Ana Sayfa Blog Sayfa 1096

Türkiye’de İnternet Üzerinden Yapılan Kredi Kartı İşlemleri – Ocak Ağustos

Bankalararası kart merkezi verilerine göre 2012 yılı Türkiye’de İnternet üzerinden yapılan kredi kartı işlemleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Bu tabloya göre en dikkat çeken taraf, Haziran ve Ağustos aylarıdır. Eticaret’in sürekli olarak farklı derecede yükseldiği ülkemizde bu iki ay’da bir önceki ay’a göre düşüş yaşanmıştır. Bunun nedeni uzmanlar tarafından tartışılır. Haziran ay’ı yazın başlangıcı ve ağustos ay’ı yazın bitişi olarak algılansa da elbette ki farklı nedenleri vardır. Gerçek şu ki e ticaret ülkemizde her geçen yıl inanılmaz bir şekilde büyümektedir. Geleceğin en önde mesleği olarak görülen bu alana yapılan doğru yatırımlar sonuç vermektedir.

Doğru demişken, bu alanın büyüdüğünü gören birçok girişken bir girişimde bulunmaya çalışıyor ve son yıllara göre en çok bu alanda alanında başarısızlıklar olmuştur. Markafoni, Trendyol gibi son yıllardan çıkan dev markaların bugün müşteri hacimlerine, müşteri hizmetlerine, satış rakamlarına ve en önemlisi marka bilinirliliklerine baktığımızda bu alanı en doğru şekilde kullandıklarını göstermektedir.

“Trendyol’da her 5 saniyede bir ürün satılmaktadır” – Trendyol CEO’su Demet Mutlu

Bir Türk İnternet markası daha yatırım aldı: Yemeksepeti.com

2001 yılında başlayan macera bugün bir dünya markası olma yolunda önemli adım attı. 25 restoran ve 3 çalışan ile başlayan Yemeksepeti.com, Türkiye pazarına girmek isteyen General Atlantic‘ten 44 milyon dolar yatırım aldı.

Canlı yayınlanan basın toplantısında Nevzat Aydın, yurtdışında yatırımların devam edeceğini dile getirdi. Türkiye’de 6500 kadar restoranla çalıştıklarını söyleyen Nevzat Aydın, Dubai ve Rusya’da dahil ortalama 8000 kadar restoranla çalıştıklarını açıkladı.

Bu yatırım Türk İnternet tarininin dönüm noktalarından biri. Yabancı yatırımcıların ülkemizde gözünün olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Ülkemizde eskiye dayalı çok fazla proje olmasa da son yıllardan çıkan girişimlerin gelecekte de ülkemizi uluslararası internet kulvarında başarılı noktalara taşıyacağını gösteriyor. Yabancı yatırımcılar Türk pazarının geleceğini bizden daha iyi görüyor. Böyle yatırımların ülkemizde devam edeceğini umuyoruz.

Mavi Okyanuslara açılan girişimler kazanıyor

Hayatınızda inovasyon’un önemli bir yeri varsa ve Mavi Okyanus Stratejisi kitabını da okuduysanız hayat olan bakış açınız değişiyor. Girişimlerin birçoğunu incelediğimde neredeyse hepsi birbirine benziyor. Aralarında en çok kazanan projeler ise bir nebze olsun farklılık oluşturan projelerdir. Farklı değilseniz siz de aynısınız demek. Müşteriler artık çok akıllı, tercihlerini yaparken profesyonelce web üzerinden araştırma yapıyorlar.

Diyorum ya bazen projelere bakıyorum ve gülüyorum. Onlar kazanmıyor mu? tabii ki kazanıyor… ama nasıl? maliyerlerini bile karşılamıyor, bir süre sonra ise bir proje daha internet dünyasına veda ediyor. Hem de çarpıcı başlıklarla… Dedim ya farklı olmak. Bir ürünü veya hizmeti sunarken bir yerine bir şey ekleyin, ekstra bir hediye verin… Kullanıcının kendisini önemli hissetmesini sağlayan bir güzellik yapın. Bunları yaparken de kalitede sitenin tasarımı ve hizmeti bir yandan paralel gitmeli.

Günümüz internet dünyasında aynı kalanlar pastanın parçalarını toplarken, inovasyon dahilinde bir yenilik getirenler dilimleri üzerindeki süsleriyle beraber yiyorlar.

Kızıl denizlerden Mavi okyanuslara… Rekabetten kaç, farklılık oluştur…

Bir zamanlar Drangons Den Türkiye programı vardı. Bu programın 5 yatırımcısında biri olan ve elinde bulundurduğu patentleri ile tam bir futurist beyne sahip olan Alphan Manas katıldığı bir seminerde şunları dile getiyordu. Türkiye’deki projelerin gerçekten çok komik olduğunu, adam gibi projenin çok zor çıktığını söylüyordu. Bende kendisine fazlasıyla katılıyorum. Çünkü gerçekten komik projeler çıkıyordu ve o projeden yatırım almayı planlıyorlardı. Açık ve net bir şekilde karşıdaki 5 mahluktan nasıl para yolabiliriz diye akıl almaz (iğrenç) sunumlar yapıyorlardı. Bu kafada olduğumuz sürece iğne ile kuyu kazarız. Teknolojinin neden ülkemize aylar hatta yıllar sonra geldiği belli. Çünkü inovasyon çok çok az. Tübitak’ın bile haberlerini duyamıyoruz. Discovery Science izledikçe ülkemin teknoloji konusunda haline üzülüyorum.

Değişim şart

Okyanusların ötesindeki güzelliklere açılamadığımız sürece yerimizde saymaya devam edeceğiz. Yurt dışında yapılan yüzlerce proje var ve bunlardan birkaçı ülkemize farklı bir şekilde girse de biz de girişimlerimiz ile dünyaya meydan okusak. Ben sıfırdan hiç bilinmedik yeni bir proje yazma konusunu da geçtim artık. Ülkemizin internet projelerine yatırım yapıyor ama müşteri olarak yapıyor bunu. Son 2-3 yılda inanılmaz yükselen çiçeksepeti, yemeksepeti, markafoni, trendyol, şehirfırsatı, yakala.co, netvarium bunların birkaç örneği.

Bunlar da olmasa panellerde örnek verecek konu, konuşturacak girişimci bulamayacağız.

Proje Nasıl Üretilir? İnsanın Aklına Fikir Nasıl Gelir?

Genelde zordur insanların aklına fark oluşturacak fikirler gelmesi. Herkes bir fikir bir proje üreteyimde hemen zengin olayım veya iyi bir hayatım olsun havasındadır. Alırlar ellerine bir kalem kağıdı masanın başına otururlar sonra düşünürler “ne yapsam ne yapsam hımm”… Böyle kağıtlar dolar, kalemler tükenir… veya bir başkasında gördüğü bir modeli hemen kendi yapmak ister. Bu tip insanların büyük bir kısmı projeye başlamadan yapılmasının zor olduğunu öğrenir pes eder, bi kısmı proje başlar sonra ilgilenmez hevesi kaçar pes eder, bir kısmı ise işi baya bir götürür ya ekonomik krizden pes eder, ya geliştirememekten ya da rekabete dayanamaz pes eder. (Ör: Çiğ Köfteciler, Dönerciler, … )

Şimdi siz bir fark oluşturarak PROJE mi üretmek istiyorsunuz?

Bunun için öncelikle İnovatif olmanız baktığınız bir şeyleri farklı görebilmeniz gerekiyor. İnovatif olmaktan maksat bu çok ekstra bir özellik değildir. Anlatmak istediğim herhangi bir nesneye veya bir iş modeline neye bakarsanız bakın onu nasıl FARKLILAŞTIRABİLİRİM veya üzerine nasıl bir ÖZELLİK ekleyebilirim olmalıdır.

İş modellerinin bir çoğu farklılaştırma yapısı üzerine kurulmuştur. Sıfırdan proje üretecek gücü kendinizde bulamayabilirsiniz. Aklınıza gelen bir şey ilk defa sizden çıktığı için demo uygulaması zor olabilir veya gerçekten zordur yapamazsınız bu sizin hevesinizi kaçırabilir. Amerika’nın keşfedildiğini unutmayın. Siz Amerika’nın içerisindeki güzellikleri keşfetmeye, kimsenin göremediğini görmeye odaklanın. Bu sayede örnek aldığınız modeller üzerinde değişiklik, ekleme yaparak kendi PROJE’nizi oluşturabilirsiniz. Veya çok zorlanıyorsanız yabancı siteleri biraz fazla karıştırın ama oldukça fazla, yurtdışındaki modelleri Türkiye’ye getirin.

Şu bir gerçek ki ülkemizde gerçekleşen bir çok yeni proje yurtdışında seneler önce uygulanmaya başlanmış veya o proje orada eskimiştir bile. Uykularınız kaçacaksa eğer araştırmaktan kaçsın, kararsızlıktan değil.

İnovatif olun, gözlüğü bir defa da tersten takın.

Bakalım ne göreceksiniz?

Gerçek Mağazalar Vitrin mi Oluyor? ‘Sanal’ın Zaferi’

Eticaret‘in her yıl %40-60 ortalamayla artış göstermesi AVM lere olan ilgiyi azaltıyor diyebiliriz. İnternet üzerinden yapılan alışverişleri adet bazında düşünürsek aslında AVM lerin ne kadar bir müşteri ya da ne kadar satış adedi kaybettiğini görebiliriz. Ve bu her geçen gün çılgıncasına artmaya devam ediyor. Online mağazası olan veya internette farklı sitelere ürün veren markaların bu konuda reel mağazasında müşteri kaybetmesi hele ki kaçınılmaz olacaktır. İnsanlar gerçek mağazaların internete oranla pahalı olduğunu biliyor. Ben size direk örnek vereyim. Bimeks’in internet sitesinde ürünlerin birçoğu %20 daha ucuz. Çünkü gerçek mağazada kira bedeli var, personel çalıştırıyor, elektrik,  su, görsel malzemeler vs.. derken sanal mağazaya göre çok çok daha maliyetli oluyor.

İnsanlar AVM’leri artık vitrin olarak kullanıyor diyebiliriz. Gidiyor mağazaya, ürünlere bakıyor ve hangisini alacağına karar veriyor sonra eve gidip internete girip o ürünü markasından bir sanal mağazada buluyor ve büyük bir ihtimal daha ucuza satın alıyor. Bazı duyumlarıma göre gelecekte markalar gerçek dükkanlarını sadece vitrine çevirecekmiş ve alışverişleri online’a yönlendireceklermiş.

Aslında Migros bu işe başladı bile. Telefonunuza yüklediğiniz bir uygulama ile buzdolabını açıyorsunuz barkotlarından azalan ürünleri okutuyorsunuz, ihtiyacınız olan ürünleri de ismini yazarak buluyorsunuz ve siparişi onaylıyorsunuz. Çok küçük bir ulaşım bedeli ile ürünler kapınıza geliyor. Sizce yüklü ve alacağınızı bildiğiniz alışverişlerde markete gidip 10 poşet taşımanıza gerek var mı? Son verdiğim örnek size asıl anlatmak istediğimi özetlemiştir. O gelecek artık geldi.

Herşeyin online hale helmesi hayatımızı değiştirdi mi?

Online hayatın her alanında var. Kullanıcılar artık günlerinin sadece küçük bir bölümünü offline olarak geçiriyor. (uyku, wc, önemli iş toplantıları vs..) aslında bu anları da öyle geçirdikleri söylenemez çünkü dışarıda çalışan bir bilgisayarlar ve ceplerinde internete sürekli bağlı olan telefonları var. Kısacası önemli bir kitle için 24 saat bağlılar diyebiliriz.

İnternetin yaşamımıza bu kadar entegre olması, beraberinde yeni alışkanlıkları da getirdi. Muhabbetlerin büyük kısmında online kavramlar var. İnsanlar aralarında online yazışıyorlar, her işlerini online hallediyorlar. Bir markanın nasıl olduğunu öğrenmek istediklerinde online araştırıyorlar… Farkettiniz mi herşeyin başında neredeyse online geliyor. Ben mesela yemeği bile online sipariş veriyorum, bankaya 2 ayda bir uğruyorum çünkü internet bankacılığı var…tek cümle herşey “e” de.

Hayatımıza artı mı kattı yoksa bir şeyler mi götürdü diye sorsak her ikisi de derim. İyi tarafından bakmak gerekirse kattığı değerler daha fazla. Belki artık arkadaşlarımla online sık sık görüştüğüm için onlarla daha az buluşuyorum, gerçek hayattan biraz soyutlanmış gibi hissediyorum. İşin bu kısmını iyi kullanırsan bunu da artıya çevirebilirsin. Önceden arkadaşlarını telefonla toplamak güçtü… şimdi facebook etkinlik var… Zamanımı daha iyi kullanıyorum. İşlerimi hızlıca hallederek yapacak daha çok şey buluyorum. Kendimi önceden yoğun zannederdim ama iki iş arasında boğulduğumuz için bunu söylerdim. Şimdi günde 10 iş yapıyoruz da halen iş yapacak çok zamanımız kalıyor. Durum bunlardan ibaret olunca da hayatımızın değişmediğini söylemek yanlış olur.

En güzel örnek şu yazdığım yazıyı online dışında düşünürsek size nasıl ulaştırabilirdim.. 1. mektupla 2. yüzyüze 3. Sanırım dumanla…

Bende tam bundan bahsediyorum… Gelecek “e” de.