Ana Sayfa Blog Sayfa 692

Albaraka Türk’ün ekonomik araştırmalar platformu Albaraka Banknot yayına açıldı

Dünyanın en iyi katılım bankası olma hedefini sürdüren Albaraka Türk, bu vizyon doğrultusunda adımlar atmaya devam ediyor. Albaraka Türk tarafından hayata geçirilen ve alanında uzman kadrosuyla güncel ekonomik ve finansal gelişmelere ilişkin değerlendirmelerin paylaşıldığı Albaraka Banknot internet sitesi zengin içerikleriyle yayın hayatına başladı.

Katılım bankacılığı sektöründe bir ilk

Zengin ekonomik ve finansal gelişmelere ilişkin içeriklerin paylaşıldığı ve katılım bankaları arasında bir ilk olan Albaraka Banknot platformuna kolaylıkla abone olunabiliyor ve sitede paylaşılan tüm içerikler eş zamanlı olarak abonelerin mail adreslerine de iletiliyor. Günlük, haftalık ve aylık periyotlarda güncel gelişmelerin değerlendirildiği ve ekonomik verilerin kapsamlı analiz edildiği Albaraka Banknot platformunda Türkiye ekonomisi ve küresel ekonomiye yönelik sunumların yanı sıra aylık olarak bankacılık sektörü ve katılım bankacılığı görünümüne ilişkin kapsamlı değerlendirmeler yer alıyor. Çok çeşitli sektörlere odaklanarak yapılan sektörel analiz sunumlarında ise reel sektörün nabzı tutuluyor. Ayrıca alanında uzman ekibinin güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmeleri blog sayfasında tüm kullanıcıların hizmetine sunuluyor.

Ekonomiye dair notlar

Albaraka Banknot markasının titiz bir çalışma ile ortaya çıktığına değinen Albaraka Türk Baş Ekonomisti, Stratejik Planlama ve Ekonomik Araştırmalar Müdürü Dr. Ömer Emeç “Ekonomiye dair notlar sloganıyla yola çıktığımız Banknot markası, ekonomi ile bankacılık sektörünün birbiriyle çok yakın temasını da yansıtıyor. Ekonomik ve finansal okuryazarlık seviyesi yüksek bir toplumu finansal piyasaların derinleşmesi ve kaynakların verimli kullanılması için de oldukça önemli görüyoruz. Katılım bankalarında bu konuya odaklı bir ekibe sahip ilk ve tek bankaydık. Şimdi bunu bir adım daha ileri taşıdık ve bu konudaki çalışmalarımızı yine sektörde bir ilk olarak müşterilerimizin hizmetine sunduk. Bu noktada hizmetlerimizi geliştirmeye ve tüm kullanıcılara sunduğumuz içerikleri büyütmeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

Bluedot Business: Yerli girişim Bluedot’tan işletmelerin elektrikli araçlardan gelir elde edebileceği yeni iş modeli

Türkiye’deki e-mobilite sektörünün önde gelen girişimlerinden Bluedot ile elektrikli araçlar hakkında uçtan uca danışmanlık hizmeti veren şirketi E-Garaj; müşteri odaklı, çevik ve dijital bir elektrikli araç şarj çözümü için bir araya geldi.

Bluedot, elektrikli araç kullanıcılarının konumlarına en yakın şarj ünitelerine ulaşmasını, rezervasyon ve ödeme işlemlerini gerçekleştirmesini sağlayan online bir platform. Aynı zamanda şarj ünitesi sahiplerinin sahip oldukları üniteleri haritada göstererek paylaşımlı gelir modeli ile gelir elde etmesine de olanak tanıyor. Elektrikli araç sürücülerine sunduğu çözümüyle farklı ülkelerde binlerce sürücünün gündelik hayatına dokunan Bluedot, dijital ve kolay ulaşılabilir bir elektrikli şarj altyapısı kurarak e-mobilite sistemini sürdürülebilir kılmak istiyor.

İşletmeler için elektrikli araçlardan gelir elde etme modeli

Bluedot Business ile elektrikli araç sektöründe dinamik ve müşteri odaklı premium hizmeti herkese ulaşılabilir yapmayı hedefliyor. Bu sayede restoran, kafe, otel, spor salonu gibi pek çok farklı işletme, elektrikli şarj ünitelerini Bluedot mobil uygulamasına entegre edebilecek ve Bluedot App içerisindeki elektrikli araç sahiplerine çok daha kolay ulaşılabilecek. Böylelikle o işletmede elektrikli şarj olduğunu gören kullanıcılar, o işletmeyi ziyaret edebilecek.

İki farkli hizmet paketi ile CaaS (Charging as a Service) modeli ile Dunyadaki rakiplerinden cok farkli bir hizmet veriyor.

E-Garaj, Türkiye’nin ilk elektrikli araçlar hakkında uçtan uca danışmanlık hizmeti veren şirketi olarak elektrikli araçlara dair yazılım, donanım, şarj ekipmanı, servis, bakım, otomobil alim\satim ve teknik destek sağlıyor. Bluedot ve E-garaj, gerçekleştirdikleri partnerlikle Türkiye’deki elektrikli araç farkındalığını artırmak ve gittikçe artan şarj ünitesi talebine kolaylıkla entegre olabilecek dijital bir platform sunmayı hedefliyor.

Girişimin kurucu ortaklarından Ferhat Babacan, ​”Bluedot ve E-garaj işbirliği, Türkiye’de son yıllarda başlayan ve gelecek yıllarda etkisini arttıracak e-mobilite için dijital bir altyapı niteliğinde. Partnerlik kapsamında Türkiye’de yeni nesil bu deneyime öncü olmaktan ve elektrikli araba servis ve şarj ünitesi operasyon lideri E-Garaj’a hizmet vermekten heyecan duyuyoruz.” diye ekliyor.

Partnerlik ile tüm işletme ve elektrikli araç sürücüleri, enerji kullanımlarını verimli bir şekilde yönetebilecek. Bu süreçte bugün ve gelecek nesiller için daha yeşil bir topluma katkıda bulunmalarına olanak sağlayacak önemli adımlar atılacak. Partnerlik kapsamında 10 ay içerisinde, elektrikli araç ekosistemine bine yakın yeni şarj ünitesi katmak hedefleniyor.

Bluedot, gelecekte de yeni partnerlikler ile elektrikli araç sektöründe mavi enerjiyi yaymaya devam etmeyi planlıyor.

Türk girişimcinin de kurucusu olduğu telefon tutacağı Flapgrip, Ralf Dümmel’den 125 bin Euro yatırım aldı

Yeni telefon tutunma model tasarımında iki girişimci; Cem Doğan ve Philip Deml‘ın patentli telefon tutacağı Flapgrip, Almanya’nın en ünlü TV programı Die Höhle der Löwen start-up şovunda bölgenin tanınmış yatırımcılarından Ralf Dümmel‘den 125 bin Euro yatırım aldı.

Almanya’nın Frankfurt kentinde doğan Türk girişimci Cem Doğan’ın da kurucusu ve geliştiricisi akıllı telefon tutucusu Flapgrip kullanıcılarının hayatını kolaylaştırmayı hedefliyor. Çok işlevli olduğu dile getirilen Flapgrip, tüm akıllı telefonlar ve telefon kılıflarıyla uyumlu olarak çalışıyormuş. Flapgrip’te diğer telefon tutucularındaki mıknatıs fonksiyonun olmaması ve tasarımında kendinden yapışkanlı yöntemiyle oldukça pratik ve yalın bir tasarım sahip olduğu söyleniyor.

Flapgrip hem dikey hem de yatay kullanım seçeneğini bir arada sunuyor. Herhangi bir zemin üzerinde ya da arabaların havalandırma bölümlerine takılarak telefonun kolayca tutunmasını sağlarken, kullanıcısına konfor alanı sunmayı hedefliyor.

Flapgrip’in kurucuları, tasarlayıp geliştirdikleri bu ürünlerinle Almanya’nın en ünlü yarışma programı “Die Höhle der Löwen”i büyük bir başarı elde edip yarışmayı kazanırken, DS Produkte’nin Genel Müdürü Ralf Dümmel’den yatırımcı desteği de elde ettiler. Flapgrip, Almanya genelinde 10.000’den fazla perakende şubesinde Flapgrip satmayı başardılar.

Migros, blockchain teknolojisi ile meyve ve sebzelerin tazeliğinin takibi üzerinde çalışıyor

Müşterilerine her zaman en kaliteli, sağlıklı ve taze ürünleri sunma prensibiyle faaliyetlerini sürdüren Migros, satışa sunduğu gıda ürünlerinin tarladan mağaza raflarına ulaşana kadar geçen tedarik süreçlerinde şaffaflık sağlamak amacıyla blockchain teknolojisi kullanmaya başladı.

Blockchain sistemini ilk olarak tazelik ve izlenebilirlik duyarlılığı en yüksek kategorilerden biri olan taze meyve sebze ürün gamında hayata geçiren Migros, 750’nin üzerinde farklı ürünün bilgisini blockchain’e tanımladı.

Migros’un Microsoft ve Obase ile iş birliği içinde hayata geçirdiği blockchain altyapısı sayesinde, meyve sebze ürünlerinin HKS (Hal Kayıt Sistemi) üzerindeki hareket bilgileri ve mevcut olması durumunda kalite kontrol kayıtları blockchain zincirine yazılıyor. Böylece müşteriler HKS etiketleri üzerindeki karekodları okutarak bu güvenilir ve değiştirilemez kayıtlara ulaşabiliyor. Türkiye tarım sektöründe bir ilk olan ve kayıtların asla değiştirilemediği blockchain teknolojisiyle Migros, meyve sebze gibi tazeliğin kritik önem taşıdığı gıda gruplarında müşterilerin güvenle alışveriş yapmalarını sağlamayı hedefliyor.

Perakende sektörüne kattıkları inovatif çözümleri hakkında bilgi veren Migros CIO’su Kerim Tatlıcı, çalışmaları hakkında şöyle konuştu “Türkiye gıda perakende sektörünün ilk Ar-Ge merkezine sahibiz. Geleceğin perakendesine yön vermek önceliğimiz. Büyük verinin etkin kullanımı, yapay zeka ve görüntü işleme tabanlı teknolojiler geliştirmek yanında bir diğer önemli konu da blockchain teknolojisini kullanabilmek. Merkezi olmayan yapısı sayesinde güveni tam merkezine alan bu teknolojiyi; ilk olarak güvenin en öne çıktığı kategori olan taze meyve sebze grubumuzda deneyimledik. Şu anda satınalma işlemi ile kaydetmeye başladığımız ürün hareketleri yakın gelecekte; ürünlerin tedarikçilerimizde izlediği yolculuğu da kapsayarak genişleyecektir. Böylece cirosunun %77’si tarıma dayalı ürünlerden oluşan Migros’un tarım bizim geleceğimiz vizyonu ile de paralel; müşterisi ile tedarikçisi olan çiftçiler arasındaki güvene dayanan köprüyü blockchain teknolojisi ile daha da şeffaf hale getirmiş olacağız” dedi.

Ar-ge ve altyapı çalışmalarına 2019 yılında başlanan “Blockchain ile Meyve Sebze Şeffaflık Projesi”, deneme aşamasında Migros çalışanlarıyla test edildi. Proje, Kasım 2020 içerisinde Migros mobil uygulamasında yer alacak “Migros Blockchain” menüsünden müşterilerin erişimine açılacak.

İş Bankası, blockchain teknolojisiyle dış ticarette ikinci pilot işlemini gerçekleştirdi

Blockchain teknolojisiyle dış ticarette ödeme garantisi veren ilk Türk bankası olan İş Bankası, ilk işlemini 27 Mayıs 2020 tarihinde Şişecam, Kuraray Europe GmbH ve Commerzbank arasında gerçekleştirmişti.

İkinci işlem ise, Marco Polo platformu üzerinden Sanko Holding – Süper Film, Brückner Group, Commerzbank, İş Bankası arasında yapıldı.

İkinci işlem; malın türü, sektörü ve tarafları bakımından farklı olduğu gibi, birden fazla fatura ve yükleme belgesi içermesi, aynı işlemde birbirinden farklı ödeme türlerine garanti verilmesi gibi daha karmaşık süreçler içermesi bakımından da ilk işlemden farklılaşıyor.

“Blockchain teknolojisi dış ticarette güvenlik, hız ve operasyonel verimliliği artıracak”

İşleme ilişkin açıklama yapan İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Şahismail Şimşek, dış ticaret işlemlerinde hız, güvenilirlik ve garantinin büyük önem taşıdığını vurguladı. Pandemi döneminde uluslararası ticarette evrak gönderme ve kontrol süreçlerinin daha da zorlaşması nedeniyle, dış ticarette verilerin eşlemesine ve elektronik ticarete dayalı bankacılık hizmetlerine duyulan ihtiyaçların hızla öne çıktığına işaret eden Şimşek, “Bunun farkında olan İş Bankası da blockchain teknolojisini dijitalleşme çalışmalarında özel olarak konumlandırmaya devam ediyor” dedi.

Dünya ticaretinin çok büyük oranda açık hesap şeklinde gerçekleştiğine ve firmaların ödeme garantisinden yoksun ve evrakların güvenilirliğinden şüphe duyar bir şekilde sınır ötesi ticarette riske maruz kalarak çalıştığına dikkat çeken Şimşek, şöyle konuştu: “Son bir yıldır yaşanan Covid-19 ve teknolojik değişim sonucunda, fiziksel evraklara dayalı ödeme şekillerinin önemi azalıyor. Bununla birlikte, uluslararası ticarette hız ve güvenlik için dijital çözümler sunan bankacılık sisteminin sağladığı garantiler ve finansman kaynakları, firmaların risklerinin azaltılması için büyük önem taşıyor. Bu bakımdan, Marco Polo Payment Commitment’in blockchain kaynaklı DLT çözümü, firmalara akıllı sözleşmedeki koşulların gerçekleşmesi ve verilerin eşleşmesi koşuluyla ödeme garantisi ve nakit akışı riskinin bertaraf edilmesi fırsatını sunuyor. Biz de hızla değişen uluslararası ticaret ortamında müşterilerimizi, geleneksel çözümlere ek olarak yeni ürünlerle korumak üzere çözümler üretiyoruz.”

Blockchain ve DLT teknolojisinin, uluslararası ticaretin kolaylaştırılmasında kullanılarak dünyada pek çok denemeye konu edildiğinin altını çizen Şimşek, bu gelişmeleri ülkemizin önde gelen firmaları ile farklı sektörlerde deneyip Türkiye’de ilk uygulayan banka olarak, tüm müşterilerinin güvenle ve kolayca kullanabilmesine yönelik çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.

Geçtiğimiz Mayıs ayında dış ticarette blockchain işlemini gerçekleştiren ilk Türk bankası olduklarını ve böylelikle dış ticaret finansmanında verinin eşleşmesine dayalı, güvenilir ve daha kolay bir dönemi başlattıklarını hatırlatan Şimşek, “İkinci pilot işlemle, blockchain teknolojisi üzerinden uluslararası ticaretin ve tedarik zincirlerinin finansmanına yönelik çalışmalarımızı pekiştirerek sürdürmekteyiz ve müşterilerimize yepyeni deneyimler sunmanın gururunu yaşıyoruz” dedi.

Sanko Holding Finans Direktörü Mustafa Günbulut konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Blockchain teknolojisini kullanarak İş Bankası, Commerzbank ve Marco Polo Platform işbirliği ile ilk işlem yapan firmalardan biri olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Sanko Grubu olarak, 116 yıllık tecrübe ve 14 bin çalışanımızla üretim gücüne katkımızı her geçen gün arttırmaya çalışırken aynı zamanda toplam değer zincirinde teknolojiyi daha etkin nasıl kullanabiliriz diye sürekli araştırıyor süreçlerimizi geliştiriyoruz. Blockchain teknolojsinin uluslararası tedarik zincirine ve ülkemize katacağı değerin farkında olarak buna öncü firmalardan biri olmaktan memnuniyet duyuyoruz!”

Marco Polo Payment Commitment platformunda verilen ödeme garantisinin temel özellikleri:

  • Platformda ithalatçı, ihracatçı ve bankalar 4 taraflı olarak akıllı sözleşmelerini oluşturup, kendi kendilerinin ticarete dair verilerini girebiliyorlar.
  • İşleme dahil olan firmalar ve bankalar, uygunluk verdikleri için birbirlerini şeffaf bir şekilde aynı platformda görebiliyorlar.
  • Bankalar, evrak incelemesi ile uğraşmadan hızla ödeme garantisi verebiliyor.
    Firmalar, dış ticarete dair evrak süreçlerini bankacılık sistemi dışında yaparak operasyonel hız kazanıyor.
  • Geleneksel akreditifli veya poliçeye dayalı ödeme garantili dış ticaret ürünlerinde, bankalar firma talimatlarına göre pek çok süreci firmalar adına yapıyorlar. Oysa bu platformda,firmalar kendileri işleme dair akıllı sözleşmelerini Bankalar ile kurup, sipariş verip, fatura ve lojistik bilgilerini yükleyip Bankaların ödeme taahhüdünün varlığını aynı yerde ve anda görebiliyor.
  • Blockchain teknolojisi sayesinde, akıllı sözleşmenin koşulları ve verileri giren taraflar bellidir. Tüm tarafların mutabakatı olmadan akıllı sözleşmenin ve verilerin değiştirilmesi silinmesi mümkün değildir.
  • Günler sürecek akreditifli işlemler yerine DLT’ye dayalı, sade ve kolay Payment Commitment yönteminde çok kısa sürede ödeme garantisi işlemleri tamamlanıyor.

Yapay Zeka alanında çalışmalarını sürdüren Türk girişimci Prof. Aytül Erçil, IWEC 2020 Business Award ödülünü aldı

Kadın girişimcilerin gelişebilmesi için küresel bir ağ sunmayı misyon edinen IWEC Foundation, Vispera Kurucu Ortağı ve CEO’su Prof. Aytül Erçil‘i başarılarından ötürü “IWEC 2020 Business Award” ödülüne layık gördü.

Yapay görme ve makine öğrenmesi alanında uzun yıllardır yürüttüğü akademik çalışmalarının yanı sıra geliştirdiği teknolojileri hızlı tüketim ve perakende sektörlerine çözüm olarak sunan başarılı girişimleri ile tanınan Prof. Aytül Erçil:

“Kadınların girişimcilik dünyasında daha güçlü bir şekilde yer almaları için çalışan IWEC Foundation, geçmişi ve misyonuyla çok önemli bir kuruluş. Bana verecekleri ödül de ayrıca memnuniyet veriyor. Kadın girişimciler olarak gerçekleştirdiğimiz iletişimlerle genç kızların hayatlarına dokunabilmek ve onları hayal kurmaya teşvik edebilmek çok önemli. Bu yüzden kendimizi tanıtmanın ve iletişime açık olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü girişimci olmayı düşünen genç kadınlar için rol modeller adeta hayatın seyrini değiştirebiliyor.”

Erçil’in kurucu ortağı olduğu ve CEO’luk görevini üstlendiği Vispera bugün 18 ülkeye teknoloji ihraç eden başarılı bir girişim olarak sektörde adından söz ettiriyor.

Prof. Aytül Erçil kimdir?

Boğaziçi Üniversitesi ve Amerika’da eğitim gören Prof. Dr. Aytül Erçil, yaklaşık 5 yıl Amerika’da çalıştı ve döndükten sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde ve Sabancı Üniversitesi’nde eğitim verdi. Bu sırada Vistek adında bir teknoloji şirket kurdu ve 2013’te Alman ISRA Vision şirketine sattı. Şu anda ortağı Dr. Ceyhun Burak Akgül ile birlikte yapay görme ve makine öğrenmesi üzerine faaliyet gösteren Vispera’nın CEO’sudur.

Dünya çapında kadın girişimcileri güçlendirmeyi hedefleyen International Women’s Enterpreneurial Challenge Foundation (IWEC Foundation), başarılı kadın iş sahiplerine pazar bilgisi, network, eğitim ve mentor imkanları sunmaktadır.

Paraşüt, e-ticaret altyapı ve entegrasyon hizmeti sunan Shopside’ı satın aldı

İki yıl önce hikayesine yer verdiğimiz KOBİ’leri e-fatura ile tanıştıran ilk online ön muhasebe programı Paraşüt, e-ticaret altyapı ve entegrasyon hizmeti sunan Shopside‘ı satın aldı.

Paraşüt, gerçekleştirdiği bu ilk satın alma ile e-ticaret sektöründe hizmet veren firmalara, finansal süreçlerini çok daha hızlı ve etkin bir biçimde yönetebilecekleri altyapıyı sağlayacak.

2013 yılında bir start-up olarak yola çıkan Paraşüt, gelişen ve büyüyen yapısıyla tarihinde bir ilke daha imza attı ve ilk satın almasını gerçekleştirdi. n11, Hepsiburada, Trendyol, Gittigidiyor gibi Türkiye’deki bütün pazaryerleri ve Opencart, Shopify, WooCommerce gibi en büyük e-ticaret altyapısı sağlayıcıları ile entegrasyon sunan Shopside’ı satın alan Paraşüt, pandemi döneminin yükselen değeri olan e-ticaret alanına yatırım yaparak kullanıcılarına artık, e-ticaret, e-fatura ve ön muhasebe yönetimini bir arada sunacak. e-Ticaret yapan kullanıcılarının finansal süreçlerini kolaylaştırmayı amaçlayan Paraşüt, yeni hamlesi ile müşterilerine daha kapsamlı bir hizmet verecek.

Paraşüt’ün hikayesi (İki yıl önce)

“e-Ticaret yapan KOBİ’lerimiz finansal süreçlerini çok daha hızlı yönetecekler”

Geçen sene gerçekleştirilen satın alma ile Mikro ve Zirve Yazılım ile aynı çatı altında buluşan Paraşüt, Türkiye’nin en büyük ticari yazılım şirketlerinin bir arada olduğu aileye katılmıştı. Dönüm noktası niteliğindeki bu gelişmenin ardından Shopside ile ilk satın almalarını gerçekleştirmelerinden dolayı mutluluk duyduklarını belirten Paraşüt Kurucu Ortağı ve CEO’su Sean Yu, “Kriz dönemleri tehditler içerdiği gibi dikkatle bakmasını bilen şirketler için önemli fırsatlar da barındırıyor. Türkiye’nin önde gelen girişimlerinden biri olarak, piyasalarda Koronavirüs etkisinin çok güçlü şekilde hissedildiği bir dönemde, gerçekleştirdiğimiz bu satın alma ile e-ticaret sektöründe hizmet veren firmalarımıza finansal süreçlerini çok daha hızlı ve verimli bir biçimde yönetmelerini sağlayacak altyapıyı sunmayı hedefliyoruz” dedi. Sean Yu sözlerine şöyle devam etti: “Önümüzdeki dönemde de hayata geçireceğimiz yeni yatırımlarla, KOBİ’lerimizin finansal operasyonlarını her alanda yönetebilecekleri hizmetler sunarak işlerindeki verimliliği artırmaya devam edeceğiz. Shopside satın almasını takiben aramıza katılacak yeni ekip arkadaşlarımızla e-ticaret alanında faaliyet gösteren müşterilerimizin işlerini daha da kolaylaştırmak için var gücümüzle çalışacağız. Shopside ile pazaryerlerinden ya da kendi web sitelerinden satış yapan KOBİ’lerimizin tüm operasyonlarını uçtan uca dijital hale getirmelerini sağlayacağız.

Bu kapsamda sunduğumuz pek çok özellik sayesinde KOBİ’lerin, hem Paraşüt
üzerinden ön muhasebelerini yönetmeleri çok daha kolay hale gelecek, hem de işlerinin kolaylaşmasına ve verimliliklerinin artmasına katkı yapacağız.”

“Müşterilerimize daha iyi bir deneyim sunacağız”

Shopside olarak, öncelikle Paraşüt ve sonraki aşamalarda diğer grup şirket ürünlerinin e-ticaret ihtiyaçları doğrultusunda fayda sağlayacaklarını belirten Shopside CEO’su Umut Köseoğlu ise konu ile ilgili şöyle konuştu: “Paraşüt, ön muhasebe alanında piyasanın en çok tercih edilen ve güvenilen markası. Bu anlamlı iş birliği kapsamında Paraşüt ile daha da güçlenerek yolumuza devam edeceğiz. Bu birleşme meyvelerini çok kısa sürede vermeye başlayacak ve e-ticaret alanında tüm mevcut ve potansiyel müşterilerimize çok daha iyi bir deneyim ve yepyeni özellikler sunacağız. Segmentimizde bir ilki gerçekleştirdiğimiz bu birliktelikle ortaya çıkacak ürünleri işletmelerimizin hizmetine sunmak için sabırsızlanıyoruz.”

Yapay zeka tabanlı trend tahminleme platformu T-Fashion, Ali Emre Sivaslıgil’den 2 milyon dolar değerleme ile yatırım aldı

Moda ve tekstil sektöründe faaliyet gösteren oyunculara yapay zeka tabanlı özelleştirilmiş moda trend tahminleri sunan T-Fashion, 2 milyon dolar değerleme ile ABD’de yaşayan Ali Emre Sivaslıgil‘den tohum öncesi turda ilk yatırımını aldığını duyurdu.

Yiğit Alp Elmas, Mehmet Ali Peker ve Furkan Kınlı tarafından kurulan T-Fashion, müşterilerinin doğru moda ürününü doğru zamanda üretmesi ve satın alması için firmalara özelleştirilmiş moda analizleri ve trend öngörüleri sunuyor. Firmaların kendine has hedef kitlesi ve marka DNA’sını göz önünde bulundurarak sosyal medya üzerinden milyonlarca paylaşımı analiz ediyor. Analiz ettiği her bir fotoğraftan yaş, cinsiyet, lokasyon, kıyafet, stil, renk ağırlıkları gibi yüze yakın özelliği yapay zeka ile algılıyor. Elde edilen veriler doğrultusunda gelecek yıl içerisinde nelerin trend olacağı, markanın hedef kitlesinin hangi tür ürünlere daha çok ilgi göstereceği gibi öngörüleri platformunda müşterilerine sunuyor.

Moda sektöründeki oyuncuların son senelerde en çok başını ağrıtan ve sıkça tartışılan konulardan birisi de milyarlarca dolarlık stok fazlası ürünler oldu. Firmaların “fast-fashion” konseptini benimserken müşterilerinin taleplerini doğru analiz edememesi ve trendlere ayak uyduramaması stok fazlası ürünleri kaçınılmaz kılıyor. 2018 yılı içerisinde Burberry’nin 38 milyon Dolar değerinde stok fazlası ürünü yakması da bunun en çarpıcı örneklerinden biri olmuştu.

T-Fashion, firmaların hedef kitlelerine yönelik sunduğu öngörülerle tekstil ve moda firmalarının doğru ürünü, doğru zamanda, doğru miktarda üretmesine yardımcı oluyor. Böylece firmalar stok fazlası ürünlerden kaçınırken satış oranlarını arttırıyor.

Şirketin kurucularından Yiğit Alp Elmas “Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız projemizin haberlerini herkes ile paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Moda sektöründe karar alıcılara en fazla getiriyi elde etmelerine yardımcı olmaları dışında özellikle döngüsel ekonomi hedeflerine ulaşmalarında yardımcı oluyoruz.”
.
T-Fashion, geçtiğimiz aylarda dünyada renk standartları alanında otorite olan Pantone ile global bir işbirliği anlaşmasına imza attı. Yakında duyurulacak bu işbirliği kapsamında teknik ve pazarlama alanlarında birlikte çalışan T-Fashion ve Pantone, müşterilerine üretimden satışa kadar uçtan uca bir deneyim yaşatmayı hedefliyor.

T-Fashion’ın kurucularından Mehmet Ali Peker, “Tekstil ve yapay zeka alanında güçlü bir ekibimiz var. Bir buçuk yıldan uzun süredir devam eden ARGE çalışmalarımızla, gelenekselleşmiş trend tahminlerini 21. yüzyıl standartlarına taşıyoruz. Veriye dayalı metadolojilerimizle tasarlayan, üreten, satan tüm müşterilerimize değer katıyoruz.”

T-Fashion’ı rakiplerinden ayıran önemli faktörlerden biri de yaptıkları analizleri sosyal medya üzerinden gerçekleştirmeleri. Hepimizin bildiği üzere, pandemi döneminde dijital kanalların artık müşteriler için vazgeçilmez araçlar olacağı gözler önüne serildi. Artık markaların son kullanıcıları günde ortalama bir saate yakın zamanını Instagram gibi sosyal medya kanallarında geçiriyor ve böylesine bir ortamda sosyal medya üzerinden yapılan hedef kitle analizleri markalar için çok önemli bir rol oynuyor. T-Fashion da moda sektöründeki firmaların stok fazlası ürünlerden kaçınmasına ve hedeflenen son kullanıcılara hitap eden ürünler çıkarmasına destek olmak adına sosyal medyanın gücünü kullanıyor.

Geçtiğimiz ay T-Fashion, moda ve perakende teknolojileri alanında her sene tüm dünyadan 10 girişim kabul eden Paris merkezli IFA Paris Foundry hızlandırma programına kabul aldı. Türkiye’deki müşterilerine yeni hizmet vermeye başlayan T-Fashion, önümüzdeki aylarda Foundry ile birlikte modanın merkezi olan Fransa ve İtalya gibi marketlere açılmayı hedefliyor.

Cambly Türkiye ülke müdürü Emre Şimdi “Online dil öğrenme pazar büyüklüğü 20 milyar dolara koşuyor”

Pandemi ile birlikte online yabancı dil eğitim uygulamalarına talep artıyor. Online dil öğrenme pazarının 2027 yılında 21 milyar doları aşması ön görülürken, Cambly Türkiye Ülke Müdürü Emre Şimdi, “Mart ayından bu yana kullanım oranlarında ciddi artış gözlemliyoruz. Özellikle 4-15 yaş arası çocuklar için tasarlanan İngilizce eğitim programımız Cambly Kids‘e ilgi yoğun” dedi.

Pandemi, 190 ülkede ülke çapında okulların kapanmasına neden olup, toplam kayıtlı öğrencilerin yüzde 90’ını etkilerken; öğrenciler ve eğitimciler için öğrenme sürecini geliştirmede ise önemli bir katalizör oldu. Online eğitimlere yönelim artarken; araştırmalara göre dünya genelinde online dil öğrenme pazarının 7 yıl içinde yüzde 18,7 oranında büyümesi ve 2027 yılında pazar büyüklüğünün 21 milyar doları aşması bekleniyor.

Cambly Kids yoğun ilgi görüyor

İngilizce eğitim uygulaması Cambly’nin Türkiye Ülke Müdürü Emre Şimdi, “Koronavirüs salgını ile birlikte okulların kapatılması alınanı ilk aksiyonlar arasındaydı. Dünya genelinde bu karardan etkilenen 1,5 milyarın üzerinde öğrenci olduğu tahmin ediliyor. Bu çocukların büyük bir çoğunluğu uzaktan eğitime geçiş yaparken, e-öğrenme pazarı da ciddi bir yükselişe geçti” dedi. Bu süreçte ebeveynlerin tercihinin de online eğitim veren şirketler olduğuna işaret eden Emre Şimdi, “4-15 yaş arasındaki çocukların ana dili İngilizce olan eğitmenlerden online, bire bir ve interaktif İngilizce dersi alabildikleri Cambly Kids uygulamamız özelinde örnek vermem gerekirse, pandemi sürecinde tüm okulların online eğitime geçmesiyle Cambly Kids’e olan eğilim epey arttı. Velilerimiz de bu dönemde evlerinin güveninde kaliteli eğitime ulaşabildikleri için mutlular” diye konuştu.

Evinizin güvenliğinde, ebeveyn gözetiminde eğitim

Çocuğunun dilediği zaman, evinin güveninde, online özel ders almasını isteyen ailelerin tercihinin Cambly Kids olduğunu kaydeden Emre Şimdi, sözlerine şöyle devam etti: “Cambly Kids’te eğitmenlerin hepsi sertifikalı ve özenle seçilmiş çocuk eğitiminde uzman kişilerden oluşuyor. Aileler kendi programlarına göre istediği zaman, istediği yerde ders planlayabiliyor. Dersler, çocukların dikkat sürelerine uygun şekilde 30 dakika olarak tasarlanıyor. Cambly Kids’te 4-15 yaş arası hiç İngilizce bilmeyenden, ileri seviyelere kadar her çocuğa uygun programlar mevcut. Eğitmenler de çocukların seviyesini ilk dersten belirleyip, buna göre hazır bir müfredat ile derse geliyor. Eğitmen seçimini ise ebeveynler yapıyor. Ek olarak çocuklar aynı eğitmenle sürekli ders alabileceği gibi Amerikan, Kanada, İngiliz gibi değişik aksanlardan eğitmenlerle de çalışabiliyorlar. Tüm dersler otomatik olarak kaydediliyor ve sonra tekrar tekrar hem ebeveyn hem de çocuk tarafından izlenebiliyor.”

Online dil öğrenme pazarı 7 yılda yüzde 18,7 büyüyecek

Öte yandan e-öğrenme pazarına ilişkin de bilgi aktaran Emre Şimdi, şunları söyledi: “Son yıllarda büyük ölçüde küreselleşme ve sınır ötesi iletişim ihtiyacının artması ile gelişen e-öğrenme pazarında eğitim sektörüne yönelik artan harcamalar, artan internet ve cep telefonu kullanıcı sayısı ve çok uluslu şirketler tarafından çok dil bilen çalışan talebi pazarın itici gücüydü. Ancak şimdilerde Covid-19 etkisi ve yapay zekânın da gelişimiyle pazarın daha büyük bir hızla büyümesi bekleniyor. Araştırmalara göre dünya genelinde online dil öğrenme pazarının 2020-2027 yılları arasında yüzde 18,7 oranında büyümesi beklenirken, 2027 yılında pazar büyüklüğünün 21,2 milyar dolara ulaşması öngörülüyor.”

Eren Bali’nin de kurucusu olduğu Carbon Health, 100 milyon dolar Seri C yatırım aldı

Türk girişimci Eren Bali‘nin de kurucusu olduğu girişim Carbon Health, yeni turda Dragoneer Investment Group liderliğinde 100 milyon dolarlık Seri C yatırım turunu tamamladı ve önceki yatırımcılar Brookfield Technology Partners, DCVC ve Builders VC da dahil olmak üzere bu tura katıldı.

Bu yatırım ile San Francisco merkezli sağlık hizmeti sağlayıcısı girişim Carbon Health’in, ABD genelinde 20 pazar için planlanan 100 konteynır tarzı kliniğin açılması da dahil olmak üzere, ülke çapında genişlemeye devam etmesine yardımcı olmak için kullanılacak.

Carbon Health, yerinde bakım sağlamak için nakliye konteyneri tarzı mobil römorklar kullanacak ve bunun için de Reef Technology ile bir ortaklık yaptı. Geçtiğimiz yıl Carbon Health, altı farklı eyalette 27 kliniğe ulaşmıştı. Bu yıl mobil klinikler ile 100’den fazla kliniğe ulaşması bekleniyor.

Carbon Health’in kurucusu ve CEO’su Eren Bali, uzaktan bakımın çok etkili olabilmesine rağmen, bazı durumlarda, müşteriler için eksiksiz bir çözüm sağlamak için sanal doktor rehberliğinde hizmetlerle, bazı hemşire pratisyen desteği gerektirdiğini de dile getirdi. Bu yüzden mobil konteynır modelinde bir hizmet vermenin önemini vurguladı.

Şirket ayrıca, bu modeli kullanarak daha fazla COVID-19 test kapasitesini artırmak istiyor ve COVID-19 aşısı kullanıma hazır olduğunda hızlıca ülke geneline ve dünyaya yaygınlaştırmak istiyor.