklı yazısını sizinle paylaşıyoruz.

Son zamanlarda birçok girişimci henüz ilk aşamada girişimlerini küresel bir bakış açısı ile kurgulayarak faaliyetlerini Türkiye dışında hayata geçiriyorlar. Bu durum uluslararası rekabet ortamında girişimcileri daha doğru ve verimli kanalları kullanmaya zorlayarak, ortaya çıkan projelerin farklı pazarlarda daha sağlıklı büyümesine imkân sağlıyor.

Eylül ayından bu yana BIC Angels bünyesinde Türkiye kaynaklı girişimlere yatırım yaparak başladığımız Berlin ekosisteminde 2 aya yakın çalışma fırsatım oldu. Bu zaman zarfında ekosistemde edindiğim izlenimlerimi bir takım verilerin ışığında sizlerle paylaşmak istiyorum.

Pazara giriş için ideal şehir

İstikrarlı ve güçlü ekonomisinin sonucu olarak Almanya, Avrupa’da teknoloji girişimler için çok müstesna bir pozisyona sahip. Berlin ise Almanya’nın start-up merkezi olmuş durumda. Şehir, ülkedeki start-upların %50’sine ev sahipliği yapıyor.
Aslına bakarsanız Berlin ile Istanbul’un start-up dünyasına adım atması aynı zamanlara denk gelse de bugün aralarındaki makas bir hayli açık. Teknoloji girişimlerinin gelişmesi için gerekli koşullardan oluşan kriterlere göre hazırlanan Genome Ekosistem sıralamasında Berlin dünyada 7. sırada yer alırken, İstanbul bu listeye giremedi. Bu yazıda sizlere kişisel gözlemlerimden de yola çıkarak Berlin’in fark yaratan koşullarından bahsedeceğim.

Kaynak: Startup Genome, The 2017 Global Startup Ecosystem Report

1) Politik ve Ekonomik İstikrar

2015 yılı itibari ile 2,1 milyar Euro yatırım almayı başarmış Berlin ekosistemi birçok uluslararası yatırımcının da dikkatini çekmeyi başarmış. Türkiye’de ise bu rakam sadece 60 milyon Euro civarında. Toplam ekonomi büyüklüğüne oranlasak dahi Türkiye’nin yatırım çekmekte Berlin’e kıyasla büyük zorluk çektiğini rakamlar ortaya koyuyor.

Kaynak:KPMG, Venture Pulse Q4 2016

Katıldığım bir çok etkinlikte Israil, Amerika, Rusya ve diğer Avrupalı yatırımcılar ile sohbet etme şansı yakaladım. Yatırımcılar Türkiye’yi izlemeye almış durumdalar ancak henüz ilgilerini tam anlamıyla çekebilmiş değiliz. Bunun ardındaki en önemli faktörlerin başında politik ve ekonomik dalgalanmaların geldiğini yaptığımız yazışmalardan anlayabiliyorum.

2) Ölçek Ekonomisi

Bir startup’a yapılacak olan yatırım miktarı, o girişimin ölçeklenme ve büyüme potansiyeline bağlı olarak değişkenlik gösterir. Yatırım miktarı girişimin kucaklayabileceği pazarın gelişme ihtimaline göre artıyor ve bu da girişimlerin sağlıklı bir şekilde büyümesi için gerekli olan ilk finansmana ulaşmasına kolaylık sağlıyor. Berlin ziyaretim esnasında ev temizliği hizmeti veren online pazar yeri girişimi Helpling kurucusu ile bir etkinlikte sohbet ettik. Kurucu Benedikt Franke son 12 ayda 11 pazara 56 milyon euro’luk yatırım sayesinde ulaştıklarını belirtti. Şüphesiz Almanya’nın gerek AB ile entegrasyonu gerek ise aynı dili konuştuğu komşu ülkeler ile kurduğu yakın ilişkiler ekosistemlerin farklı coğrafyalarda büyümesi için büyük bir avantaj sağlamakta. Yerli start-up’ların ölçek ekonomisine ulaşması için Türkiye’nin yeterli nüfus ve ekonomik güce sahip olduğu ilk etapta düşünülebilir. Ama daha önceden de belirttiğim gibi uluslararası yatırımcıların daha fazla yatırım yapabilmesi için sanırım bundan daha fazlası gerekli. Girişimcilerin uluslararası vizyona sahip olmaları ve bu vizyonu gerçekleştirmeye olanak sağlayacak reel politik bunların başında geliyor.

3) Girişimci profili

Öncelikle Türkiye’de bine yakın girişimi incelemiş birisi olarak, Berlin’deki projelerin bizim ekosistemimizde rast geldiklerime kıyasla çok farklı olmadığını söylemem mümkün. Katıldığımız Startup Camp etkinliğinde de Türkiye’nin önde gelen SaaS girişimlerinden Prisync’in 26 Avrupalı girişim arasından ilk 3’e seçilmesi bunun en iyi kanıtı oldu.
Burada girişimcilerin gösterdikleri profesyonel yaklaşım onların daha kolay fark edilmesine olanak sağlıyor. Bu yaklaşımın hissedildiği en önemli alanlar ise hazırladıkları yatırımcı sunumları ve etkinlik esnasında sergiledikleri network becerileri. Şehirde her hafta bir çok startup etkinliği düzenleniyor bu etkinliklere katılarak kısa sürede bir çok önemli isim ile tanışmak mümkün. Burada tanıştığım yatırımcı adaylarının sadece Linkedin’den eklemek yerine gelecekte yapabileceğiniz iş birlikleri hakkında etkileyici mesajlar atmaları network kültürünün gelişmişliği anlamında oldukça etkileyici geldi.

4) Sosyal Yaşam

Berlin yaşamak için yeterince kalabalık, yeterince ekonomik ve yeterince eğlenceli bir yer. Şehirde bir startupın (ve kurucusunun) yaşaması için tüm sosyal ve ekonomik motivasyonlar mevcut. Şehrin diğer metropollere kıyasla sunduğu rahat koşullar (daha dengeli bir yaşam/iş hayatı ve daha uygun yaşama ve eğlence maliyeti) yatırımcılar için ilave bir cazibe noktası teşkil ediyor.

Kaynak: Techstars.com

Almanya’da başarılı bir girişim kurmak sanıldığı kadar zor değil

Almanya’da hizmet sektörü Türkiye’nin çok gerisinde olduğunu göz önüne aldığımızda, müşteriye dokunan işlerde fark yaratmak Türk girişimciler için çok zor olmayacaktır diye düşünmekteyim. Yalnız bunu başarmak için göz önünde bulundurulması gereken önemli faktörler şu şekilde sayılabilir:

1- Güven ilişkisi:

Her ülkede olduğu gibi müşteriler kullanacakları uygulama veya web sitesinde güven duygusunu ön planda tutuyorlar. Bu açıdan, web sitenizin profesyonel hazırlanmış olması ilk aşamada bu güven ilişkisinin tesis edilmesinde önemli bir role sahip.

2- İletişim

Burada en kritik konu Almanca olarak düşünülebilir. Start-up dünyasında İngilizce gayet geçerli ancak konu satış yapmaya gelince çok ciddi sıkıntılar ile karşılaşabilirsiniz. Ekipte satış işini üstlenebilecek, dışa dönük ve Almanca bilen birisinin olması ciddi farklar yaratabilir. Türk olmanın bu ülkede bir avantajı bildiğiniz gibi Berlin’de ciddi bir Türk topluluğunun mevcudiyeti. Bu bağlamda iş modelinizin elverdiği ölçüde ilk satış denemelerinizi bu gruplar ile yapmanız oldukça verimli olabilir. Ayrıca influencer marketing platformu Influanza’nın da pazara girişte küçük Türk işletmeler ile ilerleyerek ciddi bir büyüme elde ettiğini paylaşmak istiyorum.

3- Akıllı teknoloji politikası

Yeni kurulacak start-up’ların operasyonel bazlı pazar yeri projeleri ile rekabete girmektense teknoloji altyapısı kuvvetli SaaS ve/veya yaratıcı yıkımcı (creative distruction) anlayış ile pazara girmeleri başarı şanslarını yükseltebilir. Bu yüzden Türkiye’de başarı şansı yüksek sosyal medya projelerinin Alman kullanıcıların alışkanlıklarını tam olarak ölçümleyememe ihtimalini göz önünde bulundurarak bu pazarda büyümesinin zor olduğunu söyleyebilirim. Bu bağlamda, Prisync ve Indoora gibi teknoloji altyapısı yüksek Türk girişimlerin Berlin’de hızlı büyümelerinin tesadüf eseri olmadığını belirtmek gerekiyor.

Sonuç olarak Berlin şu an bölgenin en hızlı gelişen ekosistemi ve burada olmak için konjonktür de çok elverişli. Brexit’in Londra’daki yatırımcılar üzerindeki olumsuz etkisi ve Slikon Vadisinin yüksek operasyonel maliyetleri nedeniyle bu pazara yön veren Anglo-Saxon coğrafyadan bir çok yatırımcı artık Berlin’i tercih ediyor. Bu bağlamda, Berlin’de açığa çıkan bu fırsatları kaçırmak istemeyen girişimcilere şirket kurulumu, hızlandırma programları, ortak çalışma alanları ve diğer soruları için aşağıdaki mail adresim yoluyla yardımcı olabileceğimi belirtmek istiyorum.

İletişim: [email protected]

Bankalararası Kart Merkezi, Corporate Startup Zirvesi’nde Startup Dostu şirket seçildi

Bankalararası Kart Merkezi (BKM), Türkiye’de ilk defa organize edilen Corporate Startup Zirvesi‘nde Startup Dostu Şirketler arasında birinci seçildi. Yarışmada, startup’lar ödül kazanan kurumları belirlediler.

Türkiye’de ilk defa Endeavor Türkiye, TOBB Genç Girişimciler Kurulu ile Özyeğin Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen Corporate Startup Zirvesi / Startup Dostu Şirketler etkinliği gerçekleşti. Startup Dostu Şirketler ve Dost Liderler olarak iki bölümden oluşan zirvede BKM; Startup Dostu Şirketler kategorisinde birinci oldu.

Corporate Startup Zirvesi, Türkiye’deki büyük şirketler, bankalar ve startup’ları bir araya getirirken, etkinlikte startup’lar, şirketleri yalnızca yaptıkları yatırımlara göre değil, aynı zamanda kalıcı iş birlikleri, mentorluk ve danışmanlık konularında verdikleri destek ve kuluçka/hızlandırıcı program imkanları açısından da değerlendirip oyladı.

BKM’den Startup Dostu Şirket Manifestosu

Startup Dergisi’nin gerçekleştirdiği ankette Startup Dostu Şirketler kategorisinde birinciliği BKM elde etti. Startup dünyasına yön veren 10 şirket özelinde düzenlenen ankette, startup’lar, şirketlerin iş birliğine açık olmaları, yatırım yapabilmeleri, mentorluk ve danışmanlık gibi konularda yardımcı olmaları, iş yapma potansiyelleri gibi kriterlere göre tercihlerini yaptı. BKM’nin birincilik ödülünü Dr. Soner Canko, Fiba Holding Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü M. Özyeğin’den aldı.

Yaptıkları çalışmalarla girişimcilik ekosistemine katkı sağlamayı amaçladıklarını belirten BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko, “BKM olarak, bugüne kadar girişimcilerden çok şey öğrendik, kendimizi bu alanda geliştirdik ve değiştirdik. Bu değişim kendimizi ifade biçimimizden giyimimize, iş hızımızdan kararlarımıza pek çok alana yansıdı. Zaman içerisinde inovasyon ve girişimcilik kültürü BKM’nin en önemli değerlerini oluşturmaya başladı. BKM olarak, kendi içimizde bir startup dostu şirket manifestosu oluşturduk. Bu manifestoya göre kurumsal ve bireysel anlamda hızlı erişilebilirliği, kitap ve içerik oluşturmayı, mobil, dijital ve FinTech alanında trendsetter olmayı, FinTech eğitimleri düzenlemeyi, sosyal girişimcilere ve kadın girişimcilere pozitif ayrımcılık uygulamayı ve kurum içi ile kurum dışı girişimcilikleri geliştirmeyi hedefliyoruz. Bize tüm bu değerleri kattıkları için asıl biz girişimci arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz” dedi.

Gıda atığını önlemek için teknoloji çözümleri üreten FazlaGıda, 500 İstanbul’dan yatırım aldı

Fazla Gıda, küresel hedeflerden iklim aksiyonu ve açlık sorunlarını çözmek üzere yola çıkmış; bu sorunların çözümü için gıda atığını hedef almış bir Sosyal Teknoloji girişimidir. Gıda atığı dünyadaki co2 salınımının %8’ini oluşturmaktadır.

Girişim temel olarak, sağladığımız altyapı ile son kullanma tarihi gelmemiş ve besin değerleri yerinde olan gıdaların ihtiyaç sahiplerine yardım eden gıda bankaları ve derneklere bağışlanmasını sağlıyor. Ocak 2017’de 500 İstanbul’tan aldıkları melek yatırım ile operasyonlarına başladı. Geçen hafta ise dünyada açlık ile savaşan sosyal girişimleri destekleyen KellyDeli Foundation ve Thought for Food işbirliği ile düzenlenen The Good Kitchen programına dünyada kabul alan 5 sosyal teknoloji girişimden biri oldu ve en yüksek puan ile seçildi.

Şu an Migros ve CarrefourSA ilk iş ortakları olup, pilot çalışma sonrası aktif olarak başladıkları operasyonları, 2 ay içinde 30 ton’dan fazla gıda atığını önledi. Bu da hizmet verdiği noktalarda %70’lere varan bir atık azaltım oranına denk geliyor.

Girişimle ilgili gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

Forcepoint, Wannacry virüsü vakasını değerlendirdi

Geçtiğimiz günlerde uzun zamandır görülmemiş çapta büyük bir virüs salgını yaşandı. Neredeyse her ülkeden kurumların saldırıya uğradığı ve bilgisayar ağlarının çöktüğü haberleri geldi. Virüsün kendi kendini çoğaltma özelliği ise son yıllarda gördüğümüz ufak çaptaki benzer saldırılardan tamamen farklı. Buna benzer yaşanan son büyük ‘salgını’ Conficker solucanı başlatmıştı ve bu yaklaşık on yıl önceydi. Teknik ve uygulama anlamında önemli farklılıklar içeren bu vakayı, küresel siber güvenlik lideri Forcepoint’in kıdemli uzmanları farklı yönleriyle değerlendirdi.

Son zamanlarda karşılaştığımız siber saldırılar daha çok ‘truva’ yöntemini kullanıyordu. Truva yönteminde saldırganlar; bilgi çalmak, dosyaları kilitlemek veya başka bir amaç doğrultusunda avlarını tuzağa düşürmek ve kötü amaçlı yazılımı karşı tarafa kurmak için sosyal yetenek taktiklerinden faydalanırlar. Bu yöntemin temel özelliği, saldırının tek hedef üzerinde gerçekleşmesidir.

Yaşadığımız son salgının arkasındaki WannaCry, WCry veya WannaCrypt0r 2.0 olarak adlandırılan kötü niyetli yazılım esasen farklı bir ‘familyadan’ geliyor; solucan familyasından. Solucan, bir şebekeye girdiği anda kendi kendini çoğaltmaya başlar, genelde Windows işletim sistemindeki yamalanmamış gedikleri kullanarak bir makineden başka bir makineye bulaşır. Yaşadığımız son örnekte solucanın istismar ettiği gediğin ismi ‘EternalBlue’. Microsoft tarafından bu güvenlik açığı için üretilen yama, MS17-010 ismiyle geçtiğimiz Mart ayında dağıtılmaya başlamıştı.

Fidye transferi için Bitcoin kullanıldı

Cuma günkü saldırı, e-posta aracılığıyla gönderilen zararlı bir siteye ait linke tıklanmasıyla başladı. Eğer e-posta bir şekilde kullanıcıya ulaşır ve linke tıklanırsa, WannaCry fidye solucanı otomatik olarak siteden bilgisayara inerek olaylar zincirinin başlamasına neden oluyor. Bu zararlı yazılım daha sonra, eriştiği bilgisayarın bağlı olduğu yerel ağa da sızarak kendini diğer bilgisayara kopyalıyor, dosyalarını şifreliyor ve deşifre karşılığında 300 dolar istiyor.

Saldırıyı gerçekleştirenler görünüşe göre para transferi için pek çok Bitcoin cüzdanı kullanıyorlar. Bu analiz hazırlanırken bile cüzdanlardan birine şimdiden 23 para transferiyle toplam 4.266 Bitcoin (yaklaşık 7.500 USD) gönderilmişti. Muhtemelen bu, soygunda elde edilen paranın küçük bir kısmını teşkil ediyor.

Kurumlar güvenlik yatırımını artırmalı

E-posta, web ve NGFW güvenliği ürünlerimiz sayesinde Forcepoint kullanıcıları bu küresel saldırından korunmuş olsalar da, böyle bir saldırını doğası gereği aradan kaçabilecek veya kaza eseri karantinadan çıkabilecek tek bir e-posta bile kurumların tüm sistemlerini şifrelenme riskiyle baş başa bırakabilir. Güvenlik karşısında alınacak derinlemesine savunma yaklaşımı ile bir saldırı, direnç zincirinin pek çok noktasında potansiyel olarak durdurulabilir.

E-posta üzerine kurulu seçim kampanyalarındaki kullanıcıların aldığı eğitime benzer bir yaklaşım, bu tür saldırıları sınırlamada atılacak çok önemli bir adım olur. Çünkü kendi kendini çoğaltan fidye virüsleri yaygınlaşmaya başlarsa, bir kullanıcının kasten veya kaza eseri zararlı bir linke tıklamasının bir kurumu yüz yüze bırakacağı güvenlik riski kat kat artacaktır. Bu zararlı yazılımın istismar ettiği MS17-010 güvenlik açığının yamalanmasının üzerinden neredeyse iki ay geçti. Bu ve farklı kurumlar arasında yaşanan derin hasar farkları gösteriyor ki, eksiksiz ve periyodik bir yazılım güncelleme pratiğinin benimsenmesi gerekiyor.

TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! yarışmasında büyük ödülün sahibi Physhome oldu

Türkiye’nin dört bir yanından gelen 1426 iş fikri başvurusu arasından finale kalan beş ekibin iş planı sunumlarını yaptığı “TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var!” finalinde ödüller sahiplerini buldu. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Sabancı Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Gürallar Yönetim Kurulu Başkan Vekili Esin Güral Argat, BASF Türk CEO’su Buğra Kavuncu ve Yemeksepeti CEO’su Nevzat Aydın’ın jüri koltuğunda oturduğu ödül töreninde, birincilik ödülü Physhome, ikincilik ödülü Bizim Ekip, üçüncülük ödülü ise Buz Dökücüler ekibine verildi.

TÜSİAD tarafından, Türkiye’nin büyümesi ve kalkınmasında aktif rol oynayacak, vizyoner genç girişimcileri ortaya çıkarmak ve inovatif fikirlerini büyük sermaye ile buluşturmak amacıyla düzenlenen “TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var!” yarışmasında kazananlar 17 Mayıs’ta Sabancı Center’da yapılan ödül töreninde belli oldu.

Üniversite öğrencilerine iş fikirlerini, iş dünyasının önde gelen isimleriyle birlikte geliştirerek hayata geçirme imkanını sunan yarışma bu yıl, BASF Türkiye’nin ana sponsorluğunda gerçekleştirildi. Yarışmanın diğer destekçileri arasında Mazars Denge, Gittigidiyor, Özyeğin Üniversitesi, UBS AG, Allianz ve IBM yer aldı.

Türkiye genelinde 73 il ve 152 üniversiteden 3.706 öğrencinin katılımı ile kendi rekorunu kıran “TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var!” yarışmasında, sırasıyla ön eleme, eğitim kampı, TÜSİAD rehberleriyle çalışma ve yarı final etaplarını geçen beş ekip arasından ilk üç şöyle sıralandı:

75.000 TL’lik Birincilik Ödülü’nü kazanan:

Fizik tedaviyi her zaman, her yerde, en doğru şekilde sunma mottosu ile yola çıkan ve fizik tedavi ve ortopedi hastalarının tedavi süreçlerini istedikleri yerden takip edebildikleri bir mobil sağlık çözümü sunan üç Boğaziçi üniversiteli (Cihat Erbay, Berhudan Aslan, Mahmut Jiyan Aslan) ve bir İstanbul üniversiteli (Safa Andaç) gencin kurduğu Physhome (Aylin Somersan-Coqui’nin rehberliğinde)

50.000 TL’lik İkincilik Ödülü’nü kazanan

Sürdürülebilir bir gelecek için, mikrobiyal prosesler kullanarak, daha az kimyasal ve su ile çevreci ve ekonomik endüstriyel deri üretmeyi hedefleyen Marmara Üniversiteli Halil Önder Özbaşak ve Şeyma Öztürk’ün oluşturduğu Bizim Ekip (Ümit N. Boyner’in rehberliğinde)

25.000 TL’lik Üçüncülük Ödülü’nü kazanan

Enerji iletim hatlarında oluşan buz yükü sorununa uzun ömürlü, akılcı ve düşük maliyetli bir çözüm oluşturmayı amaçlayan projeleriyle Amasya Üniversiteli Buz Dökücüler: Serdar Atmaca ve Lütfullah Kıcık (Ebru Özdemir’in rehberliğinde) Ödül töreni, yarışmaya katılan öğrencilerin yanı sıra TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyeleri, ekiplerin projelerine rehberlik yapan TÜSİAD üyeleri ve girişimcilik ekosisteminin önde gelen isimlerini buluşturdu.

Bu gurur ve başarı gençlerimize ait

Törenin açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, şunları söyledi: “Yarışmamız, 2011 yılında pilot nitelikte bir proje olarak başladığında hedefimiz, girişimcilik kültürünü gençlerimiz arasında yaygınlaştırmak, gençlerimizin tutkularıyla şekillendirdikleri iş fikirlerine, TÜSİAD bünyesindeki deneyimle rehberlik etmekti. Evet, adı yarışmaydı ama, yarışanlar asla gençlerimizin hayalleri değildi. Yarışan ve kazanan hep Türkiye olacak, projemize katılan gençlerimizden her biri çok önemli değerler elde edecekti. Gelinen noktada, tüm bu temennilerimizin beklentilerimizin de ötesinde gerçekleştiğini görmekten mutluluk ve gurur duyuyoruz. Bu yıl kendi katılım rekorunu kıran TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var!, tam da arzu ettiğimiz gibi bir yarışmanın çok ötesinde, Türkiye’de girişimciliğin genç beyinler nezdinde gelişim platformu haline geldi. Bu gurur ve bu başarı gençlerimize ait. Gençlerimiz, birbirinden güzel, birbirinden yaratıcı, birbirinden değerli fikirleriyle hepimize ilham verdiler. TÜSİAD olarak, bugün olduğu gibi, bundan sonraki dönemlerde de gençlerimizin yanında olacağız. Girişimciliğin desteklenmesinden genç istihdamına kadar, küresel rekabette daha güçlü bir Türkiye’ye destek verecek tüm adımlarda en kıymetli ortağımız gençler olacak.”

Bu Gençlikte İŞ Var! Ödül Töreni’ne ev sahipliği yapan ve finalin jüri üyelerinden Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı konuşmasında kadınların girişimcilik ekosisteminde daha fazla yer alması gerektiğine vurgu yaparak “Bugün, Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı %30’larda ve bu hiç yeterli bir sayı değil. “Bu Gençlikte İŞ Var!” yarışmasında %33 kadın girişimci katılımı iyi bir başlangıç. Fakat her konuda olduğu gibi burada da eşitlik diyoruz ve bu rakamı yukarı çekmeliyiz. Girişimcilik alanında kadınları cesaretlendirmemiz lazım. %33’u asla yeterli bulmamalıyız. Bu sene başvuran, finale kalan, kazananların bir görevi daha olsun. Bu görev; çevresindekileri, özellikle kadınları teşvik etmek olsun. Kadın girişimci oranını hep birlikte daha yukarı çekmeliyiz ve bu konu devamlı gündemimizde olmalı.” dedi.

1.426 proje hangi aşamalardan geçti?

Yarışmaya başvuran 1.426 proje, en az iki yatırımı olan ve/veya Bireysel Katılım Sermayesi lisansına sahip melek yatırımcılar ve girişimcilik ekosisteminin lider isimlerinin oluşturduğu bağımsız bir ön jüri tarafından değerlendirildi. Ön elemeyi geçen ekipler yarışmanın Eğitim Kampı etabında, aralarında akademisyen, girişimci ve uzmanların bulunduğu eğitmenlerden ihtiyaç doğrulamadan pazara çıkış stratejilerine, fizibiliteden etkin sunum tekniklerine kadar farklı konularda eğitimler aldılar. Sonrasında TÜSİAD üyeleri Metin Akman, Leyla Alaton, Ümit N. Boyner, Aylin Somersan-Coqui, Ahmet Güvenek, Öget Kantarcı, İpek Ilıcak Kayaalp, Ebru Özdemir, Mustafa E. Say, Yeşim Sümerkan Toraman, Defne Tozan ve Şükrü Ünlütürk ile eşleşen 12 yarı finalist ekip rehberleri ile iki ay çalışarak projelerini geliştirme fırsatı buldular. Final jürisi değerlendirmesi ile 17 Mayıs tarihinde sahnede iş fikri sunumlarını gerçekleştirerek büyük ödül için yarışacak 5 finalist ekip belirlendi.

Girişimciliğe başlangıç yaşını sorgulatacak girişimciler

Geçtiğimiz günlerde düzenlenen The Pitcher 2017 etkinliği sonucu birinci seçilen eSportAkademi.com kurucusu Galip Sina Berik’in genç yaşta girişimciliğe atılmış ve böyle bir başarı elde etmiş olması büyük ilgi çekti. Henüz 17 yaşında elde edilen bu başarı “Girişimcilikte Yaş” algısını tekrar gündeme getirdi.

Dünyayı sarsan girişimlerden Facebook’un Mark Zuckerberg tarafından 19, Microsoft’un Bill Gates tarafından 20 ve Apple’ın Steve Jobs tarafından 21 yaşında kurulduğunu ele alırsak Girişimcilik ekosisteminin genç yaşlarda başladığını gözlemleyebiliriz. Peki bu “Başlangıç Yaşı” nın bir sınırı var mı?

Bu konu da sizinle girişimcilik yaşını sorgulatcak 6 girişimciden bahsetmek istiyoruz.

Sebastian Martinez

Sebastian’ın parlak çorapları toplamaya merakı annesinin kendi tasarımlarını yapmasını önerdiğinde bir işe dönüştü ve ortaya Sebastian’ın 5 yaşında başladığı “Are You Kidding?” adlı şirket çıktı. 2014 yılında Sebastian bu şirketiyle 15.000 dolar kazandı.

Evan

Henüz 9 yaşında milyoner olan Evan, EvanTubeHd adlı Youtube kanalı ile 4 milyon aboneye hitap etmekte. Oldukça başarılı olan bu küçük ölçekli girişimci bu platformdan yılda yaklaşık 1.3 milyon dolar kazanç elde ediyor.

Alina Morse

Alinanın hikayesi tatlı bir fikirle başladı; ”Tadı güzel ve sağlıklı şekersiz lolipoplar üretmek”. Babasının küçük bir yardımı ve bir sürü araştırma ile Zollipops doğdu. 9 yaşındaki Alina 2014 yılındaki verilere göre 70.000 dolar satış yaptı.

Zachary Weisenthall

Web tasarımcısı ve girişimci Zachary 15 yaşında ancak 2 şirketin arkasındaki büyük güç. Zachary aralarında Keep Puding adlı kar amacı gütmeyen bir beyin kanseri organizasyonu, Ry’s Ruffery adlı doğal köpek bisküvisi şirketi ve Emilee Tominovich gibi bir çok şirket ve kişiye web tasarımında bulundu. Aynı zamanda kendi şirketi de bu zamana kadar 20.000 doların üzerinde gelir elde etti.

Racherl Zietz

Spor aletlerini çok pahalı ve dayanıksız bulan 13 yaşındaki girişimci lakros oyuncusu Rachel Zietz, Gladyatör Lacrosse u 2013 yılında kurdu. Florida’daki Genç Girişimciler Akademisine katıldıktan sonra, konseptini yatırımcılara yöneltti ve gelişme yönünde 2.700 dolar ödül aldı. Şirketin ilk yılında Rachel’ın şirketi 200.000 dolarlık satış yaptı. İki yıl sonra, Gladiator Lacrosse gelirinde 1 milyon dolardan fazla bir gelir elde etti.

Noa Mintz

Noa 12 yaşında bir çocuk bakım ajansı olan Nannies by Noa ‘ı başlattı. Üç yıl sonra, New York şehrindeki 190 müşterisine, 150 dadıyla çalışır hale geldi. Şirketinin mali gelirini açıklamayan Noa Bebek bakımı hizmetleri için, müşterilere saat başı 5 dolarlık bir ücret uygulamakta.

Oracle Bulut Uygulamaları, İşletmeleri tüm dünyada dönüştürüyor

Sektörün öncü yenilikleri, dünyanın en büyük ve en hızlı büyüyen bulut uygulamalarının gelişimini yönlendiriyor.

Dünyanın dört bir yanındaki kuruluşlar, daha hızlı büyüyebilmek, rakiplerinden ayrışabilmek ve müşterilerine daha iyi hizmet verebilmek için Oracle Bulut Uygulamaları’nı çok daha fazla benimsiyor. Oracle Bulut Uygulamaları, işletmedeki her bir departmana yönelik eksiksiz ve tamamen entegre bulut uygulamalarından oluşan bir paket olup sektörün en geniş kapsamlı, en derinlikli ve en hızlı büyüyen bulut uygulamaları paketidir. Oracle Bulut Uygulamaları ile tüm sektörlerdeki kuruluşlar, müşterilerinin beklediği deneyimi sunabilmekte, başarıya ulaşmak için gereken yetenekli çalışanları bünyelerine katabilmekte ve piyasanın talep ettiği performansı sergileyebilmektedir.

Oracle Bulutu, dünyada 195’ten fazla ülkedeki müşterilerine yaklaşık 1.000 SaaS uygulaması sunmaktadır. Artık Oracle’ın bir parçası olan NetSuite ile birlikte dünyanın dört bir yanındaki 25.000’den fazla kuruluş kritik iş fonksiyonlarını dönüştürmek ve günümüzün en iyi uygulamalarını benimsemek için Oracle Bulut Uygulamaları’ndan faydalanıyor. Bu büyümeyi daha da hızlandırmak ve her ölçekten işletmenin iş süreçlerini dönüştürebilmesine yardımcı olmak içinse Oracle geçtiğimiz günlerde bir dizi NetSuite yeniliğini duyurdu. Bu yeniliklerle birlikte ayrıca yapay zeka tabanlı kurumsal uygulamalar da kullanıma sunuluyor. Oracle’ın Uyumsal Akıllı Uygulamaları, birinci taraf verilerini üçüncü taraf verileriyle harmanlamakta ve ardından bunları uyarlayıp öğrenen bulut uygulamalarını oluşturmak için de Oracle’ın karar bilimini ve makine öğrenimi fonksiyonlarını uygulamaktadır.

“Günümüzün iş ortamında hataya yer yok. Kritik konumdaki tüm iş fonksiyonlarında günümüzün en iyi uygulamalarını benimsemeyen kuruluşlar, hayatta kalma mücadelesi verecek” diyor Oracle’ın Uygulama Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Steve Miranda. “Oracle Bulut Uygulamaları ile Oracle, iş çevikliğini arttırmaya ve maliyetleri azaltmaya yardımcı olan, kapsamlı ve entegre bir modern iş uygulamaları paketi sunuyor. Bu sayede de her sektörden kuruluşlar, yaptıkları işi dönüştürme çalışmasında Oracle Bulut Uygulamaları’nı her geçen gün daha fazla tercih ediyor.”

Oracle NetSuite Global İş Birimi

NetSuite, 100’den fazla ülkedeki kuruluşun işlerini yürütmek için kullandığı, bulut tabanlı finansal yönetim uygulamaları/ERP, İK, Profesyonel Hizmetler Otomasyonu (PSA) ve çoklu kanallı ticaret yazılımlarından oluşan bir paket sunuyor. Geçen hafta düzenlenen ve şirketin yıllık kullanıcı konferansı olan SuiteWorld 2017’de NetSuite, aralarında Oracle’ın kapsam ve kaynaklarından faydalanacağı küresel genişleme girişimlerinin, NetSuite’in yekpare bulut paketi üzerine inşa edilmiş yeni bir temel İK çözümü olan SuitePeople’ın, sektörün ilk bulut çözümü olan SuiteSuccess’in, küresel ERP yeniliklerinin ve merkezi kuzey ülkelerinde bulunan işletmelere yönelik NetSuite OneWorld’ün de aralarında bulunduğu, kuruluşların geleceğe hazırlanmalarına yardımcı olacak bir dizi duyuru yayınladı. NetSuite ayrıca NetSuite platformunu tercih eden, yenilikçi ve hızla büyüyen işletmelerle ilgili bir duyuru da yayınladı. SuiteWorld 2017’den haberler için buraya tıklayın.

Oracle Müşteri Deneyimi Bulutu (Oracle CX Bulutu)

Oracle CX Bulutu Paketi, verileri, deneyimleri ve sonuçlarını birbirine bağlayan, güvenilir bir iş platformu sunarak kuruluşların müşteri deneyimi yönetimine ve işletmelerini dönüştürme girişimlerine daha akıllı bir yaklaşım sergilemelerini sağlamaktadır. Kuruluşların öngörülebilir ve maddi nitelikli iş sonuçları elde edebilmelerine yardımcı olmak için Oracle, Oracle CX Bulutu’nu geçen hafta sohbet robotları ve yapay zekanın yanısıra gelişmiş mobil, video ve sosyal mesajlaşma özellikleri gibi yeni teknolojilerle daha da geliştirdi. Sadece geçtiğimiz çeyrekte (Ç3/17) Oracle, 480 yeni Oracle CX Bulutu müşterisi ve 586 müşteri genişlemesi elde etti.

Oracle İnsan Kaynakları Yönetimi Bulutu (Oracle HCM Bulutu)

Oracle HCM Bulutu, kuruluşlara işbirliğine olanak sağlayan, yetenek yönetimini en verimli hale getiren, işgücü hakkında eksiksiz bilgiler sunan, operasyonel verimliliği arttıran ve herkesin herhangi bir cihazdan bağlanabilmesini kolaylaştıran modern İK teknolojileri sunmaktadır. Sadece geçtiğimiz çeyrekte (Ç3/17) Oracle, 206 yeni Oracle HCM Bulutu müşterisi ve 217 müşteri genişlemesi elde etti.

Oracle Kurumsal Kaynak Planlama Bulutu (Oracle ERP Bulutu)

Oracle ERP Bulutu, kuruluşlara finans, satın alma ve proje portföyü yönetimi alanlarında eksiksiz, modern ve başarısı kanıtlanmış ERP fonksiyonlarını sunmanın yanısıra Kurumsal Performans Yönetimi (EPM), Yönetişim Riski ve Uyumluluk (GRC) ve Tedarik Zinciri Yönetimi (SCM) gibi alanlar da da verimliliklerini arttırma, maliyetlerini azaltma ve kontrollerini geliştirme konusunda da yardımcı oluyor. Sadece geçtiğimiz çeyrekte (Ç3/17) Oracle, 564 yeni Oracle ERP Bulutu müşterisi ve 120 müşteri genişlemesi elde etti.