Ana Sayfa Blog Sayfa 565

Lizbon merkezli gıda dağıtım şirketi Kitch, 4 milyon dolar yatırım aldı

Lizbon merkezli gıda dağıtım şirketi Kitch, restoranların yemek sipariş hizmeti aldığı uygulamaları tek bir platformda toplayarak, bu siparişlerin dağınık olmasının önüne geçerek, tek bir yerden kontol edebilmelerini sağlıyor.

Bu platform sayesinde restoranlar tek bir yerden tüm teslimat siparişlerini yönetebilecek, kuryeleri takip edebilecek ve tüm teslimat uygulamalarında menülerini güncelleyebilecek. Şirket, Atlantic Food Labs liderliğinde, Market One Capital ve Lizbon merkezli Mustard Seed MAZE‘nin katılımıyla gerçekleşen yatırım turunda 3,25 Euro (4 milyon dolar) yatırım alarak büyük ilgi gördü.

Mart 2020’de, bağımsız restoranları desteklemek için kendi tescilli teknolojisini geliştiren Kitch’in kurucu ortağı ve CEO’su Rui Bento “Restoranların bağımsızlıklarını korumalarına ve dijital işlerinin kontrolünü yeniden kazanmalarına olanak tanıyan araçları kullanıma sunmaya ve geliştirmeye  kararlıyız.” dedi.

Atlantic Food Labs iş ortağı Patrick Huber ise Kitch’in hızla büyümeye devam eden pazarda çok kısa bir süre içinde dikkat çekici bir ilerleme kaydettiğini belirtti.

Kitch’in geliştireceği platform, çevrimiçi mağaza konsepti ile ödeme, teslimat ve müşteri desteği sunarken Uber Eats, Glovo ve Deliveroo gibi uygulamalarla da entegre edilebilecek.

Jetlexa: Sözleşme süreçlerini uçtan uca dijitalleştiren yerli girişim

Jetlexa, sözleşme süreçlerindeki iş akışlarının ve risklerin kontrol edilmesini kolaylaştıran, imzalama öncesi süreyi kısaltarak ekipler arasında uyumluluğu artıran bulut tabanlı bir yerli yazılımdır.

Bensu Aydın ve Emrullah Saruhan tarafından Eylül 2020’de kurulan girişim, çalışmalarını İstanbul merkezli sürdürüyor ancak bir ofisi de New York’ta bulunuyor.

Kurucular, iş dünyasında sözleşmelerin ne kadar önemli olabileceğini bunların hukuki metin olmaktan öte tüm ticari ilişkiler için hem bir güven aracı hem de bir yol haritası niteliğinde olduğunun farkında. Dolayısıyla şirketlerin sözleşmelerini takip edebilmek, yönetebilmek ve yaklaşık 30 yıldır uygulanan geleneksel yöntemlere de çözüm olması için; daha hızlı, kurulumu daha kolay ve çok daha verimli araçlara ihtiyaç duymaya başladılar. Bu durumdan yola çıkarak geliştirdikleri uçtan uca çözümler üreten Jetlexa ile sözleşmelerin hazırlanmasından takip ve içerik kontrolü yapılmasına kadar olan tüm süreçlerdeki verimsizlikleri ortadan kaldırmak istiyorlar.

Kurucular, Jetlexa’nın ürettiği değer önerisini dört maddede özetledi

  • Birbiriyle entegre olması gereken çözümleri uçtan uca tek bir platformda sağlayabilmesi,
  • Kurulumu kolay olduğu için ölçeklendirmesi farklı olan tüm işletmelerin ihtiyacına uygun olabilmesi,
  • Bulut tabanlı sunabileceği için maliyetini diğer çözümlere nazaran ciddi anlamda düşürmesi,
  • Kullanıcı deneyimi ve modern teknoloji altyapısı sayesinde şirketiçi tüm birimlerce kolayca işbirliği halinde kullanılarak zaman tasarrufu sağlaması.

Jetlexa nasıl kullanılıyor?

Şirketlerin farklı ihtiyaçlarına uygun geliştirilen ve tek bir platformda sunulan ürün ve hizmetleri bulunuyor. Bunlar:

Sözleşme Yönetimi: Sözleşmelerden kaynaklanan risklerinizi kontrol altına almanızı, raporlamanızı ve sözleşme takibini kolaylaştırmayı sağlayan bulut tabanlı sözleşme yönetim sistemidir.

Belge Otomasyonu: Şablonlarınızı sezgisel, çevrimiçi formlara dönüştürmenizi sağlayan belge otomatikleştirme ve düzenleme aracıdır.

E-imza Uygulaması (Yakında): Sözleşmeler ve sözleşmeler ile ilişkili tüm belgelerin dijital ortamda güvenilir bir şekilde imzalanmasını sağlıyor.

Entegrasyonlar: Sözleşme yönetim sistemini kullandığınız müşteri, satış, insan kaynakları gibi uygulamalarınıza entegre olabiliyor.

Kurucular Bensu ve Emrullah, hedeflerle ilgili olarak;

“Sözleşme yönetim sistemleri tüm dünyada kullanılan ve sanıldığının aksine globalde kolayca büyüyen yazılımlar oluyor. İş hayatımızın her alanında olan sözleşmelerin takibi ve yönetimi için her pazarda benzer deneyimler oluyor. Bu nedenle, başta Doğu Avrupa ve MENA bölgesi olmak üzere globalde büyüme planlarımız bulunuyor. Türkiye’deki sözleşme süreçlerindeki yeni bir yazılım ihtiyacının farkındayız. Bu nedenle Türkiye’deki pazarda büyümek için ilk adımları attık.

Ayrıca Jetlexa olarak bir diğer ayağımız New York’ta olduğu için başta New York’ta olmak üzere tüm dünyada hızlıca büyüyen Legal Tech dikeyinde önemli ve örnek olabilecek bir firmaya dönüşme hedefimiz bulunuyor. Sözleşme süreçlerinin text-based machine learning ve yapay zeka derin teknolojilerine yatkınlığı sebebiyle bu teknolojiler ile iç içe ilerleyen bir sözleşme ve risk yönetimi deneyimi sunmak da istiyoruz. Bu konuda BIGG3 hibesine başvurduk ve geliştirmeyi umduğumuz bu ürünün Türkiye’de ilk örneği olmasını hedefliyoruz.” dediler.

Artık Jetlexa’yla ilgili tüm gelişmeleri egirişim üzerinden takip edebilirsiniz. Jetlaxa, girişim hızlandırma programı KWORKS’e de seçilen girişimler arasında yerini aldı.

İstanbul’da faaliyetlerine başlayan Techventure, yerli girişimlere 100 milyon TL yatırım yapacak

Çalışmalarına İstanbul’da başlayan yerli yatırım şirketi Techventure, girişimlere 100 milyon TL’lik kaynak ayırdığını egirişim üzerinden duyurdu ve şirketin yönetici direktörü Sedat Avşar ile özel bir röportaj gerçekleştirerek aklımızdaki soruların yanıtlarını aldık. Bu cevaplar girişimcileri de ilgilendiriyor.

Techventure’ın kuruluş hikayesi

“Ben Techventure Yönetici Direktörü ve kurucu ortaklarından Sedat Avşar. Girişimcilik ekosistemine ilgim İsveç’te katıldığım bir programda Joseph Schumpeter’in bu alanda yapmış olduğu yaratıcı yıkım (Creative Destruction) kavramını incelemekle başladı. Bu sürecin sonunda Schumpeter’in fikirlerinden çok etkilendim ve kesinlikle bu ekosistemde olmam gerektiğine karar verdim. Bu doğrultuda kendimi geliştirmek için pek çok adımlar attım.

Techventure olarak girişimciliğin bizdeki karşılığı gelecek ve dolasıyla ekosistemdeki tüm aktörleri geleceğe yön veren, şekillendiren oyuncular olarak görüyoruz. Techventure’ı kurmamızdaki en büyük motivasyon geleceğin bir parçası olarak bu ekosistemde yer almak Bu motivasyonla 2020 Ağustos ayında 4 kurucu ortak ile İstanbul’da faaliyetlerimize başladık.”

Techventure hangi alandaki girişimlere yatırım yapıyor?

“Dünyayı daha iyi bir yer yapma isteğiyle doğaya ve insanlığa katkı verme bilinciyle teknolojiyi kullanarak globalde ölçeklenebilir, var olan majör bir probleme inovatif bir bakış açısıyla çözüm getiren girişimleri bulmaya çalışıyoruz.

Bu yol haritamızla farklı dikeylerdeki pek çok girişme ulaşarak, ekosistemin nereye evirildiğini hissetmek istiyoruz. Bir nevi gözlem aşamasındayız diyebilirim. Ama öncelik verdiğimiz dikeyler var bunlar; Biyoteknoloji, Endüstri 4.0, Eğitim Teknolojileri, Sağlık Teknolojileri, Yapay Zeka ve Derin Teknolojinin kullanıldığı çözümler. Örneğin şu zamana kadarki yaptığımız yatırımlar hep farklı sektörlerden olmuştur: Biyoteknoloji, medikal teknoloji, Eğitim, Lojistik, siber güvenlik gibi.”

Techventure yatırım yaparken nelere dikkat ediyor?

“Yukarıda değindiğim gibi doğa ve insanlığa katkıda bulunma motivasyonu olan girişimler bizleri her zaman heyecanlandırıyor. Bununla birlikte önemsediğimiz konuları 4 sütuna ayırıyoruz.

  1. Market: İlk olarak, hedef müşteri segmentini belirlemiş, mevcut pazardaki güçlü rakipleriyle rekabet edebilecek ve bu rakiplerden ayrıştırıcı özellikleri olup olmadığını değerlendiriyoruz. Bunun dışında kalıyorsa mevcut pazarı yıkarak yeni pazar yaratma hedefi olmasını önemsiyoruz.
  2. İş Modeli: İnovatif bir yaklaşımla eşsiz değer önerisinin belirlendiği, global ekosistemde başarılı olma potansiyeli olan ve katma değeri yüksek girişimler arıyoruz.
  3. Ekip: Geleceğe yön vermek isteyen, uyum içinde çözüm odaklı kişilerinden oluşan ve doğru yapılanmış ekipleri bulmaya çalışıyoruz.

4. Teknoloji: Teknolojiyi en iyi şekilde kullanarak ölçeklenebilir, inovatif yazılım veya donanım çözümlerine yatırım yapıyoruz.”

Yatırım büyüklüğü

“İlk aşamada yatırım için 100 Milyon TL gibi bir kaynak ayırdık.”

Girişimleri yatırımdan sonra nasıl bir süreç bekliyor?

“Techventure’ın güçlü yönlerinden biri sanayi ve ekosistem network’ü diyebilirim. Bunun dışında takip yatırımlarının önemli olduğuna inanıyoruz.”

Techventure’ın gelecek hedefleri

“Kısa vadede Türkiye’deki yatırımlarımıza yenilerini eklemek istiyoruz. Sonraki aşamada global trendleri takip edebilmek ve yurtdışında aktif olarak yatırım turlarına katılmak için Avrupa merkezli bir ofis açmayı hedefliyoruz.”

Yatırım alma aşamasında girişimcilerde gördüğünüz hatalar nelerdir?

“Ülkemizde girişimcilik ekosistemini hızlı gelişen ve hatalarını fark edip bu hatalardan ders çıkaran bir ekosistem olarak görüyorum. Bu zamana kadar yapmış olduğum gözlemlerime göre vurgulayabileceğim bir nokta var; bu da girişimcilerin değerleme yaparken bunu nasıl ve hangi parametrelere göre yaptıklarını daha net bir şekilde aktarmasıdır. Bu kesinlikle yatırım sürecinde yatırımcı için çok değerli olacaktır.”

Techventure’ın yatırım portföyünde; Nanomik, LOKI, PackUpp, Games United, DxNow bulunuyor. Sedat Avşar, Techventure’ın tüm detaylarını öğrendik. Siz de yatırım arayan bir girişimseniz, başvuru yapabilirsiniz.

getir, dört ülkeden sonra ABD pazarına açılıyor

Bir süredir hızlı gelişmeleriyle dikkatleri üzerine toplayan Türk teknoloji devi getir, yeni edindiğimiz bilgi doğrultusunda; İngiltere, Hollanda, Fransa ve Almanya’dan sonra artık Amerika Birleşik Devletleri‘ne de açılıyor.

En az 7 milyar dolar değerleme üzerinden yeni bir yatırım turunu da tamamlama aşamasında olan, ancak henüz resmi açıklama yapmayan getir’le ilgili ABD pazarına açılacağını sizlerle bir süre önce paylaşmıştık. Aradan geçen birkaç günün ardından bu haberi doğrularcasına, LinkedIn üzerinden resmi hesabında ABD Ülke Müdürü pozisyonunda iş ilanı yayımladı.

İlanı incelediğimizde; Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk olarak New York, Chicago ve Washington DC ile başlayacak. Bu bölgelerle birlikte getir, global arenada toplamda 7 şehirede faaliyet göstermiş olacak. Ayrıca büyük hedeflerinden biri olarak da 2-3 yıl içerisinde de New York borasına açılmak istiyor. Arkasına dünyanın en önemli risk sermayesi şirketlerinden Sequoia Capital ve Tiger Global’i alan şirket, gördüğümüz üzere hedefleri doğrultusunda hızla ilerliyor.

Globalde hızlı büyüme, büyük yatırımlar ve büyük bir operasyon. Getir sadece, bir sipariş teslimat uygulaması değil; içerisinde tedarik zinciri yönetimi, lojistik yönetimi, perakende yönetimi ve yazılım teknolojisi gibi büyük parçaların bir bütünü var. Zamanında sevgili Nazım Salur’a bu iş tutmaz demişlerdi ama oldurmayı bir şekilde başardı ve başarmaya devam ediyor. Ancak şirket, atması gereken adımların henüz başlarında sayılır. Önünde çok büyük bir pazar, Amerika var.

getir’i yakından takip ediyoruz ve yeni gelişmeleri oldukça sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Tedarik süreçlerini dijital olarak yöneten yerli girişim SmartOpt, ŞirketOrtağım’dan yatırım aldı

Tedarik zinciri yönetimini yapay zeka, makine öğrenmesi ve optimizasyon teknolojileriyle kusursuz hale getiren SmartOpt, ilk turda ŞirketOrtağım‘dan yatırım aldı.

ŞirketOrtağım Melek Yatırımcı Ağı öncülüğünde iş dünyasının önde gelen toplam 10 Melek Yatırımcısından yatırım alan SmartOpt’a, İzocam Genel Müdür Yardımcısı Doruk Özcan lider yatırımcı olarak bilgi birikimi ve tecrübelerini aktarıyor.

Dijital dönüşümün öneminin pandemi sürecinde daha da önem kazandığını ifade eden ŞirketOrtağım Melek Yatırımcı Ağ Başkanı Mehmet Buldurgan, “ŞirketOrtağım Melek Yatırımcı Ağı olarak özgün girişimlere yatırım yapmaya odaklandık. SmartOpt, pandemi sürecinde ağır hasarlar yaşayan özellikle kurumsal firmaların tedarik zinciri yönetimlerini kusursuz hale getiren bir girişim.” dedi.

Tedarik süreçleri sıkıntılı

Özellikle bu süreçte tedarik sistemlerindeki sorunlara odaklandıklarını söyleyen SmartOpt Kurucusu ve aynı zamanda Koç Üniversitesi Endüstri Bölüm Başkanı olan Prof. Dr. Metin Türkay, “Salgınla birlikte evlere kapandık, ama tüketim artıyor. Tüketim artarken tedarik sistemlerinde büyük sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Hammadde üretimi azaldı, fiyatlar arttı ve lojistik operasyonlar müşteri memnuniyeti ve maliyet açılarından başarısız oldu. Tüm dünyada kapanan piyasalar satış tahminlerinde önemli sapmalara yol açtı, ödemeler ve nakit dengeleri bozuldu. Tedarik zinciri süreçlerini bütüncül bir bir bakış açısıyla yönetmek her zamankinden daha fazla önem kazandı. Biz bu ihtiyaçları gördük ve sürdürülebilir bir iş modeli ve teknolojiye uyumlu inovatif ürünler geliştirdik” diye konuştu.

Yüzde 30 tasarruf sağlıyor

SmartOpt ile firmaların uçtan uça tedarik zinciri yönetimini gerçekleştirdiğini anlatan girişimin kurucu ortaklarından Soner Babüroğlu ise şöyle devam etti:
“Talep, fiyat ve lojistik gibi tüm süreçleri yapay zeka, makine öğrenmesi ve optimizasyon teknolojileri ile gerçekleştiriliyoruz. Tüm tedarik zincirlerinde ortalama yüzde 30 maliyet tasarruf sağlayan SmartOpt, hemen hemen tüm ERP sistemlerine kısa sürede entegre edilebiliyor. Özellikle üretim, dağıtım, taşımacılık ve havacılık gibi sektörlerde faaliyet gösteren firmalar SmartOpt ile mükemmelleştirilmiş tedarik süreçlerine sahip olacak. “

Identify Türkiye, Avrupa’ya açılmak isteyen yerli fintech girişimlerin regülasyon sürecine destek verecek

Türk girişimciler tarafından Almanya’da kurulan en yenilikçi kimlik yönetim platformu (IMPaaS) sağlayıcısı Identify, Türkiye ofisi aracılığıyla fintech girişimlerinin AB içindeki farklı ülkelerde konuşlanmasına ve ekosistem ile bütünleşmesini sağlayacak regülasyonlara uyumluluğuna destek olacak.

Ülkemizde başarılı girişimleri içinde barındıran fintech ekosistemi birçok sermaye şirketinin ve bireysel yatırımcının ilgiyle takip ettiği ve destek verdiği bir alan olarak dikkat çekiyor. Startups.watch’un verilerine göre 441 fintech girişimi bulunan Türkiye’de ekosistem hızla büyürken bu alandaki tecrübesini yurtdışına taşımak isteyen fintechlerin sayısı da her geçen gün artıyor. Kurduğu bir girişimi yurtdışına taşımak isteyen veya yurtdışında fintech ekosistemine yeni dahil olmak isteyen girişimcilerin en çok dikkat etmesi gereken hususların başında ise regülasyonlar geliyor. Yakın zamanda Almanya’daki regülasyon teknolojileri ve fintech deneyimini Türkiye’ye taşıyan Identify, Türkiye ofisi aracılığıyla Türk girişim ekosisteminin Avrupa’ya açılması için kritik bir adım atarak fintechlere Avrupa Birliği regülasyonları çerçevesinde danışmanlık hizmeti vermeyi hedefliyor.

Uzaktan kimlik tespiti ve müşteri edinimi alanında Almanya’nın en önemli teknoloji şirketleri arasında yer alan Identify Türkiye, regtech tecrübesiyle yurtdışına açılmak isteyen girişimlerin yasalara uyum sağlamasında aktif bir rol üstlenmeyi amaçlıyor. Almanya’da ve ülkemizde de başarılı bir şekilde çalışmalarını sürdüren şirket, Türk fintech şirketlerinin Avrupa ülkelerinin yasaları ve prosedürleri çerçevesinde regülasyonlara uyumunu sağlamaları ve ekosisteme hızlı bir şekilde adapte olmalarını destekleyecek.

“Almanya’daki Regtech tecrübemizi Türk fintechlerin Avrupa’ya açılmaları için kullanacağız”

Identify Türkiye Genel Müdürü Ali Haydar Ünsal sözlerini şöyle sürdürüyor: “Identify Türkiye olarak Almanya’da Avrupa Birliği regülasyonları kapsamında edindiğimiz tecrübeyi Türkiye fintech ekosisteminin global arenada güçlü şekilde yer alması için kullanmak istiyoruz. Bu kapsamda hayata geçireceğimiz projenin ülkemizin teknoloji ihracatını katlayacağına ve fintech alanında lider ülkeler arasında yer almasını sağlayacağına inanıyoruz. Ekibimizin regtech alanındaki yetkinliği ve girişimcilik ekosistemindeki deneyimli kurucularımızın ödeme sistemleri ve B2B sektör tecrübeleri başlattığımız bu değerli projenin başarıya ulaşmasında kritik bir rol oynayacak. Fintech girişimlerimizin başvurularını heyecanla bekliyoruz.”

Doktorlar ile hastaları bir araya getiren estetik pazar yeri Yeniben, 500 bin TL yatırım aldı

Doktorlar ile hastaları bir araya getiren ve sağlık turizmine odaklanan Türkiye’nin ilk ve tek estetik pazar yeri Yeniben, ilk turda melek yatırımcı Burak Şen ve Keiretsu Forum Türkiye melek yatırımcıları tarafından 500 bin TL yatırım yapıldı.

3 yıl önce kurulan ve bugün 5 bini aktif olmak üzere 30 binden fazla kayıtlı kullanıcıya sahip Yeniben, 5 milyondan fazla estetik hastasını ağırlarken, 500’den fazla doktor, klinik, hastane ve 50’den fazla kozmetik markası ile de çözüm ortaklığı gerçekleştirdi.

Türkiye’de yılda 3, dünyada ise 40 milyar dolarlık pazara sahip estetik sektörü her yıl %25 oranında büyüyemeye devam ederken, her 3 kişiden 2’sinin doktor/tedavi araştırmasını online gerçekleştirdiğini belirten Yeniben’in kurucusu Ahmet Fırat, “Estetik sektörünün online’daki bilgi kirliliğini yok ederek, hastaların kendileri için doğru doktor ve tedaviyi bulmasına destek olmak ve Türkiye’nin bu alanda güvenilir bir adresi olarak Newlyme markamız ile yurtdışı hastanın da güvenle kullanabileceği rehber görevi görmek hedefiyle üç yıl önce yola çıktık” dedi.

OlSilO: Üretim sektöründe ayrıştırma, filtrasyon ve katalizör gibi uygulamalara yeni çözüm üreten yerli girişim

Yerli girişim OlSilO; İlaç, petrokimya, gıda sektörlerinde ve ayrıştırma teknolojilerinde kullanılan gözenekli silika parçacıkların; yüzey alanı, gözenek yapısı, parçacık boyutu ve morfoloji parametrelerinin kolay kontrolünü sağlayan, yalın ve hızlı, patentli özgün sentez metodu sayesinde müşterilerine fayda-maliyet avantajı sağlayan girişimdir.

Kubilay Şahin, Prof. Dr. A. Levend Demirel, Dr. Aatif Ijaz, Dr. Annamaria Miko ve Tolga Demirel tarafından bu yıl içerisinde kurulan girişim, faaliyetlerini İstanbul’da sürdürüyor.

OlSilO’un sunduğu çözüm

Ayrıştırma, filtrasyon ve katalizör gibi uygulamaları aktif olarak kullanan ilaç, petrokimya, gıda ve kromatografi sektörlerinde sarf malzemesi olan silika tabanlı malzemelerin üretim süreçlerinden kaynaklı maliyetleri çok yüksektir. Aynı zamanda, maliyeti düşürme çalışmalarında elde edilen sonuçlarla da performans düşmektedir. Gözenekli silika parçacıkların mikron boyutunda üretilmesinin zorluğu kullanıcılar açısından fayda/maaliyet oranında düşüklüğe yol açmaktadır.

OlSilO, geliştirdiği üretim metodu ile hem düşük maliyetli hem de yüksek performanslı mezogözenekli silika parçacıklar ile kullanıcılara fayda/maliyet avantajı sunuyor.

Kurucular: “Rakiplerimizin aksine patentli üretim metodumuz, mikron büyüklüğünde gözenekli silika parçacıkların üretimini kolaylaştırdı ve maliyetini düşürdü. Aynı zamanda gözenek yapısından dolayı ayrıştırma ve molekül tutma performanslarını arttıran yüzey alanı, parçacık büyüklüğü, gözenek yapısı ve saflık gibi ürün parametrelerinin kontrolünü kolaylaştıran sentez yöntemi ile geniş ürün yelpazesi müşterilerimize sunulabilecektir. Halihazırda kullanılan silika parçacıklarla kıyaslandığında performans açısından yüksek ancak maliyet açısından düşük olacak.” dedi.

Kurucular, hedeflerle ilgili olarak: “Öncelikli hedefimiz ayrıştırma teknolojileri olsa da özgün sentez yöntemimiz ile üreteceğimiz mikron büyüklüğündeki mezogözenekli silika parçacıklar ile silikanın diğer uygulamarına uygun ürünler sentezleyerek, globalde büyük pay almayı hedeflemekteyiz.” dedi.

Girişim, Koç Üniversitesi girişimcilik merkezi KWORKS‘ün Derin Teknoloji Hızlandırma programına kabul aldı.

PaybyMe verilerine göre 2020 yılında Türkiye oyun pazarının büyüklüğü 570 milyon dolara ulaştı

Tüm dünyada internet işletmeleri için yeni nesil ödeme yöntemleri sunan PaybyMe, 2020 yılında oyun sektörünün geldiği noktayı paylaştı. PaybyMe verilere göre, oyun sektöründe 2019-2020 arasındaki büyüme COVID-19’un etkisiyle yaklaşık yüzde 27 olarak gerçekleşirken, Türkiye pazarının büyüklüğü 570 milyon dolara ulaştı.

Ekonomik krizler sektörün büyümesini hızlandırıyor

Yaşanan tüm ekonomik krizlerin oyun sektörünün gelişmesine engel olmadığını, tam tersine katalizör görevi görerek büyümesini hızlandırdığı belirten PaybyMe CEO’su Emre Gürsoy; oyun konsolları, bilgisayarlar veya mobil cihazlar başında geçirilen sürelerin arttığı, eş zamanlı oyun oynayan sayılarının rekorlar kırdığı, yeni oyuncu kazanımlarının ve hasılatların (oyun satın alım ve oyun-içi satın alım) pik yaptığı dönemlerin çoğunun ekonomik kriz dönemlerinde gerçekleştiğini ifade etti.

Türkiye’de 18-64 yaş aralığında yapılan son araştırmada (Statista-Kasım 2020) ise en çok oyun oynayanların oranlarının şöyle sıralandığı görülüyor: yüzde 33.4 ile 25-34 yaş, yüzde 27.4 ile 35-44 yaş ve yüzde 24.7 ile 18-24 yaş.

“2025’te pazar büyüklüğü 885 milyon dolara ulaşacak”

Y kuşağının, alım gücünü kullanarak oyun sektörüne yön verdiğini söyleyen PaybyMe CEO’su Emre Gürsoy, “Z kuşağının da dijital dönüşüme ne kadar yatkın bir kuşak olduğunu bildiğimiz için sektöre o kadar hızlı penetre edeceğine şüphemiz yok. Bu sebeple 2025’te kullanıcı penetrasyonunun yüzde 35,5’e, toplam oyuncu sayısının 40 milyonlara, pazar büyüklüğünün 885 milyon dolara ulaşmasını ve kişi başına harcamanın da (ARPU) 20 doları aşmasını bekleniyoruz” dedi.

“2020 yılında esporda sponsorluk rakamı 584 milyon dolar”

Oyun sektörünün bu denli büyümesinin oyun video yayımları (streaming) ve e-spor kültürünü de geliştirdiğini belirten Emre Gürsoy, “Milyonlarca izleyici YouTube, Twitch, Facebook Gaming ve diğer platformlarda espor turnuvalarını ve sevdikleri yayıncıları takip ediyor. Video oyunları artık sadece bir ağ etkinliği değil, aynı zamanda spor organizasyonu olarak planlanan, kâr getiren bir eğlence ve milyon dolarlık bir sektör haline geldi. 2020 yılında dünya çapında espor sponsorluk anlaşmaları 584 milyon dolara ulaşırken, medya hakları ise 163 milyon dolar oldu” şeklinde konuştu.

“Uluslararası pazarlarda hizmet sunuyoruz”

Sektörde en çok tercih edilen ödeme çözümlerini Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, CIS ülkeleri ve tüm gelişen ülke pazarlarında sunarak, uluslararası oyun firmalarının farklı ülkelerdeki üyelerinin kolay ve hızlı alışveriş yapmasına yardımcı olduklarını ifade eden Gürsoy, “PaybyMe olarak direkt çalıştığımız müşterilerimizin dışında, birçok uluslararası ödeme kuruluşuna altyapımızı kullandırarak, milyonlarca oyuncuya sahip oyun firmalarına hizmet vermelerine de olanak sağlıyoruz. Böylece direkt ve dolaylı yollardan milyonlarca işletmeye aynı anda aracılık ediyoruz” dedi.

Spotify, sosyal medya paylaşımları için yeni özelliklerini duyurdu

Arkadaşlarınızla en sevdiğiniz şarkı ya da podcast bölümlerini paylaşmak için sosyal medyadan daha iyi bir yol olabilir mi?

Geçtiğimiz yıl sosyal medya paylaşımları her zamankinden daha önemli hale geldi ve Spotify da buradan yola çıkarak, Grup Oturumları ve Ortak Çalma Listeleri gibi yeni özellikleri kullanıcılarla buluşturdu. 2020 yılının Haziran ayından beri, günlük Grup Oturumları kullanımı ortalama yüzde 290’ın üzerinde arttı.

Bugünden başlayarak Spotify, kullanıcıların sevdikleri müzik ve podcast’leri mobil telefonları (iOS ve Android) üzerinden kolayca paylaşmaları için yepyeni özellikleri kullanıcılara sunuyor.

İşte Spotify’ın yeni özellikler:

  • Bu bölümü mutlaka dinlemelisin: Yeni podcast zaman etiketi paylaşımıyla kullanıcılar, podcast bölümlerinin belirli bir anını paylaşabiliyor – böylece arkadaşlarınıza tam olarak hoşlarına gideceğini düşündüğünüz bölümü dinletebilirsiniz. Bunu yapmak için podcast yayınını sevdiğiniz bölümünü dinlerken “paylaş” butonuna dokunun,“paylaşım başlangıcı” özelliğini kullanın ve içeriği nerede paylaşmak istediğinizi seçin.
  • Canvas özelliği yeni platformlara da geliyor: Daha önce sadece Instagram Hikayeleri için kullanılan Canvas özelliğini kullanıcılar artık, Snapchat ve çok yakında Facebook hikayelerinde de kullanabilecek. Kullanıcılara bütünüyle yepyeni bir dinleme deneyimi sunan Canvas, statik şarkı sayfasını video-art gösterisine dönüştürüyor.
  • Paylaşım kolaylaşıyor: Mobildeki yeni paylaşım deneyimi kullanıcıların, Instagram Hikayeleri, Snapchat, Facebook Hikayeleri üzerinden yapacakları sosyal medya paylaşımlarının bir önizlemesini sunarak, paylaşmadan önce nasıl görüneceğini anlamalarını sağlıyor.

Spotify, dinleyicilerin taleplerini karşılamak için kullanıcı deneyimini sürekli olarak geliştirmeye devam ediyor ve dünya genelinde dinleyiciler için mümkün olan en iyi audio deneyimini sunmak için çalışıyor.