Ana Sayfa Blog Sayfa 1057

Get in the Ring’de finale kalan Delphi Sonic de Singapur’daki global finalde sahne alacak

Bilkent Cyberpark’ta düzenlenen Get in the Ring Türkiye yarışmasında 2 girişim Tarla.io ve Delphi Sonic’in finale kaldığını ve Tarla.io’nun kazanan olduğunu açıklamıştık. Finalde 2 girişim berabere kalmış ve kazanan girişim jürinin ortak kararıyla belirlenmişti.

Ancak aldığımız bir son dakika haberine göre Get in the Ring’in globaldeki ana yapımcısı Delphi Sonic’in de bu finali kazanan olduğunu ve o girişimin de Singapur finallerinde sahneye çıkabileceğini söyledi. Böylelikle Türkiye’den iki girişim Get in the Ring globalde bizi temsil edecek.

Get in the Ring Türkiye yarışmasını kazanan Tarla.io, Singapur’daki global finale gidiyor

Türkiye’de 2014 yılında ilk kez düzenlenen Get in the Ring yarışması, ikinci kez 1 Nisan’da Ankara Bilkent Cyberpark‘ta kurulan boks ringinde gerçekleştirildi. Get in the Ring, girişimcilerin ringe çıkıp ikili olarak eşleşip, jürinin ardı ardına gelen soruları cevaplaması üzerine kurulu bir yapı. Bu yarışmayı ise Tarla.io kazanarak Singapur’da yapılacak olan global finale katılmaya hak kazandı.

İyzico, Karmasis ve Ankara Kalkınma Ajansı’nın da aralarında olduğu jüri, yarışmaya başvuran 25 girişimciden uygun gördüğü 8 girişimciyi çeyrek finale seçti.

Çeyrek finale kalan girişimciler ve eşleşmeleri;

  • Innovera – Delphi Sonic
  • Sheetzoom – Tarla.io
  • Codela – Usturlabs
  • Seyisco – iCaked

Çeyrek finalde iş modellerini, ekiplerini ve elde ettiği kazanımları anlatan girişimcilerden 4’ü, kıyasıya bir mücadelenin ardından yarı finale kaldı.

  • Tarla i.o – Codela
  • Delphi Sonic – iCaked

Tarla.io ve Delphi Sonic ile zorlu geçen finalin ardından Tarla.io, Bilkent Cyberpark’ta düzenlenen Get in the Ring Türkiye yarışmasının kazananı olarak Singapur biletini kaptı.

Tarla.io: Toprakta, havada ve bitkide gizli kalmış bilgiyi ortaya çıkartıyor, düzenliyor, işliyor ve anlamlandırıyor. Her tarladaki yerel hava durumu, toprak bilgisi ve bitki gelişimi için kurduğumuz modeller sahada neler olduğunun ve olacağının ipuçlarını veriyor. Geçmişe, şimdiye ve geleceğe yönelik oluşturduğumuz uyarılar ve karar desteği; sürdürülebilir, karlı, verimli ve çevreci gıda üretiminin önündeki engelleri kaldırıyor.

Girişimcilerin kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için Türkiye’de ve özellikle Anadolu’da bu ve buna benzer yarışmaların artmasını diliyoruz.

Microsoft Teams ile kurumlar yeni bir çalışma ortamına sahip oluyor

Microsoft Office 365’in kolaylıklarını, ekip ruhu ile taçlandıran Microsoft, yeni hizmeti Microsoft Teams ile takım çalışmasına dinamizm katacak. Sohbet tabanlı ekip çalışma platformu Microsoft Teams, ortak belge üzerinde birlikte çalışmaktan, farklı konularda ekip içinde görüş paylaşmaya, grup konferans görüşmesi yapmaktan, toplantı notlarını paylaşmaya kadar farklı özellikleriyle öne çıkıyor.

Günümüz iş hayatı değişiyor. Eskiden masa başında çalışırken, şimdi çalışanların yüzde 70’i ofis dışında vakit geçiriyorlar. Kurumlara ve bireylere daha fazlasını başarabilmeleri için güç katmayı misyon edinen Microsoft, şirketlerin giderek artan takım olarak çalışabilme ihtiyaçlarını karşılamak için Teams hizmetini geliştirdi ve tüm Office 365 kullanıcılarına sundu. Şirket içinde ekiplerin grup kurma, birebir görüşme yapma, takvim paylaşma, Office 365 uygulamaları kullanma (Word, Excel ya da Power Point gibi), Skype desteği ve GIF/Emoji paylaşımı gibi özellikleri bulunan Microsoft Teams, Office 365 aboneleri tarafından ücretsiz olarak kullanılabilecek.

Dünya çapında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 181 ülkede kullanıma sunulan Microsoft Teams ile ilgili detaylar İstanbul’da Microsoft Office Pazarlama Grup Müdürü Çiğdem Kayalı’nın ev sahipliğinde düzenlenen ve bizim de katıldığımız basın toplantısında paylaşıldı.

“Şirketlerin dijital dönüşümüne katkıda bulunmak ve ekiplerin takım içi iletişim ihtiyaçlarını karşılamak için geliştirilen Microsoft Teams, Office 365 ekosistemi ile entegre olarak çalışabiliyor” diyen Çiğdem Kayalı sözlerine şöyle devam etti: “Günümüzün kurumsal dünyasında takımların birlikte daha uyumlu çalışmaları ve daha üretken olmaları için aynı ortamda bir arada olmalarına gerek yok. Esnek çalışma saatleri, evden çalışmak gibi konular iş hayatında yerini alırken, çalışanların yüzde 70’e yakını artık mobil. Microsoft olarak yeni sohbet tabanlı birlikte çalışma platformu Microsoft Teams’i geliştirdik. Her geçen gün daha fazla bilgi tüketiyor, veri saklıyoruz. Bu kadar çok bilgi arasında anlamlı veriler çıkarmak, gündemi takip edip, iletişimde kalmak için çaba harcıyoruz. Bütün bunlara bakacak olursak bu yeni iş hayatında takım olmak, takım olarak birlikte çalışmak için teknolojinin nimetlerinden yararlanmamız gerekiyor. Bu nedenle Microsoft Teams ekip ruhunu kaybetmeden, çalışanlara istedikleri an istedikleri yerden birlikte daha güzel işler yapmalarına imkan tanıyor.”

Ofise gitmeye gerek kalmadan, çalışmanın rahatlığı

Office 365’in Türkiye’de 4.5 yıldır kullanıldığına dikkat çeken Kayalı, “KOBİ’lerden büyük kurumlara, öğrencilerden tüketicilere kadar herkes Office 365 kullanıyor. Bu paket artık sadece Office uygulamalarını değil onlarca farklı hizmeti de üzerinde barındırıyor. Office 365’e son bir yılda 150’yi aşkın güncelleme geldi. Bunlar arasında Microsoft Teams, Outlook Customer Manager, Booking gibi yeni hizmetlerin yanı sıra Office uygulamalarında da Maps, Zoom, QuickStarter, Researcher, Editor gibi yeni özellikler eklendi. Office artık bildiğiniz Office değil. Excel’de yapmak istediğiniz pek çok işlem için gerekli formulü kendisi oluşturuyor. Aynı şekilde PowerPoint sizin verdiğiniz konu başlığında sunumu sizin için hazırlıyor. Word, sadece kelimelerinizi dil bilgisi açısından düzeltmiyor, artık daha vurucu cümleler oluşturmanız için öneride bulunuyor. Her geçen gün yeni servis ve hizmetlerin sayısı artıyor. Tüm bunlar sayesinde kullanıcılar artık ofislerine gitmeden, istedikleri yerden, istedikleri an çalışabilecekler.”

CIO Araştırması bulut dünyasına hibrit sistemlerin hükmettiğini ortaya koydu

NetApp’ın Avrupa’dan 750 BT yöneticisinin katıldığı araştırması, bulut sistemlerinin yaygınlaşma nedenleri ve kullanım alanları ile ilgili çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı

NetApp, Avrupa’da bulut kullanımının yaygınlığını gösteren endüstrinin ilk araştırmasının sonuçlarını yayınladı. Fransa, Almanya ve İngiltere’deki 750 CIO ve BT yöneticisinin katıldığı araştırmaya göre en çok kullanılan bulut sistemi hibrit bulut oldu. Her üç ülkeden katılımcılardan yarıdan fazlası herkese açık ve özel bulut sistemlerinin birleşiminden oluşan bulut sistemi kullandıklarını belirtti (Almanya %69, Fransa %61, İngiltere %58). Yine katılımcıların yarıdan fazlası buluta geçişin en temel nedenlerinin başında güvenlik geldiğini söyledi. Bu da bulut sağlayıcılarına güvenin artmakta olduğunu gösteriyor. Diğer yandan bulut sistemlerinin en çok kullanıldığı alanlar ise tüm ülkelerde depolama ve yedekleme oldu.

Araştırmadan öne çıkan detaylar:

  • Üç ülkeden katılımcılar hibrit bulutu tercih ediyor. Ancak bu hizmeti farklı ortaklardan alıyorlar. Hibrit bulut iş ortağı olarak daha çok yerel servis sağlayıcılar tercih ediliyor. Almanya, Fransa ve İngiltere’den katılımcıların ortalama %26’sının yanıtı bu yönde oldu. Hiper ölçekleyiciler (%18) ve büyük bulut servis sağlayıcıları veya global sistem entegratörleri (%17) nispeten daha az tercih ediliyor. Katılımcıların sadece %3’ü ise hiçbir bulut servisi kullanmadıklarını veya sadece bu sistemlere geçmeyi planladıklarını ifade etti. “Bulut konusunda şüpheci” olan bu kesim, belli bir şirket büyüklüğüne, endüstriye veya bulut stratejisine bağlı değil.
  • Güvenlik ve bulut birlikte iyi gidiyor: Katılımcıların yarıdan fazlası -%56- buluta geçiş nedenlerinin başında güvenliğin geldiğini belirtti. Almanya, Fransa ve İngiltere’den katılımcılar buluta geçişe neden olarak ilk üç motivasyon kaynağı içerisinde güvenliği gösteriyor. Bu durum veriler konusunda bulut sağlayıcılarına güvenin, bir güvenlik riski olarak algılanmadığı gerçeğini de ortaya koyuyor. Her üç ülke ayrıca esnekliği (%55) ve tasarrufu (%54) diğer nedenler olarak gösteriyor. Ayrıca Fransa (%61) ve İngiltere’de (%50) en önemli neden olarak kullanım kolaylığı gösterilirken veri güvenliğinin (%53) öne planda olduğu Almanya’da kullanım kolaylığını neden gösterenlerin oranı %46 seviyesinde kalıyor.
  • Bulut en çok depolama ve yedekleme için kullanılıyor – ancak dahası da var. İngiltere’de katılımcıların %56’sı bulutu dosya depolama, %51’i veritabanı ve %40’ı analiz, acil kurtarma ve SaaS için kullandıklarını belirtirken Almanya’da oranlar dosya depolama için %60, veritabanı için %57, acil kurtarma için %50 ve SaaS için %45 şeklinde oldu. Fransa’da ise bulutu veritabanı için kullandıklarını söyleyenlerin oranı %56, dosya depolama için kullandıklarını söyleyenlerin oranı %53 oldu. Bu ülkede uzaktan çalışma, ortak araçlar, analizler, SaaS ve acil kurtarma oranları ise %40 ve aşağısı şeklinde oldu. Tüm ülkelerde bulutun en az kullanıldığı alan ise doküman kontrolü.
  • Veriler ile ilgili regülasyonlar hala bir zorluk. Her ne kadar katılımcıların çoğu, 25 Mayıs 2018’de yürürlüğe girecek Genel Veri Koruma Regülasyonunu (GDPR) “kısmen”, “iyi” veya “tamamen” anladığını ifade etse de bu düzenleme hakkında bilgileri olmadığını kabul edenlerin oranları ise İngiltere’de %10, Fransa’da %9 ve Almanya’da %8 şeklinde oldu.

NetApp EMEA Bulut Çözümleri Pazarlama Yöneticisi Martin Warren yaptığı açıklamada, “BT yöneticileri çeviklik ve inovasyon için bulutu kullanıyor. Bu yöneticilerin, başarılı olmaları için seçim, kontrol ve çevikliğe odaklanması gerektiğine inanıyoruz. Kurumların hangi iş yüklerinin buluta ait olduğunu ve bu iş yüklerini hibrit bulut sistemlerine taşımak için en iyi iş ortaklarını seçebilmesi gerekiyor. Verinin geçerliliği boyunca bilgiye dayalı iş yapabilmek ve düzenleyici kararlar alabilmek için maliyet, performans ve veri kurulumu genelinde etkinliğe de sahip olmalılar. Ayrıca bu yöneticiler yeni fikirlerden, konsept ve üretime kadar bulut ekonomisinin tüm avantajlarından faydalanmak istiyor. NetApp olarak tüm bunları kendilerine sunabilen güçlü çözüm ve stratejilerimiz bulunuyor.” dedi.

Claranet Almanya Genel Müdürü Olaf Fischer ise şunları söyledi: “Araştırma sonuçları, bulut servislerini son kullanıcıya ulaştırma açısından ortaklığın kilit önemde olduğunu gösteriyor. Bizim bu yapı içerisindeki rolümüz de net. Kurumlar en yüksek seviyede güvenlik sunan farklı servislere ihtiyaç duyuyor. Aynı zamanda inovasyonun hızı da oldukça fazla. NetApp’ın özel depolama sistemleri üzerine inşa edilmiş hibrit bulut ile yeni nesil veri servisleri için kapı açıyoruz. Böylece müşterilerimize veri lokasyonu, herkese açık bulut entegrasyonu ve güçlü uyum konusunda tam bir yetkinlik sunuyoruz.”

Müşterileri ile yaptıkları görüşmelere dikkat çeken Node Yönetilen Servisler Müdürü Gregg Mearing ise “Tüm kurumlar sürekli bir şekilde maliyet yapılarını optimize etmeye çalışıyor. Ancak esneklik de bir o kadar önemli. Açıkçası müşterilerimiz, kurum içi ve herkese açık bulut sistemlerine bağlı kalmayı istemiyor. NetApp Data Fabric bunun için zekice bir çözüm. Bu çözüm, ihtiyaç duyulduğunda herkese açık bulutlar arasında geçiş yapma imkanı sunuyor. Aynı zamanda yönetilen servis portföyümüzle yüzde 100 entegrasyon sayesinde bu, neredeyse CAPEX yatırımı yapılmadan gerçekleştirilebiliyor.

NetApp’ın İngiltere, Fransa ve Almanya’daki 750 BT yöneticisinin katıldığı araştırması, Opinion Matters tarafından 2016 yılının Aralık ayında yapıldı.

Evcil dostlarınız için yaşam platformu Banamama, 1,5 milyon TL değerleme ile yatırım aldı

Evcil dostlarınızın mamalarını, sağlık ve bakım ürünlerini sizin için takip eden ve tekrar sipariş vermenize gerek kalmadan adresinize teslim edilmesini sağlayan yerli girişim Banamama, Ahmet Turgut’tan 1,5 milyon TL değerleme ile yatırım aldı.

2016 sonlarına doğru kurulan Banamama, evcil dostlarınıza düzenli bir yaşam sunan platformdur. Abonelik sistemiyle evcil hayvan dostlarını sürekli yapılan mama tedariği derdinden kurtarırken evcil dostlarınızın düzenli ve taze mama yiyerek daha sağlıklı olmalarına olanak sunuyor. Bunların yanı sıra yeni eklenen blog canlı veteriner desteği gibi eklentilerle de, aklınıza takılan çözemediğiniz soru ve sorunları anında sorup, çözüm almanızı sağlıyor.

Banamama.co‘dan aldığınız her mamanın gelirinin %5’i ile barınaklardaki dostlar besleniyor.

Bahçeköy Hayvan Barınağı

Girişimin kurucuları Emre Fatih Özdemir ve Ege Ilgaz Şencan. Aldıkları bu yatırımı daha fazla evcil dosta ulaşmak için pazarlama ve markalarını konumlandırma çalışmalarında kullanacaklarını söylüyorlar.

Yakın ve orta vadede Türkiye’de ilk akla gelen evcil hayvan dostu platform olmayı hedefliyorlar. Sonrasında ise gerekli araştırmalar yaparak yavaş yavaş Avrupa’ya açılmak istiyorlar. 400’e yakın kullanıcıları var.

Yakında youtube kanalımızda Banamama videosu yayında

Banamama kurucusu Emre Fatih Özdemir ile çekim

Otizm için mavi giyiyoruz, otizm farkındalığını dünyaya yayıyoruz

Otizm için mavi giyiyoruz, otizm farkındalığını dünyaya yayıyoruz. Sosyal girişimcilik örneği Otsimo, dünya otizm farkındalık ayı olan nisan ayında #OtizmİçinMavi giyerek, bilinçli bir toplum yaratıyor ve herkesi bu farkındalığı yaymaya davet ediyor.

Türkiye’de 10 kişiden sadece üçü otizm spektrum bozukluklarından haberdarken, bu üç kişiden sadece biri otizm hakkında doğru bilgilere sahip. Nisan ayında Mavi giyerek fotoğraf çektirip #OtizmİçinMavi hashtag’i ile paylaşarak otizm farkındalığını artırıyoruz.

Otizm üç yaşından önce başlayan, ömür boyu süren ve beyin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Otizmin günümüzde bilinen tek tedavisi; erken tanı ile yoğun ve sürekli özel eğitimdir.

Türkiye’de birçok vakıf ve hatta devletin çabalarına rağmen, otizm farkındalığı istenilen seviyelere ulaşamamakta, dolayısıyla otizmli bireylerin birçoğu toplumsal sorunlar yaşamaktadır. Dahası otizmliler toplumdaki yetersiz bilinç seviyesi nedeniyle eğitim, seyahat gibi temel insan haklarından yararlanamamaktadır. Oysa otizmli çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey anlayış ve sabırdır. Farkındalığı olmayan ailelerde erken tanı şansını yitiren çocuklar, farkındalığı olmayan toplumlarda büyük sorunlar yaşamaktadırlar.

Tam da bu sorunlara işaret etmek ve otizm farkındalığını artırmak, bu sayede otizmlilere daha yaşanılabilir bir dünya yaratmak başlatılan bir kampanya var.

Demirhan Erim, uLouder

1992 yılında Edremit’te doğan Demirhan Erim, Özel Alçev Mesa İ.Ö.O. ardından Deniz Lisesi’nden mezun olduktan sonra Koç Üniversitesi’nde Elektrik Elektronik Mühendisliğini tamamladı.

Hayatı boyunca çeşitli alanlarda; tenis, yüzme, bateri, dövüş sanatları, mankenlik, organizatörlük, motor sporları, denizcilik, basketbol ve avcılık gibi alanlarla yakından ilgilendi. Farklı ilgi alanlarının olması her türden insanla arasında ortak bir parça bulmasını kolaylaştırdı ve bu ortak parçalar ile yeteneklerini bir araya geldi. Üniversite yıllarında aile işlerinde büyük bir dalgalanma yaşayarak çok zor dönemler geçirdi. Biraz aykırı yapıya sahiptir, kalıplaşmış yolları sevmez.

Üniversitede okurken IBM, Petrol Ofisi, Koluman Motorlu Araçlar ve DEARSAN gibi çeşitli firmalarda çalıştı. Kendisini en iyi olduğu satış alanında geliştirmek için sokağa çıktı ve okul hayatı boyunca da insan ilişkilerine önem vererek kendisini bu yönde geliştirdi.

Demirhan, Amerika’da uLouder Inc. adlı girişimin kurucu ortağı. uLouder; aynı bölgede bulunan kullanıcıların birbirleri ile etkileşimini sağlayan, lokal işletme ve bireylere dijital semtlerinde seslerini duyurma imkanı veren bir ekosistemdir.

Demirhan’ın bu girişim dışında mermer ve bilişim sektöründe de iki ayrı işi var.

“İnsan düşünebildiği kadardır ya, biz büyük düşünmek istedik. uLouder ile sokakta kaybolmuş bir köpeği sahibine ulaştırmak da, acil kan ihtiyacı olan bir hastaya hayat bulmak da mümkün. İnsanların cebine birer megafon sıkıştırdığımızı düşünüp, herkese sesini duyurabilme imkanı tanımak istedik.”

Onun hayatında başarı/başarısızlık ve vazgeçmek kelimelerinin bir anlamı bulunmuyor. Sadece kararlar ve sonuçlar vardır.

Demirhan, girişimci olmak isteyenlere şunları öneriyor. “Sevdiklerinize yapacaklarınızı değil yaptıklarınızı söyleyin. Korkularınızı düşürün, unutmayın işleri iyi gitmeyen biri için herkesin bir fikri vardır aynı şekilde işleri çok iyi gidenler için de. Geleceğiniz bir merhaba sözünde sizi bekliyor olabilir, çekinmeyin dışarıya çıkın. Nasıl yapamazsınız sorusunun cevabını herkes biliyor, siz de inanmıyorsanız o zaman yapabilenleri bulun. Aracılara odaklanmayın, hedefleri isteyin. İsteyecek cesaretiniz olsun.”

Girişimcilere önerdiği üç kitap; Anthony Robbins – Bir Dosttan Pusulalar, Zig Ziglar – Satış 101, Roger Fisher & William Ury & Bruce Patton – Evet.

Erdem Yurdanur, alışveriş fişleri için sadakat programı Qumpara’ya 100 bin TL yatırım yaptı

Alışveriş fişinin fotoğrafını çekip gönderen tüketicilere anında dijital ödüller kazandıran mobil uygulama Qumpara, Erdem Yurdanur‘dan 1 milyon TL değerleme ile 100 bin TL yatırım aldı. Kullanıcılar, uygulama üzerinden gönderdikleri her fiş ile Qumpara puanlar ve dönemsel olarak markalarda sürpriz ödüller kazanabiliyor.

Uygulama diğer tarafta ise tüketim markalarına ve perakende zincirlerine, minimum eforla, herhangi bir teknolojik ya da lojistik yatırıma gerek olmadan, günler hatta saatler içerisinde satış ve sadakat kampanyaları kurgulayabilme imkanı sunuyor.

İki kadın girişimci Yazılım mühendisi Banu Turgut ve Endüstri mühendisi Nilhan Gür tarafından Aralık 2015’te kurulan girişim, 2016 Şubat’ta Boğaziçi Üniversitesi Teknoloji Geliştirme merkezinde faaliyetlerine başladı.

Qumpara, ilk kurulurken finansal kaynak bulma konusunda çok zorlandı. Şirketi kurmadan önce Kosgeb Ar-Ge inovasyon desteğine başvurdular. Kurul kararı olumlu olunca, KOSGEB Boğaziçi Teknoloji Geliştirme Merkezinde ofis verildi. Yazılım, donanım ve bu projede görev alan ekibin maliyetlerinin %75’lik oranı KOSGEB desteğinden karşılanıyor.

Yatırımı yapan Maçkolik kurucusu Erden Yurdanur ise yatırım yapma nedenini şöyle açıkladı

“Yatırım yapma nedenim de iki çok başarılı kadın girisimcinin zaten çok değerli fikirlerine paradan daha cok tecrübemle katkıda bulanabileceğimi düşünmem oldu. Bence Qumpara doğrudan müşteriye ürün satmayı hedefleyen bütün firmaların severek kullanabileceği ve çok basit çözümler sunan bir ürün. Bu ürünü görüp de kullanmak istemeyecek satiş müdürü düşünemiyorum. Özellikle de ekonominin son derece daraldiği bugünlerde.

Beta yayınına başlayan sosyalleşme deneyimi platformu Letz, test kullanıcılarını bekliyor

İki kadın girişimci İdil Mayzel ve Simge İçen tarafından kurulan Letz, sosyal hayatımıza farklı bir renk katmaya geliyor. Beta kullanıcısı olmak için bu bağlantıyı ziyaret edebilirsin.

Günlük hayatın akışı içinde kaybolduğumuzda, program yapmak, sevdiğimiz insanlarla vakit geçirmek hayli zor bir hal alıyor. Arkadaşlarımızı müsait bulamadığımız için o çok gitmek istediğimiz programları kaçırıyor, okuldaki o çok değerli yarım saat arayı yalnız geçiriyor, o saatte hiç eve dönmek istemezken kendimizi bir anda evin yolunu tutarken buluyoruz. Bunun yanı sıra, hep aynı yoğun tempodan sıkıldık diyor, hep aynı yerlere gitmekten, hep aynı insanlarla olmaktan bunaldığımızı söylüyor ama bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyoruz. İşte tam bu noktada devreye sosyal hayat kavramına yepyeni bir dinamizm katmayı hedefleyen, size taptaze bir deneyim yaşatacak Letz giriyor.

Letz müsait olan arkadaşlarınızla tek tuşla hızlı, eğlenceli ve kolay bir şekilde program yapabildiğiniz bir mobil uygulama. İlk versiyonlarını lanse eden Letz, büyüyerek sosyal hayatınızı canlandıracak yepyeni bir soluk olmayı hedefliyor.

Uygulamayı kullanmak için 15 karakterle programınızı yazıyorsunuz, konum ve zamanını giriyorsunuz, istediğiniz arkadaşlara gönderebiliyorsunuz ve arkadaşlarınızda kabul ederse eşleşip beraber birşeyler yapabiliyorsunuz.

Letz, sosyal hayatlarını renklendirmek isteyen tesk kullanıcılarını beta sürümüne bekliyor.

Udemy kurucusu Eren Bali’nin yeni girişimi Carbon Health, 6.5 milyon dolar yatırım aldı

Dünyaca ünlü eğitim platformu Udemy’nin kurucusu Türk girişimci Eren Bali‘nin sağlık dikeyinde hastalarla doktorları bir araya getiren yeni girişimi Carbon Health, 6.5 milyon dolar yatırım aldı.

Carbon Health’in bu yatırım turuna Javelin Venture Partners, BuildersVC, Two Sigma Ventures ve Bullpen Capital VC şirketleri ile bazı melek yatırımcılar katılmış durumda.

Carbon Health ile hastalar, mobil uygulama üzerinden randevu alabiliyor, ödeme yapabiliyor ve doktor tarafından yapılan test sonuçlarına erişebiliyor. Bir nebze hasta ile doktor arasında hızlı bir iletişim sağlıyor. San Francisco’da hayata geçirilen bu girişim, öncesinde kapalı-beta olarak yayına başlatıldı ve kısa zamanda bine yakın hastaya hizmet vermeye başladı.

Carbon Health şimdilik Kaliforniya’da uygulanıyor. Diğer bölgelerde ve ülkelerde ne zaman uygulanacağı konusunda henüz net bir açıklama yapılmadı. Gelişmeleri sizlere aktarmaya devam edeceğiz.