Ana Sayfa Blog Sayfa 723

Yerli girişim Extra Loyalty ile İngiltere merkezli Cybertonica, iş birliğini duyurdu

Risk, AML, mevzuata uyumluluk ve sahtekarlık tespiti için gelişmiş veri bilimi tekniklerini kullanan ödüllü bir platform olan Cybertonica ile uçtan uca özelleştirilmiş sadakat programları ve mobil teknolojiler konusunda uzmanlaşmış Türkiye’nin öncü sadakat ve cüzdan platformu sağlayıcısı Extra Loyalty ile stratejik iş ortaklığı kurduğunu duyurdu.

20 yılı aşkın bir süredir perakende şirketlere ve bankalara sunduğu müşteri, çalışan ve bayi sadakat sistemleri altyapısı, mobil çözümleri ve yönetim hizmetleri sunan Extra Loyalty, bütünsel Sadakat Yaklaşımı, Platform ve Mobil Teknolojileri ile şirketlerin müşterilerine kişiselleştirilmiş teklifler sunarak gelir artışı sağlamasına destek olmaktadır. Bu stratejik yeni ortaklık ile, perakende ve sadakat sahtekarlığı koruması alanında faaliyetlerini genişleten ve Extra Loyalty’nin halihazırda aktif olduğu Doğu Avrupa, Yakın Doğu ve Afrika’daki pazarlara erişme imkanına sahip olan Cybertonica, gelişmiş davranışsal kimlik doğrulama çözümleri sunan akıllı risk ve sahtekarlık yönetim platformu ile Extra Loyalty’nin müşterilerini de koruyacak.

Cybertonica Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı Joshua Bower-Saul: “E-ticaret ve mağaza içi sadakati alanındaki liderlerden biri olan Extra Loyalty, e-cüzdan ve sadakat alanındaki bilgi birikimini hızlı ödeme kabulünün ve müşteriye uygunluğun hızlı bir şekilde dijital dünyaya geçiş yaptığı Afrika ve Hindistan’daki pazarlara kazandırmakla özellikle ilgilenmektedir. İrem, Levent ve ekiplerini, girişim maceramızın başından beri tanıyoruz. Karşılıklı desteğimizi ve teknik uyumumuzu her iki şirket için de stratejik bir büyüme mekanizmasına ve en önemlisi, hem geleneksel ödeme hem de bankacılık sektörlerindeki müşterilerimizi fintech odaklı yeni işletmelerle buluşturabileceğimiz yeni bir avantaja dönüştüreceğimiz için çok mutluyuz.” dedi.

Extra Loyalty Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı İrem Tüzünalper: “Cybertonica, son derece deneyimli ekibiyle birlikte mevcut müşterilerimize yeni bir bakış açısıyla hizmet etmemize destek olurken, güçlü sadakat ve sahtecilik önleme yönetimine sahip Sadakat ve E-cüzdan Platformumuz ile yeni pazarları hedefleyeceğiz.”

Nakit ödüllü İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödülü başvuruları 21 Haziran’da sona eriyor

Kale Grubu‘nun, Kurucusu merhum İbrahim Bodur’un anısını ve değerlerini yaşatmak amacıyla, dünyanın ilk ve en geniş̧ sosyal girişimcilik ağı Ashoka ortaklığında bu yıl dördüncüsünü düzenlediği İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödülü için başvuruları bu yıl için 21 Haziran 2020‘de sona eriyor.

  • İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödülü‘ne başvurun

Konu sınırlaması yok, 3 dalda ödül var

Erken Aşama, İleri Aşama ve İş Birliği Ödülü olmak üzere üç kategoride başvuruların alınacağı İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödülleri için herhangi bir konu sınırlaması bulunmuyor. Başvurular Kale Grubu ve Ashoka Türkiye ekiplerinden oluşan bir ön değerlendirme kurulu tarafından değerlendirilecek, final aşamasına kalan on bir aday ise Türkiye’nin önde gelen girişimci, sosyal girişimci ve sektör liderlerinden oluşan bir jürinin karşısına çıkacak.

Başvurular, 21 Haziran – 15 Eylül tarihleri arasında ön değerlendirme sürecinden geçecek. Ön değerlendirmenin ardından 15 Ekim’de jüri değerlendirme süreci tamamlanacak ve kazananlar, 4 Aralık Cuma günü düzenlenecek ödül gecesinde açıklanacak.

Her birinin ödül miktarı 50.000 TL olan kategorilerin içeriği ise şu şekilde:

  • Erken Aşama: Belirli bir bölgede pilot uygulaması bulunan ve yarattığı sosyal etkinin yaygınlaşma potansiyeli bulunan sosyal girişimcilerin başvuruları bekleniyor.
  • İleri Aşama: Geniş̧ bir bölgede uygulaması bulunan ve faaliyet gösterdiği alanda sosyal sorunun çözümü için geniş çaplı bir değer önerisi sunan sosyal girişimcilerin başvuruları bekleniyor.
  • İş Birliği Ödülü: Sosyal faydayı önceliklendiren iki kurum arasında geliştirilen iş birliği projelerine ilişkin başvurular alınıyor.

COVID-19’a karşı çözümü olan girişimler için yeni çağrı: FightCOVID19

Geçtiğimiz haftalarda Petrol Ofisi‘nin girişimleri desteklemek için İTÜ Çekirdek ile yaptığı iş birliğini sizlere aktarmıştık.

Güç birliği yapan iki kurum; COVID-19 mücadelesine çare sunacak ürün veya hizmeti olan girişimleri desteklemek amacıyla FightCOVID19 çağrısının 4. eğitim dönemine yetişmek istiyorsanız 19 temmuz‘a kadar başvurmalısınız.

#FightCOVID19 çağrısına başvurup, kabul edilen girişimler İTÜ Çekirdek’in 7 haftalık girişimcilik eğitiminden ve mentorluk ağından yararlanıyorlar. Bu mentorluk ağına, Petrol Ofisi’nin çalışanları da dahil olarak, bilgi ve deneyimleriyle girişimcilere yol gösterecek. Ayrıca pandemide girişimcilerin ürünlerini hızla geliştirmeleri ve sürece katkı sunabilmeleri gerektiği için Petrol Ofisi, uygun gördüğü girişimlere maddi destekte bulunacak.

Siz de Corona Virüs ile mücadele katkı sunacak ürün ve hizmetinizle İTÜ Çekirdek’e başvurabilir; ihtiyacınız olan destekle buluşabilirsiniz.

E-Bursum, öğrencilerin bireylerden destek alabileceği kitlesel fonlama özelliği Microfon’u duyurdu

2015 yılında her seviyeden öğrencinin eşit şekilde eğitim olanaklarına ulaşmasını sağlamak amacıyla kurulan E-Bursum, bireysel destekçilerin öğrencilere güvenli ve hızlı bir şekilde destek olabileceği Microfon adını verdiği yeni kitlesel fonlama özelliğini açtı.

E-Bursum, 4 senedir burs verenlerle yarım milyondan fazla öğrenciyi bir araya getirerek ve daha fazla öğrencinin burs olanaklarını erişmesini sağlıyordu. Bugüne kadar 35 milyon liranın 10 bin öğrenciye dağıtılmasına aracılık ettiler. Bu süreçte Türkiye’de vakıf, dernekler ve devlet tarafından verilen bursların yeterli olmadığı alanları gördüler ve Microfon ile bu açığı bireyler ve şirketlerin desteği ile kapatarak daha fazla gencin eğitimin finansmanına erişmesini hedefliyor.

Kitlesel Fonlama projesi Microfon ile 18 yaşından büyük her birey eğitimine devam edebilmek veya eğitimle alakalı her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için kampanya oluşturabiliyor. Kampanyalara herkesin görebileceği şekilde E-Bursum sitesinde yer veriliyor. Böylelikle öğrenciler sadece burs veren kurumlardan değil bireylerden de destek toplayabiliyor. Bireysel destekçilerin yanında kurumlar da öğrencilerin kampanyalarına sponsor olabiliyor. Öğrenci ve kurum eşleştirimesinin ardından kurumun çeşitli destekleriyle, daha geniş kitlelere dokunarak öğrenciler ihtiyaç duydukları desteğe daha hızlı ulaşabiliyor.

Eğitim finansmanının herkes için ulaşılabilir olması ve bu süreçlerinin daha adil, eşitlikçi ve kolay olmasını sağlamak amacıyla bu yolculuğa çıktığını belirten E-Bursum, #cesareteortakol diyerek kurumları ve bireysel destekçileri gençlerin bu cesaretine ortak olmaya davet ediyor. Siz de öğrencilerin eğitimlerine sorunsuzca devam etmelerine katkıda bulunmak isterseniz buradan kampanyaları inceleyebilirsiniz.

Sistematik hale getirilmiş burs sisteminin yanı sıra, 21. yüzyıl yetkinliklerine sahip bireyler olarak yetişmeleri için temel finansal okuryazarlık eğitimi, kariyer videoları da sunan E-Bursum’un bu projesi Türkiye’de eğitim dikeyinde faaliyet gösteren ilk kitlesel fonlama platformu özelliği gösteriyor.

Pandemi ile değişen tüketici davranışları online pazar yerlerine nasıl yansıdı?

Zeo Agency’nin sektörün online mevcudiyetini, markaların pazar paylarındaki değişimi ve kullanıcı davranışlarındaki dinamik hareketleri derinlemesine incelemek üzere hazırladığı Online Pazar Yerleri Sektörü Raporu, 2019 ve 2020 yıllarının ilk çeyrek dönemini kıyaslayarak COVID-19’un sektör üzerindeki etkisini ölçümlüyor.

Tüketiciler ürün-fiyat karşılaştırmaya daha çok vakit ayırdı

Türkiye’deki en büyük 11 web sitesinin baz alınarak kategori haline getirildiği rapora göre; sektöre gelen toplam ziyaretçi sayısı 2019’un ilk çeyreğinde 841 milyon civarında iken 2020’nin ilk çeyreğinde 868 milyona yükseldi. Raporda öne çıkan nokta ise ürün-fiyat karşılaştırma sitelerinin 2020’nin ilk çeyreğinde yaşadıkları çıkış oldu.

Ziyaretçi hacimlerini artıran ürün-fiyat karşılaştırma sitelerinde aynı zamanda kullanıcıların geçirdiği süreler de yükselirken, direkt pazar yeri domainlerinde geçirilen sürelerin azalıyor olması dikkat çekti. COVID-19 salgının tüketici davranışlarında yarattığı etkiyi yansıtan bu gelişme ile kullanıcıların arama yaptıkları ürün üzerinde satın almadan önce düşünme süresini artırdığı ve akıllı alışveriş adımlarının daha yaygın hale geldiği ortaya çıkıyor.

Mobil uygulamaların indirilme sayıları iki kattan fazla arttı

5 lider web sitesinin mobil uygulamalarının 2019 ve 2020 ilk çeyrek verilerinin incelendiği raporda, tüm markaların mobil uygulamalarındaki indirilme sayılarını 2020’de iki katıdan fazla artırdığı görülüyor. COVID-19 ile gelen karantina süreciyle birlikte tüketicinin online alışverişi daha fazla tercih etmesi ve bu uygulamaların süpermarket uygulamalarıyla yaptıkları ortaklıklar da bu sürece katkı sağlamış gözüküyor.

5 uygulaması arasında, en fazla indirilme sayısının 2019’un ocak ayından itibaren Trendyol’da olduğu görülüyor. İndirmelerde yüzdesel olarak bir önceki yıla göre en yüksek artışa sahip olan ve geçirilen sürenin artış gösterdiği tek uygulamanın fiyat karşılaştırma sitesi Akakçe olması ise yine COVID-19 döneminde yaşanan kemer sıkma politikalarının bir etkisi olarak öne çıkıyor.

En çok teknolojik ürünler arandı, COVID-19 etkisiyle spor ve hijyen ürünleri yükselişe geçti

Sektörün en fazla trafik alan 10 web sitesinin en az 9’unun ortak sıralandığı ve en fazla hacme sahip olan 10.000 ortak anahtar kelimenin analiz edildiği raporda; aranma hacimlerinin 2020 yılının ilk üç ayında da hem masaüstü hem de mobilde arttığı görülüyor. 2020’nin ilk çeyreğinde en fazla aranan kelimelere bakıldığında cep telefonları başta olmak üzere teknolojik ürünler listede baskın olurken, COVID-19 etkisiyle daha çok evde vakit geçiren tüketicilerin ihtiyaçlarına dair veriler de ortaya çıkıyor.

Cep telefon modelleri, akıllı saatler gibi giyilebilir teknolojiler, bebek ürünleri ve oyuncakların yanı sıra kahve makinası, avize, düdüklü tencere, buhar makinası, şarjlı matkap ve oyuncu koltuğu gibi ürünler 2020 ilk çeyrekte en çok aranan ilk 40 kelime arasında yer alıyor. Aynı dönemde 2019 yılına göre aranma hacminde en çok artış yaşanan kelimeler de COVID-19 etkisini yansıtacak şekilde ağırlık seti gibi evde spor yapmaya odaklı ürünler ile değişen hijyen alışkanlıklarıyla paralel olarak kağıt sabun ve sprey şişesi gibi ürünler içeriyor.

Pandemi etkisi ile araç kiralamaya olan ilgi artıyor mu?

Salgın döneminde dezenfeksiyon işlemlerine hız veren ve kullanıcılarına izolasyon sağlayarak ulaşım ihtiyacı için önemli bir alternatif oluşturan MOOV by Garenta’daki araçlar, sokağa çıkma kısıtlamasının olmadığı 1-7 Haziran haftasında yaklaşık 30 bin defadan fazla kullanıldı ve satış hacmi olarak yeni bir rekor kırıldı.

Daha önce 22 Mayıs Cuma günü bugüne kadarki en yüksek satış hacmine ulaştıklarını belirten Garenta ve ikinciyeni.com Genel Müdürü Emre Ayyıldız, “Salgın döneminde toplu taşıma kullanım oranları yüzde 85’e kadar düştü. Araç paylaşımı hizmeti sunduğumuz MOOV by Garenta’da salgın döneminde ulaşım ihtiyacına önemli ölçüde katkıda bulunduk ve rekorlara imza attık. Normalleşme adımlarının atılmaya başlandığı haziran ayı itibarıyla talebin artmaya devam ettiğini görüyoruz. Geçtiğimiz hafta MOOV by Garenta’daki araçlarımız 31 bin 717 kez kiralandı. Hafta sonunda ise 10 bin defaya yakın kiralama işlemi gerçekleştirildi. 1-7 Haziran haftasında bir önceki haftaya göre kullanım oranında yüzde 93 artış yaşandı. Araç paylaşımına salgından sonra ilginin artacağını düşünüyorduk ve normalleşme adımlarının atıldığı ilk haftada gördüğümüz ciddi talep artışı bu düşüncemizi doğruladı” dedi.

MOOV by Garenta hizmetiyle kullanıcılarına araç kiralamada özgürlük sunduklarını belirten Emre Ayyıldız, araçların düzenli olarak dezenfekte edildiğini ve kullanıcıların hiçbir temasta bulunmadan ister 15 dakika, ister 2 saat, isterlerse günlerce araç kiralayabildiklerini sözlerine ekledi.

Bizim de gözlemlediğimiz durumlara göre, ikinci el araç satışları ve kiralama hizmetlerinde bir artış yaşanıyor. Toplu taşımaları kullanmak istemeyen bireyler çözümü bireysellikte buluyor.

İş Bankası ve Maxis’in yatırım yaptığı Kolay İK, tek tuşla ödeme kolaylığı sağlayan iş birliği yaptı

İş Bankası ve bulut tabanlı insan kaynakları yönetimi çözümleri sunan teknoloji girişimi Kolay İK, KOBİ ve işletmelere çalışanların maaşlarını tek tuşla ödeme kolaylığı sağlayan bir iş birliğine gitti. KOBİ ve işletmeler, Kolay İK sayesinde, çalışanlarının maaş ödemelerini, izin, bordro ve performans yönetimi süreçlerini tek bir uygulamadan kolay ve hızlı şekilde yönetebiliyor.

KOBİ ve işletmelerin operasyonel maliyetlerinin düşürülmesi ve verimliliklerinin artırılmasının amaçlandığı iş birliğiyle, İş Bankası müşterisi olan işletmeler, çalışanların maaş ödeme bilgilerini Kolay İK üzerinden otomatik bir şekilde oluşturuyor ve uygulama üzerinden ayrılmadan “İş Bankası ile Öde” butonuna basarak maaş ödemelerini tek bir tuşla kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirebiliyor. KOBİ ve işletmeler, akıllı telefonlarından ya da bilgisayarlarından Kolay İK’ya erişerek, hem ihtiyaç duydukları anda ve yerde kolayca maaş dosyası hazırlayabiliyor hem de maaş ödeme sürecini tamamlayabiliyor.

İş Bankası’nın ana yatırımcısı olduğu Maxis Yenilikçi Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’nun 2019 yılında 500 bin USD tutarındaki ilk yatırımını yaptığı Kolay İK ile yapılan bu entegrasyon, aynı zamanda İş Bankası’nın girişimlere sağladığı desteğin en yeni halkası olarak da ön plana çıkıyor.

Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Sezen, yapılan iş birliğiyle ilgili şöyle dedi: “Her yerde bankacılık vizyonumuz doğrultusunda, müşterilerimizin hayatlarını kolaylaştıracak yenilikçi hizmetlerin hayata geçirilmesinde dijital işbirliklerin önemli olduğuna inanıyoruz. Bunun somut bir örneği olan Kolay İK iş birliğiyle; işletme ve KOBİ’lerimizin mevcut durumda manuel yöntemlerle yürüttüğü maaş ödeme bilgilerini hazırlama ve iletme süreci otomatik hale gelirken, ödeme işlemi ise ‘İş Bankası ile Öde’ butonuyla Kolay İK üzerinden ayrılmadan hızlı ve güvenli şekilde tamamlanabilir duruma geldi. Benzer şekilde, dijital işbirliği modelleri üzerinden müşterilerimize sunduğumuz deneyimleri sürekli iyileştirmek, hayatı kolaylaştırmak ve verimlilik artışı sağlamak için yenilikçi hizmetler sunmaya devam edeceğiz.”

Bayer, G4A Turkey’e seçtiği girişimlerden Albert Health’in telesağlık uygulamasına fon sağladı

Türkiye’deki girişim hızlandırma programları ve kuluçka merkezlerinin girişimlere sunduğu desteklere ara ara yer vermeye devam ediyoruz.

Bayer, G4A Turkey Girişim Hızlandırma Programı kapsamında sağlık odaklı girişim Albert Health‘e, geliştirmiş olduğu Albert Sağlık Asistanı uygulaması için finansal sponsorluk sağladı. Albert Sağlık Asistanı uygulamasını indiren ve randevu oluşturan ilk 1.000 kadın ücretsiz olarak uygulama üzerinden hekimlerle uzaktan görüşebilecek.

Bayer, bu yıl G4A Turkey Girişim Hızlandırma Programı’na seçilen girişimler arasında yer alan Albert Health’e finansal sponsorluk yolu ile ek fon sağladı. Bayer Kadın Sağlığı, küresel pandemi nedeniyle hastaneye gidemeyen kadınlara telesağlık konusunda yenilikçi bir dijital çözüm sunan Albert Health Sağlık Asistanı uygulamasına da bu kapsamda destek veriyor.

Pandemi döneminde yaşanan hızlı dijitalleşme ile birlikte hekimler ve hastalar uzaktan sağlık hizmetlerine yani “telesağlık” uygulamalarına yönelmeye başladı. “Telesağlık” ile hastalar uzaktan, sesli veya görüntülü sohbet yoluyla hekimler ile görüşebiliyor. Sağlık durumlarıyla ilgili danışmanlık hizmetine ihtiyaç duyan hastalar, telesağlık hizmeti sayesinde gerekli durumlarda sağlık kuruluşlarına yönlendiriliyor.

1.000 kadın uzman doktorlarla uzaktan ücretsiz görüşebilecek

Bayer’in finansal sponsorluk yaptığı Albert Health’in Sağlık Asistanı uygulaması üzerinden Türkiye’deki 1.000 kadın ücretsiz olarak kadın doğum hekimleriyle uzaktan görüşebilecek.

Sağlık Asistanı Albert, kronik hastalara tedavilerini yönetmelerinde yardımcı olurken, aynı zamanda kullanıcılarına diledikleri zaman doktorlarla görüntülü görüşme olanağı da sağlıyor. Sesli komut özelliği sayesinde kullanıcılar Albert ile konuşarak kendilerine ilaç hatırlatması kurabiliyor, kan şekeri, tansiyon gibi ölçümlerini kaydedebiliyor ve tedavileri ile ilgili notlarını tutabiliyor. Tedavi takibinin önemli olduğu alanlarda ise uygulama üzerinden doktorların özel tedavi takibi programlarına dahil olabiliyorlar. Albert ile kullanıcılar, alanlarında deneyimli sağlık profesyonelleri ile görüntülü görüşerek sağlık sorunlarını danışabiliyor ve arzu ettiklerinde ikinci bir görüş alabiliyor.

Albert Health, sağlık alanında dijital çözümler geliştiren bir girişimdir. Merkezi İngiltere’de bulunan ve 2018 yılında Türkiye’de ekosisteme dahil olan Albert Health, kişisel sağlık asistanı ve telesağlık alanındaki uygulamaları ile sağlık profesyonellerine ve hastalara, tedavilerini ve kişisel yaşamlarını kolaylaştıracak dijital çözümler üretmektedir.

McKinsey: Pandemi sürecinde toplumsal sağlığı ve ekonomiyi aynı anda korumak mümkün

Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company, COVID-19 sürecinde belirsizlikleri bertaraf edecek ve hızlı aksiyonlar alınmasını sağlayacak stratejiler belirlenmesinin kritik önem taşıdığını belirtiyor.

Şirketin yapmış olduğu araştırmalar, COVID-19’un son 35 yılda yaşanan en yüksek belirsizlik seviyesini yarattığını ve bunun toplumsal güvenin ve ekonomik iyileşmenin sağlanmasının önündeki en büyük engel olduğunu gösteriyor.

Şimdiye dek alınan önlemler sayesinde koronavirüsün yayılımı dünyanın büyük bir bölümünde sınırlandı. Aynı zamanda hükümetlerin ve merkez bankalarının müdahaleleri sayesinde küresel salgının ekonomik etkileri yumuşatıldı. Ancak tüm bunlara rağmen ekonomik daralmalar tüm dünyada hissediliyor. McKinsey araştırmalarına göre, yılın ikinci çeyreğinde, gelişmiş ülkelerin GSYİH’sinde yüzde 8-13 arasında düşüş yaşanabilir. Sağlık ve kamu otoritelerinin görüşlerine dayanarak 9 farklı senaryo hazırlayan McKinsey, en ılımlı senaryoda dahi küresel GSYİH’de 2019 yılına göre 4-5 trilyon Dolar düşüş gerçekleşebileceğini öngörüyor.

COVID-19 küresel salgınının toplum sağlığı ile birlikte tehdit ettiği ekonomi ve istihdamı güçlendirmek ise belirsizlikleri hızlıca ortadan kaldıracak stratejik aksiyonlara bağlı. Bu kapsamda McKinsey, ülkelerin şimdiye dek izledikleri 3 temel yolu analiz etti.

Hareketliliği dengelemek: Bu yolu benimseyen liderler, sokağa çıkma kısıtlamalarını kademeli olarak kaldırarak sağlık sistemlerinin kapasitesi ölçüsünde COVID-19 vakalarını kontrol altında tutmayı hedefliyor. Ancak bu yöntem, virüsün nüksetmesi durumuna karşı tam bir koruma sağlamıyor. Örneğin, Almanya’da sokağa çıkma kısıtlamalarının yumuşatılmasıyla birlikte bulaşıcılık oranları yükseldi ve ülkede ikinci dalga salgın yaşanma riskinden bahsediliyor. Bu yöntemin oluşturduğu bir diğer risk ise toplum genelinde güvenin tesis edilememesi. Virüsün nüksetme olasılığı ve belirsizlikler bu güveni sarsarken ekonomik iyileşme de ihtiyaç duyulan hızda gerçekleşemiyor. Bu yolu benimseyen ülkelerde güveni oluşturabilecek temel faktör, virüse karşı bir aşının bulunması ancak bunun ne zaman gerçekleşeceği ise en büyük belirsizliklerden biri.

Sıfıra-yakın virüs: Bu yöntemi tercih eden ülkeler geniş çaplı sokağa çıkma yasakları yerine önlem paketleri ile virüs yayılımını engellemeyi amaçlıyor. Önlemler yerel ihtiyaçlara göre farklılık göstermekle birlikte temelde geniş katılımlı etkinliklerin yasaklanması, maske kullanımı, test ve vaka takibi, enfeksiyon durumlarında karantina, fiziksel izolasyon, ülke sınırlarının kontrolü, iş yerlerinde ve toplu taşımada yeni protokollerin uygulanmasını kapsıyor. Bu uygulamaların ve ekonomik iyileşme paketlerinin net bir şekilde kamu ile paylaşılması, sürece dair belirsizliklerin çok daha hızlı bir şekilde ortadan kaldırılmasını sağlıyor. Tüketiciler ve iş dünyası liderleri nezdinde oluşturulan güven ortamı sayesinde iyileşme süreci hızlandırılmış oluyor. Virüsün yayılımının durduğu bölgelerde ise yavaş yavaş önlem paketleri uygulamadan kaldırılıyor.

Geçiş aksiyonları: Bu yolu tercih eden ülkeler, ‘sıfıra-yakın virüs’ yolu için hazırlık aşamasındalar. Gerekli önlem paketlerini ve uygulamaları hayata geçirebilmek için zamana ve finansal kaynaklara ihtiyaç duyuyorlar. Bunun başlıca nedenleri yeterli test ya da maske gibi kişisel ekipman kapasiteleri olmaması ya da sınırlarında yeterli kontrolü henüz oluşturamamış olmaları.

Yeni davranış alışkanlıkları, toplum sağlığı ve refahını güvence altına alabilir

McKinsey’nin yapmış olduğu analizler, toplumsal güveni ve ekonomik iyileşmeyi en hızlı şekilde sağlayacak yöntemin ‘sıfıra-yakın virüs’ uygulaması olduğunu ortaya koyuyor. Bu kapsamda şirket danışmanları, COVID-19 sürecinde bütüncül bir iyileşme için fiziksel izolasyonu sağlayacak, aynı zamanda ekonomik hareketliliği mümkün kılacak uygulamalargeliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Her bir ülkenin kültürü ve sosyal normları doğrultusunda yeni davranış politikalarının geliştirilmesi mümkün. Bu politikalar, küresel salgın şartlarında fiziksel izolasyon ve aynı zamanda ekonomik hareketliliğin ne şekilde sağlanabileceğine dair birer rehber vazifesi görecek. Halihazırda belirli alanlarda uygulanmaya başlanan ve başarısı kanıtlanan yöntemler farklı alanlara taşınarak sağlığı riske etmeden işlerin devamlılığı sağlanacak. Örneğin; sağlık personelinin aldığı sıkı önlemler ve uyduğu kurallar süpermarket çalışanları için de geçerli olabilir. Öte yandan bugün Çin’de yüksek teknolojiye sahip fabrikalarda her bir çalışan koronavirüs testinden geçiyor, aynı yöntem bir havalimanında tüm personel ve yolcular için uygulanabilir ve böylece güvenli bir şekilde hava yolculukları yeniden başlatılabilir.

Bu politikalar aynı zamanda fiziksel izolasyonun genel bir uygulama yerine lokasyon, yaş, sağlık durumu gibi koşullara göre uyarlandığı, gerçek zamanlı verilere göre değişen, canlı bir yapıya kavuşmasını da sağlayabilir. Modern teknolojiler ve veri analitiği kullanılarak şekillendirilecek fiziksel izolasyon, belirli lokasyonlarda ve nüfusun belirli bölümlerinde sosyal ve ekonomik hareketliliği sağlayabilir. Örneğin; Hong Kong hükümeti, ülkeye yeni giriş yapan ve semptom göstermeyen vatandaşlarına evlerinde karantinaya alınmalarını zorunlu kılıyor ve bu grubun hareketliliğini dijital bir kol bandı ile takip ediyor. Kişisel korunma ekipmanları ve testlerin yaygınlaştırılması ile birlikte bir yandan salgının kontrol altına alınması bir yandan da insanların belirli bir düzeyde hareketlilik kazanması mümkün oluyor.

Ancak bu politikalar, toplumun tüm kesimleri tarafından sıkı bir şekilde uygulanmasıyla yarar sağlayabilir. Bu da nüfusun bir kısmının toplumun sağlığı ve refahı için kişisel özgürlüklerini kısıtlamaya gönüllü olmaları anlamını taşıyor. Bu noktada McKinsey uzmanları, her bir ülkenin toplum tarafından kabul görecek kuralları tasarlaması gerektiğini belirtiyor. Bu kurallar ise herkesin aynı anda ve aynı şekilde fiziksel izolasyon uygulamasının getirdiği toplumsal ve ekonomik yük göz önüne alınarak, daha etkin bir izolasyonun nasıl yapılabileceği sorusu çerçevesinde geliştirilmeli. Aynı zamanda modern teknolojilerin gücünden yararlanılmalı ve bu kuralların hayati öneminin bilincinde olunarak sıkı bir şekilde uygulanmalı.

LetSign: Tüm e-imza ve mobil imzalı süreçlerinizi tek bir platforma toplayan yerli çözüm

Agito Insurtech PartnerHUB bünyesindeki LetSign, imza gerektiren dokümanların, paraf ve imza yetkilileri arasında dijital ortamda otomatik olarak dolaştırılmasını, elektronik veya mobil imza ile imzalanmasına ya da paraflanmasına imkan sağlar. LetSign ile imzalı dokümanlar hedef sistemlere otomatik aktarılır.

İstenilen zamanda ve mekânda kullanılabilen LetSign, imza ve onay işlemlerinin yoğun olduğu sektörlerde tercih ediliyor. 

  • Banka talimatları, sözleşmeler, sigorta formları, satış kontratları, acente ağı iletişim süreçleri başta olmak üzere pek çok alanda kullanılır.
  • İnternet bağlantısı bulunan her yerde imza süreçlerinin sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlar.
  • Doküman üzerinde karşılıklı yorum yapılabilir.
  • İmzalanacak dokümana ek doküman eklenebilir.
  • İmzalama işlemi saniyeler içinde gerçekleşir.
  • Kurum dışı kullanıcılar da sürece dahil edilebilir.
  • Kurum dışındaki kişiler imza sürecine dahil ediliyor.

LetSign aynı zamanda kurum içi imzalanan bir dokümanın kurum dışı (acente vb) kişilere dağıtılmasına ve teslim onayı alınmasına olanak tanır. Üstelik imzası talep edilen kurum dışı kişinin LetSign paketi satın alması zorunlu değildir. İmza atabilmek için dokümanın bilgisayara indirilmesi ve başka bir imzalama aracına sahip olması da gerekmez.