Kapanan Girişimler listesine bugün Mizu.com da dahil oldu. Çiçek Sepeti’nin kardeş girişimi olarak adlandırılan Mizu, faaliyetlerine son verildi ve Çiçek Sepeti’nin içerisine dahil oldu.
Aslında bu noktada tam olarak kapanmadan söz edilemez. Sadece Mizu.com üzerinden satışlar durduruldu. Yine ürünler ciceksepeti.com/mizu üzerinden devam edecek. Mizu’nun son zamanlarda trafik ve sıralamalarda düşüşte olduğu söyleniyor. Çiçek Sepeti tarafı ise bölünen bu gücü birleştirmek ve odağı ana siteye kaydırmak amacıyla bu kararı almış olabilir.
Konuyla ilgili Çiçek Sepeti kurucusu Emre Aydın’dan detaylı bilgi aldığımızda sizlerle paylaşacağız.
Türkiye’de girişimcilik ekosistemini geliştirmek ve genç girişimcilere ilham vermek amacıyla kurulan Girişimcilik Vakfı, 4’üncü yılında girişimcilik ruhuna ve potansiyeline sahip 80 Fellow’la yoluna devam ediyor. Başladığı günden bu yana yaklaşık 150.000 gencin başvurduğu Fellow Programı’na bu yıl da toplam 94 bin kişi başvurdu. Seçilen öğrenciler, ilham veren rol modellerle tanışma, girişim elçileri olarak farklı etkinlik ve projelerde yer alma ve uluslararası girişim ağına dahil olma şansı yakaladı.
Girişimcilik kültürünü yaygınlaştırmak, üniversite gençlerine ilham vermek ve gençlerin kendi yollarından giderek iz bırakmalarını sağlamak amacıyla Girişimcilik Vakfı tarafından her yıl düzenlenen Fellow Programı bu yıl bir rekora imza atarak toplam 94 bin başvuru aldı. Eleme süreçlerinde başarılı olan 42 öğrencinin de katılmasıyla birlikte 2017 Fellow Programı, 40 kadın 40 erkek olmak üzere toplam 80 öğrenciyle güçlenerek yoluna devam ediyor. 12 şehir, 32 farklı üniversiteden gelen gençler, girişimşiciliğin heyecan verici dünyasına ilk adımlarını atıyor.
Geçen yılın rakamlarıyla karşılaştığında bu yıl kadın başvuruların artış gösterdiği görülüyor. 41.002 kadın öğrencinin ve 52.998 erkek öğrencinin başvurduğu program, bu yıl da ağırlıklı olarak devlet üniversitelerinde öğrenim gören gençlerden ilgi gördü.
Bu yıl da en çok başvuru İstanbul Üniversitesi’nden geldi
En çok başvuru yapan ilk altı üniversite İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve 9 Eylül Üniversitesi oldu. Sınıf bazında ise en çok başvuru yüzde 29 katılım oranı ile 2. sınıflardan geldi. 2. sınıfları yüzde 25 ile 4. sınıflar, yüzde 23 ile 3. sınıflar, yüzde 21 ile 1. sınıflar takip etti.
2017 Fellow Programı’na en fazla başvuru yapan iller ise sırasıyla İstanbul, Ankara, Bursa, Antalya, Adana ve Eskişehir oldu.
Kendini pek çok alanda geliştiren adaylar öne çıktı
Fellow Programı’na başvuran gençler, altı adımdan oluşan seçim sürecinde motivasyon ve girişimcilik potansiyelini ölçen özel kişilik testlerine ve seçim komitesiyle yapılan online ve yüz yüze mülakatlara dahil oldular. Başvuru yapanlar arasında 9.936 kişi okullarındaki kulüplerde aktif rol alıyor, 2.740 öğrenci düzenli olarak spor yapıyor, 3.094’ü STK üyesi ve 6.585’i de sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü olarak çalışıyor.
Fellow olmak ne kazandırıyor?
Girişimcilik potansiyellerini uzun soluklu Fellow Programı sayesinde açığa çıkarma fırsatı yakalayan gençler, program dâhilinde ulusal ve uluslararası bir ağın parçası oluyorlar. Bu heyecan verici yolculukta profesyonellerin desteğiyle ayrıcalıklı bir konuma gelen Fellow’lar, girişimcilik ekosistemini deneyimleme şansı yakalıyorlar. Her iki ayda bir rol model alabilecekleri başarılı girişimcilerle bir araya gelerek onların hikâyelerinden ilham alma şansını elde eden başarılı gençler, üniversitelerinde de girişim elçileri olarak görev yapıyor. Girişimcilik Vakfı Fellow’larının en önemli misyonlarından biri ise Girişimcilik Vakfı’nın “giveback” felsefesi doğrultusunda toplumdan aldıkları ile kazandıkları başarıyı yine toplumla paylaşarak başarıyı çoğaltmak oluyor. Fellow’lar aynı zamanda program kapsamında 12 ay boyunca aylık 500 TL burs alıyorlar.
Startup şirketlerine yönelik şehirler sıralamasında Berlin Avrupa’da ikinci dünya çapında ise dördüncü sırada yer alıyor.
Avrupa’da yer alan genç şirketlerin çalışanlarına göre en cazip üç şehri şöyle sıralanmaktadır: Helsinki, Berlin ve Stockholm.
Almanya’nın başkenti Berlin dünya çapında yapılan değerlendirmede de çok iyi bir sıralama elde etti.
Uluslarararası düzeyde Almanya’nın başkenti Berlin’in önünde sadece Singapur (1.) ve San Francisco (3.) şehirleri bulunuyor. 2017 yılında G20 zirvesinin gerçekleştirildiği şehir olan Hamburg ise uluslararası sıralamada dokuzuncu sırada yer aldı. Bu sonuçlara göre Almanya ilk onda iki şehri bulunan tek ülke oldu. Araştırmalar Nestpick adlı konut ağı platformu tarafından yapıldı.
Testlerin kriterleri neler?
Araştırmalar dünya çapında 85 şehir arasında gerçekleştirildi. Kriterler ise şu şekildedir:
Startup Ekosistem hacmi, maaşlar, vergiler ve sosyal hayat, geçim giderleri ve yaşam kalitesi.
Türkiye’de son yıllarda çıkan yeni girişimlere baktığımızda, içerisinde inovasyon ve yeni teknoloji kullanım oranının çok düşük olduğunu görüyoruz. Bugün en değerli olarak tanımlanan girişim şirketlerinin de yurt dışından örnek alınarak yapıldığını biliyoruz. Bunları kendileri de söylüyor. Başarılı olmalarını takdir ediyoruz. Çünkü bir fikir herkesin aklına gelir, herkes hayata geçirebilir, ancak birileri sadece başarılı olur.
Ancak teknoloji üretme tarafına baktığımızda bu alanda düşük olduğumuzun farkındayız. Bu noktada sizin yorumlarınızı merak ediyoruz. Sizce bu sorunun en temel kaynağı nedir? Belki ailelerimizden yetiştirilme tarzımızdan ötürü sorgulamayan bir birey olarak yetişiyoruz, ve bu da yeni fikirler bulmamızı engelliyor. Bugün bir çok kurumda, yeni bir şey üretmeye çalıştığınızda büyük oranda “sen bunları bırak da işine odaklan” tepkisini alıyoruz.
Son yıllarda hızla yükselen değerleriyle isimlerini sıkça duyduğumuz, bazı devletlerin bu alanda çalışma yaptığı, bazılarının da henüz balon/geçici para olarak tanımladığı kripto paraların (Bitcoin, Ethereum..) değerlemesi bu yılın başında 20 milyar dolarlık bir piyasa büyüklüğü vardı. Bugünkü verilere baktığımızda 200 milyar dolara yaklaşmış durumda.
En popüler kripto para Bitcoin‘in değeri ise 7 bin doları aştı. Bir çok şirket kripto paralarla ödeme alıyor, işlem yapıyor. Bazı devletler henüz yanaşmıyor, bazıları yasalar üzerinde çalışıyor. Yakın gelecekte ödeme sistemlerinde çok önemli değişiklikler olacağının haberini, aşağıda paylaştığımız 1200’ün üzerine adetlerine ulaşan kripto para birimleri veriyor.
Kaynak: Coinmarketcap | 3 Kasım 2017 verileri
Dünya’da üzerinde Coinmarketcap‘ten aldığımız son verilere göre 1200’ün üzerinde Kripto Para birimi var ve her geçen gün sayıları artmaya devam ediyor.
Linkedin ekibi, geçtiğimiz Perşembe günü dünya çapında iş arayan binlerce kişi için en çok aranan 50 girişimi derlediği bir liste yayınladı ve liste kelimenin tam anlamıyla sürprizlerle doluydu.
Listenin ilk sürprizi geçtiğimiz yıl yaşadığı çöküşe ve istifalara rağmen Uber’in birinci sırada yer alması oldu. Şirket o günlerden bu yana yeni CEO’sunu seçti ve çalışmalara başladı, çalışmalar sonuç vermiş olacak ki iş arayanlar arasında en çok değer verilen şirket Uber oldu.
Ancak hepsi bu kadar da değil. Liste, adını hiç duymadığımız bahis şirketlerini içeriyor, öyle ki bazıları ilk 10’a girmeyi bile başarmış. Belirtmek gerekirse girişimlerin hepsi Silikon Vadisinde de değil.
25.000 işletmeyi analiz ederek işe başlayan ve CB Insights ile birlikte çalışarak bu derlemeye imza atan Linkedin ekibinin kıstaslarından kısaca bahsetmek gerekirse;
Personel sayısındaki artış,
Şirketin LinkedIn sayfasındaki takipçi sayısı,
İnsanların şirket çalışanlarının sayfalarına ne sıklıkla baktığı,
Ve en önemlisi de, şirketin diğer üst şirketlerden ne kadar kaçak avlanma yaptığı araştırmada en çok önem verilen noktalar oldu.
İşte bu girişimlerin neler yaptıkları ve nerede oldukları hakkında kısaca bilgiler.
Houzz, dekorasyon, tasarım ve peyzaj fikirleriyle ev sahiplerine yardımcı olan ve ev sahiplerinin profesyonellerle eşleşmesini sağlayan Palo Alto merkezli bir kuruluş.
Rubrik, yedek depolama alanları için yenilikçi alternatifler sunan ve anlık kurtarmalar amacıyla bulutta veri depolamanın farklı bir yolunu sunan Kaliforniya merkezli bir Palo Alto girişimi.
Uber, taksilere alternatif olarak yayına çıkmış ve siyah lüks araçları şoförleriyle birlikte sipariş etmenizi sağlayan San Francisco merkezli bir hizmet girişimidir.
Şirket 2017 yılının başlarında CEO Travis Kalanick’in istifasına kadar ulaşan çöküş skandalı ile birlikte çok büyük değer kaybına uğramıştı.
Ancak Uber, ulaşım sektörünü tepeden tırnağa değiştiren bir girişim olma özelliğini taşıyor ve alışkanlıklarımızı baştan yazıyor. Ayrıca ekip, son dönemde verdikleri etkili kararlar sayesinde yarattıkları konsepti başarı ile uygulamaya devam ediyor.
Hayal eden, kendine inanan ve güvenen nesiller yetişmesine katkıda bulunmak amacıyla kurulan Mehmet Zorlu Vakfı (MZV), ikinci MZV Gençlik Zirvesi‘ni düzenliyor.
Etkinliğe bu yıl da güzel isimler katılıyor.
CNNTÜRK Ekonomi Müdürü Emin Çapa,
Gazeteci, Yazar, TV Programcısı Serdar Kuzuloğlu,
İskele 47 Ortak Yaratıcısı, Sanatçı, Eğitmen Bager Akbay,
Riot Games Türkiye Ülke Müdürü Bora Koçyiğit,
Core Strateji Kurucusu, Startups.Watch ve FinTech Kurucu Ortağı İhsan Elgin,
Flank Esports Kurucu Ortağı Mert Arman,
Insider Kurucu Ortağı ve CEO Hande Çilingir,
Vestel Ticaret Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Tunç Berkman,
Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Universum Ortadoğu Direktörü Evrim Kuran,
Fütürist, Ekonomist, Dijital Ajans Başkanı Ufuk Tarhan,
gibi katılımcılar gün boyu devam edecek konuşmalarıyla öğrencilerle buluşmaya hazırlanıyor.
Hayatla ilgili ilham, gelecek için heyecan ve ileri dönük ipucu verecek konuşmacıları dinlemek için herkesi 19 Kasım Pazar günü, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’ne bekliyoruz.
Saat 09:00-19:00 arasında gerçekleşecek etkinliğe katılım ücretsizdir. Ayrıntılı bilgi ve kayıt için bu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.
Emin Çapa ile geçen yıl düzenlenen MZV Gençlik Zirvesi’nde yaptığımız özel röportaj
İngiltere merkezli mobil sağlık teknolojisi girişimi Nymbl, Galata Business Angels’tan Melih Ödemiş ve Birol Yücel liderliğinde 126.5 bin dolar yatırım aldı.
Dünyada her 17 saniyede, 65 yaş üstü bir insan dengesizlikten kaynaklanan anlık yere düşmesinden dolayı acile kaldırılıyor. Dengesizliğin doğurduğu bu düşüşler 65+ yaş grubundaki ani ölümlerin bir numaralı nedeni olarak gösteriliyor.
Nymbl’ın yaratıcısı, Fransız doktor Jean-Pierre Farcy, NYU Üniversitesi hastanesinde çalıştığı dönemde kendisine gelen fıtık hastalarını denge egzersizleriyle tedavi edebiliyordu. Farcy, denge problemi, sakatlık ve yaşlılıktan kaynaklanan ani yere düşme sorunu yaşayan insanlara çözüm olabilmek amacıyla oluşturduğu bu tedavi yöntemini dünyaya öğretmesi gerektiği kanısına vardı. Ekibini oluşturarak Nymbl’ı kurdu. Nymbl’ın ekibinde daha önce Apple’da görev almış Jim Cook ve bir Türk danışman olan Ekin Çağlar da var.
GBA Yatırımcıları, Nymbl’ı henüz yeteri kadar dijitalleşmemiş olan sağlık sektörüne bir yenilik getireceğini, bu alana bir katkı sağlayacağını ve başka sağlık sorunlarına yönelik girişimlerin önünü açacağına inanıyorlar.
Akıllı Telefon uygulaması da faaliyete geçen Nymbl’ın hizmetlerinden yararlanmak için uygulamayı telefona indirip veya web sitesini ziyaret ederek bu egzersizleri deneyimleyebiliyorsunuz.
Eğitim ve girişimcilik çalışmalarıyla bilinen Kauffman Foundation’ın araştırmalarına göre, kadın liderliğindeki girişim destekli şirketler yüzde 12 daha fazla gelir elde ediyor. Ayrıca, kadın liderliğindeki şirketlerin finansal ve piyasa krizlerine karşı daha dirençli oldukları sonucuna ulaşılmış.
Peki neden?
Anne girişimcilerin nasıl temsilci seçileceğini öğrenmeleri gerekir.
Birçok sorumluluk sahibi olan anneler ailelerinin CEO’ları ve COO’larıdır. Temsilci seçmek, çalışan anneler ve girişimciler için en önemli hayatta kalma becerilerinden biridir. Bir tek kurucu, çılgınca çalışma saatleri koyarak bir takım olmadan devam edebiliyor olsa da, anne girişimciler daha önce nasıl görev yapacaklarını öğrenmelidirler. Bakkal listesini bir aile üyesine devretmek, çoğu insanın düşüncesine göre bir logo tasarımını bir serbest çalışana devretmeye benzeyebilir.
Bir aileye sahip olmak sizi pratikte düşünmeye ve doğru şeyleri öncelik vermeye zorlar. Kısa zaman içinde birçok şey yapabiliyorlar.
Daha güçlü bir görüş sahibi
Çocuk sahibi olmak hayatta tamamen yeni öncelikleri belirler. “Neden” in aniden netleşip güçlendiğini görürsün: Ailen için mümkün olan en iyi yaşamı yaratmak istersin. Yan tarafta bir şirket kurmak son derece zor. Kendinize ve ailenize karşı büyük zaman ve gayreti sürekli olarak haklı kılmanız gerekir.
Bir takıma inasıl lham vereceklerini ve motive edeceklerini biliyorlar.
Anneler ve CEO’ların ortak bir başka özelliği daha var. Satış modları her zaman vardır. Her ikisi de ekibine, yatırımcılarına ve müşterilerine ilham vermek, onları motive edecek ve eğlendirmek için sürekli baskı altında hissederler.
Son olarak hatırlamak isteriz ki Startup Istanbul‘da Momy Helper isimli girişim de en iyi üç girişim arasına girmişti.
Yeni teknolojiler sadece üretimin, Ar-Ge’nin yapılma biçimini değil, politika tasarım süreçlerinden idari yapılara, şirket davranış biçimlerinden iş modellerine çok şeyi değiştirdi. Türkiye’de biz bunu kabul etsek de, etmesek de bu böyle. Eskiyi aynı şekilde sürdürmeye göre, yeni olan hep bir daha zordur ya, içinde öğrenmek var, adapte olmak var, sanıyorum o yüzden bu eski ısrarımız. Bu notta amacım, bir kez daha değişen dünyaya işaret etmek, bunu bu kez geleneksel şirketlerdeki değişim ile örneklemek ve sonra da Türkiye’ye dönüp eskide kalma ısrarımızın yersizliğine vurgu yapmak.
Fortune 500 listesine bakınca, son 15 yılda listedeki şirketlerin yüzde 52’sinin kaybolduğunu görüyoruz. [1]
Ayrıca eskiden, 1955’te, bu listedeki şirketlerin ömürleri ortalama 61 yılken, 2015’te ortalama ömürleri 17 yıla düşmüş. Son yıllarda listedeki şirketlerde hızlı bir değişim söz konusu. Yeniye uyum sağlayamayan ortadan kayboluyor ya da şekil değiştiriyor. Yani yeniye adaptasyon, uzun yıllardır işlerine devam eden geleneksel şirketler söz konusu olduğunda bile, hayatta kalmak için son derece kritik bir husus artık.
Son yıllarda geleneksel şirketler tarafından yapılan teknoloji yatırımları hızla arttı. Fortune 500’deki geleneksel şirketlerin, 2012’den bugüne teknoloji start-upları ile yaptığı anlaşmaların sayısı üç katına çıktı. 2017’nin ilk yarısında listedeki geleneksel şirketler, teknoloji start-upları ile 270 anlaşma yaptı (Şekil 1). Geleneksel şirketler arasında en aktif yatırımcı ise, Goldman Sachs.
Şekil 1. Fortune 500’deki geleneksel şirketlerin teknoloji start-upları ile anlaşma sayısı (2012-2017 ilk 6 ay)
Kaynak: CBInsights verileri
Fortune 500’deki şirketler tarafından teknoloji start-uplarına yapılan yatırımlarda, yatırım yapan geleneksel şirketlerin payı, 2017’nin ilk yarısında yüzde 51’e ulaştı (Şekil 2)
İlk kez, Fortune 500’deki geleneksel şirketlerin, teknoloji start-uplarına ilgisi, listede yer alan teknoloji şirketlerinin üzerine çıkmış oldu. Teknoloji start-uplarına yatırım yapan geleneksel şirketlerin neredeyse üçte biri finans şirketi. Finans şirketlerini, medya, imalat ve sağlık sektörlerindeki şirketler izliyor. Fakat sektörler bunlarla sınırlı değil. Start-up yatırımı yapan ve/veya start-up satın alan şirketler arasında UPS’ten, Ford’a, Coca-Cola’ya kadar birçok farklı geleneksel şirket yer alıyor. Bu şirketler artık teknoloji start-upları ile anlaşmalar söz konusu olduğunda Google ile yarışır hale geldiler.
Şekil 2. Fortune 500’deki geleneksel şirketlerin toplam start-up anlaşmalarından aldığı pay (%), 2012-2017 ilk 6 ay
Kaynak: CBInsights verileri
Fortune 500’deki geleneksel şirketler, daha çok teknolojik doğrulamayı geçmiş, prototipi olan, ilk yatırımını almış teknoloji start-uplarına yatırımyapmayı tercih ediyorlar. Geleneksel şirketlerin tohum yatırımı yaptığı teknoloji start-uplarının, toplam yatırımlar içindeki payı yüzde 10’larda (Şekil 3). Bunda her ne kadar tohum yatırımlarının ortalama büyüklüğünün genellikle daha düşük olması da etkili olsa da, tüm kurumsal girişim sermayesi yatırımcıları için benzer oranlar geçerli. Kurumsal girişim sermayesi fonları, daha büyük tutarlarda gerçekleşen Seri A, B ve C yatırımları için önemli bir kaynak oluşturuyor. Geleneksel şirketlerin teknoloji start-uplarına yaptıkları yatırım aşamalarında da bu benzer eğilim söz konusu.
Şekil 3. Fortune 500’deki Geleneksel Şirketlerin Teknoloji Start-uplarına Yatırımlarının Aşamaları (Toplam içindeki pay, %)
Kaynak: CBInsights verileri
Şirketler tarafından kurulan kurumsal girişim sermayesi fonları, teknoloji start-upları için önemli bir kaynak oluşturuyor.
Özellikle tohum, melek yatırım aşamalarını geçmiş, daha büyük tutarda kaynağa ihtiyaç duyan start-uplar için büyük önem taşıyor. Yatırımın yanı sıra, ticarileşme, pazara erişim, pazarlama gibi konularda yetersiz kalan start-uplar için büyük şirketlerle işbirliği yapmak önemli bir fırsat kapısı açmış oluyor. Son yıllarda şirketler tarafından açılan kurumsal girişim sermayesi fonlarının sayısı hızla arttı (Şekil 4). Dünyadaki toplam aktif kurumsal girişim sermayesi fonu sayısı 900’ü bulurken, 2017’de yeni açılan fon sayısı şimdiden 2016 yılının tamamı kadar oldu. Artık bu alana geleneksel şirketler de girdi. Eskiden bu şirketler yatırım yapsalar da daha çok kurulu diğer girişim sermayesi fonları ve inkübasyon merkezleri üzerinden yatırım yapmayı tercih ederken artık onlar da kendi kurumsal girişim sermayesi fonlarını açmaya ve odaklı ilerlemeye başladılar. Hala son yılların en aktif kurumsal girişim sermayesi fonlarında ilk sıralarda Google, Intel, J&J yer alsa da, geleneksel şirketlerin kurumsal girişim sermayesi fonlarına her gün yenileri ekleniyor. Kellogg ve Tyson Food tarafından kurulan fonlar da göze çarpan yenilerden.
Şekil 4. Yıllara Göre Yeni Açılan Kurumsal Girişim Sermayesi Fonu Sayısı (2012-2017 ilk 6 ay)
Kaynak: CBInsights verileri
Morgan Stanley’nin üst düzey yöneticilerinden birinin söylediği gibi, geleneksel şirketler için, yıkıcı teknolojileri geliştiren start-upları satın almak, bu teknolojiler tarafından yıkılmaktan çok daha iyi.
Dünya değişti. Geleneksel şirketler de hayatta kalmak için, rekabet güçlerini koruyabilmek için, bu değişime uyum sağlamaya çalışıyorlar. Uyum sürecinde de birçok büyük şirketin yaptığı gibi, inovasyona, yeni teknolojilere, start-uplar aracılığıyla erişme çabasındalar. Bu aynı zamanda, şirket içinde Ar-Ge, inovasyon, proje birimlerini büyütmek yerine çok daha maliyet etkin ve verimli bir yol.
Türkiye’ye gelince, geçenlerde Abdi İbrahim’in Amerikalı bir biyoteknoloji start-upına yaptığı yatırımı büyük bir sevinçle yazmıştım. [2]
Bunun yanı sıra, son günlerde Türkiye’deki bankaların blockchain teknolojilerine artan ilgisi de umut verici. Bunlar dışında da birkaç örnek daha saymak tabii ki mümkün. Türkiye ekosisteminde start-uplar tarafına bakınca ise, finansal teknolojiler, yapay zeka, biyoteknoloji gibi birçok farklı alanda çok güzel gelişmeler var. Bu güzel gelişmeleri değerlendirebilmek için ise, Türkiye’deki büyük şirketlerin ilgisine, bu teknolojilere talebine ihtiyaç var. Türkiye’deki geleneksel şirketler için de geçerli Amerika’da söylenen: kendi kendine yapamıyorsan, yapabilen bir start-up satın al ya da start-uplarla işbirliği yap. Buradaki “yapamamak” da her zaman yetersizlik ile ilgili de değil, daha akıllıca, daha maliyet etkin, daha verimli, daha hızlı ve kolay bir yol seçmek aslında.
Daha önce de bahsettiğim gibi, aslında Türkiye’de start-up kurmak ile ilgili büyük bir problemimiz yok, problem onları yaşatabilmek ve büyütebilmekte. [3]
Bizim sorunumuz, teknoloji start-uplarının taşıdığı potansiyelin farkında olup onları ekonomik değere dönüştürebilmek, değerlerini büyütebilmek, exit sayılarını artırabilmek, onları dünyaya açabilmek ile ilgili. Bunların çözümünde de, dünya örneklerinden de gördüğümüz gibi, büyük şirketlerin çok önemli bir yeri var, hem yerli hem de yabancı şirketlerin. Yerli büyük şirketlerin ilgisini çekebilmek, dönüşüm için start-upları fırsat aracı olarak görmelerini sağlamak ve talep yaratmak son derece kritik. Yabancı şirketler söz konusu olduğunda ise, Türkiye’deki start-upların farkında olmalarını sağlamak ve start-uplar üzerinden Türkiye’de değer yaratmaya teşvik etmek büyük önem taşıyor.
Her ikisi için de öncelikle Türkiye’de artık 21. yüzyılda yaşadığımızın farkına varmamız gerekiyor.
Değişen dünyanın, değişen iş modellerinin ve teknoloji start-uplarının sunduğunu ekonomik değerin farkında olan bir avuç insanın sayısının hızla artması gerekiyor. Bunun ayrıca, Ankara’ya da erişebilmesi, karar alıcılar, politika yapıcılar arasında da yayılabilmesi ve artık 20.yüzyıl tartışmalarının bitmesi en önemli ihtiyaçlardan birisi. Önümüzde çok büyük bir fırsat duruyor. Bunu kullanabilmek için önce farkına varmak, yerelleşmeyi ve yerel değeri 21.yüzyılın ekosisteminde yeniden tanımlamak gerekiyor. Teknoloji start-upları, Türkiye ekonomisinin dönüşebilmesi için yegane fırsat. Girişimcilik ekosistemindeki mevcut sorunları çözmek ve start-upları ekonomik değere dönüştürmek için yerli-yabancı şirketleri kullanacak ortamı yaratmak, teşvik araçlarını ve arayüzleri tasarlamak bugünün en önemli işlerinden. Nasıl geleneksel şirketlerin hayatta kalabilmesi, rekabet gücünü koruyabilmesi için teknolojik dönüşüm fırsatlarını kullanabilmeleri önemli bir ihtiyaçsa, ülkeler için de aynı şey söz konusu: Kendin yapamıyorsan, bir start-up satın al.