Kurulduğu günden bugüne geleneksel pazarlama anlayışını dijital mecralara entegre eden ve sosyal medya iletişimi konusunda uzmanlaşan Hakan Baş’ın da kurucu ortağı olduğu Krombera, halihazırda Espor özelinde markalara sunduğu hizmetleri yeni departmanı “Krombera Gaming” çatısı altında topladı.
Türkiye’den ve dünyadan her biri alanında lider birçok marka için mecra bağımsız yaratıcı içerik ve deneyim üreten Krombera, “Gaming” departmanı ile Espor dünyasında konumlanmak isteyen markalara verdiği proje, kreatif ve stratejik planlama danışmanlığını üst seviyelere taşımayı hedefliyor.
Faaliyetlerine 2013 yılında başlayan Revo Capital bugüne kadar 2 binden fazla girişimi inceleyerek, toplamda 18‘ine yatırım yaptı. 66 milyon dolar büyüklüğünde bir fon yöneten Revo Capital’in öncelikli yatırım alanlarını SaaS çözümleri, nesnelerin interneti, kurumsal bulut, yapay zekâ, büyük veri, finansal ve pazarlama teknolojileri oluşturuyor.
Portföyünde Onedio, Sinemia, Endeksa, Paraşüt, Foriba, Cosa, Cardtek (PayCore), V-Count, Logiwa, TransferGo ve Zizoo gibi başarılı şirketler bulunan Revo Capital’in toplamda sahip olduğu 28 yatırımcısı arasında International Finance Corporation ve European Bank of Reconstruction and Development gibi önemli uluslararası kurumlar yer alıyor.
Önümüzdeki Mart ayında ilk fonunun yatırım süresi sona erecek olan Revo Capital, bir girişime daha yatırım yaparak bu fonu 19 yatırım ile kapatmayı planlıyor.
Yeni fonda hedef 100 milyon dolar
Şirketlere iş geliştirme, stratejik ve finansal yönetim ve ürün yönetimi gibi alanlarda verdikleri profesyonel desteklerin sektörde kendilerini ayrıştıran özellikler olduğunu vurgulayan Revo Capital Yönetici Direktörü Cenk Bayrakdar, 2018 yılında portföy şirketlerinin gelirlerini yüzde 85 oranında artırdıklarını söyledi.
Bayrakdar, “Mart ayına kadar yapacağımız yatırımla tamamlayacağımız 66 milyon dolarlık ilk fonumuzun ardından 100 milyon dolarlık bir hacim planladığımız ikinci fonumuz için çalışmalara başladık. Bulut çözümler, finansal teknolojiler, retailtech, ve pazar yerleri yanında sağlık teknolojilerini de ele alacağımız bu fon ile yine Türkiye, Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinde girişimlere yatırım yapacağız. Hedefimiz bu şirketlerin öncelikle bölgesel büyümelerine destek olmak, sonrasında global şirketler haline getirmek. Ayrıca bu yıl hedeflerimiz arasında portföyümüzde bulunan en az iki yatırımın da satışı söz konusu. Böylece birinci fonun ilk meyvelerini toplayacağız” ifadelerini kullandı.
“Girişimcinin mevcut pazar dinamiklerini değiştirecek bir iddiası olmalı”
Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri ile Türkiye gibi büyük bir pazar arasında köprü görevi görmenin önemli stratejilerinden olduğunun altını çizen Bayrakdar, “Türk girişimcileri global pazarlara açmak istediğimiz gibi, Doğu Avrupalı girişimcileri de Türkiye pazarıyla tanıştırmak istiyoruz. Bu yıl içinde yaptığımız TransferGo ve Zizoo yatırımları bu stratejimizin bir göstergesi” dedi.
Girişimcilere yönelik tavsiyelerde de bulunan Bayrakdar, “Türkiye’de girişimciliğe giderek artan ilgiye paralel olarak ekosistem de sürekli olarak gelişiyor. Girişimciliğin gelişmesi çok boyutlu bir kültürel dönüşümü gerektiriyor. Bunların başında eğitim sisteminin yenilikçi olmayı özendirmesi geliyor. Bir girişimin başarılı olması için en önemli kriterler arasında yetkin bir ekibi olması, ve kolay kopyalanamayacak bir teknoloji veya bir iş modeline sahip olması bulunuyor. Girişimci aynı zamanda kayda değer büyüklükte pazar oluşturarak mevcut pazarın dinamiklerini değiştirmek gibi bir iddia ile yola çıkmalı” diyerek sözlerini noktaladı.
Türkiye’nin en önemli iş ve ekonomi dünyası buluşmalarından biri olan Uludağ Ekonomi Zirvesi, 22-23 Mart tarihlerinde gerçekleşecek. İki gün boyunca Türkiye’den ve dünyadan 100’ün üzerinde konuşmacı, 1500’ün üzerinde iş insanını ağırlayacak Zirve, aynı zamanda bölgenin en önemli start up yarışmalarından biri olan Stars Of Region’a 2. kez ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Galata Business Angels ve Endeavor Türkiye işbirliğiyle gerçekleştirilen yarışmada katılımcılar, girişimlerini Türkiye’nin en büyük melek yatırımcıları ve startup dostu liderlerinin karşısında anlatarak, yatırım çekmeyi ve büyük ödülü kazanmayı hedefliyorlar. Stars Of Region’a 2018 yılında Türkiye’nin yanı sıra Avrupa, ABD, Afrika, Ortadoğu ve bölgeden 500’e yakın girişimci başvurdu. Bu yıl sayının daha fazla olması bekleniyor.
Başvurular bir ön elemeye tabi tutulacak, yarı finale kalan adaylarla yapılan görüşmeler sonrasında toplam 10 finalist belirlenecek. Finale kalan 10 girişimci sunumlarını Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde yapacak.
GBA yatırımcıları, Endeavor üyeleri ve Zirve’nin konuşmacılarından oluşacak liderler karşısında gerçekleşecek canlı sunumda ilk 3 belirlenecek. Jüri, girişimcilerin sunumlarını fikrin özgünlüğü, ölçeklenebilirliği, pazarın büyüklüğü, girişimin yarattığı giriş bariyeri, girişimcinin ve ekibinin geçmiş deneyimlerine dayanarak değerlendirecek.
Jüri karşısında gerçekleştirecekleri canlı sunumların sonucunda ilk 3’e kalmayı başaran startup’lar, Zirve programı içinde gerçekleştirilecek ödül töreninde ödüllerini alacak.
Your Porter App, Airbnb üzerinden profesyonel olarak birden fazla ev kiralayan ev sahiplerine yönelik mobil öncelikli otomasyon ve yönetim araçları sunan bir uygulamadır. Geçtiğimiz yılın Temmuz ayında da Fırat İşbecer’den aldığı yatırımı paylaşmıştık.
Kullanıcılar Your Porter App‘i kullanarak, otomatik mesajlar gönderebilir, takvimlerini farklı platformlarda senkronize edebilir, temizlik ve karşılama ekiplerini yönetebilir ve hatta tek tıkla kendi web sitelerini oluşturup oradan rezervasyon almaya başlayabilirler.
Bu girişim, İstanbul Erkek Lisesi’nden iki arkadaş Erinç Arık ve İsmail Can Lermi tarafından 2015 yılında kuruldu. İsmail Can, daha öncesinde 6 yıl boyunca Fatih İşbecer ve Fırat İşbecer’in şirketi Commencis’te çalıştı. Erinç ise Airbnb işletmeciliği yaptı ve Türkiye’ye gelen turistlere WiFi hizmeti veren Alldaywifi.com’un da kurucularından biri. Bu yüzden iki kurucunun sektör ve yazılım deneyiminin birleşmesi, girişimin büyümesinde önemli katkı sağladı.
Fikir nereden ortaya çıktı?
Kuruculardan Erinç, Your Porter App’e başlamadan önce İstanbul Erkek Lisesi’nden başka bir arkadaşıyla Beyoğlu’nda 11 adet Airbnb dairesi işletiyordu. Günlük operasyonda ve yönetimde karşılaştıkları sorunları çözmek için bir yazılım yapabileceklerini düşündüler. Sonrasında dünyanın her yerinde benzer şekilde profesyonel olarak 10,20,100 Airbnb dairesi yöneten girişimcilerin ve şirketlerin olduğunu fark ederek yazılım geliştirmesine hız verdiler.
Your Porter App kurulduğu günden bu yana global piyasayı hedefleyerek yola çıktı. Özellikle ilk olarak Airbnb pazarının en büyük olduğu Amerika, Avustralya, İngiltere ve Uzakdoğu gibi ülkeleri hedefliyor.
Pazarın büyüklüğü
2018 yılında profesyonel Airbnb yönetim yazılım pazarının 15 milyar dolarlık bir büyüklüğün üzerinde olduğu söyleniyor. Yine 2018 içerisinde 115 binden fazla şirket de bu piyasada aktif olarak faaliyet sergiliyor. İnsanların Airbnb modeline ilgi göstermesi önümüzdeki yıllarda bu pazarın hızla büyüyeceğini gösteriyor.
Your Porter’ın çekirdek ekibi Türkiye’de çalışmalarını sürdürüyor. Kurulduğu günden global odaklı olması ve müşterilerinin tamamının yurt dışından gelmesi, ülkeye de bir döviz girişi sağlıyor. Yüksek nitelikli personel istihdam ediyor. Global düşünen girişimler için yol gösterici bir girişim olduğunu da söyleyebiliriz.
Boğaziçi Üniversitesi ve MIT, iki kurumun araştırmacıları arasında iş birliği kurulmasını ve her yıl en az üç projenin finanse edilmesini öngören MISTI (Science and Technology Initatives) programı kapsamında 2018-2019 döneminde desteklenecek yeni projeler arasına, Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi olarak görev yapan Dr. Gülin Vardar’ın ‘’Cold Sintering: a Novel Solidification Technique for Solid-State Batteries’’ başlıklı araştırmasını ekledi.
Bu araştırma, elektrikli araçlarda kullanılan pillerin depoladığı enerji miktarını artırmayı ve pillerin performansını güçlendirecek yeni yöntemler geliştirmeyi hedefliyor.
Dr. Gülin Vardar, Boğaziçi Üniversitesi’nden Makine Mühendisliği ve Fizik Bölümü’nden çift Anadal derecesiyle 2010 yılında mezun oldu. Amerika’da Michigan Üniversitesi’nde doktora çalışmalarına başladı, ayrıca bir süre doktora çalışmaları için Japonya’da bulundu. Vardar, daha sonra Amerika’ya giderek MIT’de iki yıl süreyle doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. 2018 yılı Şubat ayından bu yana ise Boğaziçi Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği Bölümü’nde Dr. öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Sıvı elektrolitli pillerde yanma, patlama gibi risklerin olduğunu belirten Vardar, elektrikli araçlarda sıvı yerine daha güvenli olan katı elektrolitli piller kullanılması ve katı pillerin batarya ömrünün uzatılması yönünde çalışmalar yürütüyor.
Pillerin şu anda dünyada çok ilgi çeken araştırma alanlarından biri olduğunu belirten Gülin Vardar, MISTI projesi kapsamında desteklenecek projesinde MIT’den Bilge Yıldız ile ortak bir araştırma yürütüyor.
Dr. Gülin Vardar
Cep telefonundan arabalara, sağlık alanından elektrikli ev araçlarına geniş bir alanda kullandığımız pillerin yüksek miktarda enerji depolayabilmeleri ve güvenli olmaları yönünde çalışan Vardar çalışmasını, ‘’Katı pillerin enerji depolama hacmi sıvı elektrolitli Li-iyon pillerin iki katı ama şarj olma hızı Li-iyon pillerin yüzde biri. Bir başka deyişle çok yavaş şarj oluyorlar. Benim çalışmalarım katı pillerin şarj olma hızını en az sıvı elektrolitli piller kadar yapabilmek üzerine’’ ifadesiyle özetliyor.
Gülin Vardar araştırmasıyla ilgili olarak, “Pilin içinde katmanlar ve katmanlar arasında da arayüzler var. Eğer lityum iyonları bu arayüzlerden çabuk geçebiliyorsa pil çabuk şarj olabiliyor demektir. MIT ile yaptığım araştırmalarda gördüm ki katı arayüzlerinde büyük rezistanslar oluyor ve pil çabuk şarj olmuyor. Benim amacım yeni teknikler kullanarak arayüzlerdeki lityum geçişlerini hızlandırmak. Arayüzlerin rezistanslarının yüksek olmasının nedeni katı pillerin yüksek sıcaklıklarda işlem görmesi. İşlem sıcaklığını 300 dereceye çıkardığınızda pilin şarj olma hızı sekizde birine düşüyor. Projemde sıcaklıkları 100 derecenin altına çekecek başka bir işlem geliştirmeyi planlıyorum. Böylece pilin şarj olma hızının düşüşünün daha az olmasını hedefliyorum. Bu, “Cold Sintering” adı verilen, aslen Penn State Üniversitesi’nde oldukça yakın tarihte bulunmuş, yeni bir teknik. Şimdi de MIT’de daha önce birlikte çalıştığım Bilge Yıldız hocayla bu tekniği kullanarak projeyi devam ettirmeyi planlıyorum’” bilgisini veriyor.
Hali hazırda kullanılan pillerde sıvı elektrolit bulunduğunu belirten Vardar, ‘’Pillerde sıvı kullanılması aynı zamanda riskler barındırıyor. Örneğin sıvı, ısınan bir ortamda çok çabuk alev alıp yanabiliyor. Biz sıvı elektrolitler yerine katı elektrolitler koymaya çalışıyoruz. Katı elektrolit sıvı elektrolit gibi yanmıyor, katı halini muhafaza edebiliyor’’ diyor.
Elektrikli arabalarda kullanılan pillerin özellikle yaz mevsiminde aşırı ısınmadan etkilenebildiğini veya herhangi bir çarpışma anında yangın riski barındırdığını belirten Vardar, bu riskleri minimize etmek üzere pillerde katı elektrolit kullanımı üzerine çalıştıklarını aktarıyor.
Gülin Vardar, pil teknolojisinde tüketicinin temel beklentisinin pilin çok enerji depolaması ve bu enerjinin hemen tükenmemesi olduğunu; ayrıca pilin çabuk şarj olması ve pilin güvenli olmasının da önemli olduğunu belirtiyor.
Bu gereklilikleri sağlayabilen pillerin katı elektrolit piller olduğunu ifade eden Vardar, ‘’Ancak katı pillerdeki mevcut soruların başında çabuk şarj olmama sorunu geliyor. Örnek vermek gerekirse; sıvı elektrolit kullanan bir pil 1 saatte şarj olurken katı elektrolit kullanılan pil 10 saati bulabiliyor. Özellikle elektrikli arabalarda tüketiciler bu kadar uzun şarj süresini tercih etmiyor. Zira pil, elektrikli araç için maliyetin en büyük kısmı. Araba üreticileri bu nedenle kendi pillerini kendileri üretmek istiyorlar. Dünyada bugün en büyük pil üreticileri Japonya ve Çin. Örneğin, Çin 2020’de elektrikli araba satışlarının toplam araba satışlarının minimum %12 olmasını şart koştu. Pil üreticisi olmayan ülkelerin büyük kısmı ise elektrikli araçlara geçiş sürecini hibrid araçlarla (hem elektrikli hem de benzinli çalışan araçlarla) gündemlerine alıyor’’ diyerek sözlerini tamamlıyor.
2009 yılında kurulan Polonya merkezli sesli kitap platformu girişimi Audioteka, Türkiye pazarına giriş yaptı. Türkiye’de şu ana kadar 20’yi aşkın yayıneviyle işbirliği yapan platform, bunun yanı sıra 1800 civarında İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça sesli kitabı kullanıcıların beğenisine sundu. Audioteka, toplu taşımada geçen zamanı binlerce sesli kitapla doldurmayı hedefliyor.
“Kitap okumak istiyorum ama zamanım yok” cümlesini rafa kaldıracak bir atılım yaparak dünyada hızla yayılan Polonyalı sesli kitap platformu Audioteka, Türkiye pazarına iddialı bir giriş yaptı.
Türkiye’nin okuma alışkanlığı bakımından bir “cennet” olmasa da yeni teknolojilere çok hızlı adaptasyon sağlayan bir pazar olduğuna vurgu yapan Audioteka Kurucusu ve CEO’su Marcin Beme, “Ankara, İzmir ve İstanbul gibi kalabalık şehirlerde insanlar yolda, toplu taşımada kaybettikleri zaman sebebiyle kitap okumaya yeterince vakit ayıramıyor. Bu boşluk sesli kitaplar tarafından doldurulabilir. Yolda geçen zamanın sesli kitaplar için büyük bir potansiyel barındırdığını düşünüyoruz. Audioteka üzerinden sesli kitap dinleyeceklerin tek ihtiyacı bir cep telefonu ve kulaklık; ki bu da zamanımızda herkeste var” dedi.
Marcin Beme – CEO, Audioteka
Yeni işbirlikleri yolda
Son bir yıldır Türk kullanıcılara en iyi ve kaliteli hizmeti verebilmek amacıyla yoğun bir çalışma yürüttüklerine dikkat çeken Audioteka Türkiye Genel Müdürü Göktuğ Oğuz ise bu süreçte Türkiye pazarına yönelik güçlü bir altyapı kurduklarını ve şu ana kadar 20’yi aşkın yayıneviyle anlaşma imzaladıklarını söyledi. Pazardaki en iyi kitapları seçerek en kaliteli şekilde seslendirdiklerini vurgulayan Oğuz, anlaşma yaptıkları yayınevi sayısının önümüzdeki aylarda giderek artacağını belirtti.
“Görme engelliler için özel çalışmalar yürüteceğiz”
Oğuz, sesli kitapların özellikle görme engelli bireylere yeni dünyaların kapılarını açtığını vurgulayarak, “Gerek Türkiye gerekse faaliyet gösterdiğimiz diğer pazarlarda görme engelli bireylerin kitaplara ilgisinin ortalamanın çok üzerinde olduğunu gözlemliyoruz. Önümüzdeki dönemde faydalı projelerle daha fazla görme engelli bireye ulaşabilmek için özel çalışmalar yürüteceğiz” açıklamasında bulundu.
Kitap dışında farklı yayınlar da seslendirilecek
Sesli kitapları üretip dağıtmanın maliyetinin fiziksel kitaplara göre daha düşük olduğuna vurgu yapan Oğuz, “Bu nedenle, Audioteka’nın faaliyette olduğu diğer pazarlarda gözlemlediğimiz gibi, giderek daha fazla yayınevinin sesli kitabın yarattığı katma değerin farkına varacağını düşünüyoruz. Türk kullanıcılar İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça dillerinde 1800 civarında sesli kitaba Audioteka aracılığıyla ulaşabiliyor ve bu sayı sürekli artıyor. Gelecekte kitap dışında farklı yayınları da farklı iş modelleriyle uygulamamıza eklemeyi planlıyoruz” diye konuştu.
2013 yılından beri; 2500 çeşit ürünü ve 200 adedi taze olmak üzere 6 yıldır müşterilerine taze meyve, sebze ve birçok farklı kategoride hizmet veren tazemasa‘da hızlı teslimat dönemi başladı.
Bu yıllar içerisinde her geçen gün hizmetlerine bir yenisini ekleyen tazemasa, 2016 yılında tüm Türkiye’ye kargo ile hizmet vermeye başlamıştı. İstanbul’da faaliyet gösteren ve +4 derecede soğuk servis hizmeti veren girişim, hızlı teslimat ile hizmetlerine bir yenilik daha ekledi.
Her sipariş sonrasında müşterilerinden aldığı geri bildirim doğrultusunda ortaya çıkan bu hizmet için, tazemasa CEO’su Fahir Özcan şunları söyledi “Müşterilerimize her sipariş sonrasında gönderdiğimiz bir anketimiz vardı. Özellikle son zamanlarda “aynı gün teslimat istiyorum” seçeneğinin daha fazla rağbet gördüğünü tespit ettik. Bunun üzerine müşterilerimizle telefon görüşmeleri yaparak kendilerinin görüşlerini başvurduk ve 2019 yılı itibariyle bu servisi uygulamaya koyduk.”
Geleneksel teslimatın dışına çıkarak, İstanbul sınırları içerisinde 2 saate kadar hızlı teslimatı gerçekleştirmeye başladı. Bir süreliğine 150 TL ve üzeri siparişlere ücretsiz bir şekilde bu hizmeti sunan tazemasa, saat 16:00’a kadar verilen tüm siparişleri aynı gün içerisinde, 2 saatte teslim ediyor.
80’den fazla ülkeden 600’den fazla sosyal girişimcinin yer aldığı, Ashoka ve Robert Bosch Vakfı desteğiyle gerçekleşen ChangemakerXchange Programı, sosyal girişimciler için global başvuru programlarını açtı.
Son Başvuru: 18 Şubat 2019
Yenilikçi genç sosyal girişimciler için uluslararası sosyal girişimcilik ağına katılım ve daha pek çok imkân sunan ChangemakerXchange, 5 günlük özel programı için başvuruları kabul ediyor. Çeşitli ülkelerde doğayla iç içe, özel mekanlarda oldukça farklı bir deneyim sunacak olan programda; 600’den fazla sosyal girişimciyle birlikte bağlantı kurma ve iş birliği yapma şansının yanında sistem değişikliği, kişisel gelişim ve sosyal fayda artırma konularında oturumlar gerçekleşiyor.
Şu anda Etiyopya, Nijerya, Berlin, Köln, Hangzhou ve Barselona olmak üzere 6 farklı bölgede global başvurular açık. Türkiye’den Yuvarla (Emre Danacı), ImpactHubİstanbul (Semih Boyacı), Biryudumkitap (Alparslan Demir), KODA (Mine Ekinci) gibi sosyal girişimler daha önce bu programda yer aldı.
Etiyopya’da (20 – 24 Mayıs), Berlin’de (9 – 13 Mayıs 2019) ve Barselona’da (29 Mayıs – 2 Haziran 2019) gerçekleşecek programlara 18 – 30 yaş arasında kurucusu ya da kurucu ortağı, yöneticisi ya da eş yöneticisi olduğu sosyal girişimlerle Türkiye’deki genç girişimciler başvurabilir. Başvuru sahibinin iyi derecede İngilizce konuşabilmesi gerekiyor. Diğer bütün detaylar, program temaları ve başvuru şartları başvuru formunda yer alıyor. Başvurular, 18 Şubat 2019 01.00’da son bulacak.
Arge faaliyetleri neticesinde geliştirdikleri “mutlu haber süzgeci” ile okuyucularına sadece iyi gelişmeleri sunan Pozy.org, 2018 yılında yayın hayatına başlamıştı.
Bireysel ya da sınırlı sayıda kişiyle yapılan ve kitlelere ulaşamayan bir çok güzel çalışmanın, hareketin ya da sosyal girişimin gerekli maddi/manevi desteği bulmakta zorlanması ve insanların olumsuz haberlere maruz kalmamak için haber takip etmekten kaçınması Pozy’nin doğmasını sağlayan sebeplerin en başında geliyor.
“Reuters Digital News Report 2017” adlı raporda da geçtiği üzere, Türkiye %57’lik bir oran ile haber takibinden kaçınmada ilk sırada yer alıyor. Nedeni sorulduğunda ise %48 oranla haberlerin kötü hissettirmesi ilk sırada yer alıyor.
Turgay Öztürk, Hakan Çelik ve Ömer Faruk Çelebi tarafından bu sorunları çözme hedefiyle yola çıkan Pozy.org, entegre olduğu haber kaynaklarından çektiği içerikleri, geliştirdiği duygu analizi motorundan geçirip her bir içeriği puanlayarak önceden belirlenen eşik değerinin üstündeki haberleri okuyucuyla buluşturuyor. İçerikler, doğal dil işleme tabanlı duygu analizi motorunun Türkçeye uyarlanmış bir takım özel filtrelerinden geçirilerek derecelendiriyor. Eşik değerini aşan haberler Pozy elçileri tarafından titizlikle incelenerek yayına alınıyor. 2018 istatistiklerine bakıldığında 180.000 haber arasından sadece 2.000 haber mutlu haber süzgecinden geçebilmiş.
Kendisini sosyal girişim olarak konumlandıran Pozy, 2019 yol haritasında birçok önemli özelliğini yayına alacağını belirterek, Pozy elçilerini kendileri ile bu yolda yürümeye davet ediyor. Ayrıca hazırladıkları infografik ile şu anki yolculuklarını şöyle özetliyorlar:
İTÜ ARI Teknokent liderliğinde, İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) desteğiyle, Türkiye’nin fikirden ürüne dijital süreçlerle yürütülen en kapsamlı dijital üretim merkezi İTÜ Magnet Fab | Tridi, kapılarını bugün bizim de katıldığımız lansmanda açtı. Uzun zamandır ne zaman açılacak diye takip ediyorduk ve bugün girişim ekosistemi ile buluştu.
Üniversite – sanayi iş birliğinin en başarılı örneklerinden biri olacak olan İTÜ Magnet Fab | Tridi’de bir yıl sonunda 1000’den fazla prototipin çıkması, 50’den fazla endüstriyel tasarım projesinin gerçekleştirilmesi planlanıyor. Merkezde 19 adet üç boyutlu yazıcı, 2 adet lazer kesim makinesi ve 4 adet CNC makinesi yer alıyor.
Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır: “Bütün gayretimizi bu ekosistemi güçlendirme yönünde sürdürüyoruz” dedi.
İTÜ Rektörü ve İTÜ ARI Teknokent YK Başkanı Prof. Dr. Mehmet Karaca: “İTÜ MAGNET FAB | TRİDİ üretim merkeziyle yeni bir dönemin kapılarını açıyoruz” dedi.
Alanında uzman bir start-up olan Tridi ile iş birliği halinde inovasyon ve sürdürülebilirlik odaklı bir sistem kurgulayan İTÜ ARI Teknokent, bu merkez ile büyük, orta ve küçük ölçekli sanayiden endüstriye, öğrencilerden bireysel kullanıcılara kadar geniş bir kitleye prototipleme ve ön seri üretim süreçlerinde değer yaratmayı hedefliyor.
İTÜ Magnet Fab | Tridi; endüstriyel 3D baskı, silikon kalıplama, lazer kesim, yüzey işlemleri ve tasarım hizmetlerinin yanı sıra üretimin içinde bulunmak isteyenlere kendi kullanabilecekleri bir ortak üretim ve çalışma alanı da sunuyor.