Ana Sayfa Blog Sayfa 1022

Hello Tomorrow, Akıllı Şehirler teması ile Türkiye’den girişimcilerin başvurularını bekliyor

Bilim ve teknoloji girişimlerine mentor ve fon imkanı sağlamak amacıyla 2011 yılında Fransa’da kurulan ve şu an itibariyle 4 kıtada 7 ofisiyle faaliyet gösteren Hello Tomorrow, geçen yıl bünyesine kattığı İstanbul ofisi ile Türkiye’de de etkinliğini arttırıyor. Kasım ayında “Akıllı Şehirler” teması ile düzenlenecek olan etkinliğin lansmanı 22 Mayıs akşamı, Fransa Büyük Elçisi Charles Fries himayesinde Fransız Sarayı’nda gerçekleştirildi. Hello Tomorrow, Türkiye’den girişimcilerin başvurularını bekliyor.

Hello Tomorrow; BNP Paribas, Boston Consulting Group ve Michael Bloomberg gibi kurum ve isimlerden aldığı destek ile bilim girişimcilerini, yatırımcıları ve endüstri partnerlerini, üç büyük köşe taşıyla, disiplinlerarası bir toplulukta birleştiriyor. Bu amaçla her yıl Paris’te Hello Tomorrow Challenge adıyla geleceğin teknolojilerini oluşturacak girişim sahiplerini hedef alan ve bu fikirleri yatırımcılarla buluşturan global bir yarışma düzenliyorlar. 100’ün üzerinde ülkeden yaklaşık 4000 başvuru alan bu yarışmada girişimler 10 ayrı başlık altında titizlikle inceleniyor. En iyi 500 girişim her yıl Ekim ayında Paris’teki yatırımcı gününde fikirlerini sunmak üzere davet ediliyorlar. Her kategori birincisi 15.000 € ile ödüllendiriliken en iyi girişimci de 100.000 € ödülün sahibi oluyor.

Türkiye’de de geleceğin teknolojileri üzerine çalışan girişimlere destek olan ve girişimcilik ekosisteminin gelişimine büyük katkılar sağlayan Hello Tomorrow Türkiye, geçtiğimiz yıl Sabancı Center’da seçkin katılımcı ve konuşmacıların yer aldığı “The Future of Energy” temalı organizasyonu ile Türkiye’ye merhaba demişti. Geçtiğimiz yıl enerji temasıyla başlattıkları yükselişlerini bu yıl da “Akıllı Şehirler” temasıyla devam ettiriyorlar. Hello Tomorrow Türkiye Kurucusu Timur Topalgökçeli‘nin açılış konuşmasında belirttiği gibi, Türkiye ve özellikle İstanbul için en önemli konulardan biri olan akıllı şehirler ve inovasyon konularıyla Deep Tech Girişimcilik ekosisteminin gelişmesine katkı sağlamayı hedefleyen Hello Tomorrow Türkiye ekibi yoğun çalışmalarına devam ediyor.

Geçtiğimiz yıl enerji temasıyla başlattıkları yükselişlerini bu yıl da “Akıllı Şehirler” temasıyla devam ettiriyorlar. Hello Tomorrow Türkiye Kurucu Başkan’ı Timur Topalgökçeli’nin açılış konulmasında belirttiği gibi, Türkiye ve özellikle İstanbul için en önemli konulardan biri olan akıllı şehirler ve inovasyon konularıyla Deep Tech Girişimcilik ekosisteminin gelişmesine katkı sağlamayı hedefleyen Hello Tomorrow Türkiye ekibi yoğun çalışmalarına devam ediyor.

Alanında fark yaratan, iş dünyasından önemli insanların ve girişimcilerin katıldığı bu gecede bilim odaklı girişimlere global bakış ve girişim ekosistemi ile girişim hızlandırıcıları arasında köprü kurma olanaklarının yanı sıra akıllı şehirler konusunda yerel yönetimlerin, kurumsal firmaların ve girişimcilerin bir araya getirilmesi konuları üzerine konuşmalar gerçekleştirildi.
Özellikle iki önemli noktaya değinen etkinliğin ilk yarısı Hello Tomorrow Başkan Yardımcısı Arnaud de la Tour ile Girişimci ve Yatırımcı Ahu Serter’in bilim girişimleri eksenindeki konuşmaları sonrasında Urban Rhizomes CEO’su Laurence Senechal, CTO’su Jean-Luc Walter ve Mentors Network Global’den Mehmet Onarcan sundukları yeni işbirliği çerçevesinde girişimcilerin akademi ile pazar arasında kilit bir faktör olduklarına değindi. Özellikle derin teknoloji girişimlerinin %98’inin daha büyük gruplarla çalışmayı tercih etmesi ve 200 büyük şirketin %44’ünün de kuluçka ya da hızlandırıcılar kurarak girişimcilere yardımcı olması konusu girişimciler ile kurumsal firmaların bir araya geldiği etkinlik ve projelerin önemi vurguladı.

Hello Tomorrow, Türkiye’den girişimcilerin başvurularını bekliyor.

12 ay boyunca 500 TL burs ve girişim fırsatları için Girişimcilik Vakfı kayıtları başladı

Türkiye Girişimcilik Vakfı, Fellow Programı 2017 programı için başvuruları almaya başladı. 23 Haziran’a kadar Fellow Programı’na başvurarak girişimcilik potansiyeli taşıdığını gösterebilen üniversite öğrencileri, girişim elçileri olarak farklı etkinlik ve projelerde yer alma, 12 ay boyunca 500 TL burs alma, ilham veren rol modeller ile tanışma ve uluslararası girişim ağına dâhil olma şansını yakalayacak.

Türkiye’de girişimcilik konusunda farkındalık yaratmak, girişimcilik kültürünü yaymak ve gençlere girişimciliğin bir kariyer alternatifi olduğunu aşılamak isteyen Türkiye Girişimcilik Vakfı, “Farkınız özgürlüğünüz, cesaretiniz girişiminiz olsun” mottosu ile Türkiye’nin üreten ve değer yaratan ülke olma yolundaki dönüşümünü girişimcilik ile hızlandırmak adına çalışmalarını sürdürüyor. Girişimcilik Vakfı bu misyonla girişimcilik ekosistemine yeni adaylar katmak için Fellow Programı 2017 başvuru sürecini başlattı.

Fellow Programı’na dahil olmak isteyen öğrencilerin, 23 Haziran’a kadar bu bağlantıdan adresindeki başvuru formunu doldurup Girişimcilik Vakfı’na göndermesi gerekiyor.

Sina Afra, Girişimcilik Vakfı YK Başkanı

Girişimcilik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sina Afra, yalnızca ilham mekanizmasını kullanarak yetenekli gençleri girişimciliğe teşvik etmenin önemine değinerek, girişimcilik kültürünü geliştirmek için altyapı oluşturmak gerektiğini ve bunun için en doğru başlangıç noktasının da üniversiteler olduğunu belirtiyor. Bu yıl Fellow Programı’na 100 bine yakın başvuru beklediklerini dile getiren Afra, yeni dönemle ilgili şunları söylüyor:

Önceki yıllarda Fellow seçim süreçlerinde beklentimizin çok üstünde başvuru sayısıyla karşılaştık: Programa binlerce üniversite öğrencisi, 81 ildeki 190’dan fazla üniversite başvurdu. Girişimcilik önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi en çok kalkındıracak akımlardan biri çünkü girişimcilik yenilik demek, AR-GE demek, istihdam demek. Türkiye’de girişimcilik kültürünü geliştirmek ve bu yolla sosyal ve ekonomik kalkınmayı hızlandırmak amacıyla çıktığımız bu yolda üçüncü senemizde Fellow 2017 Programı ile bu heyecanımıza ortak olacak gençleri bekliyoruz. Kurulduğumuz günden bu yana, direkt ve dolaylı olarak 2,5 milyon gence dokunduk. Şu anda Türkiye’nin her bölgesinden, Diyarbakır’dan Sakarya’ya, 100 Fellow’umuz ve 36 mezunumuz var. Bundan beş yıl sonrasını düşünürsek, yüzlerce gencin Girişimcilik Vakfı programından geçeceğini söyleyebiliriz. Gitmek istediğimiz nokta ise girişimciliğin gençler arasında ciddi bir kariyer alternatifi olması. Bu yolda yürürken, Türkiye’nin özellikle kadın girişimcilere çok ihtiyacı olduğunun da altını çizmek isterim.

Avrupalı şirketler 2018 yılında veri güvenliğinden dolayı büyük cezalar ile karşı karşıya kalabilir

NetApp’ın yaptığı araştırmaya göre Avrupalı CIO ve BT yöneticilerinin %70’ten fazlası, önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek Genel Veri Koruma Yönetmeliği‘nin şartlarını karşılayamayabileceklerinden endişe ediyor.

Yapılan yeni bir araştırmaya göre Avrupalı CIO ve BT yöneticilerinin %70’ten fazlası Genel Veri Koruma Yönetmeliği’nin (GDPR) yürürlüğe gireceği tarihe kadar gerekli olan uyum kriterlerini karşılayamayabileceklerinden endişe ediyor.

NetApp’ın Avrupa’daki bulut kullanımı, güvenliği ve GDPR uyumu konusunda yaptığı araştırmasında birçok önemli sonuç ortaya çıktı. Araştırmaya göre 25 Mayıs 2018’de yürürlüğe girecek GDPR yönetmeliği öncesi katılımcıların sadece %37’si şu ana kadar veri regülasyonuna uyum için ek yatırım yaptı. Gelecekte verilerin artacağı önem ve regülasyonların neden olabileceği yüksek ceza miktarları dikkate alındığında bu rakamın düşük olması araştırmadan çıkan çarpıcı sonuç oldu.

Fransa, Almanya ve İngiltere’den 750 CIO ve BT yöneticisinin katıldığı araştırmadan çıkan diğer önemli noktalar ise şunlar:

• Veri uyumluluğunda sorumluluk konusu net değil.
• GDPR ile nelerin geldiği hala tam olarak anlaşılabilmiş değil.
• GDPR’a uyum için hazırlıklar yavaş ilerliyor.

Sorumluluğun kime ait olduğu konusu belirsiz: GDPR için en önemli konuların başında uyum geliyor. Veriyi üretenler bu verilerin sahibi olarak kalsa da GDPR’ye göre bu verileri kullananlar da aynı şekilde sorumlu. Ancak katılımcıların %51’i regülasyona uyumun veriyi üreten şirketin, %46’sı ise veriyi kullanan şirketin meselesi olduğunu belirtiyor. Ankete katılanların %37’si de uyum konusunda sorumluluğun üçüncü taraf bulut servis sağlayıcılarına ait olduğunu ifade ediyor. GDPR’a göre her taraf bireysel olarak veriden sorumlu olacak olsa da verilen yanıtlar katılımcıların kişisel verilerde “sorumluluk paylaşımı” konusunun temelini anladığını gösteriyor. Ancak oranların düşük olması EMEA bölgesindeki CIO ve BT yöneticileri arasında konuyla ilgili belirsizliğin devam ettiğini de gösteriyor.

Şirketler yürürlük tarihinin yaklaşmasından endişe ediyor:

Uyum konusunda yaşanan belirsizliğin yanı sıra GDPR’ın neleri içerdiği konusunda da bilgi eksikliği bulunuyor. Bu regülasyon ile nelerin geldiğini anlayanların oranı en yüksek Almanya’da olsa da bu ülkedeki katılımcıların sadece %17’si GDPR’ı tam olarak anladıklarını belirtiyor. Fransa %15 ile ikinci, İngiltere ise %12 ile üçüncü sırada yer alıyor. Katılımcıların büyük çoğunluğu GDPR’ı “biraz” anladıklarını (%47) ve yürürlüğe geçmesine sadece bir yıl kalmış olmasına rağmen katılımcıların %9’u GDPR’ın ne olduğunu bilmediklerini söylüyor. Bu bilgi eksikliği nedeniyle katılımcıların %73’ü yürürlük tarihinin yaklaşmasından endişe ettiklerini ifade ediyor. Bu da gelecekte regülasyonların karşılanmaması durumunda şirketleri büyük cezaların beklediği anlamına geliyor.

GDPR’a hazırlık yavaş ilerliyor:

Zaman giderek azalırken Avrupa genelindeki katılımcıların sadece üçte biri (%37) GDPR’a hazırlık için ek yatırım yaptıklarını belirtiyor. Almanya, GDPR için hazırlıklara en çok önem ülke olarak öne çıkıyor. Bu ülkedeki katılımcıların çeyreğinden fazlası (%27) veri koruması alanında uzman kişileri halihazırda işe aldıklarını ifade ederken Fransa %20 ile ikinci, İngiltere ise %17 ile üçüncü sırada yer alıyor. Ancak tüm katılımcıların %14’ü henüz hiçbir hazırlık yapmadığını ifade ediyor. Halbuki bu hazırlıklar iş dünyasında etkisi artmaya devam eden verilerin faydasını ortaya çıkaracak. IDC rakamlarına göre 2025[1] yılına kadar 80 milyar cihaz internete bağlanarak veride devasa bir büyümeye neden olacak.

Uyum konusuna hala çok önem verilmiyor

Konu bulut sistemlerine geçiş olduğunda ise tüm katılımcıların çeyreğinden fazlası (%29) bu regülasyona uyumu, buluta geçiş konusunda kilit bir motivasyon kaynağı olarak görmediklerini belirtiyor. Bu da işletmelerin hala uyum konusuna tam odaklanmadığını gösteriyor. Hatta bulut kullanımı gibi ciddi bir konuda dahi uyum konusu düşük öncelikte bulunuyor.

NetApp Yasal Paylaşımlar Servisi Müdürü Dr. Dierk Schindler araştırma ile ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Bulut işlerin yapılış şeklini değiştirmeye devam ederken GDPR bu alandaki yasal düzenlemelerin önemli bir parçası olacak. Bu regülasyon, verilerin yön verdiği geleceğin temelini oluştururken aynı zamanda AB vatandaşlarının verilerini kullanan tüm şirketlere güçlü bir veri mahremiyet uyum yapısı sunuyor. Ancak C seviyesi yöneticiler ve BT müdürlerinin konu veri uyumluluğuna geldiğinde, belirsizlik içerisinde olduklarını görüyoruz. Veri uyumunun GDPR’ın merkezi olduğunu düşündüğümüzde, bu durum hem çarpıcı hem de endişe verici. Bu kişilerin uyum konusunu anlamaları ve kullandıkları verilerin sorumluluğunu üstlenmeleri gelecekte karşılaşabilecekleri cezaların önüne geçmelerini sağlayacaktır. NetApp’ın anketine katılanların sadece yarısının GDPR’ın ne olduğunu en azından ‘biraz’ bilmesi bu konuda hala kat etmemiz gereken uzun bir yol olduğunu gösteriyor ve bunun için sadece bir yılımız kaldı.

Nasıl marka olunur? konusuna odaklanan “Stratejik Marka Yönetimi” kitabı raflardaki yerini aldı

Dijital pazarlama uzmanı ve marka yöneticisi Mürsel Ferhat Sağlam tarafından kaleme alınan ve Dikeyeksen Yayıncılık etiketiyle yayınlanan “Stratejik Marka Yönetimi” raflardaki yerini aldı.

Mürsel Ferhat Sağlam’ın son kitabı Stratejik Marka Yönetimi, 35 farklı başlıkta marka yönetimini işliyor. Konu başlıkları itibariyle ilgi çeken, sıradanlıktan uzak içeriği ve özgün anlatım tarzıyla okuyucuya farklı bir okuma deneyimi ve bakış açısı kazandıracağı kesin olan Stratejik Marka Yönetimi’nde yer alan “Türkiye Bir Sürdürülebilir Marka Mıdır?” başlığı ise sadece sektör profesyonellerini, siyasetçileri, girişimcileri veya iş insanlarını değil tüm Türkiye’yi ilgilendiriyor.

Türkiye’nin 2023’te hedeflediği ekonomik kazanımlara ulaşması için öncelikle “marka ülke” olması gerektiğini vurgulayan Mürsel Ferhat Sağlam’a göre; Türkiye markalaşma yolunda öncelikle “Burası Türkiye!” söylemini, daha sonra bu imaja neden olan ekonomik ve sosyolojik problemleri düzeltmesi gerekiyor.

Kitabın ana konusu markalaşmak fakat kitapta meselenin “nedir”inden ziyade “nasıl”ına odaklanılmış. Bu detay Mürsel Ferhat Sağlam’ın, Stratejik Marka Yönetimi kitabına olan ilgiyi arttıracağa benziyor.

Yeni ve önerdiğimiz kitap paylaşımlarımıza devam edeceğiz.

MamaMe: Sağlıklı anne yemeği ile tüketiciyi buluşturan online yemek platformu

MamaMe, lezzetli ve sağlıklı anne yemeği ile tüketiciyi buluşturan bir online yemek platformudur.

MamaMe, Prof. Dr. Pınar Yolum, Prof. Dr. Ayşegül Toker ve Evrim Tankuş Hakyemez tarafından 2017 yılında kadınları güçlendirmek vizyonuyla yola çıkan girişim, Boğaziçi Üniversitesi HayalEt Kuluçka Merkezi’nde kuruldu.

Kurucuların yaptığı ortak açıklamada; “Tüketicinin ihtiyaçlarıyla evrilerek gelişen ve büyüyen bir iş kurmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Şu anda ilk hedefimiz; çalışkan ve yaratıcı bir ekiple, tüketici ve üretici tarafında doğru iletişimi kurarak emin adımlarla ilerlemek.

MamaMe, içerisinde ‘Cook-Comp‘ olarak isimlendirilen yazılım ile yapay zeka uygulaması kullanılarak sistemdeki aşçılara ve kullanıcılara önerilerde bulunmaya başlayacak. Böylelikle sistem sizi tanıyarak sevebileceğiniz yemekleri önünüze çıkaracak. Girişim; çalışkan ve üretken bir ekiple, tüketici ve üretici tarafında doğru iletişimi kurarak emin adımlarla ilerlemek istiyor.

Kurucuların rakiplerinden farkınız nedir sorusuna verdiği cevap;

Ülkemizde ve dünyada dijital platformlarda yemek arz ve talebini buluşturan sayısız örnek mevcut. MamaMe’nin farkı; “anne yemeği” yemek isteyen ama bunun nasıl yapılacağını öğrenmeye üşenen, bu konudaki açlığını dişarıdaki alternatiflerle gidermeye çalışan ama seçenekleri fazlasıyla endüstriyel bulanların derdine derman olması. MamaMe’nin asçilari -biz onlara “MaMe” diyoruz- evde halihazırda yemek yapan kadinlar. MamaMe sayesinde ücretsiz olarak hijyen, tadım ve gıda iletişimi eğitimleri alan bu kadınlar, mutfaklarını bir gelir kapısına dönüştürüyorlar.  MamaMe, kendi konumunuza en yakın MaMe’lerden, evlerinde pişirdikleri yemekleri uygun fiyata satın alabileceğiniz, bunu yaparken de bir başka evin ekonomisine katkıda bulunduğunuzu hissedeceğiniz bir platform. Öte yandan, MamaMe, ev kadınlarının emeklerinin hakkını veren ve onları eğiten bir kadın kooperatifi-şirket iş birliğine dayanan yenilikçi bir iş modeline sahip.

MamaMe, öncelikle Türkiye’deki ev kadınlarinin mutfağni genişleterek onlara ek gelir sağlamak üzere yola çıktı. Bir sonraki adımda, Avrupa’nın önde gelen şehirlerine ve dünyaya açılarak, gittiği her şehirde dezavantajlı grupları ekonomiye katarak sosyal değer yaratan, bir dijital sağlıklı ev yemeği restoranı haline gelmeyi hedefliyor.

Girişimi yenilikçi yaklaşımıyla tebrik ederiz.

16 yaşındaki Neval, İşitme engellilerin işaret dili bilmeyenlerle iletişim kurmasını sağlayan yazılım geliştirdi

16 yaşındaki lise öğrencisi Neval Çam, işitme engellilerin daha kolay iletişim kurması için işaret dili bilmeyenlerle iletişimi kolaylaştıracak bir yazılım geliştirdi. Neval, Microsoft tarafından yılın en başarılı kadın yazılım geliştiricisi seçildi ve dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Stanford University‘e tam burslu kabul edildi.

Neval, sınıf arkadaşıyla birlikte henüz 10. sınıftayken “Leap Motion Aracılığıyla İşaret Dili Tercüme Cihazı“nı geliştirdi. Çalışmalarına başlanan program sayesinde, akıllı telefonlar dahil birçok cihaza entegre olabilecek olan bu sistem ile işaret dilinin kolaylıkla çözülmesini sağlıyor. Günlük yaşantımızda ara ara karşılaştığımız sıkıntılardan biri olan, İşitme Engelliler ile anlaşamama sorunu, böylelikle cebimizdeki akıllı telefona yükleyeceğimiz bir program ile çözülebiliyor. Ürün, tam olarak hazır olduğunda bunun bilgisini paylaşacağız.

En büyük hayali Standford’da okumak olan Neval, geliştirdiği bu proje ile de kabul aldı. Biliyorsunuz ki, dünyanın en iyi üniversiteleri sizi yetenekleriniz ile kabul ediyor. Kendisini genç yaşta geliştirdiği böyle projeden ötürü tebrik ederiz.

PatiKutu: Evcil hayvan sahipleri için aylık kutu aboneliği

Evcil hayvan sahiplerinin hayatını kolaylaştırmak üzere yola çıkan PatiKutu, Eylül 2016’da girişimci Yusuf Canpolat ve Özen Pulat tarafından kuruldu. Mart 2017’de aktif olarak hizmet vermeye başlayan PatiKutu’nun Türkiye’de artan hayvan sahiplerini internet ile tanıştırmak, hayvan hakları konusunda sosyal sorumluluğu artırmak ve kaliteli mama bilinci aşılamak gibi misyonları bulunuyor.

Evcil hayvan sahipleri PatiKutu girişimi ile hayvanlarının mama ve kum gibi ihtiyaçlarını düşünmek zorunda kalmıyor. PatiKutu, evcil hayvanı olanların mama ve benzeri ihtiyaçlarını düzenli olarak temin ediyor.

Evcil hayvan sahiplerinin hayatını kolaylaştırmak için yola çıkan yeni girişim PatiKutu, abonelik hizmetiyle kedi ve köpeklerin aylık ihtiyaçlarını karşılıyor. Kediler için 69,99 TL, köpekler için 129,99 TL’den başlayan fiyat seçenekleriyle her ay kedi ve köpeğin tüm ihtiyaçlarını düzenli olarak almak mümkün.

69,99 liradan başlayan kedi kutularında istenilen kedi maması, yaş mama ve kedi kumu seçiliyor. PatiKutu, bu seçime ödül mamasını ekleyip bir kutu içerisine yerleştirerek her ay sahibine ulaştırıyor. Ayrıca her kutunun 1 lirasını sokakta yaşayan hayvanların yararına kullanacak olan bir derneğe bağışlıyor.

Aylık abonelik var, toplu ödeme ve taahhüt yok

Aylık abonelik mantığı ile çalışan PatiKutu’da istenilen zaman aboneliği durdurmak, iptal etmek ya da devam etmek mümkün. PatiKutu aboneliğinde herhangi bir taahhüt ya da toplu ödeme bulunmuyor. Seçilen kutu içerisindeki mamayı, yaş mamayı ya da kumu bir sonraki ay değiştirmek mümkün.

PatiKutu sayesinde evcil hayvan için yapılan harcamalar hem düzenli hem de kontrol edilebilir hale geliyor. Kullanıcılar, kedi ve köpeklerinin mama ihtiyaçlarına aylık ne ödediğini biliyor, dilediği zaman bir alt pakete geçerek harcamasını azaltabiliyor.

 

Girişimle ilgili gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

Site yöneticilerinin dijital asistanı Apsiyon, rakibi Siyonet’i satın aldı

Bu sabah Apsiyon ekibinden Siyonet‘i, satın aldığnı öğrendik. Apsiyon; site, rezidans ve iş merkezi yöneticilerinin işlerini daha hızlı ve kolay yapabilmesi adına oluşturulmuş dijital bir asistan ve internet üzerinden bilgisayar, tablet ya da telefon ile rahatlıkla erişilebilen bulut tabanlı ve güçlü bir yazılımdır.

Apsiyon gücüne güç katıyor!

Yöneticilere 360 derece hizmet sunan, müşteri ilişkileri yönetimi (CRM), finans, muhasebe, iletişim ve online aidat tahsilatı hizmetlerini tek çatı altında toplayarak alanında lider özellikleri barındıran bir platform olan Apsiyon, Siyonet ile imzaladığı anlaşma ile Siyonet kullanan siteleri de bünyesine katarak büyümeye devam ediyor! Bundan sonraki süreçte Siyonet A.Ş., yönettiği tüm projelerde Apsiyon kullanacak ve site yönetimi, danışmanlık alanına odaklanarak büyümesini hızlandıracak. Aynı zamanda Siyonet kurucuları Ceyhun Baş ve Ozan Özen, Apsiyon Akademi’de eğitmen olarak görev alarak tecrübelerini sektöre yeni giriş yapacak profesyonel yönetim şirketi kurucularıyla paylaşacaklar.

Siyonet’i, Mart ayında tüm haklarıyla satın alan Apsiyon, geçen üç aylık süre içerisinde; Siyonet’teki tüm verilerin eksiksiz ve hatasız bir şekilde Apsiyon’a aktarılması ve müşterilere Apsiyon eğitimlerinin verilmesi için yoğun bir çalışma içerisindeydi. Bu çalışmaları kayıpsız ve %100 müşteri memnuniyeti ile tamamlamış olmanın haklı gururunu yaşayan Apsiyon, önümüzdeki dönem için de yeni başarılara imza atacağının müjdesini veriyor!

Apsiyon’un yeni üyelerini ne gibi avantajlar bekliyor?

Apsiyon Ailesi’ne katılan site sakini artık; site içi iletişimlere katılabiliyor, bilgi alabiliyor, taleplerde bulunup ihtiyaç duyarsa yöneticisiyle de doğrudan iletişime geçebiliyor. Aynı zamanda ortak alanlara rezervasyon yaptırabiliyor, istediği an finansal durumunu inceleyebiliyor ve aidatını kredi kartıyla ödeyebiliyor.
Apsiyon’un site sakinleri için özel olarak geliştirdiği mobil uygulamasını ücretsiz olarak sunuyor!

Kullanıcılar, Apsiyon mobil uygulamasını Google Play ve App Store üzerinden ücretsiz olarak indirilebiliyor ve tüm işlemleri cep telefonlarından ve tabletlerinden de kolaylıkla yapabiliyorlar.

Birçok prestijli konut da artık Apsiyon’lu!

Zorlu Center, Mesa Kemerburgaz, Ulus Savoy, Soyak Soho ve Sarı Konaklar gibi birçok prestijli site, konut ve iş merkezi de artık Apsiyon’lu olmanın rahatlığını yaşıyor!
Apsiyon’la birlikte yönetim kalitelerini artırmanın yanı sıra, projelerinin de değerine değer katıyorlar.

Apsiyon, sürekli gelişen ve yenilenen yapısıyla sektörde öncülük yapmaya ve sektörü geliştirmeye devam ediyor!

Kidimami: Yeni ve 2. El Bebek Çocuk Ürünleri Pazaryeri

egirişm TV konuğumuz Kidimami kurucu ortağı Canan Döşlü. Kidimami, anne-babalar tarafından anne-babalar için geliştirilen, yeni ve iyi durumdaki bebek, çocuk ve ebeveyn ürünlerinin alım satımının yapılabildiği bir pazaryeridir.

Şimdi röportajımızı izleyelim. İyi seyirler.

Google “Speak to Go” deneyimi ile sesinizle dünyayı gezin

Google’ın WebVR Denemeleri sayfasında bir dizi VR uygulaması gösterildi. Bunlardan birisi sesli ara yöntemiyle dünyayı keşfetmenizi sağlayan ”Speak to Go”.

Speak to Go, Daydream ve Cardboard uygulamalarında VR kulaklıklarla kullanılmak üzere optimize edilmiştir. Satın alındığı takdirde bilgisayardan veya telefondan kulaklıksız denemek de mümkün. Bunun için Chrome’da mikrofonu etkinleştirmeniz yeterli oluyor.

Boşluk çubuğuna hafifçe dokunun ve gitmek istediğiniz yeri söyleyin. Böylece web uygulaması sizi söylediğiniz yerde görülmeye değer rastgele bir yere bırakacak. Uygulama, masaüstünde yalnızca bir sesli arama aracı gibi görülse de, Google Cardboard kulaklık setiyle gerçek bir keşif duygusu veriyor.

Google,bu uygulama ile bir nebze de olsa kullanıcılara sanal gerçeklik tecrübesini yaşatmak istiyor. Bu deneyimi yaşamak için ”Speak to Go” web sayfasını ziyaret etmeyi unutmayın.