1993 yılı doğumlu Berke Uygun, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler son sınıf öğrencisi. Müzik tutkunu ve gitarına aşık. Kendi deyimiyle ise tam bir sağlık delisi. Girişimi Doktorderki’yi tanımlarken bile hayata geçirilen fikrin ilk kullanıcılarının aslında o fikrin kurucuları olması gerektiğinin altını çiziyor. Sonrası ise sizin gibi insanları bulma serüveni.
Girişimcilik ekosistemi onu çok heyecanlandırıyor ve kendi cümleleriyle şöyle anlatıyor: “Kurumsal hayattaki gözlemim, ortak alanlardaki muhabbetin futboldan ve emlaktan öteye gitmediği yönünde. Abi Nani Valencia’dan başlıyor bitmiyor sohbet, sonra biraz da o araba kaç beygirmiş kaç yakıyorsa tuzu biberi… O da güzel tabi ama bir yere kadar fakat bu ekosistem çok ayrı. Herkes birbirine birşeyler katmanın heyecanını yaşıyor. Her bir konuşmada başka kapılar başka bilgiler ve en önemlisi başka networkler gelişiyor. Beni de sanırım en çok heyecanlandıran bu.”
Doktorderki fikrinin ise yaşadığı bir problem üzerine başladığını ve neden anında uzman
doktorlara ulaşamayalım sorusu üzerine şekillendiğinden bahsediyor. Yaşadığı en büyük problem ise doktorları ikna etme sürecinde olmuş.
Doktorderki, uzman doktorlar ile birebir mesajlaşıp, fotoğraf ve tahlil paylaşabileceğiniz bir bilinçlendirme kanalı. Ortağı Anıl Şimşek ile en büyük motivasyonunun, insanların artık internete sorunlarını yazıp okudukları yazılardan dolayı paniğe kapılmamasını sağlamak olduğunu söylüyor. Sırf bir tahlilini gösterme sürecinin bile uzun zaman aldığını ve insanların ciddi stres yaşadığının altını çiziyor.
Doktora gitmeye çekinen veya utanan (kadın doğum, üroloji gibi branşlarda), üşenen (bana birşey olmazcılar) ve bu yüzden ciddi sorunlar yaşayan kişilere de alternatif bir kanal olmasının öneminden bahsediyor.
Yeni girişimcilere en büyük tavsiyesi; özellikle yazılımcı olmayan kişilerin sahaya inmesi, bir çok insanla konuşmaları gerektiği, sözüm ona google girişimcisi olmamaları yönünde. Ve özellikle pazarlama konusu üzerinde çok düşünmeleri, hedef kitle ve potansiyel kullanıcıyı çok iyi analiz etmeleri gerektiğinin öneminden bahsediyor.
Bölümünü sevmemesinin onu pozitif etkilediğini ve hayal kurmanın önünü açtığını vurguluyor. Bu işi kurmasındaki ilk sürecin rahatlık çemberinden çıkması ve aslında problem kelimesi yerine fırsat kelimesini kullanmakla başladığını söylüyor.
Bir diğer tavsiyesi ise girişimcilik sürecinde aynı inanca sahip insanlar (ortaklar) ile beraber yürümeleri. Bu kişilerin hem karakter olarak farklı olması hem de ilgi-bilgi alanın farklı olmasının önemli ve tamamlayıcı rolünden de bahsediyor.
Berke’ye bu girişimcilik serüveninde başarılar dileriz.