Ana Sayfa Blog Sayfa 1061

Ünlü sporcular Givin’de gençler için harekete geçti

Her türlü eşya ya da deneyimin sivil toplum kuruluşlarına (STK) bağışa dönüştüğü, alışverişi sosyal faydaya, kullanıcılarını “Modern Kahramanlar”a dönüştüren uygulama Givin’de ünlü sporcuların değerli eşyaları Toplum Gönüllüleri ile gençlere destek olacak.

2 ay önce lanse edilen, Türkiye’nin yenilikçi sosyal girişimi Givin mobil uygulamasında, ünlü sporcuların eşsiz eşyaları gençler için desteğe dönüşüyor. Beşiktaş teknik direktörü Şenol Güneş, Galatasaray Basketbol ve Milli Takım kaptanı Sinan Güler, Fenerbahçeli futbolcu Mehmet Topal, Beşiktaşlı Gökhan Gönül, Kerem Gönlüm, Işıl Alben ve Bora Kozanoğlu’nun teklifleri arasında, imzalı Spor Toto Süper Lig topu, imzalı maç formaları, spor ayakkabıları ve sörf ekipmanları gibi özel teklifler bulunuyor. Sporcuların eşyalarını almak için yapılan ödemeler, Toplum Gönüllüleri ile, gençlerin sosyal sorumluluk eğitimlerine katılmasını sağlayacak.

Diğer alışveriş platformlarından, tüm gelirlerin TEGV, TOG, Koruncuk ve Tohum Otizm Vakfı ile eğitime destek olarak aktarılmasıyla ayrışan ve alışverişin en “iyi” hali olarak lanse edilen Givin’de siz de ünlü sporcuların başka yerlerde bulamayacağınız eşyalarını ya da hoşunuza giden başka bir şeyleri alarak veya kullanmadığınız eşyalarınızı listeleyerek eğitime destek olabilirsiniz.

Givin, App Store‘dan ve Google Play‘den indirilebilir.

KWORKS Demo Day Episode 3 sahnesine çıkan girişimler

Dün Yapı Kredi genel müdürlükte KWORKS Demo Day’in üçüncüsü düzenlendi. Bünyesinde ön kuluçka, kuluçka ve hızlandırma programı girişimlerini barındıran program, onlarca girişim mezun ederek içerisinden başarılı girişimleri çıkardı. Dün ise sahnede ön kuluçka ve hızlandırma girişimleri sahne aldı. Biz de anlık olarak etkinlik alanında canlı yayın paylaşarak girişimcilerin yanında olduk.

Dopigo: İnternet üzerinden satış yapmak isteyen kişilerin ve şirketlerin uçtan uca operasyon süreçlerini yönetebilecekleri bir platform.

ServisSoft: Teknik servisler için süreçlerin daha kolay yönetilmesini sağlayan online teknik servis yönetim platformudur.

Codela.net: Doğru yazılımcılar ile şirketleri bir araya getiren profesyonel bir platform.

Nerdeİçek: İnternet kullanıcılarına içmek istediklerine, konumlarına ve modlarına göre en uygun mekanları sunan platform.

Taglist: Canlı yayında ürün alım satım deneyimi sunan sosyal alışveriş paltformu.

Others: İş yapıp para kazanmak isteyen üniversite öğrencileri ile işverenleri bir araya getiren online platform.

Social Pano: Sosyal medya yönetimini tek paltforma taşıyan SaaS girişimi.

Polenio: Markalara gerçek zamanlı tüketici içgörüsü almalarını sağlayan platform.

KWORKS Girişimcilik Araştırma merkeziyle ilgili gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

Girişimcilik Vakfı’nın 17-24 yaş arası üniversitesi öğrencileri için Fellow programı başvuruları başladı

Girişimcilik Vakfı, 2014 yılından itibaren Türkiye’nin üreten ve değer yaratan ülke olma yolundaki dönüşümünü girişimcilik ile hızlandırmak vizyonu ile kurulan ve girişimcilik kültürünü oluşturmak, yaygınlaştırmak misyonu ile çalışmaktadır.

Son Başvurular 23 Haziran 2017’de sona eriyor

Bu vizyon ve misyon doğrultusunda, 17-24 yaş aralığındaki üniversite öğrencileri için Fellow Programını geliştirmiştir. Gençlerin girişimcilik potansiyellerini bilimsel bir seçim sistemi ile ölçerek onları ilham ve doğru bir network ile bir araya getirmektedir. Programın ana amacı girişimci genç liderleri desteklemek olduğu için, fikre değil insana yatırım yapmaktadır.

Şimdi sen de bu bağlantıdan programa başvurunu yapabilirsin!

KWORKS Demo Day Episode 3

KWORKS Demo Day Episode 3 canlı yayınını izleyebilirsiniz. Etkinlik sonrasında da bu yayın facebook hesabında kalıcı olacaktır. Girişimler KWORKS sahnesine çıktı.

GBA Mentor Clinic V: İyi Günde Kötü Günde Girişimcilik temasıyla tamamlandı

Türkiye’nin ilk melek yatırım organizasyonlarından Galata İş Melekleri’nin Mentor Clinic etkinliği, İş Bankası’nın desteği ile bu yıl beşinci kez gerçekleşti. “İyi günde kötü günde” girişimciliğin işlendiği Mentor Clinic V’te her yıl olduğu gibi, bu yıl da girişimciler mentorlarla buluştu; mentorluk desteği ile fikirler büyüdü, süreçler hızlandı, girişimcilik ekosisteminin güçlenmesi adına güzel bir etkinlik gerçekleşti.

Galata İş Melekleri, bu yıl düzenlediği ve İş Bankası’nın ana destekçisi olduğu Mentor Clinic V’te her yıl olduğu gibi yine girişimciler ile alanında uzman mentorları bir araya getirdi. Girişimcilik ekosistemindeki bilgi ve tecrübelerin aktarılmasını hedefleyen GBA Mentor Clinic ile başlangıç aşamasındaki, geliştirilmeye ve rehberliğe açık girişimler, ekosistemin temsilcileriyle bir araya geldi.

Raffles İstanbul’da gerçekleşen Mentor Clinic V’in teması, “iyi günde kötü günde girişimcilik”… Beşincisi düzenlenen etkinlik, Emre Kurttepeli’nin açılış konuşması ile başladı.
İş Bankası Dijital Bankacılık İnovasyon Birim Müdürü Ceren Sayar, bankanın dijitalleşmenin beraberinde getirdiği, paylaşmanın ön planda olduğu girişimcilik ekosistemini desteklemek adına startuplar ile birebir temas kurarak yürüttükleri çalışmalara ve sonuçlarına değindi. Sayar, İş Bankası’nın, girişimcilerin fikirlerini daha geniş müşteri tabanına ulaştırmak için işbirlikleri yaptığını söyledi. Ayrıca, girişimlerin büyümesi adına ihtiyaç duydukları eğitim ve mentorlük desteği sağladıklarını ifade eden Sayar, İş Bankası’nın ana destekçisi olduğu Kolektif House tarafından yürütülen yeni girişimcilik programı Workup hakkında da bilgi verdi.

Levent Erden’in de konuşma yaptığı etkinlikte, Binnaz Abla’nın kurucu ortağı Sertaç Taşdelen ve Insider’ın kurucu ortağı Sinan Toktay’ın girişimcilik hikâyeleriyle geleceğin girişimcilerine ışık tutacak altın önerileri paylaşıldı. Konuşmaların ardından girişimciler, seçtikleri mentorlarla iş geliştirmek üzere mentorluk seansları aldılar. Mentorluklara paralel olarak gerçekleşen oturumlarda etkinliğin gerçekleştirilmesini sağlayan ana sponsoru İş Bankası ve diğer sponsorlar IE Business School, AvivaSA, Iyzico, BKM ve Insider girişimcilerle buluştu.

Garanti Bankası, BBVA Open Talent yarışmasıyla Türk girişimcilere geleceğin kapılarını aralıyor

Garanti Bankası, finansal teknolojiler veya finansal teknolojilere dolaylı da olsa katkı sağlayacak yaratıcı projesi olan tüm girişimcilerin katılabileceği, dünyanın en büyük fintech yarışmalarından biri olan BBVA Open Talent’in Türkiye ayağını düzenliyor. Türkiye’den dünyaya açılmayı hedefleyen girişimlerin, projelerini küresel arenada tanıtma fırsatı bulacağı Open Talent, GarantiPartners bünyesinde İstanbul’da gerçekleştirilecek. Türkiye ayağını kazanacak girişim projesi, Meksika’da gerçekleşecek bölgesel finallerde ülkemizi temsil edecek. Yarışmaya katılmak isteyen girişimciler, başvurularını 17 Temmuz 2017 tarihine kadar bu bağlantı üzerinden yapabilecek.

Bu yıl 9.’su düzenlenen BBVA Open Talent kapsamında başvurular, Türkiye’nin de dahil olduğu, bölgesel olarak finansal teknolojiler veya finansal teknolojiler alanına çözüm üreten girişimciler tarafından yapılabileceği gibi, dileyen girişimciler küresel çapta da 3 farklı kategoride yarışmaya başvurabilecek. Bu doğrultuda, “Kimlik Doğrulama (Identity)” “Yapay Zeka (Artificial Intelligence)” ve “Şirketler için Fintech (Fintech for Companies)” kategorilerinde yarışmaya başvuracak girişimler arasından birinci olan, BBVA’nın dünya çapında gerçekleştirdiği yarışmanın finallerine katılmaya hak kazanacak.

BBVA’nın Open Talent yarışması hakkında bilgi veren Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Didem Dinçer Başer, “BBVA, Open Talent yarışmasıyla, tüm dünyadan finansal hizmetlere yönelik çığır açıcı yeni fikirleri olan girişimlerin büyümesini destekliyor. Finans ile teknolojinin buluşmasına 20 yıldır yatırım yapan Garanti Bankası olarak biz de bankacılık sektöründeki dönüşümü tetikleyen fintech girişimleriyle etkileşim içinde olmaya ve onlardan beslenmeye büyük önem veriyoruz. Bu sebeple, Türkiye’deki girişimlere doğrudan uluslararası arenada yarışabilme imkânı yaratan BBVA Open Talent’i bu yıl İstanbul’da düzenlemek bizim için ayrı bir önem taşıyor. Bu yıl dünyada 9.’su düzenlenen yarışmaya, bölgesel kategoride başvuran girişimler arasından, jüri tarafından seçilen projeler; Meksika, New York ve Londra’da düzenlenecek kategori finallerine katılırken, bunların kazananları da Global Summit’te yarışacak. Türkiye’deki girişimlerin, uluslararası fırsatlara kapı açan Open Talent’a katılmaları, kendilerini dünyaya tanıtabilmeleri açısından son derece önemli bir fırsat… Garanti olarak Türk girişimlerin global pazara en etkili ve hızlı şekilde erişmesine aracılık etmekten mutluluk duyuyoruz. En büyük dileğimiz, bu yılki yarışmayı bir Türk girişiminin kazanması ve bu sayede birçok girişimciye örnek olarak cesaretlendirmesi…” dedi.

Berlin’de Startup Kurmak: Pazara giriş için ideal şehir

Konuk yazarımız BIC Angels‘tan Mehmet Akalın, egirişim için gönderdiği “Berlin’de Startup Kurmak” başlıklı yazısını sizinle paylaşıyoruz.

Son zamanlarda birçok girişimci henüz ilk aşamada girişimlerini küresel bir bakış açısı ile kurgulayarak faaliyetlerini Türkiye dışında hayata geçiriyorlar. Bu durum uluslararası rekabet ortamında girişimcileri daha doğru ve verimli kanalları kullanmaya zorlayarak, ortaya çıkan projelerin farklı pazarlarda daha sağlıklı büyümesine imkân sağlıyor.

Eylül ayından bu yana BIC Angels bünyesinde Türkiye kaynaklı girişimlere yatırım yaparak başladığımız Berlin ekosisteminde 2 aya yakın çalışma fırsatım oldu. Bu zaman zarfında ekosistemde edindiğim izlenimlerimi bir takım verilerin ışığında sizlerle paylaşmak istiyorum.

Pazara giriş için ideal şehir

İstikrarlı ve güçlü ekonomisinin sonucu olarak Almanya, Avrupa’da teknoloji girişimler için çok müstesna bir pozisyona sahip. Berlin ise Almanya’nın start-up merkezi olmuş durumda. Şehir, ülkedeki start-upların %50’sine ev sahipliği yapıyor.
Aslına bakarsanız Berlin ile Istanbul’un start-up dünyasına adım atması aynı zamanlara denk gelse de bugün aralarındaki makas bir hayli açık. Teknoloji girişimlerinin gelişmesi için gerekli koşullardan oluşan kriterlere göre hazırlanan Genome Ekosistem sıralamasında Berlin dünyada 7. sırada yer alırken, İstanbul bu listeye giremedi. Bu yazıda sizlere kişisel gözlemlerimden de yola çıkarak Berlin’in fark yaratan koşullarından bahsedeceğim.

Kaynak: Startup Genome, The 2017 Global Startup Ecosystem Report

1) Politik ve Ekonomik İstikrar

2015 yılı itibari ile 2,1 milyar Euro yatırım almayı başarmış Berlin ekosistemi birçok uluslararası yatırımcının da dikkatini çekmeyi başarmış. Türkiye’de ise bu rakam sadece 60 milyon Euro civarında. Toplam ekonomi büyüklüğüne oranlasak dahi Türkiye’nin yatırım çekmekte Berlin’e kıyasla büyük zorluk çektiğini rakamlar ortaya koyuyor.

Kaynak:KPMG, Venture Pulse Q4 2016

Katıldığım bir çok etkinlikte Israil, Amerika, Rusya ve diğer Avrupalı yatırımcılar ile sohbet etme şansı yakaladım. Yatırımcılar Türkiye’yi izlemeye almış durumdalar ancak henüz ilgilerini tam anlamıyla çekebilmiş değiliz. Bunun ardındaki en önemli faktörlerin başında politik ve ekonomik dalgalanmaların geldiğini yaptığımız yazışmalardan anlayabiliyorum.

2) Ölçek Ekonomisi

Bir startup’a yapılacak olan yatırım miktarı, o girişimin ölçeklenme ve büyüme potansiyeline bağlı olarak değişkenlik gösterir. Yatırım miktarı girişimin kucaklayabileceği pazarın gelişme ihtimaline göre artıyor ve bu da girişimlerin sağlıklı bir şekilde büyümesi için gerekli olan ilk finansmana ulaşmasına kolaylık sağlıyor. Berlin ziyaretim esnasında ev temizliği hizmeti veren online pazar yeri girişimi Helpling kurucusu ile bir etkinlikte sohbet ettik. Kurucu Benedikt Franke son 12 ayda 11 pazara 56 milyon euro’luk yatırım sayesinde ulaştıklarını belirtti. Şüphesiz Almanya’nın gerek AB ile entegrasyonu gerek ise aynı dili konuştuğu komşu ülkeler ile kurduğu yakın ilişkiler ekosistemlerin farklı coğrafyalarda büyümesi için büyük bir avantaj sağlamakta. Yerli start-up’ların ölçek ekonomisine ulaşması için Türkiye’nin yeterli nüfus ve ekonomik güce sahip olduğu ilk etapta düşünülebilir. Ama daha önceden de belirttiğim gibi uluslararası yatırımcıların daha fazla yatırım yapabilmesi için sanırım bundan daha fazlası gerekli. Girişimcilerin uluslararası vizyona sahip olmaları ve bu vizyonu gerçekleştirmeye olanak sağlayacak reel politik bunların başında geliyor.

3) Girişimci profili

Öncelikle Türkiye’de bine yakın girişimi incelemiş birisi olarak, Berlin’deki projelerin bizim ekosistemimizde rast geldiklerime kıyasla çok farklı olmadığını söylemem mümkün. Katıldığımız Startup Camp etkinliğinde de Türkiye’nin önde gelen SaaS girişimlerinden Prisync’in 26 Avrupalı girişim arasından ilk 3’e seçilmesi bunun en iyi kanıtı oldu.
Burada girişimcilerin gösterdikleri profesyonel yaklaşım onların daha kolay fark edilmesine olanak sağlıyor. Bu yaklaşımın hissedildiği en önemli alanlar ise hazırladıkları yatırımcı sunumları ve etkinlik esnasında sergiledikleri network becerileri. Şehirde her hafta bir çok startup etkinliği düzenleniyor bu etkinliklere katılarak kısa sürede bir çok önemli isim ile tanışmak mümkün. Burada tanıştığım yatırımcı adaylarının sadece Linkedin’den eklemek yerine gelecekte yapabileceğiniz iş birlikleri hakkında etkileyici mesajlar atmaları network kültürünün gelişmişliği anlamında oldukça etkileyici geldi.

4) Sosyal Yaşam

Berlin yaşamak için yeterince kalabalık, yeterince ekonomik ve yeterince eğlenceli bir yer. Şehirde bir startupın (ve kurucusunun) yaşaması için tüm sosyal ve ekonomik motivasyonlar mevcut. Şehrin diğer metropollere kıyasla sunduğu rahat koşullar (daha dengeli bir yaşam/iş hayatı ve daha uygun yaşama ve eğlence maliyeti) yatırımcılar için ilave bir cazibe noktası teşkil ediyor.

Kaynak: Techstars.com

Almanya’da başarılı bir girişim kurmak sanıldığı kadar zor değil

Almanya’da hizmet sektörü Türkiye’nin çok gerisinde olduğunu göz önüne aldığımızda, müşteriye dokunan işlerde fark yaratmak Türk girişimciler için çok zor olmayacaktır diye düşünmekteyim. Yalnız bunu başarmak için göz önünde bulundurulması gereken önemli faktörler şu şekilde sayılabilir:

1- Güven ilişkisi:

Her ülkede olduğu gibi müşteriler kullanacakları uygulama veya web sitesinde güven duygusunu ön planda tutuyorlar. Bu açıdan, web sitenizin profesyonel hazırlanmış olması ilk aşamada bu güven ilişkisinin tesis edilmesinde önemli bir role sahip.

2- İletişim

Burada en kritik konu Almanca olarak düşünülebilir. Start-up dünyasında İngilizce gayet geçerli ancak konu satış yapmaya gelince çok ciddi sıkıntılar ile karşılaşabilirsiniz. Ekipte satış işini üstlenebilecek, dışa dönük ve Almanca bilen birisinin olması ciddi farklar yaratabilir. Türk olmanın bu ülkede bir avantajı bildiğiniz gibi Berlin’de ciddi bir Türk topluluğunun mevcudiyeti. Bu bağlamda iş modelinizin elverdiği ölçüde ilk satış denemelerinizi bu gruplar ile yapmanız oldukça verimli olabilir. Ayrıca influencer marketing platformu Influanza’nın da pazara girişte küçük Türk işletmeler ile ilerleyerek ciddi bir büyüme elde ettiğini paylaşmak istiyorum.

3- Akıllı teknoloji politikası

Yeni kurulacak start-up’ların operasyonel bazlı pazar yeri projeleri ile rekabete girmektense teknoloji altyapısı kuvvetli SaaS ve/veya yaratıcı yıkımcı (creative distruction) anlayış ile pazara girmeleri başarı şanslarını yükseltebilir. Bu yüzden Türkiye’de başarı şansı yüksek sosyal medya projelerinin Alman kullanıcıların alışkanlıklarını tam olarak ölçümleyememe ihtimalini göz önünde bulundurarak bu pazarda büyümesinin zor olduğunu söyleyebilirim. Bu bağlamda, Prisync ve Indoora gibi teknoloji altyapısı yüksek Türk girişimlerin Berlin’de hızlı büyümelerinin tesadüf eseri olmadığını belirtmek gerekiyor.

Sonuç olarak Berlin şu an bölgenin en hızlı gelişen ekosistemi ve burada olmak için konjonktür de çok elverişli. Brexit’in Londra’daki yatırımcılar üzerindeki olumsuz etkisi ve Slikon Vadisinin yüksek operasyonel maliyetleri nedeniyle bu pazara yön veren Anglo-Saxon coğrafyadan bir çok yatırımcı artık Berlin’i tercih ediyor. Bu bağlamda, Berlin’de açığa çıkan bu fırsatları kaçırmak istemeyen girişimcilere şirket kurulumu, hızlandırma programları, ortak çalışma alanları ve diğer soruları için aşağıdaki mail adresim yoluyla yardımcı olabileceğimi belirtmek istiyorum.

İletişim: [email protected]

Bankalararası Kart Merkezi, Corporate Startup Zirvesi’nde Startup Dostu şirket seçildi

Bankalararası Kart Merkezi (BKM), Türkiye’de ilk defa organize edilen Corporate Startup Zirvesi‘nde Startup Dostu Şirketler arasında birinci seçildi. Yarışmada, startup’lar ödül kazanan kurumları belirlediler.

Türkiye’de ilk defa Endeavor Türkiye, TOBB Genç Girişimciler Kurulu ile Özyeğin Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen Corporate Startup Zirvesi / Startup Dostu Şirketler etkinliği gerçekleşti. Startup Dostu Şirketler ve Dost Liderler olarak iki bölümden oluşan zirvede BKM; Startup Dostu Şirketler kategorisinde birinci oldu.

Corporate Startup Zirvesi, Türkiye’deki büyük şirketler, bankalar ve startup’ları bir araya getirirken, etkinlikte startup’lar, şirketleri yalnızca yaptıkları yatırımlara göre değil, aynı zamanda kalıcı iş birlikleri, mentorluk ve danışmanlık konularında verdikleri destek ve kuluçka/hızlandırıcı program imkanları açısından da değerlendirip oyladı.

BKM’den Startup Dostu Şirket Manifestosu

Startup Dergisi’nin gerçekleştirdiği ankette Startup Dostu Şirketler kategorisinde birinciliği BKM elde etti. Startup dünyasına yön veren 10 şirket özelinde düzenlenen ankette, startup’lar, şirketlerin iş birliğine açık olmaları, yatırım yapabilmeleri, mentorluk ve danışmanlık gibi konularda yardımcı olmaları, iş yapma potansiyelleri gibi kriterlere göre tercihlerini yaptı. BKM’nin birincilik ödülünü Dr. Soner Canko, Fiba Holding Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü M. Özyeğin’den aldı.

Yaptıkları çalışmalarla girişimcilik ekosistemine katkı sağlamayı amaçladıklarını belirten BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko, “BKM olarak, bugüne kadar girişimcilerden çok şey öğrendik, kendimizi bu alanda geliştirdik ve değiştirdik. Bu değişim kendimizi ifade biçimimizden giyimimize, iş hızımızdan kararlarımıza pek çok alana yansıdı. Zaman içerisinde inovasyon ve girişimcilik kültürü BKM’nin en önemli değerlerini oluşturmaya başladı. BKM olarak, kendi içimizde bir startup dostu şirket manifestosu oluşturduk. Bu manifestoya göre kurumsal ve bireysel anlamda hızlı erişilebilirliği, kitap ve içerik oluşturmayı, mobil, dijital ve FinTech alanında trendsetter olmayı, FinTech eğitimleri düzenlemeyi, sosyal girişimcilere ve kadın girişimcilere pozitif ayrımcılık uygulamayı ve kurum içi ile kurum dışı girişimcilikleri geliştirmeyi hedefliyoruz. Bize tüm bu değerleri kattıkları için asıl biz girişimci arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz” dedi.

Gıda atığını önlemek için teknoloji çözümleri üreten FazlaGıda, 500 İstanbul’dan yatırım aldı

Fazla Gıda, küresel hedeflerden iklim aksiyonu ve açlık sorunlarını çözmek üzere yola çıkmış; bu sorunların çözümü için gıda atığını hedef almış bir Sosyal Teknoloji girişimidir. Gıda atığı dünyadaki co2 salınımının %8’ini oluşturmaktadır.

Girişim temel olarak, sağladığımız altyapı ile son kullanma tarihi gelmemiş ve besin değerleri yerinde olan gıdaların ihtiyaç sahiplerine yardım eden gıda bankaları ve derneklere bağışlanmasını sağlıyor. Ocak 2017’de 500 İstanbul’tan aldıkları melek yatırım ile operasyonlarına başladı. Geçen hafta ise dünyada açlık ile savaşan sosyal girişimleri destekleyen KellyDeli Foundation ve Thought for Food işbirliği ile düzenlenen The Good Kitchen programına dünyada kabul alan 5 sosyal teknoloji girişimden biri oldu ve en yüksek puan ile seçildi.

Şu an Migros ve CarrefourSA ilk iş ortakları olup, pilot çalışma sonrası aktif olarak başladıkları operasyonları, 2 ay içinde 30 ton’dan fazla gıda atığını önledi. Bu da hizmet verdiği noktalarda %70’lere varan bir atık azaltım oranına denk geliyor.

Girişimle ilgili gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

Forcepoint, Wannacry virüsü vakasını değerlendirdi

Geçtiğimiz günlerde uzun zamandır görülmemiş çapta büyük bir virüs salgını yaşandı. Neredeyse her ülkeden kurumların saldırıya uğradığı ve bilgisayar ağlarının çöktüğü haberleri geldi. Virüsün kendi kendini çoğaltma özelliği ise son yıllarda gördüğümüz ufak çaptaki benzer saldırılardan tamamen farklı. Buna benzer yaşanan son büyük ‘salgını’ Conficker solucanı başlatmıştı ve bu yaklaşık on yıl önceydi. Teknik ve uygulama anlamında önemli farklılıklar içeren bu vakayı, küresel siber güvenlik lideri Forcepoint’in kıdemli uzmanları farklı yönleriyle değerlendirdi.

Son zamanlarda karşılaştığımız siber saldırılar daha çok ‘truva’ yöntemini kullanıyordu. Truva yönteminde saldırganlar; bilgi çalmak, dosyaları kilitlemek veya başka bir amaç doğrultusunda avlarını tuzağa düşürmek ve kötü amaçlı yazılımı karşı tarafa kurmak için sosyal yetenek taktiklerinden faydalanırlar. Bu yöntemin temel özelliği, saldırının tek hedef üzerinde gerçekleşmesidir.

Yaşadığımız son salgının arkasındaki WannaCry, WCry veya WannaCrypt0r 2.0 olarak adlandırılan kötü niyetli yazılım esasen farklı bir ‘familyadan’ geliyor; solucan familyasından. Solucan, bir şebekeye girdiği anda kendi kendini çoğaltmaya başlar, genelde Windows işletim sistemindeki yamalanmamış gedikleri kullanarak bir makineden başka bir makineye bulaşır. Yaşadığımız son örnekte solucanın istismar ettiği gediğin ismi ‘EternalBlue’. Microsoft tarafından bu güvenlik açığı için üretilen yama, MS17-010 ismiyle geçtiğimiz Mart ayında dağıtılmaya başlamıştı.

Fidye transferi için Bitcoin kullanıldı

Cuma günkü saldırı, e-posta aracılığıyla gönderilen zararlı bir siteye ait linke tıklanmasıyla başladı. Eğer e-posta bir şekilde kullanıcıya ulaşır ve linke tıklanırsa, WannaCry fidye solucanı otomatik olarak siteden bilgisayara inerek olaylar zincirinin başlamasına neden oluyor. Bu zararlı yazılım daha sonra, eriştiği bilgisayarın bağlı olduğu yerel ağa da sızarak kendini diğer bilgisayara kopyalıyor, dosyalarını şifreliyor ve deşifre karşılığında 300 dolar istiyor.

Saldırıyı gerçekleştirenler görünüşe göre para transferi için pek çok Bitcoin cüzdanı kullanıyorlar. Bu analiz hazırlanırken bile cüzdanlardan birine şimdiden 23 para transferiyle toplam 4.266 Bitcoin (yaklaşık 7.500 USD) gönderilmişti. Muhtemelen bu, soygunda elde edilen paranın küçük bir kısmını teşkil ediyor.

Kurumlar güvenlik yatırımını artırmalı

E-posta, web ve NGFW güvenliği ürünlerimiz sayesinde Forcepoint kullanıcıları bu küresel saldırından korunmuş olsalar da, böyle bir saldırını doğası gereği aradan kaçabilecek veya kaza eseri karantinadan çıkabilecek tek bir e-posta bile kurumların tüm sistemlerini şifrelenme riskiyle baş başa bırakabilir. Güvenlik karşısında alınacak derinlemesine savunma yaklaşımı ile bir saldırı, direnç zincirinin pek çok noktasında potansiyel olarak durdurulabilir.

E-posta üzerine kurulu seçim kampanyalarındaki kullanıcıların aldığı eğitime benzer bir yaklaşım, bu tür saldırıları sınırlamada atılacak çok önemli bir adım olur. Çünkü kendi kendini çoğaltan fidye virüsleri yaygınlaşmaya başlarsa, bir kullanıcının kasten veya kaza eseri zararlı bir linke tıklamasının bir kurumu yüz yüze bırakacağı güvenlik riski kat kat artacaktır. Bu zararlı yazılımın istismar ettiği MS17-010 güvenlik açığının yamalanmasının üzerinden neredeyse iki ay geçti. Bu ve farklı kurumlar arasında yaşanan derin hasar farkları gösteriyor ki, eksiksiz ve periyodik bir yazılım güncelleme pratiğinin benimsenmesi gerekiyor.