5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde bir UberGREEN çağırıp tamamen elektrikli BMW i3 araçlarıyla çevre dostu ve ücretsiz yolculuk yapabilirsin.
UberGREEN’i nasıl kullanabilirsiniz?
İstanbul’da belli bir bölgede kullanabiliyorsunuz.
Ücretsiz UberGREEN kullanabileceğiniz bölge
Henüz Uber kullanıcısı değilseniz, Uber uygulamasını App Store‘dan veya Google Play‘den ücretsiz indirin ve bir hesap oluşturun. 5 Haziran, 13:00 – 18:00 arası, Uber uygulamasını açın, İstanbul’da aşağıdaki bölge içindeyseniz, aşağıda UberGREEN için bir çağırma butonu bulacaksınız. Alınmak istediğiniz konumu işaretleyin ve bir UberGREEN çağırın. UberGREEN aracıyla eşleştiğinizde, bir BMW i3 aracı dakikalar içinde bulunduğunuz konuma gelecek ve sizi gitmek istediğiniz yere götürecek.
2000 yılında kurulan ve Türkiye’nin önemli bir İnternet markası olan Yemek Sepeti, dünyanın en başarılı üniversitelerinden Harvard‘da derslere konu oldu. Okulun vaka çalışmaları arasına girmiş oldu.
“Growing and Expanding the Business Model Through Data – Veri Sayesinde İş Modelini Büyütme ve Geliştirme” isimli çalışma kapsamında, Yemeksepeti’nin iş modeli analiz edildi.
HBS Profesörü William Kerr tarafından yürütülen çalışma kapsamında, Yemeksepeti Kurucusu ve CEO’su Nevzat Aydın dahil olmak üzere şirket çalışanlarıyla 4 ay süren bir görüşme yapıldı.
Çalışmada, Türkiye’de henüz internetin yaygın şekilde kullanılmadığı ve girişimcilik ekosisteminin oluşmadığı yıllarda bir internet girişimi olarak yola çıkan Yemeksepeti’nin süreç içerisinde geliştirdiği özgün iş modeli incelendi.
Bu doğrultuda kullanıcı memnuniyeti odaklı yaklaşımı, mobil entegrasyon süreçleri, yatırım kararları, ürün geliştirme, marka işbirlikleri ve pazarlama çalışmalarında veri tabanlarının kullanımı gibi konulara vurgu yapıldı.
Gelecekte daha fazla marka çıkması temennisiyle, Yemek Sepeti’ni tebrik ediyoruz.
KOSGEB, KOBİ’lere işletme geliştirme koçluğu, destek ağlarına ulaşım, finans kaynaklarına erişim imkânı, uygun koşullarda iş yeri mekânı, ortak ofis ekipmanı ve ofis hizmetleri sunmak amacıyla kurulacak bir İŞGEM’in, kuruluş ve işletme giderlerine geri ödemesiz destek sağlamaktadır.
Bu desteğe; Belediyeler, Yüksek Öğretim Kurumları, Özel İdareler, Meslek Kuruluşları ve İnkübatörler (Kuluçka Merkezleri) başvurabilir.
İŞGEM Kuruluş Desteği süresi en fazla 18 ay, İŞGEM İşletme Desteği süresi en fazla 36 ay’dır.
Ofisler ve ortak kullanım alanları için gerekli olan mobilyalar ve donanım (bilgisayar altyapısı dâhil) alımı için toplam 100.000 (yüz bin) TL,
Personel net ücreti (asgari geçim indirimi, ikramiye, prim vb. ek ödemeler hariç), kişi başına 3.000(beş bin)TL’yi geçmemek üzere en fazla 3(üç) personel için, toplam 50.000 (elli bin) TL
olmak üzere, geri ödemesiz destek üst limiti 650.000 (altı yüz elli bin) TL’dir.
İŞGEM İşletme Desteği
Personel net ücreti (asgari geçim indirimi, ikramiye, prim vb. ek ödemeler hariç), kişi başına 3.000 (üç bin) TL’yi geçmemek üzere en fazla 5 (beş) personel için, toplam 100.000 (yüz bin) TL
İŞGEM işletmelerine yönelik toplu eğitim/danışmanlık faaliyetleri için 50.000 (elli bin) TL,
İŞGEM Binası küçük tadilat işleri için 20.000 (yirmi bin) TL,
İŞGEM tanıtım/organizasyon giderleri, işbirliği ağlarına erişim giderleri için 30.000 (otuz bin) TL, olmak üzere geri ödemesiz destek üst limiti 200.000 (iki yüz bin) TL’dir.
Destekten Yararlanma Koşulu ve Başvuru
İŞGEM kuruluş ve işletme desteği için KOSGEB Müdürlüğü’ne iş planı ve ilgili belgeler ile birlikte başvuru yapılması gerekmektedir..
Destekten yararlanmak isteyen işletici kuruluş, www.kosgeb.gov.tr adresindeki KOSGEB Veri Tabanına kayıt olur.
2017 yılının başlamasıyla birlikte çoğu sektörde olduğu gibi devlet nezdindeki Ar-Ge ve girişimcilik fonlarında da bariz bir hareketlenme gözleniyor. Özellikle TÜBİTAK tarafında önce ödemelerin hızlandırılması ve akabinde 1512 BİGG programının yeniden açılması, sermaye arayışındaki girişimcileri oldukça heyecanlandırdı.
TÜBİTAK son olarak, 1511 Öncelikli Alan Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı kapsamında oldukça özgün teknoloji alanlarında 32 ayrı çağrı açarak bahsi geçen alanlarda çalışan girişimciler ve teknoloji şirketlerine proje başına 3.000.000 TL’ye varan hibe desteğinden faydalanma imkanı sunmuş oldu.
Peki TÜBİTAK 1511 Programı nedir? Nasıl destek alınır? Diğer programlardan farkları nedir? Bu yazımızda tüm bu sorulara olabildiğince net yanıtlar vermeye çalışacağız.
Girişimciler ve İşletmelere Yönetlik TÜBİTAK Destekleri
Yukarıdaki görselde ifade edildiği üzere temelde girişimcilerin TÜBİTAK nezdinde faydalanabileceği 5 ana destek programı var. İstatistiklere, en çok 1507 ve 1501 programına başvuru yapıldığını gösteriyor. Çünkü her iki program için de yılın 365 günü konu ve sektör sınırlaması olmaksızın başvuru yapılabiliyor. Örneğin kuruluşundan bu yana saha satış yönetimi yazılımları geliştiren bir işletme, istediği herhangi bir zaman diliminde “makine öğrenmesi destekli beyin egzersiz ve eğitim yazılımı” gibi bir proje için 1501 ve 1507 programlarına başvuru yapıp hibe alma fırsatı edilenebilir.
1509 programı için ise yurt dışından en az 1 ortak bulması gerekli. Akabinde yine zaman ve konu sınırlaması olmaksızın başvuru yapılabilir. 1512 programı içinse girişimcinin bireysel olarak ve çağrı açıldığı zaman başvuru yapması gerekli.
Diğer 4 programın aksine 1511 programı ise; her yıl 2 defa TÜBİTAK tarafından açılan özel teknoloji alanlarına yönelik olarak “yine bu alanlarda özelleşen ve teknolojik know-how sahibi” teknoloji şirketlerinin başvurularını kabul etmektedir. Eğer ilgili teknoloji şirketi, 1511 çağrısının gerektirdiği uzmanlık alanına sahip değilse ve/veya bunu proje dökümanında yeterince iyi anlatmazsa, henüz projenin ön değerlendirme aşamasında elenmesi söz konusu olabilecektir.
Aşağıdaki görselde, henüz 1 gün evvel TÜBİTAK tarafından 1511 programı kapsamında açılan yeni proje çağrıları yer almaktadır.
TÜBİTAK 1511 Programında Açılan Yeni Çağrılar (Haziran 2017)
1511 programları, girişimci ve teknoloji şirketlerinin diğer TÜBİTAK programlarına oranla çok daha yüksek destek oranlarıyla çok daha fazla hibe alabilmelerini sağlamaktadır. Örneğin 1507 programında KOBİ ölçeğindeki bir işletmenin alabileceği maksimum hibe miktarı 375K iken 1511 programında 3M; 1501 programı kapsamında Sanayi ölçeğindeki bir işletmenin alabileceği maksimum destek oranı %60 iken 1511 programında %66’dır. Bu yönüyle 1511 programı, diğer programların aksine çok daha caziptir.
O halde, 1511 programından faydalanmak için ne yapmak gerekli?
Bu bağlantıda işletmenin faaliyet alanları ve teknolojik yeteneğiyle uygun bir çağrı bulunmalı,
Bulunan uygun çağrıya ait çağrı rehberi detaylıca okunmalı ve çağrıya ilişkin özel şartları sağlamak adına gerekli adımlar atılmalı,
TÜBİTAK’ın proje başvuru sistemi PRODİS, üzerinden işletmeye bir profil oluşturulmalı ve ön kayıt işlemi gerçekleştirilmeli,
PRODİS üzerinden proje dökümanı hazırlanmalı ve TÜBİTAK’a online olarak gönderilmeli.
Sabretmeli 🙂
1511 programına ilişkin takvim ise şu şekilde:
Başarılar!
“Not: yazının hazırlanması sürecinde egirişim’e özel desteklerini esirgemeyen Projemetre R&D Consultancy ekibine teşekkürler.”
Günümüzde bazı şirketler evden çalışma konusunda esnek davranmaya başladığı gibi, bazı şirketlerde açık ofis alanlarından yer kiralayarak iş gücünün bir kısmını buralara taşımaya başladı. Ülkemizde son yıllarda aktif olan açık ofisalanları ile freelancer iş yapanlar ya da daha ufak yapıda olan şirketler, bu noktalarda konumlanarak, yeni nesil çalışma alanlarından faydalanıyorlar.
eOfis Pazarlama Müdürü Onur Kenar ile gerçekleştirdiğimiz röportaj ile bu alanlarda çalışmanın faydalarından bahsetti. Özellikle açık bir ofiste çalışıyorsanız iş arkadaşlarınızla daha rahat iletişim kurabilir, problem çıkma ihtimalini azaltabilir ve performansınızı artırabilirsiniz.
Açık ofislerde çalışanlar, diğer şirket çalışanları ile sosyal bir ortam geliştirerek beraber iş yapabilirler ve yeni müşteriler kazanabilirler. Bu alanlardaki şirket çalışanları ofise gelmeye teşvik olacak ve kurumsallaşmış monoton yapılardan biraz daha uzaklaşıp, şirket içerisinde daha verimli olmaya başlayacaktır.
Özellikle girişimler için de sektöre yeni girdiklerinde karşılaşacakları klasik ofis maliyetlerinin fazla olmasının yarattığı dezavantajlardan kurtuluyorlar.
Açık ofisteki farklı disiplinlerden çalışanların bir arada olduğu atmosferi göz önünde bulundurduğumuzda, yeni insanlarla tanışarak, işimizi geliştirebilir ve işimizle ilgili yeni fikirler üretebilmenizi sağlıyor. Kısa dönem yapılabilecek sözleşmelerin getirdiği esneklik olduğu gibi, depozito gibi maliyetleriniz de olmuyor.
Hızlı internet, posta kargo takibi, resepsiyonist ve sekreterya hizmetinin işlerini oldukça kolaylaştırmanın yanı sıra ihtiyaç duydukları prestijin sağlaması. Çünkü yeni şirketlerde bütçenin henüz olmamasından dolayı, bu alanlarda bu eksikleri daha uygun fiyatlara yapabiliyorsunuz.
İş toplantıları için farklı lokasyonlardaki tam donanımlı toplantı odalarından da yararlanabilme olanağı bulunuyor. Müşterilerinizi birçok yerde ağırlayabiliyorsunuz. Ayrıca siz de açık ofis alanının diğer illerdeki şubelerinden yararlanarak, birçok ilde rahat rahat çalışabiliyorsunuz.
Onur Kenar yaptığı bir açıklamada; “Home Office konseptine kıyasla farklı şehirlerden, farklı kültürlerden yerli yabancı bir çok girişimci ile aynı ortamda bulunmanın kazandıracağı sosyalleşme duygusu ve motivasyon, global çağda bunun bir gereklilik oluşu, bu alanların tercih edilmesini sağlıyor.”
Rezervasyonların ve sekreterya hizmetinin eOfisim mobil uygulama ile cepten yönetilmesi, ofis yönetiminin tek tuşla sağlanabilmesi.
Bu alanlarda yazılım ve bilişim sektörlerinden profesyonellerin düzenlediği seminerler sık sık gerçekleştiriliyor, böylelikle girişimcilik temalı seminerleri yakından takip edebiliyorsunuz.
eOfis kurucu Onur Kenar’a, açık çalışma alanları ile ilgil bilgi verdiği için teşekkür ederiz.
Yer ve zaman kavramı olmadan yaşamayı öğrendiğimiz bir dönemdeyiz. Peki biz bu dönemin içerisinde neredeyiz? Girişimler için üç başlıkta toplamaya çalıştım. Deneyimde farklılaşmak için neler yapmamız gerek?
1) Müşteri ile Kesintisiz Diyalog Kur :
Anket
Bu üründen veya hizmetten memnun kaldınız mı?
Değil !! Sıkıcı. Sıkıldık bunlardan.
Önce müşteri konuşsun. Sen konuşma dinle ve anla.
Kesintisiz Diyalog Nedir?
Müşterilerin gerçekten süreçlerin içine dahil olduğu;
Yeni Ürün Geliştirmede,
Kampanya Tasarlanırken,
Fiyat Belirlerken,
müşteri tarafından fikir beyan edilmesidir.
2) Gücünü dengede tut :
Girişimimizi hayatta tutmak için spor yaptırıyoruz. Bu sporu dengeli ve yetenekleriyle doğru orantıda yaptırırsak sağlıklı bir girişim sahibi oluruz.
Bunun için var olan gücünüzü doğru mesaj ile doğru kanal üzerinden, doğru mecralara yatırmamız ve bunun ROI’sine bakmamız gerekiyor.
Biz ne kadar gücümüzü doğru kullanırsak o zaman hedeflediğimiz kitleye daha verimli ulaşmış olacağız.
3) Müşteri beklemez, beklenir :
İnsanlara soruyorlar en sevdiğiniz hayvan hangisi diye.
Sonuçlara baktığımızda çoğu hızlı hayvanları söylemiş.
Hızı seviyoruz. Hız ile yaşıyoruz.
Son yıllarda “HIZ” hayatımızın biçimlendiren bir argüman oldu.
Bugün bankaya gitmeden mobilden sıra alabiliyor, gideceğimiz yere mobil uygulama sayesinde ne kadar sürede gideceğimizi görebiliyoruz.
Müşteri beklemek istemiyor.
Müşteri kendisine İşletmelerin sunduğu ürün ve hizmetleri hıza göre değerlendiriyor.
Muş’ta 11 yaşındaki ortaokul öğrencisi Mert Delibalta, toprağa gömülü patlayıcıların yerini tespit edebilen bomba bulan casus drone projesi geliştirdi. Mert, yaptığı bu projeyle Erciyes Üniversitesi’nin düzenlediği “2. Uluslararası Eru Mekatron Robot Yarışması”nda birinci oldu.
Bu drone, toprağın 1 metre altında kadar barutu tespit edebildiği söyleniyor. Projede; görüntü işleme cihazı, kontrolcü kartı, karbon fiber özel çizilmiş şase, kamera, motor, yazılım ve kumanda kullanılmış.
Mert, projesiyle ilgili yaptığı açıklamada;
“Drone üzerine görüntü işleme cihazını yerleştirdim. Bu cihaza barutun elementlerini bilgisayar ortamında java yazılımı desteğiyle kodladım. Kodlanmış görüntü işleme cihazına bağlı kamera, bu elementleri dedektör sistemi sayesinde gördüğünde hemen uyarı sinyali vermeye başlıyor. Barutun nerede olduğunu tespit ediyor. Drone bir metre derinliğindeki barutu bulabiliyor. Barutun elementlerini tanıtmak için bin 107 satır kod yazdım. Bu kodlama işlemi 3 ay sürdü.”
Projenin test aşamasında yaşadıklarını da şu şekilde anlatıyor;
“Bir metre derinliğe torpil patlayıcı bıraktık. O bölgede drone ile çalışma yaptık. Burada canlı kamera görüntüsü sayesinde patlayıcının nerede olduğunu gördük. Patlayıcı tespit edildiğinde kumanda üzerinde yeşil nokta yandı.”
Markafoni’den 2014 yılında hisselerinin tamamının satışını gerçekleştirdikten sonra exit yapan Sina Afra, bugün Markafoni’nin kapanma kararıyla ilgili bir açıklama yaptı.
“Kurucuları arasında yer aldığım Markafoni’nin, faaliyetlerine son vereceğini duyurduğu andan itibaren başta basın sektöründen olmak üzerek pek çok dostumdan görüş talebi aldım. Bu konuda bir bilgi kirliliği bulunduğunu gördüğüm için kısa bir açıklama yapmak istedim.
Markafoni’yi 2008 yılında ortaklarım Tolga Tatari ve Ahmet Emre Sarı ile birlikte kurduk. Türkiye’de e-ticaret alanındaki standartları belirleyen ve bizler için halen çok büyük gurur vesilesi olan bir başarıya imza attık.
Dünyanın önde gelen internet ve medya şirketlerinden Naspers (MIH Allegro), 2011 yılında Markafoni Grubu’nun çoğunluk hissesini satın aldı. Anlaşma kapsamında, anlaşmanın üçüncü yılının sonunda kurucu ortaklar ve Naspers arasında hisse devrinin yapılması öngörülüyordu. 2011-2014 yılları arasında Markafoni’nin cirosu 4 kat büyüdü.
Markafoni’nin kurucu ortakları olarak, 2014 yılında geri kalan hisselerimizin tamamını Naspers’a sattık ve şirketten tamamen ayrıldık. Dolayısıyla 2014’ten bu yana Markafoni ve yönetimiyle ilgili herhangi bir görevim, yetkim ve tasarrufum olmadı.
Markafoni’nin faaliyetlerinin sona ermesinden üzüntü duymakla birlikte, bu kararın sebeplerine ilişkin soruların doğru adresi olmadığımı bu bağlamda hatırlatmak istedim.”
Keiretsu Forum Türkiye melek yatırımcılarından Ali Özgenç, melek yatırımcıların girişimcilerde aradığı özelliklerini kaleme aldı. Keyifle okumanız dileğiyle.
Ali Özgenç, Melek Yatırımcı
“Melek yatırımcıların baktığı ilk şey, girişimcinin bu işi her yönüyle götürüp götüremeyeceği.”
Türkiye’de inovatif girişimlerin ancak kendi imkanlarıyla hayatta kalabildiği bir süreçten, hem devlet ve üniversiteler eliyle hem de yatırımcılar ve bazı şirketler tarafından desteklendiği bir döneme geldik. Bu da Türkiye’nin genel inovasyon düzeyini arttırmak açısından çok önemli.
Bu tabloda en önemli yeri tutan ise kuşkusuz melek yatırımcılar. Çünkü melek yatırım yalnızca paradan ibaret olan kuru bir yatırım değil. Aynı zamanda yatırımcının deneyimini, fikirlerini, ilişki ağını, pazar ve strateji bilgisini, kredibilitesini de işin içine getirdiği, çok daha zengin bir ortaklık.
Girişimcilerin melek yatırım alabilmelerine destek olmak için geçtiğimiz dönemde Keiretsu Forum tarafından, yatırımcı ve girişimci gözüyle, Melek Yatırım nasıl alınır başlıklı iki etkinlik yapıldı. Ben de Keiretsu Forum Kurucu Ortağı olarak bu etkinliklerden birinde yer aldım. Bugüne kadar yaptığımız çok sayıda değerlendirmeye de dayanarak doğru yaklaşım ile ilgili bu yazıda da yer alan görüşlerimi aktardım.
Sağlam bir girişimci
Melek yatırımcılara yaklaşmada ilk ve belki en kritik adım dikkati yakalayabilmek. Bir girişimci eğer çok kısa bir sürede ilgiyi çekebilmişse, arkasını getirmek ve kendini dinletebilmek için bir fırsat yakalayabilir. Bunun için de ortadaki fırsatı ve özgün çözümü bir-iki cümlede özetleyebiliyorsa bir “asansör konuşması”na hazır hale gelebilir. Bir hikayesi olan StartUp’lar daha fazla ilgi çekiyor. Bir girişimci hiçbir şey bilmiyorsa, girişim fikrinin kendisine nasıl geldiğini, problemi nasıl görüp fırsatı nasıl tanımladığını anlatmalı. Yatırımcı anlatılan hikayede kendisini bulursa daha da iyi.
Melek yatırımcıların baktığı şeylerden belki en önde geleni girişimcinin kendisi. Girişimcinin bu işi her yönüyle götürüp götüremeyeceği ve girişimci özelliklerini taşıyıp taşımadığı. Her parlak fikri olan iyi bir girişimci olmayabilir. Bu açıdan büyük şirketlerin de kendi içlerindeki kişilere bu isimlendirmeyi yapmadan dikkatli olmaları gerekir. Melek yatırımcılar, karşılarındaki kişinin bütünselliğine, yani tamam olup olmadığına da bakarlar. Çeşitli belirsizliklerin arasında girişimcinin güvenilir, dayanıklı, tutumlu, kararlı ve tutkulu biri olduğundan, çeşitli zorluklar ortaya çıktığında yılmayacağından emin olmak isterler. Bunun ötesinde yine girişimcinin gerçekçi olması ve işle ilgili riskler konusunda iyi bir anlayışının olması da aranan birşeydir.
Yatırımcıların karşısına çıkan StartUp’larda, işi başlatan kişinin dışında, konunun çeşitli yönlerine hakim sağlam bir ekip olması tabii ki çok daha fazla güven ve inandırıcılık sağlar. Özellikle bu ekipte geçmişte yaptıkları ile birşeyler ortaya koymuş, bilinen veya araştırılabilir kişiler varsa daha da iyi olur.
Gerçek İnovatif girişim
Samimi söylemek gerekirse, benzerleri olan birşeyden bir tane daha kimsenin ilgisini çekmiyor. Bu nedenle StartUp’ın getirdiği özgün, inovatif değer önermesinin net bir şekilde ortaya konulması, girişimcinin kendisinden sonra ikinci önemli şey. Ortada gerçekten açıkta duran bir müşteri problemi var mı? Daha da önemlisi, potansiyel müşteriler bunu gerçekten bir problem olarak görüyorlar mı? Getirilen çözüm, olmayan veya eskiden olanlardan ciddi şekilde farklılaşan bir şey mi? İlginç bir teknoloji veya fikrî mülkiyet içeriyor mu? Çözüm ile ilgili, yatırımcının gözünde canlandırmasına yarayan bir prototip, bir video veya çözümü içeren bir hikaye de elbette çok faydalı olacaktır.
Birçok melek yatırımcının baktığı üçüncü şey ise büyüme potansiyeli, yani ölçeklenebilirlik. İş hangi hızla büyüyebilir? Hiç satış yapılmış mı? Ne zaman para getirmeye başlayabilir? Angaje edilmiş müşteriler var mı? Pilot uygulamadan geniş ölçeğe ne hızla geçebilir? Uluslararası platforma çıkabilir mi?
Artık bireysel melek yatırımcılardan değil, melek yatırımcı ağlarından bahsediyoruz. Bunların lokal olanı da var, Keiretsu gibi uluslararası olanı da. Uluslararası olanlarda dünyaya açılmak ve başka ülkelerden de yatırım almak daha kolay. Bunun için de kaliteli bir Yatırımcı Sunumu gerekiyor. Yatırımcı sunumunda şu ana kadar söylediklerimin dışında pazar, rekabet, iş modeli, vizyonu gösteren bir plan, finansallar ve çıkış stratejisi gibi şeyler de olmalı. “İyi kurgulanmış bir plana gerek yok, duruma göre vaziyet alırsınız” diyenler varsa da inanmayın. Sunumun başında ayrıca, StartUp’ın işinin ne olduğunu 3-4 kelime ile tanımlayan bir konumlama cümlesi olmalı.
Melek yatırımcıların doğal olarak baktıkları birşey de şirket değeri için konan rakam. Bu rakamı abartıp da yatırımcının ilgisini kaybetmesine neden olan yeterince örnek de gördüm.
KWORKS hızlandırma programı girişimi Stajim.net, Dünya genelinden yapılan binlerce başvuru arasından seçilerek, Paris merkezli girişim kampüsü Station F kapsamındaki Founders Program’a katılmaya hak kazandı.
Facebook, Airbnb ve Zendesk gibi firmalarla da ortaklığını duyuran Station F, yakın zamanda 1000 girişimciye ev sahipliği yapmayı planlıyor.