Ana Sayfa Blog Sayfa 1051

MindMaze, sanal gerçeklikle duygularınızı okumak istiyor

Sosyal VR, insan iletişiminin sınırlarını değiştirme potansiyeline sahiptir. Facebook’un teknolojiye milyarlarca dolar yatırım yapmasının sebebi de budur.

VR etkileşiminde, sohbet ettiğiniz kişilerin duygularını yorumlama yeteneğine sahip olacaksınız. MindMaze, yüzünüzdeki duyguları okuyan bir cihazdır. MASK donanımlı kulaklığı taktıktan sonra, duygularınızı şaşırtıcı bir hızla taklit eden bir ekran üstü avatar göreceksiniz.

Bu ürünü ön plana çıkaran özelliği sergilediği biçimdir. Elektrotlar, kulaklığınızın yüzünüze bastırılan bölgelerine yerleştirilmiş durumda olacak. Bu elektrotlar yüz kaslarınızın hissini alacak ve duygularınızın tam karşılığını tahmin edip, sizi taklit edecek.

Cihaz, şu anda gülümseme, kaşları çatma, göz kırpma, saçları sürükleme ve kaşlarınızı yükseltme gibi sınırlı bir duygu temasına sahip, ancak vücut dilini açtıktan sonra sosyal bir VR ortamında iletebileceğiniz bir çok şey barındırıyor.

MindMaze, VR endüstrisindeki çoğu kullanıcıdan daha avantajlı bir konumda. Kendi tescilli kulaklık setlerini zaten hastanelere satıyorlar ve bu nedenle geniş bir endüstriye sahipler. Avrupa ve Asya’daki 50 hastanede, felç mağdurlarının ve ampute rehabilitasyonu sektörünün teknolojilerine yardım edildiği bölgede bulunuyor.

MindMaze, piyasaya sunulduğunda 40 doların altına olacağını söyleniyor. VR çevre birimlerini doğrudan satmak zorlu bir iştir, bu nedenle MindMaze için asıl görev üst kulaklık üreticilerinin bu teknolojiyi ürünlerinin gelecekte tekrarlamalarını sağlamaktır. Tadi, MindMaze’in imalatçılarla görüştüğünü, ancak isimleri paylaşamadığını söylüyor.

MacRebur, plastik atıklardan daha güçlü daha yeşil ve daha ucuza yol üretiyor

MacRebur, atık plastikleri bitüm ile karıştırarak adına Plasmac® dedikleri bir formül geliştirmiş bir girişimdir. Bu formülün Büyük Biritanya ve Avrupa patentini elinde bulunduran yenilikçi girişim, Plasmac® ile yeni, çevreci, dayanıklı ve ucuz yollar üretebilmektedir.

MacRebur üç önemli dünya meselesine itiraz etmeyi hedeflemektedir: Milyonlarca ton plastik atığı yeniden üretmek, milyonlarca insanı yol tamiri maliyetinden kurtarmak ve mevcut yollarımızı güçlendirmektir.

Yaşadığı bölgedeki yollarda bulunan çukurlardan rahatsız olan CEO ve co-founder Toby McCartney Hindistan’ı ziyaret ettiği sırada insanların yolları onarmak için yerel depolama alanlarında buldukları plastikleri eritmelerine tanık oldu. Düz olmayan yol yüzeyleri kaza olasılığını artırırken, çöp depolama alanlarındaki plastikler çevreye zararlı olduğu için iki tehlikeyi birden ortadan kaldıran bu fikir McCartney’in ilgisi çekti. O günden sonra McCartney’in amacı, atık plastiklerin yollarımızın emniyetini arttırmak için çalışacak şekilde yeniden üreterek, zamana karşı direnç gösterecek daha sağlam ve daha dayanıklı yollar yaratmak oldu. Bu gezi sırasında tanık olduğu bu yöntem özellikle çevre açısından pratik olamadığından McCartney burada Birleşik Krallık’ta ve sonrasında yolları değiştirmek ve güçlendirmek için bu şekilde atık plastik kullanmak yerine biraz daha geliştirilmiş olan MacRebur fikrini üretti.

Nick Burnett, Toby McCartney, Gordon Reid

McCartney Hindistan gezisi sırasında atık plastik maddelerinin petrolle kaplı çukurlara sıkıştırıldığına tanık oldu ve MacRebur’un yeni ve mevcut yol kompozisyonunda plastik kullanması için biraz daha stratejik ve çevreye duyarlı bir düşünce geliştirdi. MacRebur geleneksel yol malzemelerinden daha hızlı aşınabilecek plastikleri kullanmak yerine atık plastiklerden oluşan bu karışımı peletleyerek* bunları mevcut yol malzemelerine ekleyip çukurları doldurmak için kullanılan malzemeyi güçlendiriyor ve yeni yollar yaratıyor.

Şirket, bu yolların performansının ne kadar iyi olduğunu göstermek için kapsamlı testler yapmış ve kamyon parkları, havaalanı pistleri ve meclis yolları için yol yüzeyleri oluşturmuştur. MacRebur ile yapılan yolların İngiltere standartlarında ki bir asfalttan %60 daha dayanıklı olduğu ispatlanmıştır.

Asfalt ve zift gibi geleneksel yol malzemeleri pahalı olduğundan yolların maliyeti vergi mükelleflerinden finanse edilmektedir.Bu yüzden bu alanda yenilik yapan MacRebur insanların ilgisini çekmeyi başarıyor. Atık plastik topaklarını yola ilave ederek, malzemenin üretim maliyetini azaltıyor; atık plastik etkili bir şekilde geri dönüştürülüyor ve yollar daha uzun süre kullanılabiliyor.

Şirket, bu yolların performansının ne kadar iyi olduğunu göstermek için kapsamlı testler yapmış ve kamyon parkları, havaalanı pistleri ve meclis yolları için yol yüzeyleri oluşturmuştur. Şirketin amacı İngiltere, Avrupa ve sonunda dünya çapında atık plastikleri geri dönüştürerek yolları değiştirmektir.

2016 yılında Virgin Media Business Voom yarışmasının galibi olan şirketin girişimlerine ulusal destek sağlanmıştır. Bu yarışma başarısı ekibin işlerini bir fikirden, denenmiş ve test edilmiş bir teklif haline getirmesine yardımcı oldu. Yeterli finansman desteğini sağlandığında, ekip seyahat ettiğimiz yolları daha da iyileştirmek için yola koyulacak.

Pelet*: Küçük parçacıklardan nemlendirme, ısıtma, sıkıştırma veya kombine olarak mekanik işlemler kullanılarak istenilen görünüş ve yapıda daha büyük parçacıkların elde edilmesi işlemi.

Sesleri yazı formatına dönüştürebilen 3 yeni uygulama

Telefonunuz aracılığıyla arama yapmanızı, eposta yazmanızı, notlar almanızı, toplantılar ayarlamanızı sağlayan yüzlerce uygulama bulunuyor. Fakat bazı insanlar için küçük ebatlı telefonların klavyeleri yada ekranları bu uygulamalar ile yapabilecek işlemleri kısıtlayabiliyor ve zorluklar çıkarabiliyor.

Eğer siz de ekrandaki küçük karakterli yazıları okumakta zorlanıyorsanız yada büyük parmaklara sahipseniz şimdi size göstereceğimiz 3 sesten-yazıya uygulamaları bu sorunları hayatınızdan çıkarabilir ve sizi büyük uğraşlardan kurtararabilir.

1. Dragon Dictation: Bu uygulama yalnızca bir butona sahip. Çok basit, sadece tıklayın, konuşun ve dragon dictation geriye kalan herşeyi halletsin. Programın çalışma prensibi olarak konuştuklarınız tam olarak bittiğinde, söylenenler yani yazınız bir bütün halinde karşınıza çıkıyor. Bu prensip normal programlara göre biraz farklı olduğu için bazı kullanıcılar için bir alışma süreci gerekebilir. Fakat ritimi bir kez yakaladığınız zaman yazmanız gereken uzunca epostalar, dökümanlar, yüksek bir doğruluk oranıyla ve 30 farklı dil seçeneği ile birlikte rahatça oluşturulabilir hale geliyor.

Program kullanıldıktan sonra oluşturulan yazılar direkt olarak sosyal medyada paylaşılabiliyor, sonra kullanılmak üzere kaydedilebiliyor, mail yada mesaj olarak atılabiliyor ya da başka bir program üzerinde kopyala yapıştır yapılabiliyor. En iyi kısım ise programın iPad ve iPhone’lar için ücretsiz olması, fakat programı kullanabilmek için internet bağlantınızın olması gerekiyor.

2. Android için Evernote: Evernote tüm fikirlerinizi ve ilhamlarınızı yazabilmeniz için tasarlanmıştı. Ancak şu an bir ekleme olarak tüm konuştuklarınızı yazıya da dökebiliyor.
Dragon Dictation’dan farklı olarak konuşmalarınız ve konuşmalarınızın çevirisiyle oluşan yazılarınız birlikte kaydediliyor ve bu konuşmalarınızı programın kendi arama motoru aracılığıyla filitreleyebilme imkanına sahip oluyorsunuz. Aynı zamanda uygulama, tüm aklınızdakileri günün sonunda kaydedebilmenizi ve daha sonra dönüp yeniden bulabilmenizi sağlıyor.

Evernote’un da kullanımı ücretsiz, fakat programı kullanabilmeniz için internetinizin bulunması gerekiyor.

3. Voice Assistant: Hızlı ulaşım özelliği ile yeniden tasarlanan bu uygulama, Facebook, Twitter gibi birçok uygulamadan çok daha hızlı bir yayınlama ayrıcalığı ile birlikte geliyor. Aynı zamanda program, konuşmanızı yazıya dökme aşamasına geçerken seçebilmeniz üzere farklı dosya türleri sunuyor.

Otomatik kopyalama özelliği ile dönüştürülen dosyalarınızı, Google Search gibi uygulamalara gönderebilme imkanınız oluyor. Aynı zamanda dosyalarınızı kablosuz bir yazıcı üzerinden çıktı olarak da alabiliyorsunuz. Uygulama kendiliğinden gelişen bir ses kaydetme özelliği ile birlikte kullanıcıya sunuluyor. Aynı zamanda gramer hatalarını düzeltme gibi bir ayrıntısı da bulunmakta. Son olarak uygulama iPhone ve iPad’ler için 99 cent karşılığında AppStore’ da kullanıcılarını bekliyor.

Uber, yeni uygulaması NewsCar ile son dakika haberlerini eş zamanlı iletecek

Avustralya merkezli bir girişim olan Uber, son dakika haberlerini iletecek NewsCar adlı yeni bir uygulamaya başlıyor. Bundan sonda Uber şoförleri eş zamanlı haber görüntülerinin iletilmesine de yardımcı olacak.

Uber sürücüleri şehrin genelinde bulunacak ve olası bir flaş haber durumunda NewsCar sistemi olay yerine en yakın şoförün yönlendirilmesine yardım edecek.

Kurucusu Adam Walters ise ”Herkesin cebinde kamera var ancak kimse bunları kullanmıyor.” dedi. NewsCar, haberlerin yüksek çözünürlüğe ve iyi formatlara dönüştürülmesine de yardımcı olacak.

Web sitesine göre NewsCar, ilk kayıtları izleyecek ve aralarında iyi video çeken üyeleri seçecek. Uber’in bu uygulaması sayesinde olası bir paparazzi ordusu da bizleri bekliyor diyebiliriz.

ACT Venture Partners, Teknopark İstanbul girişimi RS Research’e 1,1 milyon euro yatırım yaptı

Teknoloji ticarileştirme odaklı risk sermayesi fonu ACT Venture Partners, Teknopark İstanbul’da kurulan sağlık girişimi RS Research’e 1,1 milyon Euro yatırım yaptı.

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rana Sanyal’ın liderliğinde bilimsel araştırmalar yürüten sağlık girişimi RS Research, kuruluşunun ikinci yıldönümünü ana yatırımcısı Avrupa Yatırım Fonu (EIF) olan teknoloji temelli risk sermayesi fonu ACT’in yatırımıyla kutluyor.

RS Research, Türkiye’de sağlık alanında Ar-Ge odaklı faaliyetler yürüten kuruluşlara destek vermek ve kamu – özel sektör – üniversite işbirliği projeleri geliştirmek amacıyla 2015 yılının Mart ayında Doç. Dr Rana Sanyal ve Sena Nomak tarafından kuruldu. Tamamen milli imkânlarla sağlık sektörüne katkıda bulunmayı hedefleyen şirket, kanser tedavisinde yan etki profili iyileştirilmiş, hedefe yönelik ilaç adayı moleküller geliştirmeye başladı. Portföyünde bulunan ilaç adaylarının devam eden preklinik çalışmalarında aldığı etkileyici sonuçlar ile yatırımcıların yoğun ilgisiyle karşılaşan RS Research, ilk yatırım için ACT VC Fonu ile anlaşmaya vardı. 21 Nisan 2017’de Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Klinik Araştırmalar Daire Başkanı Dr. Ecz. Nihan Burul Bozkurt ve Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Mehmed Özkan’ın katılımıyla gerçekleştirilen imza töreni ile 1,1 Milyon Euro’luk yatırım resmiyet kazandı.

Türkiye’nin bilimsel çalışmalar ve kalifiye iş gücü potansiyeli ile sağlık sektöründe takipçi değil inovasyon lideri olarak konumlanmasına katkıda bulunmayı hedeflediklerini belirten Doç. Dr. Rana Sanyal şöyle konuştu: “90’lı yıllarda sıralarında oturduğum ve gelecek hayalleri kurduğum Boğaziçi Üniversitesi’nde bugün hem bir öğretim üyesi hem de bir girişimci olarak yeni ortaklarımızla bir araya gelmek gurur verici. RS Research, Türkiye’nin her alanda girişim potansiyeliyle yatırımcılar için bir hedef olma yolunda hızla ilerlediğinin somut bir kanıtı oldu. Önümüzdeki 3 yıl içinde farklı işbirlikleri ve yatırımlar ile portföyümüzü genişleterek, global anlamda yenilikçi tedavileri insanlık ile buluşturmayı hedefleyecek; bu sayede Türkiye’de milli ilaç endüstrisinin gelişimine de katkıda bulunmaya devam edeceğiz”.

ACT Yönetici Ortağı Okan Kara ise konuyla ilgili şöyle konuştu: “Hedefe özel geliştirilmiş ve yaşam kalitesinin artmasını sağlayacak tedavi çözümlerinin gelecek nesillere ulaşmasına aracılık etmekten mutluluk duyuyoruz. Bu doğrultuda iki yılda çok ciddi bir yol alan ve başarıları artarak devam eden RS Research’e yatırım kararı aldık. Çok değerli paydaşları bir araya getiren ve bilimsel çalışmalarla üniversitenin işbirliğini aynı potada buluşturan bu örnek şirketin, yatırımımızla birlikte daha da ivmeleneceğine ve yakın zamanda küresel bir oyuncu olacağına inanıyoruz”.

Küresel pazarlara açılım: Delaware’de şirket kurmanın avantajları ve hukuk yapısı

egirişim’de paylaşacağım ilk dört yazıyla, yurt dışına açılarak hem daha geniş pazar imkanlarından, hem de nicelik ve nitelik olarak daha yüksek yatırım imkanlarından faydalanmak isteyen girişimciler ve şirketler için Delaware’in, Avrupa Birliği’nin, Uzak Doğu’nun ve Körfez Bölgesi’nin avantajlarını inceleyeceğim.

Amerika Birleşik Devletleri’nde (“ABD”) her eyalet, hatta county ve şehir farklı avantajları sunabildiğinden ve başka eyaletlerde ve ülkelerde iş yaparken yine Delaware’in sunduğu imkanlardan yararlanmak mümkün olduğundan, en cazibi olarak öne çıkan Delaware eyaletini ele almayı tercih ettim.

Delaware eyaletinin haritadaki yeri

Ekonomik değerin katma değerli ileri teknolojiye ve Sanayi 4.0’a (Internet of Things) kaydığı son elli yılda, bunu gören ve bunda öncü olabilen ülkeler, ileri teknoloji girişimlerini cezbetmek için ardı ardına teşvikler ve külfetlerde muafiyetler getirmeye başladılar.
Bunun sonucu olarak üniversiteler, girişimciler, yatırımcılar ve kamu teşvik&muafiyetleri dörtgenini avantajlı mevzuatları ile tamamlayabilen ülkeler ve şehirler ilk teknoloji bölgelerini, kuluçka merkezlerini (incubators), hızlandırıcıları (accelerators) ile yeni yatırım ve finansman modellerini yaratarak zaten var olan rekabetçi avantajlarını korudular. Hukuken bu yetki bölgelerine veya ülkelere “jurisdiction” diyoruz.

Bu jurisdictions içinde dünyada da en öne çıkanı aslında yukarıda belirttiğimiz sebeplerden de farklı sebeplerle ABD’nin Delaware eyaletidir. Ticaretin ve şirketlerin merkezi olma vizyonu sayesinde 1792’de Delaware eyaleti şirketler hukukundan kaynaklı ihtilafları çözmek üzere bir ihtisas mahkemesi (Court of Chancery) ihdas etti ve ticari faaliyet merkezleri olan başta New York ve New Jersey olmak üzere Atlantik kıyısı eyaletleri şirketleri, daha sonra da özellikle eğlence sektörü ile gelişimini sürdüren başta California olmak üzere Pasifik kıysı eyaletleri şirketlerini cezbetmek için ileri görüşlü ve sözleşme serbestisi eksenli şirketler hukuku ve vergi hukuku geliştirmeye başladı.

Sadece dünyada değil, ABD’nin farklı eyaletlerinde ticari faaliyette bulunan şirketler de Delaware’i seçmekte, hatta Delaware dışındaki eyaletlerde bulunan Amerikan hukuk okulları dahi şirketler hukuku ve birleşme&devralma hukuku derslerinde Delaware hukuku öğretmektedir.

Günümüzde geldiğimiz noktada Amerika ve dünya pazarına açılmaya çalışan, Amerika ve dünya yatırımcılarından yatırım almak isteyen şirketlerin önemli bir bölümü nihayetinde Delaware’de şirket kuruyorlar. Nitekim, ABD borsalarında işlem gören şirketlerin yarısı ve Forbes 500 şirketlerinin %60’ının merkezi Delaware’de kurulu vaziyettedir.
Avantajlarıyla, dezavantajlarıyla Delaware’de şirket kurmanın sebeplerini birlikte inceleyelim.

1. Kurumsal Yapılar: Delaware daha çok ve hibrit kurumsal yapı alternatifi sunmaktadır. Kişisel gelir vergisi mükellefi olmadan şahıs şirketi modeline yakın yapı, kişisel vergilendirmeye tabi olunabilecek kurumsal yapı, bazı ortaklarının kişisel gelir vergisine tabi, bazılarının kişisel gelir vergisine tabi olmadıkları kurumsal yapı gibi “yönetici sorumluluğu, ortaklık hakları ve vergi sorumlulukları” noktasında farklılık arzeden hibrit yapılar mümkündür. Bu yapılardan hangisinin ticari faaliyetin hangi aşamasında ortaklara daha uygun olacağı spesifik duruma göre ele alınarak belirlenir. Bunlara ek olarak “estates/trusts” olarak bilinen özellikle varlık yönetimi için kullanılan vakıf yapıları ve alternatifleri de mevcuttur.

2. Hukuk Sistemi ve İhtilaf Çözümleme Sofistikasyonu: Yukarıda değindiğimiz üzere başta Delaware Genel Şirketler Kanunu isimli ana mevzuat olmak üzere, şirketler hukukunu, ortaklık ilişkilerini, yönetici sorumluluklarını, imtiyaz haklarını düzenleyen mevzuat ABD içinde de en ileri ve esnek mevzuatlardan biri olarak gösterilir. Buna yüz yılı aşkın zamandır söz konusu hukuku ihtisas mahkemesi olarak uygulayan Court of Chancery’nin uzmanlığı, hızı ve verimliliği eklenince Delaware hukuk sistemi açısından da cazip bir jurisdiction olarak öne çıkar.

3. Mahremiyet ve Bürokratik Kolaylıklar: Özellikle asıl anonim ortaklık yapısında, Türkçe ifadesinde tam olarak anlamını bulduğu üzere Delaware’de ortakların kimler olduğu ticaret sicil kaydında gösterilmez. Bu durum bir çok açıdan bazı sebeplerle tercih sebebi olur. Delaware’de kanun koyucu (state legislature) ve bürokrasi, mevzuatı, düzenlemeleri ve uygulamayı güncel ticaret hayatın ihtiyaçlarına uygun ve şirketler için cazip kılabilmek için çaba sarfetmeye devam etmektedir.

Wilmington, Delaware

4. Vergi Avantajları: Her ne kadar tabi olunan vergiler ve bunların oranları bir çok farklı parametreye göre değişiklik arz etse ve bunların her bir durum için özel olarak alınması elzem olsa da, Delaware belli ölçeğin üzerinde ticari faaliyetler için bazı avantajlar sağlamaktadır. Bunlara genel olarak bazı örnekleri şu şekilde verebiliriz: Holding şirketlerin, sabit, yani gelir dönemleri belli ve miktarları öngörülebilir olan yatırım ve ortaklık (temettü) gelirleri, hisse devirlerinden elde edilen gelirlere, hisselerin miras yoluyla intikaline, marka ve telif haklarından elde edilen royalty gelirlerine vergi uygulanmamaktadır. Franchise tax denen bir eyalette kurulmuş olmak itibarı ile ödenmesi gereken vergi miktarı çok düşüktür.

5. İmtiyaz Hakları ve Yatırımcıların Tercihi: Girişim sermayeleri ve melek yatırımcıların çoğu, özellikle ABD merkezli olanlar ile, yatırım bankaları, yukarıda saydığımız sebeplere ek olarak özellikle esnek imtiyazlarla donatılmış hisse grupları oluşturulabilmesi ve bunlardan kaynaklanabilecek ihtilafların adil ve hızlı çözülebileceğine olan itimat sebebiyle Delaware’i tercih etmektedir.

Bu sebeplerle, Türkiye’de veya bir başka ülke veya eyallette ticare faaliyetinizi sürdürerek ar-ge, teknopark ve sair muafiyet ve teşviklerden faydalanmak isteseniz bile, yabancı pazarlara ve yatırımcılara erişim ve rekabet amacıyla Delaware önemli bir cazibe merkezi olmaya devam etmektedir.

Hindistan’ın Silikon Vadisi bazı nedenlerden dolayı ekosistemdeki gücünü kaybediyor

Bangalor, Hindistan’ın 3. büyük şehri ve Karnataka eyaletinin başkentidir ama bundan daha önemli özellikleri de bulunuyor. Hindistan ekonomisi üzerinde oldukça etkili olan bu şehir ‘Asya’nın Silikon Vadisi’ olarak adlandırılmaktadır. Bu unvanı almasına etken olan faktörler, Hindistan Bilgi Teknolojisi’nin (IT) gelişmesine olanak sağlayan yüksek teknoloji firmalarının bu bölgede bulunması ve devletin bu bölgede kurulan sanayi alanlarına yatırım sağlamasıdır. Hatta bu yatırımlardan sonra Bangalor’a elektronik şehir denmeye başlanmıştır.

Günümüzde Bangalor, Amozon ve Uber’in ofisleri dahil 2.000’i aşkın aktif teknoloji kuruluşuna ev sahipliği yapıyor fakat Startup Genome’nin raporuna göre şehir son iki yıldır gerileme göstermektedir. Rapora göre Asya’nın yeni merkezleri Pekin,Şangay ve Singapur şimdiden Bangalor’u geçmiş durumdadır.

Peki bu gerilemenin nedeni nedir ve Bangalor’un eski sınırlarına ulaşması için neler yapılabilir?

YETENEK SORUNLARI

Öncelikle Bangolor da çözülmesi gereken bir kalite sorunu var gibi görünüyor. Rapora göre mühendisler hızlı bir şekilde işe alınmadığından işler aksayıp çalışanların deneyim seviyeleri ortalaması ve vize başarıları düşük çıkmaktadır. Ayrıca çalışanların  çok fazla problemleri var  ve bu yüzden çoğu daha iyi bir fırsat yakalamaya çalıştıklarından işlerine yeteri kadar önem göstermiyorlar. Örneğin Bangalor, yazılım mühendisleri için dünyadaki en az ödeme yapan startup şehirleri arasında yer alıyor. Bu yazılım mühendisleri, yıllık ortalama 8600 dolarlık bir maaşı kabul edebiliyorlar -ki bu ücret orijinal Silikon Vadisi ücretlerinin 1/13’üne denktir-.

Daha iyi maaşlar muhtemelen yıpranmayı durduracak ve daha kaliteli çalışanların bulunmasına yardımcı olacaktır.

YATIRIMCILAR İÇİN DÜŞÜK GETİRİ

Bangalor, dünyada değerleme alanında 7.’lik gibi iyi bir sıraya sahip olmasına rağmen şehirde yatırım düzeyi düşük seviyededir. Bu temel olarak, kentin yeni girişimlerine yatırım yapan risk sermayedarlarının çok az veya hiçbir başarı elde edemediği anlamına geliyor. Bu yüzden çoğu şirket bir yıl içinde bu yöndeki faaliyetlerini dondurdular. Raporun açıkladığı gibi düşük yatırımlar iki şey ifade ediyor; ya yeni startupların olgunlaşmasıyla birlikte şehir gelecekte daha da aydınlanacak ya da piyasanın üzerindeki satın almalar ile birçok sorun yaşanacak.

Gaussian Networks kurucusu ve CEO’su Kanwaljit Singh “Alınan yatırımlar Hindistan ekosisteminde yanlış değerlendirildiği için azalmaktadır. Birçok kez  Hintli şirketlerin Silikon Vadisi şirketleri gibi global markalar yaratmaya çalışmadan, Silikon Vadisi akranlarına benzer projeler  yaptıklarını gördüm.” diyor.

Gerçek bir çözüm üretmek gerekirse, startuplar bir hizaya sokulmalı ve milyonlarca hayatı etkileyebilecek potansiyele sahip gerçekten ölçeklenebilir fikirler desteklenmelidir.

KARLILIK SORUNU

Bangalor’deki yeni girişimlerin çoğu nakit sıkıntısı çekiyor. Hindistan’ın startup ekonomisinin poster çocuğu olan Flipkart bile 10 yıldan sonra kar sağlamamıştır.

Karlılık oranının ilk başlarda iyi olması yatırımcılara cazip gelsede, burada bulunan startuplar uzun dönemde tehlike arz ediyor. Hatta Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de daha karlı startuplar bulunuyor. Hindistan’da, Google, Facebook ve Amazon’un geçmesiyle kar oranlarında uzun süreli kayıpların olacağına dair yaygın bir inanç da var.

İÇ REKABET

Bangalor hala Hindistan’ın silikon vadisi iken Chennai ve Pune gibi şehirler de yetişiyor.

Ülkenin güneyinde bulunan Chennai’ni  Zoho ve Freshdesk gibi zengin yatırımcıların desteğiyle ülkenin SaaS (yazılım servisi) merkezi haline geldi.

Ülkenin batısında bulunan Pune ise, Hindistan’daki üç Microsoft veri merkezinden birine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca geniş IT havuzu, ucuz gayrimenkul ve olumlu yatırım ortamı nedeniyle Bangalor için güçlü bir rakip olarak ortaya çıkıyor. Bazıları bu şehrin Bangalor’u tamamen geçeceğini düşünüyor.

Ancak Chennai ve Pune, Bangalor’un koltuğunu almak istiyorlarsa, Bangalor’un yaptığı startup hatalarını öğrenip bunları engellemek için önlemler almaları gerekiyor.

Hamdi Ulukaya, yetiştirmek üzere Girişimci Adayların ve Startup’ların başvurularını bekliyor

Hamdi Ulukaya, en çok özdeşleştiği kavram olan girişimciliği Türkiye’de yaygınlaştırmak için yeni bir program başlatıyor. Amacı, Türkiye’nin her yerinden girişimci adayı yetiştirmek ve her sektörden var olan startuplara dünyanın kapılarını açmak istiyor.

Son başvuru: 30 Nisan 2017

Programlara Girişimci Adayı Destek Programı ve Startup Destek Programı’na başvurmak için: chobanifoodincubator.com/turkey

Program I: Girişimci Adayı Destek Programı

Türkiye’nin her yerinden, her alanda girişim hayalleri olan ve bu hayalleri hayata geçirmek için yola çıkmaya hazır 24 genci, Girişimci Adayı Destek Programı’na başvurmaya davet ediyor.

Programın başlangıç bölümü olan Istanbul Boot Camp I esnasında, her bir girişimci adayına kendilerini bir yıl boyunca takip edecek, alanında Amerika’da başarılı girişimler ortaya koymuş bir mentor atanacak.

Amerika programı süresince katılımcılar Chobani’de uygulamalı çalıştaylara, New York Üniversitesi’nde seminerlere katılacak, çeşitli şirket, startup ve hızlandırma merkezlerine planlı ziyaretler gerçekleştirecekler.

Amerika programı bitiminde her bir girişimci adayı ile girişim hedeflerinin yer aldığı ölçülebilir bir iyi niyet sözleşmesi yapılacak ve Istanbul Boot Camp II’de bu hedeflere ne derece ulaşıldığı gözden geçirilecek.

Bu programa kabul almak için bir girişime başlamış olma zorunluluğu yoktur. T.C. Vatandaşı ve 18 yaşın üstünde olmak şartı aranmaktadır. Yabancı dil şartı aranmamaktadır. Girişimci adayları için yapılan tüm giderler karşılıksızdır.

Program II: Startup Destek Programı

Türkiye’de herhangi bir ticari ürün ya da hizmeti pazara çıkartmış ve bu girişimi dünya pazarına taşıma hayali kuran 6 şirketi, Startup Destek Programı’na başvurmaya davet ediyoruz.

Startup Destek Programı’na katılan şirketlere Chobani’nin New York SoHo’daki Kuluçka Merkezi’nde kendileri için ayrılan özel alanda şirketlerini geliştirme olanağı sunulacak.

Katılımcılar hem Chobani’nin hem de çalıştıkları sektörün Amerika’da yerleşik üst düzey yöneticileriyle (pazarlama, satış, finans, hukuk, IK gibi) görüşme fırsatı bulacak. Amerika programı bitiminde düzenlenecek Demo Day’de katılımcılar, mentor ve yatırımcılardan oluşan bir gruba, startupları hakkında bir sunum yapacak.

Program başlangıcında her bir startup için belirlenen hedeflere ne derece ulaşıldığı İstanbul Boot Camp II’de değerlendirilecek.

Programa her şirketten 2 kişi katılabilir. T.C. Vatandaşı ve 18 yaşın üstünde olmak şartı aranmaktadır. Yabancı dil şartı aranmamaktadır. Startuplar için yapılan tüm giderler karşılıksızdır.

Takvim

  • 30 Nisan | Son başvuru tarihi – 1. adım
  • 2 Mayıs – 16 Mayıs | Başvuru dönemi – 2. adım
  • 17 Mayıs | Kazananlar açıklanıyor
  • 17 Mayıs – 24 Mayıs | Pasaport başvuruları
  • 17 Mayıs – 15 Haziran | Vize işlemleri
  • 28 Haziran – 1 Temmuz | İstanbul Boot Camp I
  • 2 Temmuz – 23 Temmuz | Amerika Programı
  • Ocak 2018 | İstanbul Boot Camp II

Peki sizi bu programlarda neler bekliyor?

Mentorluk Desteği

Bir yıl boyunca, tüm program katılımcılarına başta Chobani CEO’su Hamdi Ulukaya olmak üzere sektör liderleri tarafından mentorluk sağlanacak ve her katılımcıya bir mentor atanacak.

Chobani Kuluçka Merkezi

Türkiye’den gelen şirketler için özel olarak hazırlanan program kapsamında, Chobani Food Incubator ev sahipliğinde New York’ta 3 haftalık uygulamaya yönelik seminerler ve şirket ziyaretleri gerçekleştirilecek.

NYU Gelişim Seminerleri

New York Üniversitesi’nde, Profesör Selçuk Şirin yönetiminde profesyonel gelişim seminerleri ile günlük kültürel ve sanatsal etkinliklere katılım gerçekleştirilecek.

Norwich Ziyareti

Chobani’nin kurulduğu New York eyaletinin kuzeyinde yer alan üretim tesisine gidilerek şirketin dünden bugüne geçirdiği evreleri ve uyguladığı yenilikleri yerinde görme fırsatı bulunacak.

Boston Ziyareti

İki gün sürecek Boston turunda, önde gelen bazı kuluçka ve girişim hızlandırma merkezleri ziyaret edilecek.

İstanbul Boot Camp I

New York programı öncesinde, Profesör Erhan Erkut yönetiminde ve Girişimcilik Vakfı koordinasyonuyla İstanbul’da 4 günlük oryantasyon kampı düzenlenecek.

İstanbul Boot Camp II

New York programı bitiminden 6 ay sonra İstanbul’da programa katılanlarla birebir ve toplu olarak değerlendirme ve hedef-takip toplantısı yapılacak

Hamdi Ulukaya girişimi ile ilgili gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

Girişiminiz için ekip kurarken daha önceden birlikte çalışmış olanları tercih edin

Bir girişimdeki kurucu ortakların birbirini tanımasına ve daha önceden birlikte işler yapmış olmasına yatırımcılar ve mentorlar tarafından özellikle dikkat edilmesine hepimiz rastlamışızdır. Bir kaç “pitching” izlemiş olanlar, yatırımcıların “peki siz birbirinizi ne kadar zamandır tanıyorsunuz” ya da “birlikte daha önce bir şey yaptınız mı” tarzı sorularına kulak misafiri olmuştur. Emin olun yatırımcı ya da mentor arkadaşlar bunu zaten başınızda var olan onlarca derdi daha da arttırmak için sormuyorlar. Deneyimleri, bu sorunun ve cevabının proje başarısı ile orantılı olduğunu söylediği için bu sorular ile karşılaşıyorsunuz.

Kurucu ortaklar bir yana, bir girişimdeki yazılım geliştirici ekibin birlikte toplam çalışma tecrübelerinin yüksekliğinin de işin başarısını etkilediği konusunda ahkam kesmek istiyorum. Oxford Üniversitesi’nden David Upton’ın yürüttüğü, 1.004 ayrı proje üstünde çalışan 11.376 kişi ile yaptığı “Ekibi bir arada tutmanın/ekibin uzun süreli birlikte çalışmasının gizli yararları” konulu HBR’de 2013 yılında da yayımlanan bir araştırmanın sonuçlarında şöyle bir şey var.

Eğer bir yazılım ekibindeki birlikte çalışmış olma tecrübesi %50 artarsa, ortaya çıkan ürün %19 daha az hatalı ve bütçeden sapma oranı da %30 daha az oluyor.

Araştırmaya göre, bir ekibin birlikte çalışmaya ne kadar aşina olduğu, her bir bireyin kendi başına ne kadar tecrübeli olduğundan da önemli bir performans göstergesi haline geliyor.

Girişimciler ne yapsın?

Daha önceki yıllarda kurumsal firmalardaki IT ekipleri proje verimliliği ile ilgili birkaç çalışma yapmıştım. Bahsettiğim HBR’deki araştırmanın çok benzeri sonuçlar elde etmiştim. Daha sonraki yıllarda kurumsal hayattan vazgeçip girişim dünyasına girdiğimde de gözlemlerim bu yönde oldu.

Girişim dünyası için ilk bakışta biraz alakasız bir araştırma gibi gelebilir. Bir çok girişim, zaten kurucu ortaklardan en az birisinin teknik becerileri ile yola çıkıyor. Ancak konu, fikrinizin başarısı olduğunda, ekip, takım ya da çalışma arkadaşları kavramlarının önemi neredeyse fikrinizin kendisinden bile önemli hale geldiği yadsınamaz. Fikriniz dünyayı değiştirecek nitelikte devrimsel olsa bile, bunu yürütebilecek ve gerçekleştirebilecek bir ekip ile birlikte hareket edemiyorsanız, başarısız olma olasılığınız çok yüksek olur. Neydi mottomuz? Fikir 1 kuruş, gerçekleştirme/sürdürebilme 99 kuruş.

Örnekler, örnekler, örnekler…

Bu konunun matematiğine varsayımsal bir örnek ile hızlıca bakalım (evet, hepimiz matematiği, dokümantasyonu ve tabloları çok severiz girişimciler olarak). Bu varsayımsal örnekte seçimi bir robota bıraktığınızı ve robotun “sadece” tablodaki verileri göre karar verdiğini düşünmenizi istiyorum (Terminator bu iş için çok uygun olmayabilir, belki başka bir robot!). Yoksa bir ekip seçerken değerlendirilecek konular içinde “kişilik”, “uyum”, “ego”, “fikre inanmışlık”, “adanmışlık” gibi onlarca insani konuların da çok önemli gerek-şart olduklarını hepimiz kabul ediyoruz.

Diyelim ki bir yazılım projeniz var ve işin teknik geliştirme kısmı ile ilgili kendinizin ya da kurucu ortaklardan birisinin üstlenebileceği bir birikiminiz, yazılım geçmişiniz de yok. Yani işi bir yazılım ekibi ile birlikte yapacaksınız. Ekip kurmak için arayıştasınız, etrafınızı bilgilendirdiniz, kendi tanıdık ağınızdakiler ile görüştünüz, sosyal medyada ilanlar yayınladınız. Birbirini tanıyan üç arkadaş size geliyor ve bu işi üstlenebileceklerini ve MVP’yi 3 ayda tamamlayabileceklerini söylüyorlar. Karşılığında da sizden (tamamen varsayımsal değer olan) 15 adet elma istiyorlar. Diğer yandan, yine aynı işinizi yapabilme potansiyeli olan üç ayrı kişi sizden toplamda 10 adet elma istiyor. İşi de toplamda 2.5 ayda tamamlayabilecekleri bilgisini elde ediyorsunuz. Özgeçmişlere, geçmiş tecrübelere bakıyor ve şöyle bir sonuç ortaya çıkarıyorsunuz:

Ekip adı

Bireysel tecrübe toplamı

Tutar

Teslim Süresi

Ekip 1

6 + 5 + 4 = 15 yıl

15 elma

3 ay

Ekip 2

6 + 7 + 6 = 19 yıl

10 elma

2.5 ay

Not: Bireysel tecrübe toplamı = her bir bireyin kendi alanındaki tecrübe yılı toplamı

Sonuca sadece Excel rakamları olarak bir finans uzmanı gözüyle ya da bahsettiğimiz robot gözü ile baktığımızda, rakamlar 1. ekip için pek iç açıcı değil. Hem süre daha uzun, hem de istenilen ücret diğer ekibin toplam maliyetine göre %25 daha fazla. Yani her ay için 1. ekip sizden 5 elma isterken, diğer ekip de aslında her ay için 4 elma talep etmekte gibi görülüyor. Ayrıca bireysel tecrübelerine bakıldığında, Ekip 2’deki herkesin ciddi bir birikimi olduğu da görülüyor. Kolay ve matematiksel seçim sizin 2. ekibi seçmeniz yönünde baskılıyor. Maliyet ve ürünü piyasa çıkarma konusunda Ekip 2 gerçekten çok avantajlı durumdalar. 

Ancak, burada özellikle deneyimsiz yatırımcıların gözden kaçırdıkları, deneyimlilerin ise çok ilgilendiği en önemli değer, araştırmaların da ortaya koyduğu gibi, “Birlikte iş yapma süreleri”. Bunu da yukarıdaki tabloya yerleştirdiğimizde işler biraz farklı görülmeye başlıyor.

Ekip adı

Birlikte iş yapma süreleri

Bireysel tecrübe toplamı

Tutar

Süre

Ekip 1

4 yıl

6 + 5 + 4 = 15 yıl

15 elma

3 ay

Ekip 2

0.5 yıl

6 + 7 + 6 = 19 yıl

10 elma

2.5 ay

Deneyimli bir yatırımcı, buradaki birlikte çalışma süresinin, projeyi başarabilmeyi ve çıkan ürünün kalitesini ne kadar etkilediğini bilecek ve büyük ihtimalle Ekip 1 yönünde oy kullanacaktır. Deneyimsiz ve sadece maliyet eksenli bakış açısına sahip birisinin ise, Ekip 2’de ısrarcı olması daha muhtemeldir.

Yapılacak çok iş var…

Ekip içinde daha önceden birlikte proje yapmış olmak, hem profesyonel olarak iş aktarımlarının hangi dilde, ne şekilde yapıldığını daha önceden netleştirmiş olacak, hem de birlikte bir işi daha tamamlamanın mutluluğunu yaşatacaktır. UI ile ya da UX ile ilgili konuda çalışan ekip arkadaşınıza “login sürecini X projesinde yaptığımız gibi yapalım” demek, “login süreci için şu şekilde talepler olmuş, bunu da şöyle şöyle yapalım” demekten çok daha hızlı sonuca götürecektir.

Ekip üyelerinin birbirleriyle uzun süreler çalışıyor olmasının performans güçlendirici bir değer olduğunu hem deneyimlerimiz ile hem de araştırmalar sayesinde biliyoruz. Ancak, özellikle yazılım gibi yaratıcılık da gerektiren konularda çok uzun süredir birlikte çalışmış olan ekiplerin yüksek performanslarının, yıllar geçtikçe düşüşe geçtiği de bir gerçek. Bu durumda ekip içindeki alışkanlıkların değiştirilmesine yöneliyor olmak, bu konuda çaba sarfediyor olmak çözüm olabilir. Çoğu yerde dediğimiz gibi; fikri oluşturmak kolay, önemli olan onu nasıl işletebildiğimiz.

Nintendo, güvenlik kusurlarını bulan hackerlara 20 bin dolara kadar ödül verecek

Nintendo, son konsolundaki güvenlik açıklarının bulunması için çalışmalara başladı. Büyük bir güvenlik problemi bulan ve gönderene 20.000 dolara kadar ödeme yapacaklarını açıkladılar. Bulunan güvenlik kusurlarının büyüklüğüne göre ödeme bandı 100 dolar ile 20.000 dolar arasında değişiyor.

Bu proje kapsamında 2016’nın aralık ayında 3 kişi ödülünü almıştı. Şirket özellikle ; Kullanıcı alanından imtiyaz tırmanışı, çekirdek ele geçirilmesi, ARM® TrustZone® ele geçirilmesi ve kullanıcı alanı ele geçirilmesi (uygulamalar için) alanlarındaki güvenlik açıklarını arıyor.

Rapora uygun yeni bir güvenlik açığı bulursanız Nintendo, raporu aldıktan ve sorunu düzelttikten dört ay sonra sizi ödüllendiriyor. Ayrıca Google ve Facebook‘un da dahil olduğu birçok başarılı teknoloji şirketi, bu tarz programlar sunarak, açıkları fark edebilecek İnsanlardan ekipler oluşturuyor.