Ana Sayfa Blog Sayfa 593

Kanser tedavisinde kişiye özel tanı kiti geliştiren yerli girişim: Gene-IST

Teknopark İstanbul’un Kuluçka Merkezi Cube Incubation’da faaliyet gösteren Gene-IST, kanser hastalarının hangi olası tedavilere, hangi ilaç dozlarında yanıt vereceğini belirleyen gerçek zamanlı bir ‘tanı kiti’ üretti.

Global rakibi bulunmayan “Prognostik Kanser PD-L1 Gerçek Zamanlı PCR kiti”, dünya genelindeki her PCR cihazında kullanılabiliyor. Geliştirilen kit sayesinde olası mutasyonlar ve tedavi yöntemleri saptanabildiğinden kanserin seyrinin öngörülebiliyor. Kit ayrıca düşük maliyeti ile kolayca ulaşılabiliyor.

2018 yılında Teknopark İstanbul’un Kuluçka Merkezi Cube Incubation’da kurulan Gene-IST, moleküler genetik ve farmakoloji alanlarında Ar-Ge, biyoteknoloji, eğitim ve danışmanlık, kit üretimi, ithalat ve ihracat hizmetleri veriyor. Şirket tarafından geliştirilen, Farmakogenetik test kitleri kanserli dokularda ilaç yanıtını değiştiren ve sağ kalımı etkileyen genetik faktörleri belirleyen, kişiye özel akılcı ilaç tedavilerinin uygulanmasına imkân sağlıyor. Tanı-tedavi yanıtı kitleri ile kişisel genetik farklılıklar nedeniyle oluşabilecek toksik etkiler belirleniyor. Böylece, bireyselleştirilmiş daha etkili tedavilerin uygulanması sağlanabiliyor. Gereksiz ilaç kullanımı ve istenmeyen yan etkiler nedeniyle oluşan maliyetler de büyük ölçüde önlenebiliyor.

Kanserin Seyri Öngörülebiliyor

‘Kanserin Seyri ile Hastalar Arasında Tedaviye Yanıt Farklılıklarının Moleküler Nedenlerinin Araştırılması ve Buna Yönelik Tanı Kiti Geliştirilmesi’ projesi kapsamında diyagnostik (tanı tedavisi) üretilen gerçek zamanlı PCR kiti sayesinde olası mutasyonlar ve tedavi yöntemleri saptanabildiğinden kanserin seyrinin öngörülebiliyor ve kişiye özel tedavi yöntemleri geliştiriliyor. Kit ayrıca çok kısa sürede güvenilir sonuçlar verirken düşük maliyeti ile kolayca ulaşılabiliyor. Hasta için olası tedavi yöntemini belirleyebilen kit ilaç dozlarının hastaya özel ayarlanabilmesini sağlarken hastaların hedefe yönelik ilaçlarla etkili tedavi edilmesini de mümkün kılıyor. Kit ayrıca tümöral doku DNA’sındaki ilaç direncini tespit edebiliyor, ilaç toksisitesine neden olabilecek gen farklıklarını belirleyebiliyor ve dünya genelinde markası fark etmeksizin her PCR cihazında kullanılabiliyor.

Gene-IST’in kurucularından Prof. Dr. Belgin Süsleyici: “Ürettiğimiz kit, milli ve yerli. Hem ulusal hem de uluslararası pazarda immün checkpoint inhibitörlerin hedef moleküllerinden PD-L1 geninin kişiye özel varyasyonlarını tespit eden ilk ve tek ürün olması nedeniyle yerli ve yabancı piyasalarda rakibimiz yok. Halihazırda kanser genetiği ile ilgili hizmet veren çok sayıda tıbbi tahlil laboratuvarları, kanserli doku ve hücrelerin tiplendirilmesi ile kısmen de kansere bireysel yatkınlığın tespiti amacıyla testler yapıyor. Ama bu çalışmalar kanserin seyrine dair bilgi vermiyor. İmmün checkpoint inhibitörleri; son 10 yıl içinde geliştirildi ve halen patent koruması altında oldukları için muadilleri bulunmayan, son derece pahalı ilaçlar.”diyor.

Süsleyici, yeni nesil kemoterapi ve immünoterapi ilaçlarıyla birlikte bazı ilerlemeler sağlandığını ancak tedaviye verilen yanıtların hâlâ yeterli düzeyde olmadığını da belirterek “Kanser seyrini tümörün genetik özellikleri belirliyor. Tümör dokusunda bulunabilecek bazı mutasyonlar nedeniyle hastanın kanser ilaçlarına yanıtı tam olmayabiliyor. Bu mutasyonlar, ilacın etkisini gösterememesine, gereksiz zaman ve para kaybına neden oluyor. Öte yandan, ilaçların toksik etkileri ve ilaç direncine bağlı olarak tedavi etkinliğinin yeterli seviyede olmaması da karşılaşılan diğer sorunlar arasında” diyor.

Fransa-Lorraine Üniversitesi Kanser Enstitüsü, Hollanda-Erasmus Üniversitesi Tıbbi Merkezi, İtalya- Roma Üniversitesi‘La Sapienza’ Klinik Biyokimya Ünitesi ile iş birlikleri olan şirket farklı kliniklere ait yeni farmakogenetik biyobelirteçlerin belirlenmesi, metabolomik alanında yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulanması, kanser tedavisinde kullanılabilecek kişiye özel etkili ilaç tedavilerinde rol alan genlerin belirlenmesi kapsamındaki projeler yürütüyor.

Gökhan Akar, melek yatırım platformu Angel Effect’in Yönetim Kurulu Başkanı oldu

2019 yılının Ekim ayında melek yatırım platformu olarak kurulan Angel Effect Genel Kurul toplantısını gerçekleştirdi.

Genel Kurul’da Yönetim Kurulu Başkanı Onicorn Teknoloji CEO’su Gökhan Akar olurken, Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği’ne ise Mentoro Kurucu Ortağı ve Platform Direktörü Başak Tulga Önen getirildi. Yönetim Kurulu Üyeleri ise Angel Effect Kurucu Ortağı & Startup Mentoru Cem Önce ve Figopara Kurucu Ortağı ve CEO’su Koray Bahar oldu.

Hedef yıl sonuna kadar yatırım yapılan şirket sayısını 12’ye çıkarmak

Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Angel Effect Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Akar, şunları söyledi: “Önümüzdeki dönemde kuruluş felsefemize bağlı kalarak, zengin insan kaynağımızla birlikte, girişim ekosisteminin tüm paydaşlarına değer katmaya, girişimlerin yüksek etkili mentorluk ve iş ağı desteği alabileceği melek yatırım platformu olmaya devam edeceğiz. Yıl sonuna kadar yatırım yaptığımız şirket sayısını en az 12’ye çıkarmayı hedefliyoruz.”

15 Ayda 106 ülkeden 2000 üzerinde başvuru

Angel Effect Yönetim Kurulu Üyesi Cem Önce ise “15 ay önce hayata geçirdiğimiz melek yatırım platformu Angel Effect olarak bugüne kadar 106 ülkeden 2 binin üzerinde başvuru aldık. Yatırım yaptığımız Ekmob ve Clotie’nin ikinci yatırım turlarına öncülük ettik” dedi. Yatırım yapacakları şirkette özellikle mevcut bir problemin çözümü olup olmadığına dikkat ettiklerinin altını çizen Akar, “Yüksek etkiye sahip girişimler üretecek bir ekosistem geliştirmek amacıyla sadece Türkiye’deki değil, yurt dışındaki girişimler de yakın markajımızda. Bir yandan yurt dışındaki girişimlere yatırım yapmanın yanında bilgi ve yetenek süreçlerini yönetirken, yurt içindeki yüksek etkili girişim sayısını da üst seviyelere taşımayı hedefliyoruz” diye konuştu.

Oyun kuluçka merkezi CrazyLabs, Hikayeli Oyunlar Yarışması’na başvurularınızı bekliyor

Mobil oyun pazarı yüzde 15 büyüme sağlayıp haftalık oyun indirme sayısı 1 milyara ulaşırken sektör hız kesmiyor. CrazyLabs, senaryosunu ve diyaloglarını oyuncunun seçim yapabileceği Hikayeli Mobil Oyunlar Yarışması’nı oyun geliştiriciler için başlatıyor.

Dünyanın en büyük üç casual ve hyper-casual oyun geliştirici ve oyun yayıncısından biri olan CrazyLabs tarafından başlatılan Hikayeli Oyunlar Yarışma’sında (Narrative Game Kampanyası) oyun geliştiriciler Hikayeli oyun formatındaki test videolarını sisteme yükleyip 500 dolardan 50.000 dolara kadar para ödülü kazanabiliyorlar. Geliştiriciler istedikleri kadar oyun yükleyip kazanma şanslarını da artırırken, CPI adı verilen kullanıcı kazanma testinden başarılı sonuç elde eden oyunlar için sırasıyla 50 bin, 15 bin ve 5 bin dolar ödül kazanılıyor.

Hikaye anlatma türündeki oyunu test edilen oyun geliştirici anında 500 dolar kazanırken, ne kadar çok oyun ile yarışmaya başvurursa ödülü de o kadar artıyor. Başvurulan oyun CTR testini geçer ise oyun geliştiriciler 1500 dolar ödül kazanıyor. Hikayeli Oyunlar Yarışması (Narrative Game Kampanyası) kapsamında oyun geliştiricilere ayrıca 360 derece profesyonel destek, oyun testlerini gerçekleştirip test süreçlerini takip edebilecekleri bir ara yüz sunuluyor. Oyun geliştiriciler sisteme limitsiz olarak istediği kadar oyun yükleyebilirken birden çok ödül kazanma hakkına da sahip oluyor.

Öte yandan CrazyLabs’ın geçtiğimiz yıl başlattığı ve oyun geliştiricilere eğitim, ofis ve finansal destek sağlayan fiziksel hyper-casual oyun hızlandırıcı programı CrazyHubs da Mayıs’ta İstanbul’da açılmaya hazırlanıyor ve başvuruları bu adresten devam ediyor. Oyun geliştiriciler Hikayeli Oyun yarışmasına hem de Mayıs’ta İstanbul’da başlayacak olan CrazyHubs’a aynı anda başvurabilirler.

Cavit Yantaç, Microsoft Türkiye Müşteri Deneyimi Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı

2006’dan bu yana Microsoft Türkiye bünyesinde çeşitli görevler üstlenen Cavit Yantaç, Microsoft Türkiye Müşteri Deneyimi Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı.

2006 yılında Teknoloji Çözüm Uzmanı olarak Microsoft Türkiye’ye katılan Cavit Yantaç, 2009 yılında Çözüm Satış Ekibi Yöneticiliğini üstlendi. Microsoft Türkiye Yazılım Geliştirme Genel Müdür Yardımcılığı pozisyonunun ardından Microsoft’un kurumsal çözümlerinin Türkiye çapındaki kurumlara satışını yapan ekibi yöneten Yantaç, son dört senedir Microsoft’un dünya çapındaki büyük kamu kurumlarından sorumlu Teknik Program Yönetimi Direktörü olarak çalışıyordu. Yantaç bu pozisyonda Avustralya’dan İngiltere’ye kadar geniş bir coğrafyada yapay zeka, makina öğrenimi, büyük veri, kurumlar arası güvenli veri paylaşımı gibi alanlarda yenilikçi projeler geliştiren bir ekibin yöneticiliğini üstlendi.

DigitalAge dergisi tarafından Eylül 2016’da Türkiye’nin En Etkili 100 teknoloji liderinden biri seçilen Yantaç, Microsoft’a katılmadan önce Nexum Boğaziçi firmasında danışmanlık ve yöneticilik yaptı. University of Georgia’dan MBA ve Boğaziçi Üniversitesi’den İşletme Bölümleri mezunu olan Cavit Yantaç, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Executive MBA Programı’nda ve Bilgi Üniversitesi Bilişim Hukuku Enstitüsü’nde Yüksek Lisans dersleri vermektedir.

Giyilebilir teknoloji geliştiren yerli girişim Neurocess, 3.4 milyon dolar değerleme ile yatırım aldı

Profesyonel sporcuların anlık kas aktivitelerini takip ederek antrenman performanslarını arttıran ve sakatlık risklerini azaltan giyilebilir teknoloji üzerinde çalışan yerli girişim Neurocess, Türkiye’den Diffusion Capital Partners ve Growth Circuit’ın katıldığı, ABD, İngiltere ve Türkiye’den de bazı meleklerin dahil olduğu turda 3.4 milyon dolar değerleme ile yatırım aldı.

Erhan Ertan ve Mert Ergeneci tarafından 2018 yılında kurulan girişim, Ankara Bilkent Cyberpark’ta çalışmalarını sürdürüyor.

Sakatlıklar profesyonel spor kulüpleri ve sporcular için çok önemli. Sportif başarısızlığın yanında ciddi maddi kayba da sebep oluyor. Kulüpler sakatlanan sporculara hem maaş ödemeye devam ediyorlar hem de tedavi masrafları ortaya çıkıyor. Spordaki kas sakatlıkları ise tüm sakatlıkların neredeyse yarısını oluşturuyor. Neurocess, bunu önlemek için giyilebilir EMG (Elektromiyografi) teknolojisi geliştiriyor. Bu teknoloji sayesinde sporcuların kaslarına ait kuvvet, yorgunluk, denge ve dayanıklılık gibi analizler yapılabiliyor.

Kuruculardan Erhan, ürettikleri değer önerisiyle ilgili: “EMG (Elektromiygorafi) aslında bizim icat ettiğimiz bir teknoloji değil. Medikal pazarda hali hazırda kas hastalarının gelişiminin takibi için kullanılıyor. Ancak spor bilimi konusunda kullanımı yeni başlamış durumda. Spor sektöründe teknoloji ürün olarak daha çok GPS bazlı sporcuların ne kadar mesafe kat ettiğine yönelik analizler yapılıyor. Antrenman sırasında kaslara özel bir analiz yapılmıyor. Neurocess olarak sporcuların antrenman sırasında kaslarına ne kadar yük bindiği, ne kadar yorulduğu, kaslar arası denge gibi analizler yaparak sakatlık risklerini lokal olarak hesaplayabiliyoruz. Aynı zamanda, medikal pazardaki sensörler hem çok pahalı oldukları için hem de spor sektörünün ihtiyaçlarını (antrenman sırasında rahatsız etmeyecek kadar ince, uzun mesafeli veri transferi, eş zamanlık tüm takım analizini yapacak altyapı) karşılamadıkları için kendi sensör tasarımımızı yaptık. Bu sayede rakiplerimizden ayrılabiliyoruz.” dedi.

Neurocess bu yatırımı; satışlarını arttırmak, AR-GE faaliyetlerini büyütmek için iyi bir ekip kurmak kurmak ve üretim maliyetlerini karşılamak için kullanacakmış.

Erhan, hedefleriyle ilgili de: “İngiltere’deki pazarımızı büyütmek hem de Avrupa’daki diğer 4 büyük futbol ligine giriş yapmak istiyoruz. Uzun vadede ise sadece futbol değil; beyzbol, basketbol ve voleybol gibi diğer spor branşlarında da yer almayı amaçlıyoruz.” dedi.

Girişimle ilgili yeni gelişmeler oldukça sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Fotoğraflar: egirişim

Çok kanallı müşteri deneyimi platformu Spechy, Alesta’dan yatırım aldı

Yüksek büyüme potansiyeli olan teknoloji girişimlerine yatırım stratejisi doğrultusunda çalışmalarına devam eden Alesta, çok kanallı müşteri deneyimi platformu Spechy’e gerçekleştirdiği yeni yatırımı duyurdu.

Spechy uygulamasını geliştiren Ögetürk Teknoloji A.Ş, Spechy ile işletmelere hem Canlı Destek, Görüntülü Görüşme, Sosyal Medya, E-Posta gibi iletişim kanallarını tek bir yerden yönetimine hem de içerisinde bulunan Ticket sistemi ile arka ofis süreçlerinin takibine imkân veriyor.

Tüm iletişimi yönetebilen çağrı merkezi; tek ekran verimliliği, backoffice süreç yönetimi, süper hızlı ve kesintisiz bir sistem sunarken aynı zamanda merkezi raporlama ve analiz olanağı sağlıyor. Çoklu kanal özelliğine sahip Spechy’e yeni müşteri kanalları kolayca eklenebiliyor; tüm marka ve çevrimiçi görüşmeler birleştirilmiş görünümle tek bir ekrandan aynı anda yönetilebiliyor. Çağrı merkezinizde kullandığınız e-ticaret sistemleri ve Sanal POS uygulamaları ile kolayca entegre olabiliyor.

Alesta Elektronik Teknoloji Yatırım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Özer, “Çağrı merkezi yönetiminde yeni bir dönem açan Spechy, firmaların tüm iletişim kanallarının tek merkezden yönetimine imkan sağlayarak, süreçleri hızlandırıyor, kolaylaştırıyor ve yüksek oranda verimlik sağlıyor. Yaptığımız işbirliği ile Spechy’nin önümüzdeki dönem daha da büyüyerek başarılarının artarak devam edeceğine inanıyorum.” dedi.

Ögetürk Teknoloji A.Ş. kurucusu Metin Ögetürk yatırımla ilgili olarak; “Türkiye’de %100 yerli ve bu kapsamda hizmet verebilen tek firma olarak bize globalleşme sürecinde ivme kazandıracağını düşündüğümüz bir yatırım oldu. Hedefimiz, global pazarlarda eşsiz özelliklerimizi kullanan müşteriler edinmek ve yerimizi almaktır.” dedi.

Lumnion, ilk turda Sabancı Ventures ve StartersHub’dan 4.5 milyon TL üzerinde yatırım aldı

DIA Community tarafından 2021 yılında izlenmesi gereken 100 sigorta teknolojisi şirketi arasında gösterilen Lumnion, ilk turda Sabancı Ventures ve StartersHub’dan aldığı 4.5 milyon TL üzerinde bir yatırımla yurt dışı operasyonlarını büyütmeye hazırlanıyor.

Öncelikle Almanya, ardından da Avusturya ve İsviçre pazarına girmeyi planlayan şirket, zamanla tüm Avrupa pazarında etkin konuma gelmeyi hedefliyor.

2017 yılında Cenk Tabakoğlu, Aren Haddeler ve Eray Alpan tarafından kurulan sigorta teknolojileri şirketi Lumnion, sigorta sektörüne yönelik yapay zekâ ve makine öğrenmesi tabanlı risk fiyatlama platformları geliştiriyor. Yurt içinde ve yurt dışında sektörün önde gelen birçok şirketiyle çalışan Lumnion, DIA Community tarafından 2021 yılında izlenmesi gereken 100 sigorta teknolojisi şirketi arasında gösteriliyor.

Lumnion’un yarattığı modüler platform, sigorta şirketlerinin risk modellemesini bütün kabul edilmiş makine öğrenmesi algoritmalarını da kullanarak yapabilmesine, portföyleri üzerinde aldıkları ticari kararları optimize etmek için simülasyonlar yapmasına ve günlük saha fiyatlamasını yönetmesine olanak sağlıyor. Bunun yanı sıra, platformun davranışsal optimizasyon özelliği sayesinde fiyatlamayı müşteri bazında kişiselleştirmek de mümkün oluyor. Lumnion tarafından geliştirilen özel metotla kara kutu olarak tanımlanan birçok makine öğrenmesi algoritmasının sonuçları anlaşılır ve şeffaf hale getirilerek sigorta fiyatlamasında kullanılabiliyor.

Sabancı Ventures ve StartersHub‘dan 4.5 milyon TL üzerinde bir yatırım alan Lumnion, öncelikle yurt dışı operasyonlarının gelişimini hızlandırmayı planlıyor. İlk aşamada Almanya’da şirket kuruluşu gerçekleştirerek ofis açmaya hazırlanan şirket, Almanya’nın ardından Avusturya ve İsviçre pazarına da girerek zamanla tüm Avrupa pazarında etkin konuma gelmeyi hedefliyor.

Restoranlardaki stok fazlası ürünleri indirimli almanızı sağlayan girişim Oreka’nın hikayesi

Workup Girişimcilik Programı‘nın yedinci dönemine seçilen girişimlerden Oreka; restoran, cafe, market gibi alışveriş yerlerinden yiyecek ve içecekleri indirimli almanızı sağlayan yerli girişimdir.

Dünyada milyarlarca dolarlık bir israf pazarı var. Pazar diyoruz, çünkü bu alanda artık ciddi yatırımlar yapılması gerekiyor. Restoranlarda kalan fazla yemeklerin zamanında değerlendirilememesinden dolayı çöpe gitmesi, market raflarında son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin atılması gibi birçok sorun var.

Bu sorundan yola çıkan Oreka, hem kullanıcı hem de işletme için oluşturduğu mobil platformu ile tüketicilerin bu ürünleri, son kullanma tarihi geçmeden indirimli almasını sağlıyor. Dolayısıyla hem işletme zarar etmiyor hem de ihtiyacı olan insanlar daha uyguna yiyecek ve içecek satın alabiliyor.

Girişimin kurucuları Ethem Özcan ve Daniel Alp Rizo, bize tüm süreçlerini anlattı.

LG, akıllı telefon pazarından çekildiğini resmen duyurdu

LG Electronics Inc, mobil iş birimini kapattığını duyurdu. Karar bugün erken saatlerde yönetim kurulu tarafından onaylandı.

LG’nin son derecede rekabetçi cep telefonu sektöründen çıkmaya yönelik stratejik kararı, şirketin kaynaklarını elektrikli araç bileşenleri, bağlı cihazlar, akıllı evler, robotik, yapay zeka ve işletmeler arası çözümler gibi büyüme alanlarına, ayrıca platformlara ve hizmetlere yönlendirmesini sağlayacak.

Mevcut LG telefon modelleri satışa sunulmaya devam edecek. LG, mevcut mobil ürünlerin müşterileri için – bölgeye göre değişiklik gösterecek bir süre için – servis desteği ve yazılım güncellemeleri sağlayacak. LG, cep telefonu işinin kapanışı boyunca tedarikçiler ve iş ortaklarıyla işbirliği içinde çalışacak. İstihdamla ilgili ayrıntılar ise yerel düzeyde belirlenecek.

LG, mobil uzmanlığından yararlanmaya ve diğer iş alanlarında rekabet gücünü daha da güçlendirmeye yardımcı olmak için 6G gibi mobilite ile ilgili teknolojileri geliştirmeye devam edecek. LG’nin mobil iş operasyonlarının yirmi yılı boyunca geliştirilen temel teknolojiler de korunarak mevcut ve gelecekteki ürünlere uygulanacak.

Cep telefonu iş birimindeki kapanış işlerinin 31 Temmuz’a kadar tamamlanması bekleniyor, ancak bazı mevcut modeller bu tarihten sonra hala piyasaya sunulabilir.

Tıbbi yapay zeka ürünleri geliştiren yerli girişim SmartAlpha, DCP’den 4 milyon Euro değerleme ile yatırım aldı

Ankara ODTÜ Teknokent ziyaretimde tanıştığım yapay zeka odaklı sağlık çözümleri üreten yerli girişim SmartAlpha, özel olarak edindiğim bilgi ile, Diffusion Capital Partners‘tan 4 milyon Euro değerleme ile ikinci yatırım turunu tamamladı.

Utku Kaya ve Ozan Biler tarafından 2019 yılında kurulan SmartAlpha, sağlıkta yapay zeka kullanımının demokratize edilmesini istiyor. Bu işin şirket tarafındaki en büyük zorluklarından biri de regulasyonlara uyum sürecidir. Nisan ayı başında bu süreci de tamamlayan girişimin önünde neredeyse bir engel kalmadı ve büyümesini hızla sürdürüyor.

SmartAlpha‘yı tanımlamak gerekirse; tıbbi yapay zeka ürünleri geliştiriyor. Ultrason makinelerini renklendirerek ekranda daha net bir görüntü elde edilmesini sağlıyor. Ayrıca bu teknoloji ile iç organlarımızın da görüntülenmesini sağlayarak; daha iyi yorumlanmasını ve hastalık, kanama, zedelenme, yaralanma ve birçok durumla ilgili bilgi vererek, hızlı sonuç alınmasını sağlıyor. Örnek; Maç esnasında dizinden yaralanan bir futbolcunun maça devam edip edemeyeceğine karar vermesi vb.

SmartAlpha, son dönemde çokça duymaya başladığımız “sağlıkta yapay zeka” kavramının gerçek bir girişime dönüşmüş hali. Özelleştikleri alan ise ultrasonografi görüntülerini anlamlandırabilen yapay zeka sistemleri geliştirmek. Yani hemen her sağlık merkezinde bulunan ultrasonografi cihazlarının görüntülerini kullanarak, hekimlere günlük operasyonlarını daha güvenli, daha hızlı ve daha düşük bir maliyetle yerine getirmeleri konusunda yardım eden sistemler. Yine bir örnek daha vermek gerekirse; anestezi uzmanları artık siyah-beyaz ultrasonografi görüntüleri yerine, SmartAlpha’nın yapay zeka yazılımı tarafından renkli ve işaretli haldeki görüntülerle hastalarına daha güvenli ve hızlı
şekilde müdahale edebiliyorlar.

Bu yatırım turuyla birlikte Kuzey Amerika, Latin Amerika, Avrupa ve Orta Doğu’ya açılacak. Önümüzdeki süreçte 37 ülkede satış ağını kuracak SmartAlpha, kısa vadede ise satış kanallarına 20 yeni ülke ekleyecek.

Utku Kaya, yaptığı özel açıklamada: “Sağlık alanında yapay zeka bir mühendislik projesi değildir. Hekimlerin yürütmesi gereken ve mühendislerin destek olması gereken bir projedir. Biz de tam olarak olması gerektiği gibi çalıştık. Türkiye’nin hem önde gelen klinikleriyle hem de kendi alanında söz sahibi uzman hekimleriyle birlikte çalıştık. Bunun sonucu olarak da hekimlerin gerçekten ihtiyaç duyduğu özellikle ultrasonografi alanında hizmet veren ve dünyada iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar enstitü tarafından çalışılabilen yapay zeka uygulamalarını geliştirdik. İyi hekimler ve iyi mühendislerin ultrasonografi alanında yapacağı çok şey var. Biz de bu inançla Diffusion Capital Partners’tan ikinci tur yatırım alarak gerekli finansman kaynağımızı sağladık ve bu bizim için hedeflerimizin ikinci turu demek.” dedi.

SmartAlpha’yı yakından takipteyiz. Yakında hikayesi gelecek ve yeni gelişmeleri oldukça da güncel olarak paylaşmaya devam edeceğiz.