“Temel ilkeleri işine kalbini koymak ve kalite.” Başarılarının sırrı işte bu sözlerde yatıyor. Ben size bu yazımda Starbucks’ın kuruluş öyküsünü anlatmayacağım, çünkü böyle bir yazıyı her yerde bulabilirsiniz. Ben size başarının altındaki gerçekten asıl sırdan bahsedeceğim. Howard Schultz, ortak olduğu markanın 30 yıl sonra bir dünya devi olabileceğini düşünmeyen ama hayalleri uğrunda işine kalbini koyarak girişimci ruhuyla beraber markasını bugünlere taşıyan bir beyine sahip. Schultz, önce inanmış sonra kazanmış. Sadece inanarak da başarılı olamazsınız. İşinizi sevmelisiniz ama ona aşık olmamalısınız. Yoksa işiniz konusunda çok hassas olursunuz ve hata yaptığnızda elinize gözünüze bulaştırabilirsiniz.
‘Başarımızın anahtarı işimizi kalbimizle yapmakta yatıyor. Ben ve iş ortaklarım her bir kahve fincanına kalbimizi akıtıyoruz…’ Howard Schultz
1975 yılında Üniversiteden mezun olduktan sonra Xerox’ta bir süre Satış Temsilcisi olarak çalışıyor sonrasında ise Hammerplast adlı mutfak gereçleri firmasında çalışmaya başlayarak burada şirketin en tepesindeki adam rolünü de kısa bir sürede alıyor. Sonrasında Starbucks’a dahil oluyor ve onu bir dünya devi yapıyor.
Not: Girişimci olmak istiyorsanız öncelikle bir başka firmada deneyim kazanmalısınız, bakın bugün dünya devi Starbucks’ın CEO’su bile hemen iş kurmuyor önce kendini geliştiriyor.
Tabiiki de bu sürede aklında Starbucks yok ama profesyonel hayatta çalışması gerektiğinin de farkında. Bugün biz kendisinden sadece bu markayı duyduk ama emin olun o da sizin gibi gençliğin verdiği heyecanla kim bilir kaç tane iş vardı aklında ama gerçeğin farkında. Tecrübe kazanmak insanın hayatını değiştirir, olgunlaştırır.
Staarbucks’ın dünya genelinde 10 bin’i aşkın mağazası bulunuyor.
İlk Starbucks mağazası 1971 yılında Jerry Baldwin ve Zev Siegel ile yazar olan Gordon Bowker tarafından açıldı. Starbucks mağazaları gerek içerinin ortamı gerek çalışanları gerekse müşterileri ile insanı bir başka dünyaya götürür. Önyargılı yaklaşırsanız zevk alamazsınız. Bu dünyadaki herşey için geçerlidir. Herşeyde bir mantık bir neden ararsanız emin olun zevk aldığınız değerlerin sayısı azalacaktır. Bazen ortama ayak uydurmalısınız bazen kendinizi ortama bırakmalısınız.
Starbucks başarısı bir mağazasına girdiğinde de kendini belli ediyor. Her ne kadar yarım asıra yakın bir süreç olsa da sanki yüzyıllık bir marka gibi olgunluğunu kazanmış durumda. Dikkat ederseniz eğer burada olan herkes kendini evinde gibi rahat hissediyor. Kahven bittiğinde bile bir süre daha oturabiliyorsun ve kimsenin umrunda olmuyor. Diğer markalar ise sipariş alma zorunluluğu tuttuğundan dolayı veya tutmasa da çalışanın senin gözünün içine öyle bir bakışı oluyor ki içinden “kahven bitti halen ne işin var, kalkta başka müşteriler gelsin” havasındalar. Neden Starbucks’ın bir marka olduğunun diğer göstergesi de bu. İnsanların paralarını yolmak için değişik yollar denemiyorlar. Şeffaflık diye buna denir.
Starbucks’ı diğer kahvelerden ayıran özellik nedir?
Dünyada üretilen en kaliteli kahveyi alabilmek ve bunu işleyip müşterilere sunabilmek olan Starbucks, Bu iş için kahve alıcıları yılın 4 ayı en güzel kahvelerin yetiştirildiği ülkelerde alınacak kahvelere testler yaparak geçiriyorlar. İstedikleri standartlara uyan kahveler alındıktan sonra kahve çekirdekleri özel bir teknik ile kavrulmaya başlıyor.
Uyguladıkları bu özel tekniğe Starbucks Roast diyorlar. Bu teknik ile belirli süreler içerİsinde, belirli sıcaklıkta kahve çekirdekleri kavruluyor. Bu işlemin amacı hem istenilen rengin ve aromanın elde edilmesi için yapılıyor.
İşine kalbini koyan bir girişimcinin ayağa kaldırdığı marka bugün günde yüzbinlerce müşteri ağırlıyor. Hem marka hem de ürün kalitesinde bugüne kadar taviz vermeden büyümesini sürdürmeye devam ediyor.