Ana Sayfa Blog Sayfa 752

Mastercard Türkiye: Tüketicilerin alışveriş tercihlerinde ilk sırayı hijyen ve hız belirliyor

Salgın endişesi ile hayatımıza giren sosyal izolasyon, alışveriş trendleri ve ödeme yöntemi tercihlerinde de önemli değişikliklere yol açıyor. Mastercard Türkiye’nin araştırmasına göre kartlı alışverişlerde tüketicilerin yüzde 63’ü temassız ödemeyi tercih ediyor. İki ayda iki kat artış kaydeden temassız ödemeyi ilk sıraya taşıyan temel unsurlar ise hijyen ve hız.

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını, alışveriş alışkanlıklarını ve ödeme tercihlerinidoğrudan etkiliyor. E-ticaret temel tüketim ihtiyacının en önemli tedarik platformu haline gelirken, tüketiciler ödeme esnasında da fiziksel teması en aza indirgemeye çalışıyor. COVID-19’un ödeme tercihleri üzerindeki etkisini araştırmak amacıyla Mastercard Türkiye tarafından yapılan ödeme yöntemleri araştırması, salgın döneminde online alışverişlerin yüzde 15 arttığını gösteriyor. Kartla alışveriş yapan tüketicilerin yüzde 63’ü ise temassız işlemleri tercih ediyor. Tüketicilerin yüzde 53’ü temassız ödemeyi ‘daha hijyenik’ olduğu için kullandığını belirtirken bu yöntemi ‘daha hızlı’ olduğu için tercih ettiğini belirtenlerin oranı ise yüzde 40 seviyesinde.

Corona Virüs korkusu alışveriş sürelerini kısalttı

Araştırma sonuçlarına göre market alışverişlerindeki kartlı ödemeler yüzde 64 iken nakit kullanımı yüzde 35 seviyesinde seyrediyor. Araştırmada öne çıkan bir diğer bulgu da kısalan alışveriş süreleri… Salgın tüketicilerin yüzde 58’inin alışverişlerini eskiye oranla çok daha hızlı tamamlamasına sebep oluyor. Bu durum cinsiyet bazlı alışveriş alışkanlıklarındaki değişimi de ortaya koyuyor. Daha önce alışveriş için daha fazla zaman harcayan kadınlar artık alışverişlerini çok daha hızlı bitirmeye özen gösteriyor. Araştırmaya katılan kadınların yüzde 60’ı bu dönemde alışverişlerini hızlandırdıklarını ifade ederken, erkekler için bu oran yüzde 55. Bu sonuçlar, salgın döneminde alışverişte geçirilen süre bakımından cinsiyet bazlı tüketim alışkanlıklarındaki farkın ortadan kalktığını gösteriyor.

Kadın tüketiciler online kanallara, erkekler büyük zincirlere güveniyor

Hayatların eve taşınmasıyla birlikte tüketicilerin güvenli bulduğu satış kanallarında da değişiklik gözlemleniyor. Araştırmaya katılan her üç kişiden biri salgın döneminde online alışverişi tercih ettiğini belirtiyor. Büyük zincir mağazalar yüzde 24’le ikinci sırada yer alırken, yüzde 22’lik bir kesim küçük lokal işletmeleri tercih ediyor.

Öte yandan online alışveriş özellikle kadınların birinci tercihi olarak öne çıkıyor. Araştırmaya katılan kadınların yüzde 42’si internet üzerinden alışverişi bu dönemin en güvenli kanalı olarak görürken, erkeklerin en güvenli bulduğu satış kanalı ise yüzde 32 ile büyük zincir marketler. Kriz öncesi dönemde online kanallarda erkeklerin ağırlıklı olarak tüketici elektroniği, bilgisayar gibi ürünler aldığı gözlemlenirken, kadınların daha çok tekstil, kişisel bakım ürünleri ve market alışverişlerini yaptığı görülüyordu. Bu dönemde ise erkek tüketicilerin de market alışverişleri ve temel ihtiyaçları için online kanallara yöneldiği gözleniyor. Kadınlar için online kanalların en güvenilir satış noktası olmasında ise salgın öncesindeki yerleşik alışveriş alışkanlıkları etkili oluyor.

Temassız ödemeler iki ayda iki katına çıktı

COVID-19 salgını ile tüketicilerin alışveriş tarzı ve ödeme yöntemlerindeki değişimleri yorumlayan Mastercard Hızlı Büyüyen Pazarlar İş Geliştirme Başkan Yardımcısı Hakan Tatlıcı, “Tüketiciye en hızlı ve en hijyenik çözümü temassız ödeme yöntemleri sunuyor. Öte yandan salgınla birlikte e-ticarete yeni entegre olan, temel ihtiyaçlarını online alışverişle gerçekleştirmeye adapte olan bir tüketici kitlesi de var. Tüm bu dinamikler yeni alışkanlıkları da beraberinde getiriyor. Online tarafta ise birçok e-ticaret sitesi kapıdaki kurye ile teması engellemek için, Masterpass gibi kayıtlı kart ile ödemeyi mecburi kılıyor. Masterpass gibi çözümler kartını cebinden çıkarmadan sipariş anında ödemeyi tamamlamaya olanak verdiğinden hem şirket çalışanları hem de tüketiciler için en önemli önlemlerden biri” diye konuştu.

Sektör ayrımı olmaksızın bakıldığında Masterpass üzerinden geçen işlemlerde de yüzde 15’lik artış olduğuna da dikkat çeken Tatlıcı “Asıl artış sepet tutarlarında yaşanıyor. Resmi kaynakların da yönlendirmesiyle evden çıkmayan tüketicilerin, alışverişlerini uzun süre tüketebilecekleri hacimde yaptıklarını da görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Sepet Tutarları Artıyor, Yapı Market Alışverişleri Öne Çıkıyor
Masterpass üzerinden yapılan alışverişlerin detaylarını da değerlendiren Tatlıcı hacimsel olarak en yüksek artışın e-ticarette hızlı kurye teslimi yapan marketlerde gözlendiğini belirtti. Masterpass verilerine göre ev eşyası ve yapı market sektöründe de önemli bir artış yaşanıyor. Bu alanda dijital kanalları üzerinden satış yapan bazı işletmelerde yüzde 300 ila 400’lere varan artışlar gözleniyor. Mağazalara fiziksel erişimin kısıtlanması e-ticareti artırırken, evde daha fazla vakit geçiren tüketicinin yaşadığı alana daha fazla özen göstermesi bu yükselişin en önemli nedenleri arasında olarak yorumlanıyor.

Depremle başlayıp pandemiyle tamamlanan bir yatırım hikayesi: ServisSoft

Geçen hafta sizlere, teknik servis süreç yönetimi konusunda SaaS tabanlı çözümler üreten ServisSoft girişiminin, Hande Enes ve Mert Utancak’tan yüksek değerlemeyle tohum yatırım aldığının haberini paylaşmıştık. Bu yatırım sürecinin oldukça ilginç ve pandemi sebebiyle bizleri bekleyen bu zor dönemde tüm girişimcilere ilham olacak bir hikayesi var. 

ServisSoft kurucu ortaklarından Aybar Başaran bu tohum yatırım süreciyle ilgili olarak; Hande Hanım ve Mert Bey ile yapılan ilk toplantıdan, resmi imzaların atılmasına kadarki sürecin kendi aralarinda çok olumlu ve hızlı ilerlerlediğini ama aynı zamanda şekilde, dünyada ve ülkede sosyo-ekonomik ve doğal katastrofik olayların bu yatırım sürecine başından sonuna kendilerine eşlik ettiğini belirtti. Bunun da hem yatırımcıları, hem de kedileri için öğretici bir deneyim olduğunun altını çizdi ve yatırım sürecinin detaylarını şu şekilde anlattı:

Servissoft’un yatırım hikayesini Aybar anlatıyor:

Hande Hanım’la tanışma toplantısı için Levent’te buluştuk ve toplantının başlamasının üzerinden 5 dakika geçmeden, İstanbul’da hayatı durduran 26 Eylül’deki deprem gerçekleşti. Herkesin panikle plazalardan dışarı çıktığı bir an ve siz hayatınızın belkide en önemli toplantılarından birindesiniz ve doğal olarak karmaşık duygular yaşıyorsunuz. Ama baktık sarsıntı kısa sürdü ve herhangi bir problem yok çevremizde, kısa bir duraklamadan sonra Hande Hanım’ın, “devam edebiliriz istersen” demesiyle, ServisSoft’u geliştirmekle ilgili planlarımızın neler olduğunu kaldığımız yerden anlatmaya devam ettik. Sanırım o gün böyle kaotik bir durumda bile toplantıyı kesmek yerine devam etmeye karar vermemiz, bu süreci ve birbirimize olan güveni en baştan güçlendirdi. Belki de kriz anlarındaki karşılıklı böyle doğal gelişen tavırlar, hem insan hem de iş ilişkilerindeki uyumunu gösteren yegane göstergelerdir. 

Böyle “sallantılı” başlayan sürecin daha sonra, ortalama bir yatırım sürecine göre çok hızlı kapatıldığını belirten Başaran, burada yatırımcıların kendilerinden istedikleri ‘KPI’lara çok hızlı cevap verebilmelerinin ve girişim merkezleri üzerinden edindikleri yatırımcı ilişkilerine dair tecrübelerin öneminin büyük olduğunu belirtiyor; “En önemlisi ve değerlisi yatırımcınızın sizin planınıza güvenmesi ve bunu size her aşamada samimiyetle hissettirmesi.” 

Girişimciler için mücadele edilmesi gereken birçok teknik ve maddi sorun vardır ama bir girişimin devam edebilmesinin en önemli şartı sizin fikrinize ve yaptıklarınıza inanan ekibinizin dışından bir kişinin daha çıkmasıdır diye düşünüyorum. İşte bizde yatırımcılarımızla böyle bir ilişkiyi daha ilk günden yakalayabildiğimiz için şanslıydık. Yani doku daha en baştan tutmuştu ve bu yüzden sonrasında da çok hızlı ilerleyebildik. Öte yandan deprem daha sonraki süreçte yaşayacaklarımıza göre devede kulak kalacaktı…

Mart başı gibi yatırım sürecinin sonuna gelmiştik, bu sırada Covid-19 artık bir pandemiye dönüşmüştü ve tüm dünyada sosyo-ekonomik olarak kimsenin şahit olmadığı zor ve geleceği öngöremediği bir süreçten geçiyorduk. Depremle başlayan yatırım görüşmelerimiz, pandemiyle beraber devam ediyordu ve tabii ki akıllarda böyle belirsizliğin hat safhada olduğu bir dönemde yatırım ertelenebilir mi sorusu da ister istemez geliyor. Aynı ilk toplantıda depreme rağmen devam etme kararında olduğu gibi bu dönemde de baştan kurulan karşılıklı güven ve inatçı tavrında etkisiyle, yatırımcılarımızda bizim gibi vazgeçmedi ve risklerin devasa boyutlara geldiği bu salgın döneminin tepe noktasında yatırım sürecimizi baştan nasıl  planladıysak öyle sonlandırabildik.

Burada her şey yolunda giderken, çok olumsuz olarak kodlayabileceğiniz bir durumun veya olayın gerçekleşmesinden dolayı motivasyonunuzu bozmak yerine planlarınızda ısrar edip, yolunuza devam edebilirseniz, bunun aslında ileride sizi asıl amaçladığınız yolda güçlü kılabileceğinin güzel bir örneği görüyoruz. 

ServisSoft’un kontrol edemeyeceğiniz makro problemler ve krizlerin olduğu bir dönemde bu mutlu sonla biten hikayesi, ileriki günlerde tüm sektörler, özellikle de girişim ekosistemi için zorlu geçecek aylarda, hepimize iyi gelebilecek güzel bir örnek. Umuyoruz ki Covid-19’un tüm dünyaya yaşattığı ve yaşatmakta olduğu bu acı dönem, insanlık ortak bilincinde ve önceliklerinde bir kırılma yaratır ve krizleri fırsata çevirmek zorunda kaldığımız bir dünya düzeni yerine, kriz üretmeyen ve daha kapsayıcı bir sistemin tohumlarını hep beraber attığımız bir geleceği kurmak için milat olur.

Zoom yeni güvenlik araçlarını tanıttı ve 90 günlük planın kapsamını genişletti

Popüler video iletişim platformu Zoom, v4.6.10 güncellemesi ile görüşme gizliliğini ve güvenliğini artıran yeni özelliklerini duyurdu. Zoom CEO’su Eric Yuan, daha önce açıkladığı 90 günlük yol haritasının kapsamını genişlettiklerini açıkladı ve kullanıcıları bilgilendirmek için her Çarşamba webinar düzenleyeceklerini belirtti.

Zoom Video Communications, video iletişim platformunda görüşme güvenliğini ve gizliliğini artıracak yeni özellikleri içeren 4.6.10 sürümünü kullanıcılara açtı. Yeni sürümü kullananlar, Zoom görüşmelerinde Güvenlik simgesi ile platformdaki güvenlik özelliklerine tek bir noktadan erişebilecekler.

Güvenlik simgesi ile tüm özelliklere kolay erişim

Görüşmeyi başlatan kişilerin ve görüşme yöneticilerinin görebileceği Güvenlik simgesi, görüşmeleri korumak için çeşitli yenilikler de sunuyor.

Güncelleme ile aşağıdaki işlevlere erişilebilecek:

  • Görüşmeyi kilitleme,
  • Bekleme Odası’nı etkinleştirme,
  • Katılımcıları görüşmeden çıkartma,
  • Katılımcıların ekran paylaşımı yapabilme, yazılı sohbet etme, görünen adlarını değiştirme ve görüşme yöneticilerinin paylaştığı içeriklere not ekleme yetkilerini kısıtlama.

Güncelleme öncesinde kullanıcı profil ayarlarından yapılabilen ayarlar, Güvenlik simgesi ile ulaşılabilen alana taşınırken, Güvenlik simgesi, önceki sürümlerdeki Davet Et düğmesinin bulunduğu yerde konumlandırılıyor. Zoom v4.6.10 ile Davet Et düğmesi ise Katılımcılar paneline taşındı.

Güvenlik simgesi, tüm ücretli ve ücretsiz kullanıcılar için masaüstü (Mac ve Windows), mobil (iOS ve Android), iPad ve web istemcisinde yer alacak.

Tüm hesaplara yönelik ek güvenlik önlemleri

Zoom, görüşmelerin gizliliğini korumak için artık başlık çubuğunda toplantı ID’sini görüntülemeyecek. Böylece Zoom görüşmesinin ekran görüntüsünün paylaşıldığı durumlarda bu ID gizli kalabilecek.

Farklı hesap tipleri için alınan ek güvenlik önlemleri ise aşağıdaki şekilde sıralanıyor:

  • Bekleme Odası: Ücretsiz Temel, tekil lisanslı Pro ve K-12 programındaki eğitim hesaplarında Bekleme Odası, görüşmelerde varsayılan olarak etkin olacak.
  • Parolalar: Ücretsiz Temel, tekil lisanslı Pro ve K-12 programındaki eğitim hesapları için görüşme parolaları varsayılan olarak etkin olacak ve eğitim hesaplarında bu özellik kapatılamayacak.
  • Alan adı kişi listesi: Yönetilmeyen alan adı için ücretsiz Temel ve tekil lisanslı Pro hesaplarında, aynı alan adındaki kişilerin listesi artık görüntülenemeyecek. Yeni sürümde ayrıca aynı alan adındaki kullanıcılar için Kişi Listesi’ni otomatik oluşturma özelliği de yer almıyor. Kişileri korumak isteyenler, harici tutulan kişiler listesine ek yapabilecekler.
  • Katılımcı adı değiştirme: Yukarıdaki görüşme içi ad değiştirmeye ek olarak, hesap yöneticileri ve görüşme yöneticileri katılımcıların (her görüşme için) kendi adlarını değiştirme özelliğini web portal üzerinden hesap, grup ve kullanıcı düzeyinde kısıtlayabilecekler.

Zoom CEO’su Eric Yuan, 90 günlük taahhüdün kapsamını genişletti

Eric Yuan, Zoom CEO’su

Eric Yuan, yayınladığı bir blog yazısı ile son derece hızlı büyüyen kullanıcı tabanının ortaya çıkardığı yeni ve farklı kullanım alanlarına yönelik güvenlik ve gizlilik özelliklerini geliştirmek için 90 günlük taahhüdünün kapsamını da yenilediklerini duyurdu.

Bu taahhütte açıklanan ve farklı sektörlerden güvenlik uzmanlarının oluşturacağı CISO Konsey ve Tavsiye Kurulu’na ek olarak, danışman olarak dışarıdan destek veren Alex Stamos, platformun kapsamlı güvenlik incelemesine yardımcı olacak.

Dünyaca tanınan saygın siber güvenlik uzmanlarından Stamos, Stanford Üniversitesi’nin Freeman-Spogli Enstitüsü’nde misafir profesör, Hoover Enstitüsü’nde ise misafir öğretim görevlisi olarak görev yapıyor. Stanford’a katılmadan önce Facebook’un Güvenlikten Sorumlu Üst Düzey Yöneticisi (CSO) olarak çalışan Stamos, Harvard Üniversitesi’nin Dijital Demokrasiyi Savunma Projesi katılımcıları arasında yer alıyor. Stanford Üniversitesi Siber Güvenlik Politikası Programı ve UC Berkeley Uzun Dönem Siber Güvenlik Merkezi danışmanlığını yapan Stamos, NATO’nun Kolektif Siber Güvenlik Mükemmeliyet Merkezi danışma kurulunda da yer alıyor.

CISO Konseyi’ne Tavsiye Kurulu eklendi

Taahhüdün açıklanmasının üzerinden sadece bir hafta geçmesine karşın, CISO Konsey ve Tavsiye Kurulu’na katılanlar arasında HSBC, NTT Data, Procore ve Ellie Mae gibi alanlarında öncü kurumların CISO’ları bulunuyor.

CISO Konseyi içerisinde oluşturulan Tavsiye Kurulu’ndaki CISO’lar ise doğrudan Zoom CEO’su Eric Yuan’a kişisel danışmanlık verecekler. Kurulda VMware, Netflix, Uber, Electronic Arts gibi şirketlerin CISO’ları yer alıyor.

Enerji hatlarındaki buzları temizleyen Blink Energy, EIT InnoEnergy PowerUp! Türkiye finalini kazandı

Blink Energy, geliştirdiği Plectron markalı cihazla, 14 Nisan 2020’de yüksek katılımla online olarak gerçekleştirilen ve Türkiye’de Sabancı Üniversitesi Inovent iş birliğiyle düzenlenen EIT InnoEnergy PowerUp! Türkiye Finali’ni kazanan girişim oldu. Avrupa’nın sürdürülebilir enerji dönüşümüne liderlik eden EIT InnoEnergy, geçtiğimiz Ocak ayında Orta ve Doğu Avrupa’da gelecek vaat eden ve büyümek için finansmana ihtiyaç duyan girişimler için EIT InnoEnergy PowerUp!’ı başlattı. PowerUp!’a Türkiye’nin de dahil olduğu 24 Orta ve Doğu Avrupa ülkesinden rekor katılımla 425 girişim başvurusu oldu ve 362 girişim yarışmaya katılma hakkı kazandı. Türkiye’de ise 11 girişim, Yılın StartUp’ı olmak için yarıştı.

Geliştirdiği Plectron markalı cihazı ile Türkiye finalini kazanan Blink Energy, 65.000 Euro’ya varan finansal destek ile birlikte Amazon Web Services, Revolut veya SpeedUp hizmetlerinden faydalanabilmek için PowerUp! Uluslararası Final’de yarışacak. Blink Energy ekibini ayrıca InnoEnergy iş ağında yer alıp uluslararası pazarlara açılarak başarılı olmalarını sağlayacak ürün ve iş geliştirme stratejileri, güvenilir iş ortaklıkları ve uluslararası pazarlara giriş, büyüme ve yeni finansman olanakları bekliyor.

Enerji hatlarındaki buz yüküne çözüm sunuyor

Blink Energy, enerji dağıtım hatlarında oluşan buz yükü sorununa çözüm bulmak amacıyla kuruldu. Plectron ise şirketin çeşitli aralıklarla enerji nakil hattını titreştirerek buz yükü oluşumuna engel olmak için geliştirdiği bir cihaz. İhtiyaç duyduğu enerjisini hattaki manyetik alandan alan Plectron, içindeki sensörler sayesinde buzlanma ihtimalini hesaplayarak titreşim sıklığını buna göre belirliyor.

Blink Enerji CEO’su Mustafa Kemal İşen: “Özellikle online sunum konusunda ne yapmamız gerektiğini çok iyi öğreten bir yarışma oldu. Bunu düzenleyen InnoEnergy ekiplerine teşekkür ederim. Hayli ilginç bir deneyim yaşadık. Bize öğrettikleri ve bu güzel deneyim için tüm emek verenlere teşekkür ederim.” dedi.

Facebook ve Instagram kullanıcılarının videolarındaki müzik özelliği artık Türkiye’de de aktif oldu

Facebook, Türkiye’deki insanların kendilerini müzikle ifade etmeleri, sanatçıları keşfetmeleri ve onlar için önemli olan şarkıları paylaşmaları için yeni yollar sunacak olan Facebook ve Instagram’da müzik özelliğini hayata geçirmeye başladığını duyurdu.

Bugün itibariyle, Türkiye’deki Facebook ve Instagram kullanıcıları kişisel videolarında müzik paylaşabilecek, Instagram ve Facebook Hikayeleri için müzik çıkartmaları ve şarkı sözleri de dahil olmak üzere çeşitli kreatif araçlara erişebilecek ve Facebook profillerine şarkı ekleyebilecekler. Facebook’un müzik yayıncılığı toplulukları ve kuruluşlarının yanı sıra Türkiye’deki plak şirketleri ve distribütörlerle yaptığı yeni ortaklıklar sayesinde hayata geçirilen bu özellikler, insanların Facebook uygulamalarında müzik üzerinden bağlantı kurmalarını ve kendilerini ifade etmelerini sağlayacak.

Bu özellikler:

Facebook ve Instagram Hikayelerinde Müzik Çıkartmaları ve Şarkı Sözleri: Türkiye’deki insanlar artık 39 milyon şarkıdan oluşan şarkı kütüphanesinden arama yaparak hikayelerinde paylaştıkları fotoğraflara ve videolara müzik ekleyebilecek. Eğer paylaşılan şarkının sözleri de mevcutsa, şarkı sözleri otomatik olarak hikayede belirecek ve kullanıcılar bu sözlerin animasyonunu ve yazı stilini değiştirerek çıkartmalara benzer şekilde döndürebilecek ve boyutunu ayarlayabilecek.

Profilde Müzik: Türkiye’deki insanlar aynı zamanda Facebook profillerindeki yeni müzik alanına müzikli videolar ekleyebilecek ya da profillerinin en üstüne istedikleri şarkıyı sabitleyebilecek.

Müzik Soruları Çıkartması: Kullanıcıların arkadaşları, soru çıkartmasına müzik kütüphanesinden seçtikleri bir şarkı ile cevap verebilecek ve bu cevaplar hikayelerde paylaşılabilecek. Şarkı paylaşmak, arkadaşlarla bağlantı kurmak için her zaman güzel bir yoldu. Şimdiyse kullanıcılar Instagram Hikayeler üzerinden bir şarkı listesi oluşturmak ya da ruh hallerini ifade etmek için fikir alışverişinde bulunabilecekler.

İhtiyacı olanların faturalarını ödeyip destek olabileceğiniz yardımlaşma platformu: Bi’Komşu

Corona Virüs salgını nedeniyle yaklaşık 1 aydır izole bir hayat yaşıyoruz ve bununla beraber de şirketlerdeki çalışanların bir kısmı çalışma modeline geçti, ancak bir kısmı da sahaya çıkamadığı veya tedbirler nedeniyle iş yapamaz hale geldiği için maddi olarak zor durumda kalmış durumda.

Aykut Hocaoğlu, Berkan Ağar, Emrecan Durmaz ve Ezgi Ezdar Onur tarafından gelir beklentisi olmadan hayata geçirilen sosyal girişim Bi’Komşu, içindeki bulunduğumuz günlerde sıkıntı yaşayan kişiler için, kişiler arası yardımlaşmayı sağlamak istiyor.

Veya sizin bir ihtiyacınız varsa platform üzerinden yine destek talep edebiliyorsunuz.

Bi’Komşu, aylık sabit giderlerinin faturalarını ödemekte zorlanan ihtiyaç sahipleriyle, bu ihtiyaçları onlar adına gidermek isteyen yardımseverleri bir araya getiren bir platformdur.

Bi’Komşu kendi adına ödeme kabul etmez, bağış ve yardım toplamaz, komisyon almaz. Dernek ya da vakıf değildir. Bir grup girişimcinin, ihtiyaç sahiplerine destek olabilmek adına başlattığı gönüllü bir harekettir.

Sağlık alanında çözümü olan öğrenciler, Android Akademi programına başvurabilir

Google Türkiye ve Girişimcilik Vakfı olarak BTK desteği ile Türk Hava Yolları, General Mobile ve İTÜ ARI Teknokent sponsorluğunda üniversitede yazılım okuyan veya teknoloji konusunda kendine güvenen girişimcilik ruhuna sahip öğrenciler için hayata geçirilen Android Akademi programına COVID-19 sürecinde yaşanan toplumsal sorunları çözmek için 3-16 yaş arası çocuk ve gençlere yönelik sağlık okuryazarlığını artıracak çözümler için Sağlık Kategorisi eklendi.

Programın detayları ve başvuru: Android Akademi

Program hakkında:

  • Bu Akademi ile Google ürünleri kullanılarak Android teknolojisiyle, belirlenen alanlarda sıkça karşılaşılan problemleri çözmeyi hedefleyen uygulamalar geliştirmenizi hedefliyor.
  • Bu programa başvuruları takım olarak kabul ediliyor.
  • Sağlık altındaki spesifik konu “3-16 yaş arası kişiler için sağlık okuryazarlığını artıracak yenilikçi çözümler”dir. Yapay zeka, VR, AR gibi teknolojiler kullanılarak ürünler geliştirilebilir.
  • Verilecek destekler network, mentorluk ve ödüldür. Program finansal bir desteği ya da ödülü kapsamaz.
  • Takımın tamamının (min 3 kişi max 4 kişi) Bootcamp ve tüm program boyunca her gün (10:00 – 17:00) katılımı gereklidir. Bootcamp tarihleri sosyal izolasyon sebebiyle yenilenecek ve duyurulacaktır.
  • İdeal bir takımda 1 veya 2 yazılımcı, UX/UI odaklı biri ve satış pazarlama odaklı biri olması gerekmektedir.
  • Takımlara program süresince belirli aralıklarla mentorluk desteği verilecektir.

Dünyada sonunun gelmesi en zor olan enerji kaynağı: Çöp

Bugünkü konuk yazarımız yerli girişim Phoenix Enerji kurucu ortağı Yusuf Furkan Ergür.

Bugün sizlerle BloombergNEF’ in yayınlamış olduğu hidrojen ekonomisi raporuna ilişkin konuşacağız. Konu ile ilgili yazıma başlamadan önce sizlere Phoenix Enerji şirketini ve bu şirketin yöneticisi olarak tam olarak ne yaptığımızı anlatmak istiyorum.

Hidrojen günümüzde değerli yakıtlardan bir tanesi ve bu yakıtın üretilmesine dair birçok yöntem bulunmuş durumda yine aynı şekilde hidrojen yakıtının taşınması da bilinen teknolojilerden biri fakat bir teknolojinin varlığı o teknoloji uygulanabilir kılmıyor. Hidrojenin nakliye maliyetlerinin oldukça pahalı olması bu enerji değeri yüksek gazın yaygın kullanımının önündeki en büyük engel ve bir enerji firması olarak biz ağır sanayi tipi endüstrilerde kömür yaygın yakıt kullanımı sonucunda çokça rastlanan bir baca gazı olan karbon monoksit gazına su püskürtme yöntemi ile hidrojeni üretebiliyoruz. Üretilen hidrojeni ise patentli ürünümüz olan ayrıştırıcımız ile hiçbir fiziki baca değerini değiştirmeden ayrıştırıp fabrikanın yakıt olarak kullanımına sunuyoruz. Çimento ve Demir Çelik sektörlerinde çeşitli POC’ler sonucunda yakıtın %13 ila %30 arasında bir oranının bu yöntem ile karşılanabileceğini keşfettik. Konu ile ilgili ticari çalışmalarımızı da sürdürmekteyiz.

Gelelim yayınlanan rapora:

Rapor kısaca hidrojeni yenilenebilir enerjiye bir alternatif olarak görüyor. Yenilenebilir enerjideki depolama sorununu California örneği ile hepimizin bildiğini düşünüyorum. İhtiyaç duyulandan fazlasını üretmek yenilenebilir enerji söz konusu olduğunda depolamaya ve iletimine dair sorunlar sebebiyle çöpe enerji atmak anlamı taşıyor. Dünyadaki genel kanı ise raporda da ele alındığı üzere yenilenebilir enerjiyi kaynak olarak kullanan hidrojen üretim sistemleri kurulması yönünde.

Phoenix olarak dünya ülkeleri bu ileri teknoloji noktaya gelmeden önce ağır sanayiye sunduğumuz çözümü yazının başında size bahsetmiştim. Firmalardaki yanma sistemleri yakıtın yüzdesel olarak Phoenix’in baca gazından geri kazandırdığı miktarda hidrojen olduğunda revizyona ihtiyaç duymadan yakabilmek de. Bu noktada Phoenix’in bir yenilenebilir enerji tesisinin maliyetinin yanında bile komik duracak küçüklükte yatırım maliyetine sahip mevcut teknolojisi hidrojen ile tanışma için ilk adım olabilir.

Kendime sonrasında ne var sorusunu sorduğumda ise: Raporda ve teknoloji haberlerinde sıkça rastladığımız metan bozulması ile hidrojen üretimi konusu ile karşı karşıya kalıyorum. Hidrojen üretimi için sık kullanılan mevcut ve ucuz bir teknoloji. Bu teknolojiye dair biraz daha araştırma yaptığımda ise Phoenix’in metan bozulması gerçekleştiren ve hidrojeni ürün üretiminde kullanan bir firma ile yürütmekte olduğu ar-ge projesi çıkıyor karşımıza. Evet metanı yüksek sıcaklık ile bozulmaya uğratarak günün sonunda 1 birim metandan 4 birim hidrojen ürettiğimiz reaksiyon hem cam sanayinde hem rafinerilerde sıkça rastladığımız bir teknoloji. Fakat ilgili reaksiyonlar sonucu elde edilen gaz yüksek miktarda karbondioksite sahip karışık bir gaz. Biz ise bahsettiğimiz ar-ge çalışmasında Phoenix’in POC’lerinde diğer baca gazlarından hidrojeni ayırmak da kullandığı seperatörü ile karbondioksit gazından ayrıştırılmış saf bir hidrojen elde etmeyi hedefliyoruz. Bu şekilde elde edilen saf hidrojen rafinerilerde emisyon çözümü olurken cam sanayisinde daha iyi bir kalaylama vaadini bize sunuyor.

Mevcuttan, dünyanın ne yaptığından ve ar-ge den bahsettin, peki hedefin nereye varmak dediğinizi duyar gibiyim.

Hedefim şu şekilde:

“Dünyada sonunun gelmesi en zor olan enerji kaynağı çöp. Evet yanlış duymadınız çöp.”

Çöpleri depolayıp ürettiğimiz LFG gazını yakarak enerji elde ediyoruz. Maalesef bunu mühendislik olarak mükemmele doğru gittiğimiz şu yıllarda bile çok düşük bir verimle yapıyoruz. Fakat bu sistemi geliştirmek mümkün. Bu sistem LFG gazının yarısından fazlasını oluşturan metan gazı hidrojene dönüştürülerek daha verimli hale getirilebilir. Bu çalışmanın tek başına %70 miktarında sistemin elektrik üretimini arttırdığını makalelerde görebiliyoruz. Peki ya bu dönüşüm sonucu hidrojeni elimizde kalan gazlardan ayrıştırmayı tercih edersek? Bu Phoenix seperatörü ile mümkün. Bu yöntemi tercih edersek sadece ayrıştırmadan arta kalan karbondioksit çöp depolama ünitesine geri dönerek LFG üretimini 3 kat arttırabilecek miktarda. Geriye kalan saf hidrojen ise 4.2 kat fazla enerji üretilecek şekilde yakılabiliyor. Kısaca özetlemem gerekirse: Doğaya hidrojenin yanması sonucu oluşan su buharından başka bir gaz salmadan çöpümüzü mevcut sisteme nazaran kat ve kat daha verimli bir şekilde elektriğe çevirebiliriz.

30 yaşına bile ulaşmamış olmasına rağmen hayatının son 6 yılını hidrojene vermiş biri olarak şöyle özetleyebilirim bu raporu: Dünyanın gözünün hidrojene çevrilmesi gerekli ve önemliydi bunu sağladıkları için teşekkür ederim ancak raporda gidilmesi hedeflenen o harika son noktaya varana kadar dünyanın bahsettiğim ara geçiş formlarına ihtiyacı var. Buna ek olarak tam olarak yenilenebilir azledilemese de emisyon salmadan her gün ürettiğimiz ve insanlık ırkı yok olana kadar üretmeye devam edeceğimiz çöpümüz ile de hidrojen üretebiliriz.

Vodafone, 65 yaş üstü ve 20 yaş altı aboneleri için SIM kart teslimatı hizmetine başladı

Vodafone, herhangi bir sebeple SIM kartını kaybeden ya da SIM kartı arızalanan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı kullanıcılar, yaş sınırına bakılmaksızın herhangi bir kronik rahatsızlığı olanlar, dışarı çıkamayan sağlık personeli, askeri personel ve engelli bireyler için ücretsiz SIM kart teslimatı yapıyor.

Belirtilen kriterlere uyan faturalı ve faturasız bireysel Vodafone müşterilerinin SIM kart değişiklik taleplerini Vodafone Türkiye Müşteri Hizmetlerine iletmeleri yeterli oluyor. Yeni SIM kart, müşterinin belirttiği adrese kargoyla ücretsiz teslim ediliyor. Vodafone, bugüne kadar 100’ü aşkın müşterisine ücretsiz SIM kart teslimatı gerçekleştirdi.

Engin Aksoy: “Bu zor günlerde de müşterilerimizin yanındayız”

Corona Virüs salgını nedeniyle olağanüstü bir dönemden geçildiğine dikkat çeken Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy, şunları söyledi:

“Virüsle mücadelede hepimize önemli görevler düşüyor. Toplum olarak birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmemiz gereken bir dönemdeyiz. Sorumluluğumuzun bilincindeyiz ve bunun için gece gündüz çalışıyoruz. Vodafone olarak, bu zor günlerde de müşterilerimizin yanındayız. Herhangi bir sebeple SIM kartını kaybeden ya da SIM kartı arızalanan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı kullanıcılar, yaş sınırına bakılmaksızın herhangi bir kronik rahatsızlığı olanlar, dışarı çıkamayan sağlık personeli, askeri personel ve engelli bireyler için ücretsiz SIM kart teslimatı yapıyoruz. Koronavirüsle mücadeleyi hep birlikte ve en az hasarla atlatacağımıza inanıyoruz.”

Cenk Çiğdemli: “Online esnaflığa talep yüzde 50 arttı”

Son bir ayda eticarete başlamak isteyen Kobi sayısı, 6 ayın ortalamasına kıyasla yüzde 50 artış gösterdi. Yeni istihdam alanlarında işe alımlarda hareketlilik yaşanıyor. Market, gıda, hızlı tüketim, temizlik, dezenfektan, kitap, oyuncak, küçük ev aletleri ve çocuk tekstili kategorilerinde e-ticaret sitelerinin satışları yüzde 200 arttı.

Corona Virüs nedeniyle iş yerini kapatmak zorunda kalan küçük ve orta ölçekli birçok işletmede, işini dijitale taşıma ve e-ticaret sitesi açma yönünde hareketliliğin arttığını ifade eden TOBB E-ticaret Meclisi Üyesi, Ticimax E-ticaret Sistemleri Kurucusu Cenk Çiğdemli, “Son bir ayda başta market, gıda, hızlı tüketim, temizlik, dezenfektan, kitap, oyuncak, küçük ev aletleri ve çocuk tekstili olmak üzere bazı kategorilerde e-ticaret sitelerinin satışları yüzde 200 arttı. E-ticarete başlamak isteyen Kobi sayısı ise, 6 ayın ortalamasına kıyasla yüzde 50 artış gösterdi. En çok gıda ve hızlı tüketim malzemesi satışı yapan işletmelerden talep geliyor. Tekstil işiyle uğraşan esnaf ve işletmelerde de bir hareketlilik var. Mesela butiğini kapatmak zorunda kalan da e-ticarete geçiş yapma yönünde adım atıyor. İçinden geçtiğimiz süreçte, dijitalleşen şirketler daha rahat edecekler” dedi.

Cenk Çiğdemli, Ticimax CEO’su

Corona Virüs nedeniyle vatandaşın online alışverişe yönelmesinin, sektörde yeni istihdam alanları oluşturduğuna değinen Çiğdemli, kargo, kurye, depo ve site yönetimi alanında işe alımlarda hareketlilik yaşandığını belirtti. Dijitalleşmenin hızla artması doğrultusunda, sektöre yeni katılan veya katılmak isteyen girişimcilerden e-ticaret eğitimi konusunda yoğun talep aldıklarını aktaran Çiğdemli, “Ticimax Akademi bünyesinde gerçekleştirdiğimiz ücretsiz eğitimlerimizi biz de online ortama taşıdık. Eğitimlerimize ara vermeden web sitemiz üzerinden devam ediyoruz. Eğitimlerimize talep ve katılım oranı normalin üç katı diyebiliriz” dedi.