Ana Sayfa Blog Sayfa 311

Elektrikli bisiklet odaklı Dat Bike, 8 milyon dolar yatırım aldı

Vietnam merkezli elektrikli bisiklet girişimi Dat Bike, 8 milyon dolar yatırım aldı. Jungle Ventures tarafından yönetilen tura Delivery Hero Ventures, GSR Ventures, Wavemaker Partners ve Innoven Capital katıldı. Yeni turla beraber girişimin aldığı yatırım toplamda 16.5 milyon dolar oldu.

2018 yılında Silikon Vadisi’nde yazılım mühendisi olarak çalışırken hurdadan bisiklet yapmayı öğrenen Son Nguyen tarafından kurulan Dat Bike, kurulduğu günden bu yana yükselişini sürdürüyor. Yapılan açıklamaya göre gelirlerin son 12 ayda 10 kat arttığı belirtiliyor. Girişim, Vietnam’da ve yakın gelecekte Güneydoğu Asya’da yeşil taşımacılığın kitlesel olarak benimsenmesini sağlamayı misyon ediniyor.

Girişimin geliştirdiği ürünler, Vietnam Ulaştırma Bakanlığı tarafından yerli olarak üretilen ilk elektrikli bisiklet olarak tanımlanıyor. Bu sayede Dat Bike’ın ürünleri ülke genelinde popülaritesini kolayca artırabiliyor.

Nguyen, Dat Bike’ın müşteri stratejisinin öncelikle iyi bir satış sonrası hizmet ile bir e-bisiklet sunmak olduğunu ve amacının benzinli bisiklet kullanıcılarını elektriğe dönüştürmek olduğunu söyledi.

Dat Bike yatırım

Pazardaki diğer elektrikli bisikletlerin çoğu 50 kilometre giderken girişim tarafından geliştirilen en yeni model Weaver 200’ün, 200 kilometre menzile sahip olduğu ve 100 km menzil için bir saat, 200 km menzil için tam şarjın üç saat süreye ihtiyaç olduğu iddia ediliyor.

Dat Bike kurucusu Son Nguyen, “Şimdiye kadar kaydettiğimiz ilerlemeden inanılmaz derecede gurur duyuyoruz. Elektrikli araç performansını eşit ve benzinli modellerle daha iyi hale getirmek için çaba göstermeye devam ediyoruz. Yeni yatırımla, birinci sınıf üretim yetenekleri oluşturmaya, üretimi verimli bir şekilde ölçeklendirmek istiyoruz. Ürünlerimizi Vietnam ve ötesindeki tüketicilerimiz için sürekli olarak iyileştirmeye yatırım yapabileceğiz.” dedi.

Jungle Ventures başkan yardımcısı My Tran, “Bu tur, Dat Bike’a yaptığımız üçüncü yatırımı gösteriyor. Ekibin inanılmaz icraatına hayran kalmaya devam ediyoruz. Büyüme, Son’un Dat Bike ile inşa ettiği elektrikli geleceğin kanıtı oluyor.” dedi. 

Elon Musk, Twitter’da askıya alınan hesapları tekrar aktif etmek istiyor

İş insanı Elon Musk, Twitter için aldığı kararlarla dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Sosyal medya platformunun yeni sahibi, şimdi de daha önce askıya alınan hesapları tekrar aktif etmeyi planlıyor.

Bu yılın başlarında Twitter’ı satın almak istediğini açıklayan Elon Musk, uzun ve zorlu bir sürecin ardından istediğini yaptı ve platformu satın aldı. Twitter’ı satın aldıktan sonra başta üst düzey yöneticiler olmak üzere şirkette çalışan binlerce kişi istifa etti. İstifaların ve yeni abonelik sistemlerinin ardı arkası kesilmezken iş insanı, şimdi de askıya alınan ve kapatılan hesaplar üzerine çalışmalar yapıyor.

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin eski devlet başkanı Donald Trump‘ın hesabını tekrar aktif ettiren Elon Musk’ın sıradaki hedefi de askıya alınan hesaplara af getirmek oluyor. Elon Musk, Perşembe günü Twitter’ın önümüzdeki haftadan itibaren platformdan askıya alınan hesaplara “genel af” çıkaracağını söyledi. İş insanı, önceki gün platformun etkilenen hesapları geri yüklemesi gerekip gerekmediğine dair bir anket yayınladı.

Musk’ın kullanıcılara yönelik anketi, askıya alınan hesap sahiplerinin “yasaları çiğnememeleri veya spam ile uğraşmamaları koşuluyla” platforma yeniden katılabileceklerine dair bir bilgilendirme içeriyordu. Yaklaşık 3.2 milyon kullanıcı, af lehine %72.4 oy vererek ankete katılım sağladı. 

Anket sonuçlarının ardından iş insanı, “Halk konuştu. Af gelecek hafta başlıyor. Vox Populi, Vox Dei.” açıklamasını Twitter üzerinden yaptı. Vox Populi, Vox Dei, Latince’de “Halkın sesi, tanrının sesidir.” anlamına geliyor.

Twitter patronunun açıklamalarından sonra platformun af gelen hesaplarla birlikte gelecekte içerik moderasyonu ile nasıl başa çıkacağı oldukça merak ediliyor.

Biyoteknoloji girişimi CatalYm, 50 milyon euro yatırım aldı

Kanser hastaları için immünoterapiler geliştiren biyoteknoloji girişimi CatalYm, Seri C turunda 50 milyon euro yatırım aldı. Brandon Capital ve Jeito Capital tarafından yönetilen tura Forbion, Novartis Venture Fund, Vesalius Biocapital III, Bayern Kapital, BioGeneration Ventures ve Coparion katıldı.

Phil L’Huiller liderliğindeki kurulan girişim, kanser hastalarının bağışıklık sistemlerini  harekete geçirerek yaşamlarını iyiye dönüştürmek için yenilikçi immünoterapiler geliştiriyor. CatalYm, yanıt vermeyen tümörlerde güçlü bir antitümöral bağışıklık tepkisini ölçmek için GDF-15 aracılı bağışıklığın tersine çevrilmesine öncülük ediyor. CatalYm’in amacı, birden çok katı tümör endikasyonunda lider program olan visugromab aracılığıyla klinik konsept kanıtını göstermek oluyor. 

Visugromab (eski adıyla CTL-002), tümör tarafından üretilen Growth Differentiation Factor-15’i (GDF-15) nötralize etmek için tasarlanmış antikor olarak karşımıza çıkıyor.

Girişimin CEO’su Phil L’Huiller, “Alanında lider olan programımızı önemli çalışmalara doğru ilerleterek daha fazla klinik gelişmeyi mümkün kılacak yeni ve mevcut yatırımcılarımızın taahhüdüne derinden değer veriyoruz.” dedi.

Brandon Capital ortağı Dr. Jonathan Tobin, “CatalYm’in geç evre kanserli hastalarda adaptif bağışıklık tepkileri üretebilen hedefli antikoru kısa sürede oldukça iyi sonuçlar verdi. Bu sonuçlar ve heyecan verici klinik veriler bizi cesaretlendiriyor. Phil ve ekibini desteklemeyi dört gözle bekliyoruz.” dedi.

Jeito Capital ortağı Dr. Andreas Wallnoefer,  “Visugromab, ilk denemelerde kanserle savaşmak için bağışıklığı artırmada en umut verici sonuçları sundu. İlerlemiş tümörleri ve son basamak tedavileri olan hastalarda birkaç etkileyici sonuç göründü. İlacın önemli etkinlik profili ve iyi tolere edilebilirliği göz önüne alındığında, hastaların yaşamlarını iyileştirme ve kanser immünoterapi rejimlerinin bir parçası olma konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğu biliniyor.” dedi.

CatalYm, aldığı yatırımı visugromab Faz 2 geliştirme programını büyütmek için kullanacağını söyledi.

Yerli mobilite girişimi Martı ile İstanbul Taksiciler Esnaf Odası arasındaki Martı TAG gerginliği

Türkiye’nin mobilite odaklı girişimi Martı, İstanbul’un toplu ulaşım sorununu çözebilmek için Martı TAG adında yeni bir çözüm geliştirdiğini açıkladı ve taksiciler tarafından oldukça tepkiyle karşılaştı. İstanbul Taksiciler Esnaf Odası (İTEO) Başkanı Eyüp Aksu, Martı TAG hizmetini korsan faaliyet olarak değerlendirirken mobilite girişiminin bu hizmetten herhangi bir ücret almayarak sadece çözüm odaklı çalıştıkları biliniyor.

İstanbul’da milyonlarca Martı kullanıcısının şehir içi yolculuklarını paylaşmalarına olanak tanıyacak yeni çevreci ulaşım çözümü Tek Araçla Gidelim’i (TAG) 21 Ekim tarihinde duyurduk. TAG, kültürümüzün vazgeçilmez parçası olan imece usulüyle trafiği azaltarak yolculuk ağı ile İstanbulluların ulaşım ihtiyaçlarına paylaşım ekonomisine dayalı çözüm oluşturuyor.

TÜİK’in Mart 2022 verilerine göre son 1 yılda İstanbul trafiğine eklenen 247 bin yeni araç ile İstanbul’da trafikteki araç sayısı 4 milyon 688 bin’e yükseldi. Yapılan araştırmalara göre de trafikte olan otomobil sayısının 3’te 1 azalması halinde, trafik yoğunluğunun yüzde 70, otoparklarlardaki yoğunluğun ise yüzde 95 oranında düşeceği hesaplanıyor.

Martı’nın bu yeni hizmetinin odak noktası, TAG üzerinden komisyon almayıp herhangi bir gelir elde etmeden ticari bir hizmet sunmaması. TAG’ın geliştirilme amacı tek aracın maksimum kişi tarafından kullanılmasını sağlamak ve trafikteki araç yoğunluğunu azaltmak.

TAG ile beraber şehir içi ulaşımın rahatlaması amaçlanıyor. Taksiciler ise bunu korsan bir hizmet olarak nitelendiriliyor. Konu hakkında İstanbul Taksiciler Esnaf Odası (İTEO) Başkanı Eyüp Aksu, “Yasal işlemler başlatılmıştır. Bütün resmi kurumlara iptali için gerekli girişimlerde bulunulmuştur.” dedi.

Martı CEO’su Oğuz Alper Öktem ise Twitter üzerinden;

Martı kurucusu ve CEO’su Oğuz Alper Öktem ise İstanbul Taksiciler Esnaf Odası (İTEO) Başkanı Eyüp Aksu‘nun kendisini tehdit ettiğini dile getirerek;  “Bu video bir ‘tehdide cevap’ videosudur! Sözlerim ne taksi emekçisi ne de plaka sahiplerine, yalnızca sanadır” yazan Öktem şunları söyledi:

“Bu söyleyeceklerim ne taksi plakası sahiplerine ne de taksi emekçilerine. Doğrudan İTEO başkanı Eyüp Aksu’ya. Sen beni tehdit edebilirsin. Geçen sene Libadiye’deki ofisime iki tane adamımı gönderdin. Ki o şirket Türkiye’nin gururu bir teknoloji devi. Türkiye’ye milyonlarca dolar yatırım getiriyor. New York borsasına açılan ilk şirket olacak, Türk bayrağını orada dalgalandıracak. Hadi bunu da yaptın ama sen kimsenin ailesini tehdit edemezsin. O kırmızı çizgiyi geçemezsin. İstanbul sizin yüzünüzden mağdur. İnsanlar taksi bulamadığı için karısını doğum için hastaneye götüremiyor. Çocuklar taksi bulamadığı için ÖSS’yi kaçırıyorlar. Biz senin yarattığın bu hastalıklı sisteme çare olsun diye çevreci, kanuni, ekonomik, trafiği çözen bir şey yaratıyoruz. İnsanlar hatır taşımacılığı yapabilsinler diye bir teknolojik altyapı kuruyoruz, buna da taş koyuyorsun. Sana kalsa insanlar eşleriyle dostlarıyla da arabaya binmesinler. Bu carpool denen olay yıllardır yurtdışında var hatta ABD’de sol şeritten arabada tek kişi gidemezsin. Arabanda iki üç kişi varken sol şeride geçebilirsin. Bir de Twitter’dan veya kulağıma geliyor, ‘Adliyedeki savcılar istediğimizi yaparlar, istediğimiz kararı aldırırız’ gibi imalarla insanları, savcıları, hakimleri töhmet altında bırakıyorsun. Sen adaletin üstünde değilsin, bunu yapma. Taksi emekçisi kardeşim, günde 12 saat haftada 7 gün trafikte direksiyon sallıyorsun. Hiçbir sosyal güvencen ve mesain yok. Asgari ücret kazanmak için kendini paralıyorsun. Bu sistem adaletsiz bir sistem. Bu sistemi kuranların kimin olduğunu iyi bil. Emeği senden ama ekmeği başkası yiyor. Senin arkanda asıl ben varım. Bu olaydan sonra hele bu işin çözümü için bırak kariyerimi kellemi ortaya koydum, hodri meydan.” dedi.

Bunun dışında Martı sürücülerinin taksiciler tarafından yollarda tehdit edildiği ve sıkıştırıldığı da Martı’nın müşteri hizmetleri ekibi tarafından da paylaşıldı.

Oğuz Alper Öktem’in tweet’inden sonra Eyüp Aksu, “Biz kimseyi tehdit etmeyiz. Biz İstanbul halkına hizmet ediyoruz. Martı firması, özel araçlarla bir aplikasyon oluşturdu ve yolcu ile özel araçları buluşturduğu sisteminin tanıtımını yaptı. Bu yasal değil. Bu şahıs tuttu bu taşıma türünü de internet aracılığı ile hizmete sokmaya başladı. Bizim hukukçularımız mali müşavirlerimiz biz bunları inceledik. Bakanlıktan izin alınmamış, belediyeden izin alınmamış. Biz bu firma hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Emeğimiz ve ekmeğimiz olan mesleğimize zarar verecek diye düşündük.” açıklamasını yaptı.

Yapılan açıklamanın hemen ardından Martı CEO’su Alper, “Martı TAG korsan taşımacılık değildir, hatır taşımacılığı korsan değildir, Eyüp Aksu’ya kalsa insanlar eşleriyle misafirliğe giderken de aynı arabaya binemeyecek. Eyüp Aksu’yu dinliyorum, hayrete düşüyorum İstanbul halkının aklı ile dalga geçiyor. Ben kendisini bazı istatistikler vereceğim, bir daha televizyona çıkarsa kendisini daha iyi ifade edebilsin. Televizyona çıkıyor, Martı korsandır falan diyor bari doğru konuşup doğru ifade etsin. Biz teknoloji firmasıyız.” dedi.

Ülke genelinde 700 binin üzerindeki veritabanlarıyla ortaklaşa çalışan Ipsos, CAWIBUS / Online Omnibus sistemini kullanarak İstanbul’da taksi kullanımı üzerine bir anket yaptı. Yapılan ankette, katılımcıların %68’i İstanbul’da taksi kullanıyor. Bu kişilerin %84’ü ise taksi bulmakta zorluk çekiyor.

Hal böyle olunca insanların taksi yerine alternatif ulaşım araçlarını tercih ettiği ve hali hazırda taksi kullanan kişilerin de yenilikçi bir çözüm aradığı görülüyor. Martı TAG ile birlikte insanlar herhangi bir sorun yaşamadan istedikleri yere kolay bir şekilde ulaştığı görülüyor.

Martı’nın bu hizmetten herhangi bir para almayarak çözüm odaklı bir işleyişe sahip olması da daha önce hizmet veren taksi benzeri uygulamalardan ayrılmasını sağlıyor. Kar amacı güdülmeden yapılan bu sistemin kullanıcılar tarafından olumlu yorumlar alması ve sorunsuz ilerlemeleri, TAG uygulamasının ne kadar başarılı bir şekilde ilerlediğini gözler önüne sürüyor.

Bakalım ilerleyen günlerde nelerle karşılacağız, bu konuyla ilgili nasıl gelişmeler olacak birlikte göreceğiz.

Drone kargo uçağı üreticisi Dronamics, 2.5 milyon euro hibe aldı

İnsansız kargo uçakları geliştiren Dronamics, Avrupa İnovasyon Konseyi‘nden (EIC) 2.5 milyon euro hibe aldı. Hibeyle beraber girişimin kargo uçağı filosunun Avrupa’da geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi sağlanacak. EIC ayrıca Dronamics’in çok yakında gerçekleşecek olan Seri A turunu destekleceğini de taahhüt etti.

2014 yılında Konstantin Rangelov ve Svilen Rangelov tarafından kurulan Dronamics, uzun menzilli insansız hava araçları geliştiriyor. Bu araçlarla kargo taşımacılığı yapmayı hedefleyen girişim, hava taşımacılığını daha verimli, uygun fiyatlı ve erişilebilir hale getirerek milyonlarca insana etki etmeyi planlıyor.

Dronamics

Dronamics’in geliştirdiği Black Swan, sınıfına göre %80‘e kadar daha hızlı, %50 daha ucuz ve %60‘a kadar daha az emisyonla 350 kg‘ı (770 lb) 2.500 km (1.550 mil) öteye kadar taşıyabiliyor. Bu uzun menzilli drone modelleri, ilaç, gıda, e-ticaret ve yedek parçalar da dahil olmak üzere işletmelerin aynı gün ulaşacak şekilde uzak mesafelere sevkiyat yapmasını mümkün kılıyor. Dronamics, Avrupa’daki ilk yetkili kargo insansız hava yolu girişimi olduğunu ve IATA’nın insansız hava araçları için global stratejik ortaklık yaptığını da belirtiyor. 

Dronamics’in kurucu ortağı ve CEO’su Svilen Rangelov, “Kargo drone lojistiğinin genel olarak AB ekonomisi üzerindeki etkisinin bir kanıtı olarak gördüğümüz Avrupa İnovasyon Konseyi’nden bu desteği almaktan onur duyuyoruz. Bu hibeyi Avrupa operasyonlarımızı kurmak ve hava kargo hareketliliğinde devrim yaratacak havacılık ve teknolojideki atılımları kullanarak toplulukları ve işletmeleri yükseltmeye yardımcı olacak yenilikler getirmeye devam etmek için kullanacağız.” dedi. 

Hava taşımacılığını ulaşılabilir hale getirmeyi hedefleyen Dronamics, hibeyi kargo uçağı filosunun geliştirip kullanıma sunmayı planlıyor. Ayrıca kendi ağındaki ilk drone limanlarının oluşturulmasını ve Avrupa’da iş yapılmasını desteklemek için kullanılacak.

LinkedIn, gönderi planlama özelliğini kullanıma sunmaya hazırlanıyor

LinkedIn, kullanıcıların gönderileri daha sonra paylaşabilmeleri için gönderi planlama özelliği üzerindeki çalışmalarını tamamladı. Yeni özellikle beraber uygulamayı kullanan kişiler gönderileri istedikleri saate kolayca planlayabiliyor.

Microsoft tarafından geliştirilen uygulama, arka planda yeni özelliği bir süredir test ediyordu. Ortaya çıkan raporlara göre planlama özelliği Ağustos ayından beri kullanıcılarda test ediliyordu. Yeni gelen bilgilere bakıldığında test sürecinin tamamlandığı ve özelliğin kullanıma sunulması için hızlanmaya başlandığı ve son aşamaya gelindiği belirtildi.

Yaptığı sızıntılarla güvenilir içerikler oluşturan Matt Navarra, LinkedIn’in Android uygulamasında ve LinkedIn web sitesinde sonradan planlama özelliğini gördüğünü doğruladı. Henüz herkes tarafından kullanılamasa da yeni özelliğin belli başlı belirlenen yerler ve kişilerde kullanıma açıldığı belirtiliyor.

Bu özelliğe sahip olan kişiler, mesaj oluşturma kutusundaki “gönder” ikonunun yanında küçük bir saat simgesi görüyor. Kullanıcılar, saat simgesini tıkladığında gönderilerini planlamak istedikleri belirli bir tarih ve yarım saatlik aralığı seçebiliyorlar. İstenilen saat seçildikten ve içerik hazır hale getirildikten sonra geriye sadece içeriği planlama kısmına tıklamak kalıyor.

Her ne kadar LinkedIn içerisine yeni gelse de içerik planlama özelliği, ikincil taraf uygulamalar aracılığıyla rahatlıkla kullanılabiliyor. Şimdilerde ise ekstra uygulamaya gerek kalmadan direkt olarak LinkedIn üzerinden içerikler istenilen saatte paylaşılabiliyor.

Yukarda da belirttiğimiz gibi özellik şu anda belli kişiler tarafından kullanılabiliyor. Özelliği henüz Android akıllı telefonunuzda ya da web sürümünde kullanamıyorsanız bir süre daha beklemeniz gerekecektir. Gönderi planlama özelliğinin iOS işletim sistemli akıllı telefonlara ne zaman geleceği konusunda henüz bir bilgi bilinmiyor.

Lojistikçiler için dijital bankacılık çözümleri sunan Pivo, 2 milyon dolar tohum yatırım aldı

İmalat tedarik zincirlerindeki KOBİ’lere kredi, ödemeler ve gider yönetimi gibi finansal hizmetler sağlayan Pivo, tohum turunda 2 milyon dolar yatırım aldı. Y Combinator S22‘nin bir parçası olan girişimin tohum turuna Precursor Ventures, Vested World, FoundersX ve Mercy Corp Ventures katıldı.

2021 yılının Temmuz ayında Nkiru Amadi-Emina ve Ijeoma Akwiwu tarafından kurulan girişim, banka hesabı, bir banka kartı ve ödemeleri takip eden dijital faturalama araçları sağlayarak nakliye şirketlerinin daha hızlı ödeme almasına yardımcı oluyor. Pivo, imalat tedarik zinciri ilişkilerinden yararlanıyor. Çoğunlukla kamyon odaklı lojistikçiler olmak üzere içlerindeki KOBİ’lere finansal hizmetler veriyor.

Girişimin sağladığı kredi, kamyoncular için bir erken ödeme alternatifi olarak hizmet ediyor. Lojistik şirketlerinin tipik olarak operasyonları sırasında ortaya çıkan mazot ikmali ve sürücü harcırahı gibi ön maliyetlerle başa çıkmasına olanak tanıyor. Pivo’nun ödeme mutabakat kolu olan Pivo Business, küçük işletmelerin ailelerin yaptığı ödemeleri kolaylaştırmasına ve harcama kontrollü banka kartlarıyla ödemeleri takip etmesine yardımcı oluyor. Amadi-Emina, tüm bu özelliklerin Pivo’yu 4 milyar dolar değerindeki adreslenebilir pazar fırsatının önemli bir bölümünü yakalayacağını açıkladı.

Pivo CEO’su Amadi-Emina, “Bu yılın ilk çeyreğinde düzenlenen tohum öncesi turda 550.000 dolar yatırım alarak tedarik zinciri KOBİ’lerinin daha iyi nakit akışı elde etmesini sağlayacak Pivo Business’ı piyasaya sürdük. Nisan-Eylül ayları arasında Pivo Business hesaplarının işlem hacmi %400’ün üzerinde büyüdü. Bu yeni yatırımla, mevcut ürünleri geliştirmeyi ve tedarik zincirindeki önemli noktalar için çözümler geliştirmeyi amaçlıyoruz.” dedi.

Amadi-Emina’nın açıklamalarına ek olarak yatırımla beraber girişim Nijerya’nın dışına çıkarak yeni pazarlarda faaliyet göstermeyi planlıyor.

Yerli fintech Colendi, New York Merkez Bankası’nın teknoloji ortağı oldu

Türkiye’nin lider finansal teknoloji şirketlerinden biri olan Colendi‘nin geçtiğimiz eylül ayında satın aldığı İngiltere merkezli SETL, New York Federal Merkez Bankası çatısı altındaki New York İnovasyon Merkezi’nin (NYIC) dijital varlık kullanımı projesinin ana teknoloji ortakları arasında yer aldı. Projeye Citi, BNY Mellon, Wells Fargo, HSBC, PNC Bank, U.S. Bank, TD Bank, Mastercard ve Swift gibi finans dünyasının en önde gelen kurumları da dahil oldu.

SETL proje kapsamında dağıtılmış defter (distributed ledger) teknolojisini kullanarak, dijital merkez bankaları ile ticari bankalar arasında müşterek çalışma ağı (interoperable network) oluşturabilmeyi test edecek. Proof-of-concept çalışması sonrası Tasarım ve Test adımları ile projenin devam etmesi planlanıyor.

Projenin hedeflediği altyapının gerçekleşmesi, dünyada dijital varlık işlemlerinde şimdiye dek karşılaşılan en önemli sorunlardan birinin ortadan kalkması anlamına geliyor. Söz konusu altyapı, dijital doların hayata geçirilmesinde gerekli şartlardan biri.

Düzenlenmiş sorumluluk ağı (RLN) kullanılacak

Çalışma, ilk defa Citi tarafından kavramsallaştırılan Düzenlenmiş Sorumluluk Ağını (RLN – Regulated Liability Network) kullanarak, merkez bankası yükümlülüklerini, ticari banka dijital para birimlerini ve banka dışı ihraççıların yükümlülüklerinin tek bir dağıtılmış defter teknoloji ağını kullanarak desteklemeyi hedefliyor.

Colendi iştiraki SETL’ın birçok dağıtılmış defter teknolojisi projesinde (SWIFT öncelikli olmak üzere) karşılaşılan ölçeklendirilebilme zorlukları ile başa çıkabilme kabiliyeti projeye dahil olmasında önemli rol oynadı.

Hedef, bankalar arası dijital işlemlerde mutabakat sorununu ortadan kaldırmak

NYIC (New York İnovasyon Merkezi) dijital varlık projesi, farklı özel bankalar tarafından çıkarılan dijital para birimleri ile bankalar arası işlem yapmak istendiğinde, her biri blok zinciri, yani dağıtılmış defter teknolojisi temeline dayansa da, tasarımlarındaki farklılıklar nedeniyle aralarında uyum olmamasından kaynaklanan bir mutabakat sorununu çözmeyi hedefliyor.

Bu mutabakat sorununu aşmak için çeşitli alternatifler olsa da, her biri farklı seviyelerde zaman, enerji ve/veya değer kaybına neden oluyor.

Dünya genelindeki merkez bankalarının %90’dan fazlası, Merkez Bankası Dijital Para Birimi (CBDC – Central Bank Digital Currency) projeleri üzerinde çalışıyor. ABD Merkez Bankası FED ise keşif aşamasında bulunuyor. Merkez bankalarının dijital para birimlerine olan ilgilerinin temel nedenleri arasında, nakit kullanımının giderek azalması, dünya genelinde tüketicilerin giderek artan miktarda dijital varlık kullanması, merkez bankalarının yenilikçi kimliklerinin aşınması ve giderek küreselleşen ödeme sistemleri üzerindeki etkilerini arttırma çabası yer alıyor.[1]

FED, ABD merkez bankası, herhangi bir dijital varlık çıkarmadan önce, özel bankaların dijital para birimleri ile, mutabakat sorunu olmaksızın aynı ağ üzerinde işlem yapabilmenin alt yapısını oluşturmayı hedefliyor.

  • SETL proje ile beraber New York Federal Merkez Bankası ve lider finans kuruluşları ile yakın bir şekilde çalışacak.
  • Proof-of-concept çalışması (12 haftalık bir süre sonunda) tamamlandıktan sonra Tasarım ve Test adımları ile projenin devam etmesi planlanıyor.

Online yemek siparişi odaklı Bursa merkezli yeni girişim: Acmiyiz

Günümüzün dijital satış modellerinin son sürat teknolojiye ayak uydurmasıyla birlikte yeni hizmet kolları ortaya çıkmaya devam ediyor. Komisyonsuz ve hızlı geri ödemeli restoranların bulunduğu yeni online yemek siparişi sitesi Acmiyiz.com faaliyet göstermeye başladı.

Türkiye çapında hizmet verecek online platform, hem tüketicinin hem de üreticinin güvenle alışveriş yapabilmesi için sektöre yeni bir soluk getirmeyi hedefliyor.

Bursa merkezli Buhara Grup bünyesinde bulunan birçok farklı işkolundan biri olan online yemek siparişi sitesi Acmiyiz.com’un Genel Koordinatörü Hakan Özaydın, Türkiye’nin online ticaret hacminin dünya standartlarındaki pazar payına ulaşabilmesine katkıda bulunmak istediklerini dile getirdi. 3 yıllık bir altyapı çalışması sonrasında hizmete açılan platformla, Türkiye içindeki ticareti hızlandırarak satıcıların daha fazla tüketiciye, alıcıların da daha fazla ürüne kolay ve güvenli bir biçimde ulaşmaları hedefleniyor.

Mevcut dijital satış modellerinden farklı olarak restoran sahiplerinden komisyon bedeli alınmadığının altını çizen Hakan Özaydın, mağaza sahiplerinin ödemeler için uzun vadeli bekleme sürelerinin bulunmadığını belirtti. Acmiyiz.com’da ayrıca perakende, kapıda nakit ve kredi kartı ile ödeme yoluyla yemek satışı yapabilen geniş kapsamlı hizmet sunuluyor.
Kullanıcıların mutlu ve güven içinde alışveriş yapabilmesi için son teknoloji altyapılar kurduklarını söyleyen Acmiyiz.com Genel Koordinatörü Hakan Özaydın, yazılım ve donanım açısından en güncel teknolojik altyapıyı sunduklarını dile getirdi. E-ticareti herkesin erişip faydalanabileceği pratik seviyeye getirmeyi misyon edindiklerini belirten Hakan Özaydın, önümüzdeki yıllar içinde oluşturdukları büyüme planıyla bilişim ve ticaret sektöründe uluslararası bir marka olmayı hedeflediklerini açıkladı.

Türkiye İş Bankası, çalışma alanı konseptindeki ikinci Girişimcilik Şubesi’ni İzmir’de açtı

İçerisinde ofisler, toplantı ve etkinlik salonları ile muhtelif ortak kullanım alanları yer alan, şehrin en büyük ortak çalışma alanlarından biri olan ve bir girişimcilik platformu olarak aktif biçimde faaliyet gösteren İzQ Girişimcilik Merkezi içerisinde konumlanan İş Bankası İzmir Girişimcilik Şubesi, farklı şube tasarımı ve özelleştirilmiş hizmet modeliyle geleneksel banka şubesinden ayrışıyor.

İzmir Girişimcilik Şubesi, girişimcilik ekosistemine hâkim, teknolojik girişimlerle aynı dili konuşan şube çalışanlarıyla İzmir girişimcilik ekosistemine hizmet verecek. Teknoloji tabanlı yeni nesil girişimleri, yatırım fonlarını, melek yatırımcıları ve ekosistemin diğer paydaşlarını hedefleyen Şube, girişimcilerin ihtiyaçlarına yönelik kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetler sunacak. Şubede ayrıca finans yönetimi, yatırım süreçleri, insan kaynakları ve dijital pazarlama gibi konularda iş birliği imkânlarının yanı sıra girişimcilik ekosistemine yönelik network desteği de sağlanacak.

“Girişimcinin kazandığı yerde toplum daha çok kazanır”

Açılışta yaptığı konuşmada, yeni ekonominin yapı taşları olarak gördükleri girişimciliğin odaklandıkları stratejik alanlardan biri olduğunu vurgulayan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, yeni nesil teknolojik girişimlerin ülke büyümesi ve ekonomik gelişimdeki önemine vurgu yaparak, girişimcilik ekosistemine verilen her desteğin ve başarılı her bir girişimin aynı zamanda girişimciliğin kariyer yolu olarak görülmesine, dolayısıyla istihdama da katkı sağladığını söyledi. Aran, “Biz de ülkemizin iktisadi kalkınmasında finansman ayağında katkı vermenin yanında, girişim hızlandırma programlarından fon sağlamaya, kadın girişimcilerden tarımda girişimciliğe kadar ‘girişimcinin kazandığı yerde toplum daha çok kazanır’ anlayışıyla, ekosistemin tüm kesimlerine dokunuyoruz” dedi.

“Hayal varsa başarı gelir. Sadece para kazanmak için başlayan girişim uzun soluklu olmaz”

Girişimciliğin emek isteyen, risk almayı ve bir hayale sahip olmayı gerektiren çok özel bir alan olduğunu, girişimcinin hayal edip fikrini hayata geçirdiğinde ekonomik başarının zaten kendiliğinden geldiğini ifade eden Aran, şöyle konuştu: “Bugün genç girişimcilere tavsiyem; yaptıkları girişimden faydalanmayı, para kazanmayı hedeflemeleri değil, asıl o girişimle neyi değiştirmek istediklerini belirlemeleri ve neyi başarmak istediklerini hayal etmeleridir. Hayal varsa ekonomik başarı gelir. Sadece para kazanmak için başlayan bir girişim, uzun soluklu olmaz. Girişimcilerin en büyük kıymeti bir hayale, ülkemiz için bir hayale sahip olmaktan gelir. Biz girişimcilik şubelerimizi girişimcilerimizin finansal ihtiyaçlarını karşılamak, bankacılık ürün ve hizmetlerini sunmak için değil; girişimcilerimizin büyümesine, hayallerine ulaşmalarına yardımcı olacak şekilde İş Bankası’nın gücünü girişimcilerimize vakfetmek için açıyoruz.”

İlk Girişimcilik Şubesi’ni geçtiğimiz yılın sonunda İstanbul’da açtıklarını hatırlatan Aran, bu şubelerin girişimcilik dünyası için bir finans hub’ı olmasının yanı sıra onların birbirleriyle olan ilişkilerini güçlendirebilecekleri bir yer olduğunu ifade etti.

“İstanbul Girişimcilik Şubesi bir yılda 500’ü aşkın müşteriye ulaştı”

Hakan Aran, girişimcilik ekosistemini yakından tanıyan ve teknolojik girişimlerin dilinden anlayan şube çalışanları ile fiziki koşulları paylaşımlı ofis konseptinde startup çalışma ortamına uygun olarak hizmete geçirdikleri İstanbul Girişimcilik Şubesi’nin bir yılda teknolojik girişimci, melek yatırımcı, yatırım fonu ve yatırım-kitle fonlama ağları gibi farklı ekosistem temsilcilerinden toplamda 500’ü aşkın müşteriye ulaştığını söyledi. Aran, İstanbul Girişimcilik Şubesi bünyesindeki çok sayıda müşterinin de geçen süre zarfında İş Bankası ya da iştirakleri ile iş birliği/kampanya geliştirmelerinin sağlandığını belirtti.

“Girişimcilik ekosistemi ve kültürünün İzmir’de olgunlaşmasına katkı sunmayı amaçlıyoruz”

İstanbul’daki girişimcilik şubesinin faaliyet gösterdiği bir yıllık süre içerisinde hem hızla artan müşteri sayısı, iş birliği ve iş ortaklıkları hem de ekosistemden gelen olumlu geri bildirimlerle girişimcilere özel şube açma kararının ne kadar doğru olduğunu gördüklerini vurgulayan Aran, şöyle devam etti: “Tüm olumlu gelişmeler ve girişimcilik ekosisteminden aldığımız teşvik edici geri bildirimler sonrasında ikinci Girişimcilik Şubemizi İzmir’de İzQ Girişimcilik Merkezi’nde açmaya karar verdik. Bu sayede, İzmir girişimcilik ekosistemiyle İş Bankası’nın girişimcilik gücünü birleştirmek suretiyle girişimcilik ekosistemine ve ülke ekonomimize katkılarımızı artırarak sürdürmeyi; girişimcilik ekosisteminin ve kültürünün İzmir ve çevresinde daha da olgunlaşmasına, İzmir’in sanayi, tarım ve turizmden sonra girişimcilik alanında da cazibe merkezi olmasına katkı sunmayı amaçlıyoruz. Girişimcilerimizin burada kendilerini evlerinde, ofislerinde gibi hissetmeleri, onları anlayan onlarla aynı dili konuşan, yanlarında olan, teşvik eden bir bankanın olduğunu bilmeleri, toplantılarını bu mekânda yapabilmeleri ve tüm bankacılık ihtiyaçlarını şubeden karşılayabilmeleri önemli.”

“Bizimle aynı motivasyonu taşıyanlarla yeni hikâyeler yaratmak istiyoruz”

Girişimcilik ekosisteminin gelişeceği bir ortamın oluşturulabilmesi için sivil toplum kuruluşları ve özel sektörün de önemli sorumluluklar üstlenmesi gerektiğinin altını çizen Aran, “İzmir’de bu alanda kurumların sağladıkları katkıları ve bunu yaparken kurdukları iş birliği ortamını görmek, çok paydaşlı yapılarla her kesimin elini taşın altına koyması ve her kesimi kucaklamaları kıymetli… Girişimcilik dünyasında büyüyerek ve benzer düşüncede olan iş ortaklarımızla güçlerimizi birleştirerek ilerlemek istiyoruz. Kapımızı tüm girişimcilere ve ekosistemin paydaşlarına açıyor, bizimle aynı motivasyonu taşıyanlarla birlikte başarı hikâyeleri yaratmak istiyoruz” dedi.

“İzmir girişimcilik açısından elverişli”

İzQ Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener de konuşmasında, İzmir’in yeni teknolojilere adaptasyon yeteneğinin genç nüfusuyla bir araya geldiğinde, girişimcilik açısından son derece elverişli bir iklime sahip olduğunu söyledi. Özgener, “Günümüzde teknolojinin birçok alanda hızla gelişmesi ile birlikte girişimcilik; öncelikli çalışma alanlarımız arasında yer alıyor. Hizmet sektörünün internet ortamına kayması, hız ve kişiselleştirme gibi özelliklerin gittikçe önem kazanması, katma değerin fiyatın önüne geçmesi gibi gelişmeler doğrultusunda girişimcilik ekosistemi büyük bir dönüşüm yaşadı” dedi.

“Girişimci gençlere iş dünyasının desteği büyük önem taşıyor”

Start-up olarak tanımlanan girişimlerin ekosistemin başrolünde yer aldığını, teknoloji odaklı, dinamik, hızlı büyüme potansiyeli vaad eden, global ölçekte ses getirebilecek niteliğe sahip startupların, geleceği şekillendirdiğini vurgulayan Özgener, kısıtlı imkanlarla işini kurmuş, büyütmüş ve daha da önemlisi tüm ekonomik dalgalanmalara rağmen işini geliştirerek ayakta tutmayı başarmış girişimci bir nesilin yetiştiğine dikkat çekti. Özgener, “Güçlü bir girişimcilik ekosistemi yaratmanın önkoşulu; gençlere, fikirlerini hayata geçirebilecekleri alanların yaratılmasından geçiyor ve bu noktada da gençlere iş dünyasının desteği büyük önem taşıyor. İşte bugün burada da iş dünyasının girişimcilere sunduğu desteklerin en güzel örneklerinden olabilecek bir iş birliğini gerçekleştirmek üzere buluştuk” diye konuştu.

“İzQ projesi Türkiye İş Bankası paydaşlığında daha da güçlenecek”

Türkiye İş Bankası’nın, girişimcilere özel olarak açtığı İstanbul Girişimcilik Şubesi’nin ikincisini, İzQ Girişimcilik Merkezi’nin içinde hayata geçmesinden dolayı memnuniyet duyduklarını ifade eden Özgener, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güçlü ortaklarımız ile yola çıktığımız projemizin, bugün Türkiye İş Bankası gibi önemli bir paydaş ile başlattığımız iş birliği sayesinde daha da güçleneceğine inanıyoruz. Bizler; başından beri İzmir’in yerel büyümesinin ve ekonomik kalkınmasının en önemli yollarından birisinin girişimcilik ve inovasyondan geçtiğine inanıyoruz. Potansiyeli zaten var olan bir ekosistemi güçlendirmek, açığa çıkmamış yönlerini ortaya çıkarmak, eksik yönlerini tamamlayarak İzmir’i önce Akdeniz’in, daha sonra da dünyanın girişimcilik hublarından biri haline getirmek istiyoruz.”

“İzmir’den başarı hikayeleri çıkmasını bekliyoruz”

Farklı şube tasarımı ve özelleştirilmiş hizmet modeliyle geleneksel banka şubesinden ayrışan Girişimcilik Şubesi’nin hedef müşteri kitlesini; teknoloji tabanlı yeni nesil girişimler, yatırım fonları, melek yatırımcılar ve ekosistemin diğer paydaşlarının oluşturduğunu belirten Özgener, “Şube, teknoloji tabanlı girişimlerle birebir ilgilenecek ve geleneksel bankacılıktan farklı olarak onların ihtiyaçlarına yönelik kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetler sunacak. Girişimcilik bir kültürdür. Biz güzel İzmir’de bu kültürün gelişmesi, büyümesi için paydaşlarımız İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği ve Ege Genç İş İnsanları Derneği ile birlikte tohumlarımızı attık. Kendilerine bir kez daha teşekkürlerimizi iletiyoruz. Ekosistemin ihtiyacı olan boşlukları doldurmak bizim görevimiz, İzmir’den başarı hikayeleri ve hatta unicorn’lar çıkarmak da gençlerimize düşüyor. Önümüzdeki süreç; başarılı ve dünyada ses getiren girişimleri çıkarma dönemi olacak” dedi.