Ana Sayfa Blog Sayfa 7

Fransa merkezli girişim EverDye, 212 NexT’in katıldığı turda 15 milyon euro yatırım aldı

Dikey odaklı derin teknoloji fonu 212 NexT, son yatırımını biyobazlı pigmentler ve oda sıcaklığında boyama teknolojileri geliştiren Fransa merkezli girişim EverDye’a yaptı.

Girişimin 15 milyon euro yatırım aldığı Seri A yatırım turuna 212 NexT’in yanı sıra Fransa’nın önde gelen girişim sermayesi fonlarından Daphni ve Crédit Mutuel Grubu‘nun sermaye kolu olan Crédit Mutuel Innovation liderlik etti.

Yatırım turunda ayrıca European Innovation Council (EIC), Ring Capital ve mevcut yatırımcılar Asterion Ventures, Maki.vc da yer aldı. EverDye, bu yatırımla pilot ölçekte kanıtladığı teknolojisini endüstriyel seviyeye taşımayı, üretim kapasitesini artırmayı ve ön anlaşmalar yaptığı global tekstil markalarıyla daha geniş çaplı iş birliklerine imza atmayı hedefliyor. Girişim ayrıca, önümüzdeki üç yıl içinde ekibini önemli ölçüde büyüterek Avrupa’nın en yenilikçi sürdürülebilir tekstil çözümleri sağlayıcılarından biri olmayı amaçlıyor.

Fransa merkezi EverDye, tekstil sektöründe kimyasal ve enerji tüketimini görünür biçimde azaltarak, mevcut endüstriyel altyapılarla uyumlu çözümler geliştiriyor. EverDye, çevre dostu kimyasal çözümlerle geliştirilmiş yenilikçi malzeme teknolojileri üretiyor ve bu iki alanın buluştuğu noktada faaliyet gösteriyor.

212 NexT’ten yeşil teknolojiye destek

Avrupa Yeşil Mutabakatı ve yaklaşan regülasyonlarla birlikte, tekstil ve kozmetik sektörlerinde, düşük karbon ayak izine sahip üretim yöntemlerine geçişin hızlanmasının beklendiğini belirten 212 NexT Yönetici Ortağı Gizem Yağız, EverDye’a yaptıkları yatırımla ilgili verdiği demeçte;

“EverDye tam da bu dönüşümün merkezinde konumlanıyor. EverDye, tekstil sektörünün çözülmeyi bekleyen en köklü çevresel sorunlarına yüksek teknolojiyle yaklaşan, ölçeklenebilir ve endüstriye entegre edilebilir bir çözüm sunuyor. Enerji ve su kullanımını anlamlı biçimde azaltırken üreticilere maliyet avantajı sağlaması, teknolojinin yalnızca sürdürülebilir değil aynı zamanda ekonomik olarak da cazip olduğunu gösteren bir girişim. Bu noktada girişimin ABD’nin önde gelen giyim markalarından Victoria’s Secret ile yaptığı başarılı kapsül koleksiyonu buna önemli bir örnek. Biz de 212 NexT olarak, iklim pozitif etki yaratan malzeme ve süreç teknolojilerine odaklanıyoruz. Üçüncü yatırımımız olan EverDye, iş modeli ve hedefleriyle bu stratejik yaklaşımımızla uyumlu ve teknik derinliği yüksek, vizyoner bir ekip tarafından yönetilen bir girişim. Sanayinin ihtiyacı olan çözümlere odaklı, fark yaratacak fikirleri ve sektörleri dönüştürecek girişimleri desteklemeye devam edeceğiz.”

Sektör standartlarını değiştirecek girişim EverDye

2021 yılında faaliyete geçtiklerini ve 2024’ten bu yana üstlendikleri yenilikçi teknolojiyle tekstil endüstrisinin çevresel etkisini radikal biçimde azaltmayı hedeflediklerini belirten EverDye CEO’su Philippe Berlan ise konuya ilişkin şunları söyledi: “Boyama süreçleri, tekstil sektörünün sera gazı emisyonlarının neredeyse yarısını oluşturuyor. EverDye olarak bu etkiyi üçte bir sürede, çok daha düşük enerjiyle ve çevre dostu içeriklerle azaltabilecek bir çözüm geliştirdik. Kimya endüstrisindeki kilit oyuncularla stratejik iş birlikleri kurarak pazara giriş sürecimizi hızlandırıyoruz. Şu anda birçok tekstil markasıyla aktif görüşmeler yürütüyoruz. Çözümümüz sadece çevre dostu değil; aynı zamanda üreticiler için operasyonel maliyetleri de ciddi ölçüde azaltıyor. Enerji maliyetlerinin hayati önem taşıdığı bir dönemde EverDye, gerçek anlamda oyunun kurallarını değiştirecek.”

ÜNLÜ & Co’nun fintech girişimi Piapiri, spin-off oldu

2022 yılında finansal piyasaları herkes için erişebilir kılma ve bireysel yatırımcıların karar alma süreçlerini desteklemek amacıyla hayata geçen Piapiri, iki yıl gibi kısa bir süre içinde önemli büyüme göstererek bir finansal teknoloji şirketi (Piapiri Teknoloji A.Ş.) haline geldi. Artık ÜNLÜ & Co‘dan ayrılarak spin-off oldu.

Gelişmiş analiz, öneri ve hazır model portföyleri sayesinde bireysel yatırımcıların öncelikli tercihi haline gelen platformlardan biri olan Piapiri büyümesini de sürdürüyor. Bugün 40’tan fazla çalışanı ile faaliyet gösteren Piapiri’nin yönetim ekibinde ve danışma kurulunda finans ve teknoloji dünyasından güçlü isimler bulunuyor. Piapiri’nin kuruluşundan bu yana büyümesinde önemli rol alan İlker Özten, teknolojiden sorumlu Erdem Cihan Çalışgan ve finanstan sorumlu Emre Dilber yönetim ekibini oluştururken, şirketin danışma kurulunda ise Uber Türkiye Eski Genel Müdürü Neyran Bahadırlı ve ÜNLÜ & Co Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Mahmut L. Ünlü gibi tecrübeli isimler yer alıyor.

Finansal teknoloji ekosistemine güçlü bir giriş

Yatırım ürünlerinin yanı sıra, geniş bir yelpazede finansal çözüm ve ürünleri de barındıracak kapsamlı bir finansal superapp olmayı hedeflediklerini belirten Piapiri Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi İlker Özten demecinde;

“Piapiri, finansal teknolojilerdeki dönüşümün yön veren aktörlerinden biri haline geldi. İki yılda güçlü bir dönüşüm hikayesi yazdık. Geçtiğimiz yıl ise yatırım dünyasına erişimi kolaylaştırdığımız ve bu sayede hızlı şekilde büyüdüğümüz bir yıl oldu. Geçirdiğimiz bu güçlü dönüşümün rüzgarını arkamıza aldık ve 2024 yılı itibarıyla ciromuzu dört kat arttırarak fintek ekosistemindeki önemli oyuncular arasında kendimize sağlam bir yer edindik. Kullanıcılarımıza sunduğumuz derin analize ve bilgiye dayanan nitelikli yatırım önerilerinin bunda önemli bir rolü var. Araştırma ekibimizin oluşturduğu yatırım önerileriyle 2024’te yüzde 124’e varan kümülatif getiri potansiyeli sağladık. 2025 yıl başından bu yana BIST-100 endeksinin getirisi -%8,2 olarak gerçekleşirken aynı dönemde Piapiri’deki hisse al/sat önerilerinin kümülatif getirisi %41,5’e ulaştı. Böylece BIST’in negatif seyrettiği süreçte kullanıcılarımıza yüzde 40’ın üzerinde pozitif getiri potansiyeli sunduk. ÜNLÜ & Co’nun uzmanlığından doğan yenilikçi girişimimiz, kullanıcıların her an yanında olmayı sürdürüyor. Gelecekte de teknoloji yatırımlarımızı artırarak finansal piyasalara erişimi daha da kolaylaştırmaya, kullanıcılarımız için yenilikçi ve akıllı yatırım çözümleri geliştirmeye devam edeceğiz.”

Herkesin erişebileceği, etkili yatırım hizmeti

Kullanıcı tabanını hızla genişleten Piapiri, bireysel yatırımcılara halka arzlara kolay katılım, hisse senetleri, TEFAS fonları, VİOP, varantlar ve Eurobond yatırımlarını tek bir platform üzerinden sunuyor. Finansal hizmetlerde şeffaf, kolay ve üst düzey bir deneyim sağlamayı amaçlayan platform, eklenen yeni özelliklerle yatırım süreçlerini daha pratik ve erişilebilir hale getiriyor. Finansal okuryazarlığı artırmayı hedefleyen Piapiri, yatırımcıların bilinçli kararlar almasına destek olmak için ücretsiz teknik analiz eğitimleri, kapsamlı raporlar ve zengin içerikler sunuyor. Özellikle “Piapiri ile İçeriden Bakış” YouTube serisi, halka açık şirketlerin üst düzey yöneticileriyle yapılan söyleşilerle bireysel yatırımcılara şirketlerin stratejilerini ve gelecek planlarını doğrudan öğrenme fırsatı sağlıyor.

Halka arzlara katılımı daha da kolaylaştıran yeni arayüz ve hesap açma sürecini iki dakikaya indiren görüntülü görüşme altyapısı, kullanıcı deneyimini iyileştiren önemli yenilikler arasında öne çıkıyor. Şirketin hedefleri arasında yapay zekâ destekli varlık yönetimi hizmetleri ve kullanıcıların yatırım tercihleri ve risk profillerine uygun finansal çözümler gibi yeni özelliklerle platformun kapsamını genişletmek yer alıyor. Kişiselleştirilmiş yatırım seçenekleri sunarak fon ve hisse senedi alım-satımını daha verimli hale getiren Piapiri, yatırımcı ihtiyaçlarına yanıt veren teknolojik çözümler geliştirmeyi sürdürüyor.

Yüzde 40 kadın ve genç yatırımcıyla “Kapsayıcı Finans”

Finansal okuryazarlığın bireylerin bilinçli yatırım kararları alabilmesi ve uzun vadeli finansal hedeflerine ulaşabilmesi için kritik bir unsur haline geldiğine inanan Piapiri, bu bilinçle hareket ederek finansal okuryazarlığı yaygınlaştırma misyonuyla eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyor. Üniversitelerle yapılan iş birlikleri ve etkinlikler sayesinde 25 binden fazla öğrenciye doğrudan ulaşan platform, finansal erişimi destekleyerek fırsat eşitliğini güçlendiriyor. Kullanıcı tabanının yüzde 40’ını oluşturan kadın ve genç yatırımcılarla kapsayıcı bir ekosistem inşa ediyor.

Müşteri iletişimi ve iç süreçleri yapay zeka ile dönüştüren Orbina AI, ENA Venture Capital’dan yatırım aldı

İşletmelerin müşteri iletişimini ve iç süreçlerini yapay zeka destekli çözümlerle dönüştüren Orbina AI, ENA Venture Capital’den yatırım aldı.

Türkçe tabanlı büyük dil modellerine olan odağı başta olmak üzere sektörlere özel yapay zeka agentlarıyla çalışan Orbina AI, şirketlerin verimliliğini arttırmayı ve müşteri etkileşimlerini daha akıllı hale getirmeyi hedefliyor.

Bugün 15+ kişilik bir ekibe ulaşan Orbina AI geçtiğimiz yıllarda NVIDIA Inception Program, Microsoft Founders Hub ve Yapıkredi FRWRD gibi global ve yerel programlarda başarılı bir şekilde yer almış ve bir çok yapay zeka yarışmasında birincilik elde etmiştir.

Girişimin faaliyet alanı

Orbina AI, bugüne kadar özellikle e-ticaret, sigortacılık ve yeni dönemde üretim alanlarında geliştirdiği çözümlerle öne çıktı. Her sektör için alanında uzman ekip üyeleriyle çalışan girişim, sektöre özgü ihtiyaçları derinlemesine analiz edebiliyor. Bu yaklaşım, yalnızca çözüm geliştirme süreçlerini hızlandırmakla kalmıyor; aynı zamanda iş sonuçlarına doğrudan etki eden yüksek verimlilik artışlarını da mümkün kılıyor.

Bugüne kadar yapılan uygulamalarda, Orbina AI’ın sunduğu yapay zeka çözümleri şirket içi operasyonel verimliliğini %30 oranında artırdı. Müşteri iletişiminde ise girişimin geliştirdiği agentic flow mekanizması, hibrit iletişim yapısı ve no-code panelleri sayesinde %40 iletişim verimliliği artışı ve %10 ek satış potansiyeli elde edildi.

Yeni dönemde Orbina AI, Suudi Arabistan ve Almanya başta olmak üzere yurt dışı açılımını hızlandırmayı hedefliyor. Özellikle bu iki pazarda yapay zeka destekli müşteri iletişimi ve operasyonel verimlilik çözümlerine olan ilginin artması, girişimin bölgesel genişleme stratejisinde öncelikli konumda yer almasını sağladı.

Orbina AI, bölgesel büyümeyle sınırlı kalmayarak teknolojik kapasitesini de derinleştirmeyi planlıyor. Bu kapsamda, kendi geliştirdiği MCP (Multi-Channel Processing) Search Engine Hub altyapısına daha fazla odaklanarak, kurumlara çok kanallı veri analizi ve aksiyon alabilen yapay zeka çözümleri sunmayı amaçlıyor.

ENA VC Yönetici Ortağı Jesus Martin, yatırımla ilgili verdiği demeçte;

“Orbina AI, yapay zekanın işletme süreçlerine entegre edilmesinde sadece bir otomasyon aracı değil, aynı zamanda stratejik bir çözüm ortağı olma yolunda ilerliyor. Sektöre özel agent mimarileri ve Türkçe tabanlı model geliştirme yetkinliği ile fark yaratan bu girişim, kurumların dijital dönüşümünü hızlandırıyor. Kurucu ekibin teknolojik derinliği, sektör odaklı yaklaşımı ve ürün vizyonu yatırım kararımızda belirleyici oldu.”

Orbina AI CEO’su Dilara Kaplan ise demecinde;

“ENA VC’nin bu yatırımı, Orbina AI’ın hem Türkiye’de hem de, globalde de etki yaratacak bir yapay zeka oyuncusu olma yolculuğunu hızlandıracak. Suudi Arabistan ve Almanya pazarlarındaki büyüme hedeflerimize ulaşırken, aynı zamanda MCP Search Engine Hub altyapımıza odaklanarak teknolojik derinliğimizi artıracağız. Bu stratejik iş birliği sayesinde daha fazla markaya ulaşarak, yapay zekayı iş süreçlerinde ölçülebilir faydaya dönüştürmeye devam edeceğiz.”

Turu devam eden Beekod, H2O Investment’tan 2 milyon dolar değerleme üzerinden yatırım aldı

Türkiye’de geliştirilen ve kısa sürede çok kanallı satış yapan işletmelerin tercihi haline gelen yerli girişim Beekod, H2O Investment’tan 2 milyon dolar değerleme üzerinden yatırım aldı. Bu yatırım, Beekod’un vizyonunu büyütmesinde ve küresel ölçekte yaygınlaşmasında önemli bir dönüm noktası oldu.

Beekod, yatırımcı görüşmelerine devam ediyor ve önümüzdeki yakın süreçte, yeni bir yatırım daha alması bekleniyor.

Beekod, B2B, B2C, perakende ve pazaryeri satışlarını tek platformda yöneten, ön muhasebe ve mağaza bazlı fiyatlandırma gibi altyapıları bir araya getiren, entegre pazaryeri bağlantıları ve AI destekli modülleriyle güçlendirilmiş modüler bir e-ticaret süper uygulamasıdır.

Tüm satış ve operasyon süreçlerini merkezi hale getiren Beekod, ölçeklenebilir altyapısıyla işletmelere ciddi zaman ve maliyet avantajı sağlıyor. Girişimin son dönemde geliştirdiği AI destekli sanal e-ticaret asistanı, sadece açıklama ve mesaj yazmakla kalmıyor; stok güncelleme, rakip fiyat analizi, satış tahmini ve fiyat önerisi gibi operasyonel işleri de otomatik olarak üstlenerek kullanıcıların iş yükünü azaltıyor.

Beekod’un Kurucu Ortağı Emre Taçyıldız yatırım sonrası verdiği demeçte;

“Beekod olarak 2024 yılında BTM’ye katıldık ve o günden bu yana değerli desteklerini hep yanımızda hissettik. Özellikle yatırım sürecinde BTM ekibinin rehberliği kritik rol oynadı. H2O Investment’tan aldığımız bu yatırım ise yalnızca finansal bir destek değil; aynı zamanda vizyonumuza olan güvenin önemli bir göstergesi. Bu yatırımla hem ürünümüzü derinleştiriyor hem de yurt dışı pazarlara girişimizi hızlandırıyoruz.”

Enerji odaklı girişimler için 5.25 milyon TL ödüllü hızlandırma programı: Enerjim Sensin

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ve Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) ile İTÜ ARI Teknokent iş birliğiyle yürütülen hızlandırma programı Enerjim Sensin, enerji sektöründe yenilikçi projeler geliştiren girişimcilere kapsamlı destekler sunmaya devam ediyor.

2019 yılından bu yana EPDK ve ELDER tarafından düzenlenen program, dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik odaklı çözümler geliştiren girişimlerin büyümesini ve sektöre entegrasyonunu teşvik ediyor. Enerji alanındaki sorunlara inovatif çözümler sunan, süreçleri iyileştiren ve sektörel gelişmelere hızla adapte olabilen girişimlerin desteklenmesini amaçlayan programa başvurular, 1 Ağustos 2025 tarihine kadar kabul edilecek. Enerjim Sensin Programı, başvuran girişimcilere büyük fırsatlar sunuyor. Programda ödüller, farklı başvuru seçeneklerine göre şekilleniyor:

Enerjim Sensin sahnesine başvuran girişimler 2,25 milyon TL nakit ödül kazanma fırsatının yanı sıra, Elektrik Dağıtım Anonim Şirketleri ile (EDAŞ) birlikte Ar-Ge projeleri yapma imkânına sahip olabilecekler.

  • EPDK ve ELDER’in ana destekçisi olduğu İTÜ Çekirdek enerji dikeyi ve Big Bang enerji sahnesine başvuran girişimler, 3 milyon TL nakit ödül ve 100+ yatırımcı ve kurumsal şirketlerle POC, satış, iş birliği ve yatırım imkânları kazanabilecekler.
  • Her iki sahneye başvuran girişimler, toplamda 5,25 milyon TL’lik nakit ödül kazanma şansına sahip olurken, sunulan tüm imkanlardan yararlanabilecek.
  • Bununla birlikte girişimler, 2,85 milyar TL’lik Big Bang yatırım ve ödül havuzundan pay alabilecek ve enerji sektöründe faaliyet gösteren öncü şirketlerle satış, iş birliği ve stratejik ortaklık fırsatlarına erişebilecek.

Enerji girişimlerine global açılım desteği

EPDK ve ELDER tarafından temelleri 2019 yılında atılan ve 2022’den bu yana ise İTÜ Çekirdek iş birliğiyle sürdürülen “Enerjim Sensin” Hızlandırma Programı, yalnızca finansal destekle sınırlı kalmayarak; mentörlük, endüstriyel tasarım, iş ağı geliştirme ve yurt içi/yurt dışı etkinliklere katılım gibi birçok alanda girişimcilere katkı sunuyor.

Bugüne kadar 450’den fazla başvuru alan program kapsamında 110 girişim desteklendi, 500’ün üzerinde kişiye istihdam sağlandı ve 1.135’in üzerinde mentörlük oturumu gerçekleştirildi. Uluslararası alanda da etkinliğini artıran “Enerjim Sensin” Programı kapsamında desteklenen 15 girişim, CES ve Slush gibi dünyanın önde gelen teknoloji fuarlarında yer aldı. 13 girişim global pazarlara açılırken, 2 girişim ulusal ve uluslararası patent desteği aldı. Mali anlamda güçlü bir tablo ortaya koyan bugüne kadar toplam 135 milyon TL yatırım, 155 milyon TL ciro elde etti ve 2,5 milyar TL toplam değerlemeye ulaştı.

Enerji sektörünün dijitalleşme ve sürdürülebilirlik yolculuğuna katkı sağlamak isteyen tüm girişimciler, Enerjim Sensin Programı’na başvurarak bu yolculukta yer alabilirler.

Tarım teknolojilerine odaklanan yerli girişim Doktar, 7.5 milyon euro yatırım aldı

Doktar, Avrupa’nın önde gelen sürdürülebilirlik yatırımcıları Almanya merkezli European Circular Bioeconomy Fund (ECBF) ve Hollanda merkezli Pymwymic’in liderliğinde 7,5 milyon euroluk bir yatırım turunu tamamladı. Mevcut yatırımcısı Diffusion Capital Partners (DCP) da bu tura katıldı.

Bu yatırım, Doktar’ın ürün portföyünü genişletmesine ve bütünsel hizmet modelini küresel
ölçekte büyütmesine katkı sağlayacak.

Doktar, yapay zeka, bağlantılı cihazlar ve entegre yazılımlarla tarımda dijital dönüşüme öncülük eden bir tarım teknolojileri şirketidir. İklim, Sürdürülebilirlik ve Etki (CSI) platformu, anlık tarımsal analizler ve izlenebilir çevresel sonuçlar sunarak kurumların yenileyici tarım uygulamalarını hassas ve şeffaf bir şekilde yaygınlaştırmalarını mümkün kılıyor. 2017 yılında kurulan Doktar, sürdürülebilir tarımı hem uygulanabilir hem de kârlı kılma misyonuyla küresel ölçekte faaliyet göstermektedir.

Tarımın Geleceği Dijitalleşiyor

2017 yılında kurulan Doktar, tüm tarımsal kararları bilgiye dayalı olarak optimize eden dijital bir tarım platformu geliştirdi. IoT (Nesnelerin İnterneti) cihazları, uydu ve drone görüntüleri, yapay zeka destekli analizler ve akıllı yazılımlarla çalışan sistem, sahadan gelen verileri uygulanabilir tavsiyelere dönüştürerek çiftlik düzeyinde izlenebilirlik ve karar desteği sağlıyor.

Doktar, Türkiye ve Hollanda’daki merkezlerinden yönetilen operasyonlarıyla, iş ortakları
aracılığıyla 10’dan fazla ülkede faaliyet gösteriyor ve 250.000 hektarlık alanda sürdürülebilir
tarım uygulamalarını destekliyor. Bugün, dünyanın en büyük on gıda ve içecek şirketinden altısı, tedarik zinciri hedeflerine ulaşmak için Doktar’ın dijital altyapısını kullanıyor. Bu iş birlikleri sayesinde, kamuya açıkladıkları 2030 hedeflerine yönelik somut adımlar atıyor ve iddialı taahhütlerini ölçülebilir başarılara dönüştürebiliyorlar.

Doktar’ın bütünsel yaklaşımı, kurumların iklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençli hale
gelmelerine yardımcı olurken; tarım işletmelerinin gelirlerini artırmalarına ve gıda üreticilerinin sürdürülebilirlik stratejilerini verimli bir şekilde hayata geçirmelerini sağlıyor.

Büyümenin merkezinde sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirlik, şirketin stratejik önceliği olmaya devam ediyor. Doktar, iş ortaklarını ve
müşterilerini yenileyici tarım uygulamaları, suyun etkin yönetimi ve üretimde izlenebilirlik
konularında daha yaygın ve etkili adımlar atmasını sağlıyor. Bu yeni yatırım, Doktar’ın
platformunu daha gelişmiş çözümlerle zenginleştirmesini ve küresel paydaşların hem çevresel hem de ticari olarak ölçülebilir sonuçlar elde etmesini sağlayacak.

Yatırımcılardan Doktar’ın stratejisine tam destek

Yatırım turuna liderlik eden fonların temsilcileri, Doktar’ın teknolojiyi ve ölçülebilir etkiyi
birleştiren modelinin önemine dikkat çekti. ECBF Ortağı Isabelle Laurencin, yatırım kararlarının temelini şu sözlerle açıkladı: “Doktar’a yatırım yaptık çünkü tarım bilgisini, büyümeye açık teknolojileri ve ölçülebilir çevresel etkiyi benzersiz bir şekilde bir araya getiriyor.”

Pymwymic Yönetici Ortağı Rogier Pieterse ise bu yaklaşıma bir boyut daha ekleyerek,; “Doktar sadece dijitalleşme sağlamıyor; sürdürülebilirliğin ölçülebilir ve izlenebilir hale gelmesine öncülük ediyor,” ifadelerini kullandı.

Diffusion Capital Partners Ortağı Merve Akgün ise demecinde; “Doktar’ın geliştirdiği yenilikçi teknolojiler ile tarımsal dönüşüme sağladığı katkıları yakından izleme imkanı bulduk,” dedi. “Çiftçilere ve gıda üreticilerine çevresel etkisi yüksek, katma değerli ve ölçeklenebilir çözümler sunan Doktar’ın küresel ölçekte büyümesini desteklemeye devam etmekten mutluluk duyuyoruz.”

Doktar Kurucu Ortakları Tanzer Bilgen ve Selim Uçer, yatırımla ilgili verdiği ortak demeçte;

“Bu yatırım, tarımın dijitalleşmesi yolunda attığımız önemli bir adımdır. Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika’daki genişlememizi hızlandırırken, entegre ve veri odaklı çözümlere yönelik artan küresel talebi karşılama kabiliyetimizi de güçlendirecek. Tarım sektörünün hem verimlilik hem de sürdürülebilirlik alanında artan bir baskı altında olduğu bu dönemde, tedarik zincirinin tamamında ölçülebilir ve denetlenebilir etki yaratacak dijital altyapıyı güçlendiriyoruz.”

dLocal ve Lidio iş birliği ile uluslararası şirketlerin Türk pazarına girişi kolaylaşıyor

Lidio, yakın zamanda sınır ötesi ödemeler alanında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yetkilendirilen dLocal ile iş ortaklığını duyurdu. Verilen bu yetki, dLocal’in sınır ötesi ödeme süreçlerini sadeleştirme kapasitesini artırırken, uluslararası şirketlerin Türk pazarına girişini kolaylaştırıyor.

Yetkilendirme dLocal’e ne katıyor?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan alınan yetkilendirme sayesinde, dLocal’ın küresel müşterileri artık Türkiye’nin dinamik e-ticaret ekosistemine ve ülkemizdeki alternatif ödeme yöntemlerine kolaylıkla erişebiliyor. Lidio ile dLocal’ın ortaklığı şirketin küresel erişimini büyük ölçüde güçlendirirken Türkiye içinde doğrudan sınır ötesi ödeme operasyonları yürütmesini mümkün kılıyor.

dLocal ve Lidio ortalığı ile sınırlar kalkıyor

dLocal’ın sunduğu tek bir entegrasyon ve sözleşme ile küresel şirketler, Türkiye’nin ulusal kart şeması Troy’un yanı sıra diğer büyük kart ağları ve yaygın şekilde kullanılan yerel ödeme yöntemleriyle ödeme kabul edebiliyor. Bu sayede müşterilere sorunsuz ve aşina oldukları bir ödeme deneyimi sunuluyor.

Lidio’nun güçlü ödeme orkestrasyonu altyapısı ile dLocal’ın uluslararası varlığı sayesinde, bu ortaklık, yeni pazarlara girişte karşılaşılan operasyonel ve regülasyon kaynaklı zorlukları ortadan kaldırıyor.

Lidio Kurucu Ortağı ve CEO’su Emre Güzer konuyla ilgili verdiği demeçte;

“Lidio’da yerel bilgiyi ve küresel erişimi bir arada sunmanın önemine inanıyoruz. dLocal ile gerçekleştirdiğimiz iş birliğimiz sayesinde küresel şirketler, Türk tüketicilere onların güvendiği yöntemlerle ve küresel yetkinliklerle ulaşabiliyor. Bu stratejik adım aynı zamanda yurt dışına açılmak isteyen Türk şirketlerini de destekleyerek, kesintisiz, güvenli ve ölçeklenebilir ödeme akışları sunuyor. Tüm dünyanın gıpta ile baktığı ödeme teknolojilerimizi, dünyanın en büyük oyuncularına ihraç etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Böylece Türkiye, küresel fintech ekosisteminde hem tüketici hem de katkı sağlayıcı olarak güçlü bir konuma yerleşiyor.”

Canva ile dijitalleşen ofisler: Dosya Yönetimi, PDF Dönüştürme ve Kurumsal Verimlilik

Günümüzde dijitalleşme, işletmelerin operasyonel verimliliğini artırmak ve rekabet avantajı sağlamak adına kaçınılmaz bir dönüşüm haline geldi. Fiziksel dosyalardan dijital belgeler dünyasına geçiş, sadece alan tasarrufu sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bilgiye ulaşımı kolaylaştırır ve süreçleri hızlandırır. Bu noktada, işletmelerin dijital dosya yönetimine olan ihtiyacı giderek artmaktadır.

Dijital dosya yönetimi; belgelerin dijital ortamda düzenlenmesi, saklanması, paylaşılması ve gerektiğinde dönüştürülmesi gibi işlemleri kapsar. Özellikle PDF formatı, evrensel kabul görmüş bir dijital belge standardı olarak öne çıkar.

Bu yazıda, işletmelerde dijital dosya yönetiminin ne olduğunu, neden önemli olduğunu ve nasıl etkili bir şekilde uygulanabileceğini detaylı şekilde inceleyeceğiz. Ayrıca, PDF dönüştürücü kullanımının bu süreçte nasıl merkezi bir rol oynadığını ve işletmelere sunduğu avantajları da değerlendireceğiz.

Dijital Dosya Yönetimi Nedir?

Dijital dosya yönetimi, bir işletmenin sahip olduğu tüm belgelerin dijital ortamda sistematik biçimde organize edilmesi sürecidir. Bu süreç, belgelerin oluşturulmasından saklanmasına, erişiminden arşivlenmesine kadar birçok adımı içerir. Fiziksel evrakların taranarak dijital ortama aktarılması, dijital dokümanların uygun şekilde etiketlenmesi ve ihtiyaç anında kolayca bulunabilmesi bu yönetim sürecinin temel taşlarını oluşturur.

PDF dönüştürücü kullanımı, dijital dosya yönetiminin önemli bir parçasıdır. Belgeleri farklı formatlardan (Word, Excel, JPG vb.) PDF’ye dönüştürmek, standartlaştırma açısından büyük fayda sağlar. Aynı zamanda PDF formatı, hem güvenlik özellikleri hem de platformlar arası uyumluluğu sayesinde iş dünyasında yaygın şekilde tercih edilmektedir.

İyi bir dijital dosya yönetimi sistemi, zaman ve kaynak tasarrufu sağlar. Arşivleme işlemlerinin otomasyonu, belge güvenliğinin sağlanması ve hızlı erişim imkanı, işletmelerin operasyonel verimliliğini arttırır.

Dijital Dosya Yönetim Sistemleri (DMS) Türleri

Dijital dosya yönetimi için kullanılan sistemler, işletmelerin ölçeğine, sektörel ihtiyaçlarına ve güvenlik hassasiyetlerine göre değişiklik gösterir. Genel olarak bu sistemler; yerel (on-premise), bulut tabanlı ve hibrit olmak üzere üç ana kategoriye ayrılır. Bu sistemlerin her biri farklı avantajlar sunarken, hepsinin temel amacı belgeleri güvenli, erişilebilir ve sürdürülebilir şekilde saklamaktır.

Yerel (On-Premise) Sistemler

Yerel sistemler, tüm verilerin işletmenin fiziksel sunucularında saklandığı yapılardır. Bu sistemler, genellikle yüksek güvenlik hassasiyeti olan büyük ölçekli kuruluşlar tarafından tercih edilir. Kendi veri merkezinde barındırılan belgeler, dış erişime kapalı olduğundan siber tehditlere karşı daha kontrollü bir yapı sunar. Ancak bu sistemlerin kurulumu ve bakım maliyetleri oldukça yüksektir.

Bu tür yapılarda kullanılan yazılımlar sayesinde işletmeler, belgelerini kolayca arşivleyebilir, erişim haklarını detaylı şekilde yönetebilir ve veri kaybı risklerini azaltabilir. Ayrıca içeriklerin standart formatlara dönüştürülmesi, yerel sistemlerde iş akışlarının hızlandırılmasını sağlar.

Bulut Tabanlı Sistemler

Bulut tabanlı sistemler, belgelerin internet üzerinden erişilebilir olduğu modern dosya yönetim çözümleridir. Özellikle başlangıç yatırımı düşük olduğu için küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Google Drive, Dropbox Business ve OneDrive gibi platformlar kullanıcı dostu arayüzleri, yüksek erişilebilirlikleri ve hızlı paylaşım olanaklarıyla öne çıkar.

Bu sistemler sayesinde ekipler arasında eş zamanlı iş birliği yapılabilir, belgeler anlık olarak güncellenebilir ve farklı cihazlardan erişim sağlanabilir. Ek olarak otomatik yedekleme, sürüm geçmişi ve güvenlik ayarları da bu platformların sağladığı temel avantajlardandır.

Hibrit Sistemler

Hibrit sistemler, yerel ve bulut çözümlerini birleştirerek daha dengeli bir yapı sunar. Bu sistemlerde kritik öneme sahip belgeler yerel sunucularda saklanırken, daha az hassas içerikler bulutta tutulur. Böylece, hem güvenlikten ödün verilmez hem de esneklik sağlanır. Özellikle büyük veri hacmine sahip ve farklı coğrafyalarda operasyonları olan işletmeler için hibrit yapılar oldukça uygundur. Bu yapı, kullanıcıların ihtiyaç duyduğu esnekliği sağlarken aynı zamanda merkezi kontrolün korunmasına da imkân tanır.

DMS sistemlerinin başarısı yalnızca teknik altyapı ile değil, aynı zamanda iş süreçlerine sağladığı entegrasyonla ölçülür. Belgelerin taranması, adlandırılması, kategorilere ayrılması, erişim kontrolleri ve sürüm takibi gibi işlemler tek bir sistem üzerinden yürütülebilir.

DMS Seçerken Dikkat Edilmesi Gereken Kriterler

Bir dijital dosya yönetim sistemi (DMS) seçerken işletmelerin sadece teknik altyapıya değil, uzun vadeli kullanım verimliliğine de odaklanması gerekir. Çünkü DMS yalnızca belgeleri depolamakla kalmaz; aynı zamanda iş süreçlerini optimize etmeli, kullanıcı deneyimini kolaylaştırmalı ve büyüyen veri hacmi karşısında sürdürülebilirlik sağlamalıdır.

Kullanıcı Dostu Arayüz ve Deneyim

Sistemin kullanıcı dostu olup olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Karmaşık arayüzler, çalışanların belge yönetimini zorlaştırabilir ve eğitim ihtiyacını arttırabilir. Ayrıca sistemin çok dilli destek sunması, uluslararası çalışan yapısına sahip işletmeler için büyük avantaj sağlar.

Ölçeklenebilirlik

İşletmenin gelecekteki büyüme potansiyeli açısından önemlidir. Başlangıçta küçük veri hacimleri ile başlayan bir işletme, zaman içinde milyonlarca belgeyi yönetmek zorunda kalabilir. Bu yüzden seçilecek sistemin, kullanıcı ve veri artışına uyum sağlayabilmesi kritiktir.

Entegrasyon Yeteneği

Bir DMS’in muhasebe yazılımları, e-posta sistemleri ya da proje yönetim araçları gibi diğer kurumsal yazılımlarla uyumlu çalışabilmesi, belge akışını otomatikleştirir ve zaman kazandırır.

Güvenlik Özellikleri

Yetkilendirme, şifreleme, erişim logları gibi güvenlik fonksiyonları; hem KVKK gibi yasal gereklilikleri karşılama, hem de veri ihlallerini önlemek adına zorunludur.

Dijital Dosya Yönetiminde Format Dönüştürme Araçlarının Yeri

Dijital dosya yönetiminin temel hedeflerinden biri, belgeleri farklı kaynaklardan toplayarak tek bir standartta düzenleyip erişilebilir kılmaktır. Bu sürecin başarılı olabilmesi için belge formatlarının uyumlu hale getirilmesi gerekir. İşte bu noktada devreye format dönüştürme araçları girer. Farklı formatlardaki dosyaları ortak bir yapıya kavuşturarak belge yönetim süreçlerini kolaylaştıran bu araçlar, dijitalleşmenin temel taşı haline gelmiştir.

Belgelerin .docx, .xlsx, .jpeg gibi farklı formatlardan PDF gibi sabit ve taşınabilir bir yapıya dönüştürülmesi, arşivleme, paylaşım ve güvenlik açısından büyük kolaylık sağlar. Özellikle uzaktan çalışan ekipler veya çok paydaşlı projeler yürüten işletmeler için format birliği, belge karmaşasının önüne geçer ve zaman kazandırır. Ayrıca, sabit formatlar belge bütünlüğünü koruyarak yanlış yorumlamaları veya format bozulmalarını engeller.

Bu alanda birçok araç bulunsa da; Canva gibi kullanıcı dostu platformlar yalnızca tasarım değil, aynı zamanda belge dönüştürme ve PDF dönüştürücü özellikleriyle de pratik çözümler sunmaktadır.

Canva üzerinden hazırlanan sunumlar, belgeler, raporlar veya infografikler gibi tasarımlar tek tıklamayla PDF formatına dönüştürülebilir. Böylece profesyonel görünümlü belgeler hızlıca paylaşılabilir hale gelir. Aynı şekilde Canva’nın mobil uygulaması sayesinde belgeler farklı cihazlardan erişilip kolaylıkla PDF dönüştürücü işleviyle dönüştürülebilir. Dönüştürme araçlarının bir diğer avantajı da otomasyon ve toplu işlem yetenekleridir. Tek seferde çok sayıda belgeyi aynı formata getirmek, özellikle büyük dosya havuzlarına sahip işletmeler için kritik bir gerekliliktir. Bu araçlar; belge yönetiminde hız, düzen ve güvenlik sağlayarak dijital ofislerin vazgeçilmez parçaları haline gelmiştir.

Çalışan Eğitimi ve Kurumsal Adaptasyon Süreci

En gelişmiş dijital dosya yönetim sistemleri bile, kullanıcılar tarafından etkin biçimde kullanılmadığı sürece tam verim sunamaz. Bu nedenle DMS’in kuruma entegrasyonunda çalışan eğitimi ve değişim yönetimi süreci büyük önem taşır.

Eğitim süreci, sistemin yalnızca teknik yönlerini değil, aynı zamanda belge yönetimiyle ilgili en iyi uygulamaları da kapsamalıdır. Örneğin; dosya adlandırma kuralları, klasör hiyerarşisi oluşturma, belge versiyonlama ve yedekleme alışkanlıkları gibi temel konular net bir şekilde öğretilmelidir. Bu bilgiler, çalışanlar arasında ortak bir düzen ve iş birliği kültürü oluşturur. Ayrıca eğitimlerin tek seferlik değil, sürekli ve güncel olması gerekir. Yazılım güncellemeleri ile gelen yeni özellikler veya iş süreçlerindeki değişiklikler, çalışanların bilgilerini tazelemelerini gerektirir. Online video eğitimleri, rehber dokümanlar ve etkileşimli atölye çalışmaları bu süreçte oldukça faydalıdır.

Kurumsal adaptasyonun sağlanabilmesi için yöneticilerin de sürece aktif şekilde katılması önemlidir. Liderlik ekibinin dijital belge yönetimini desteklemesi ve örnek teşkil etmesi, diğer çalışanların da sisteme olan bağlılığını artırır.

Sonuç olarak, başarılı bir DMS uygulaması sadece yazılım değil, aynı zamanda insan ve süreç yönetimi ile bütüncül bir yaklaşıma dayanmalıdır.

Sonuç olarak, dijital dosya yönetimi sadece teknolojik bir dönüşüm değil; aynı zamanda iş süreçlerinin daha verimli, güvenli ve sürdürülebilir hale getirilmesidir. Doğru sistem seçimi, etkili kullanım alışkanlıkları ve çalışanların sürece aktif katılımı, bu dönüşümün başarısını belirler. PDF dönüştürücü ve benzeri araçlarla desteklenen yapılar, işletmelere zamandan tasarruf, belgelerde tutarlılık ve bilgi güvenliği sunar. Dijitalleşme yolunda atılacak sağlam adımlar, işletmelerin geleceğe uyum sağlamasında kritik rol oynar.

Sigorta odaklı HackZone programının 5. dönem demo day sahnesine çıkan girişimler

Sigorta sektörünün öncü şirketlerinden Allianz Türkiye, 2020 yılından bu yana her yıl gerçekleştirdiği açık inovasyon programı HackZone’da start-up’larla birlikte yenilikçi iş modelleri geliştirerek, sektörde inovasyonu teşvik ediyor.

Tenity iş birliğiyle 5 yıldır düzenlenen HackZone Programı kapsamında bugüne dek 590’dan fazla start-up değerlendirmeye alındı. 46 yenilikçi girişim programa dahil oldu. 34 farklı girişimle iş birliği yapılarak projelerini hızlandırmalarına katkıda bulunuldu. Programda yer alan start-up’lar şimdiye kadar ekosistemden 15,5 milyon doları aşan miktarda yatırım aldı.

Programın bu yılki katılımcıları; Alon Health, Branchsight, Ingosa, Prowth, Text2Test ve Werover oldu. Start-up’lar, bu yılın ana temaları olarak belirlenen yapay zekâ (AI), makine öğrenmesi (ML), iklim krizi ile mücadele ve dijital sağlık alanlarında sigorta çözümleri üzerine çalıştı. Start-up’lar, HackZone by Allianz Demo Day etkinliğinde; yatırımcılar, sektörün önde gelen şirketlerinin inovasyon yöneticileri ve Allianz Türkiye’nin icra kurulu üyelerinden Onur Kırcı, Fahri Kaan Toker ve Evren Ayorak ile bir araya gelerek girişimlerini ve inovatif projelerini tanıtma fırsatı buldu.

Hackzone by Allianz 5. Dönem Demo Day etkinliğinde yer alan girişimler

Alon Health: B2B yıllık lisanslama modeli ile biometrik data güvenliği ve entegrasyonu sağlıyor.

Branchsight: Çok lokasyonlu markalar için geliştirilmiş bir dijital pazarlama platformu. Bayi, mağaza ve acente gibi satış noktalarının, bulundukları bölgede dijital reklamlarla bilinirliklerini artırarak fiziksel ziyaret sayısında artış sağlıyor.

Ingosa: Dijital reklamcılığı üretken (generative) yapay zekâ ve konuşma tabanlı AI teknolojileriyle dönüştüren yenilikçi bir reklam platformu. Geleneksel banner reklamlarına kıyasla kullanıcıların 10 kat daha fazla etkileşim ve 150 kat daha fazla dikkat göstermesini sağlayan Ingosa, aynı zamanda isim, e-mail, telefon gibi birinci parti verileri (first-party data) kullanıcı rızasıyla toplama imkânı sunuyor. Aktif olarak 46 marka ile çalışan Ingosa, başta İngiltere, Kuzey Amerika, Kanada ve Avrupa pazarları olmak üzere global pazarlarda aktif olarak büyüyor ve stratejik ortaklıklar geliştiriyor. Son dönemde Allianz Hackzone programından mezun olan Ingosa, Allianz Türkiye ile müşteri etkileşimini güçlendirecek projeler geliştirmeyi hedefliyor.

Prowth: CRM ekiplerinin kodlama yapmadan veriyi aksiyona dönüştürmesini sağlayan bir müşteri analitiği ve pazarlama strateji öneri platformu. Platforma giren satış verileri, saatler içerisinde müşteri segmentleri, kampanya potansiyelleri ve stratejik pazarlama kampanya önerileri ile raporlanıyor. Platform üzerinden kampanyaların segmentlere etkileri ölçülerek, performans takibi ile sürekli iyileştirme ve büyümeye alan açıyor.

Text2Test: Doğal dilde, hatta video formatında tarif edilen senaryoları; verifikasyon gibi tüm QA perspektiflerini kapsayacak şekilde, çalıştırılabilir, uçtan uca ve kendi kendini iyileştiren testlere dönüştürüyor. Web ve mobil uygulamalar için tam destek sunan yapısıyla, tüm ekip, herhangi bir teknik bilgiye ihtiyaç duymadan test otomasyonunu doğrudan kendisi gerçekleştirebiliyor.

Werover: Yapay zekâ tabanlı 7/24 rüzgâr türbin kanadı sağlık izleme sistemi sunarak, erken aşamada hasar tespitini mümkün kılıyor. Ocak 2024 yılında piyasaya sunduğu Windrover teknolojisi, Türkiye, İngiltere ve Avrupa’da 400’den fazla türbine kuruldu. 2 yıl içinde 2,1 milyon dolar yatırım aldı.

Türk girişimler için ABD Vizesi türleri ve stratejileri

Çalışmalarını Amerika’da sürdüren ve bir startup ruhuyla kurulan hukuk ve danışmanlık ofisi Grape Law‘un Stratejiden Sorumlu Yöneticisi Osman Aydın, egirişim Videocast serimizin konuğu oldu. Girişimler için ABD vize türleri, nasıl vize alabilir, girişimcilerin vize sorumlulukları neler gibi konuları konuştuk.