Ana Sayfa Blog Sayfa 721

Yeni iOS 13.5 ve Google güncellemesiyle COVID-19 teşhisi olan biriyle temas kurduğunuz anlaşılabilecek

iOS ve Android işletim sistemleriyle akıllı telefon dünyasını oluşturan Apple ve Google, COVID-19 ile mücadele için güçlerini birleştirerek hazırladığı COVID-19 Maruz Kalma Bildirimi API’ını da içeren yeni güncellemeyi yayınladı.

Bu güncellemeyle birlikte ülkelerin sağlık yetkilileri, Hayat Eve Sığar ve E-Nabız gibi uygulamalara bu API’ı entegre ederek kullanıcıların COVID-19 geçirmiş ya da geçirmekte olan bir kişiyle temas edip etmediğini anlayabiliyor.

Yeni iOS 13.5 ve yeni Google Play Hizmetleri sürümü ile sunulan bu güncelleme sayesinde kullanıcıların Bluetooth bağlantısıyla birbirinin alanına girdiği anlaşılabiliyor ve yeni API bu verileri 14 gün boyunca gizliliği esas alarak kayıt altında tutuyor. API’ın sağlık uygulamalarıyla entegrasyonu sayesinde COVID-19’a yakalanan kişilerin cihazları tespit ediliyor ve bluetooth verileri üzerinden temas kurduğu ya da yaklaştığı kişiler ortaya çıkıyor.

Yüz tanımayla maske varken kilit açmak kolaylaşıyor

Bu güncelleme aynı zamanda yüz tanımayla yüzünüzde maske varken kilit açmayı da kolaylaştırıyor. Hem iOS hem de Android cihazınız yüzünüzde maske olduğunu algılayarak telefonunuzu direkt parola girme ekranına getiriyor. Böylelikle Face ID’nin ve Android cihazlardaki yüz tanıma özelliğinin yüzünüzü tanıyıp hata vermesini beklemeden daha hızlı bir şekilde parola girerek kilidinizi açabiliyorsunuz.

Face ID’ye sahip iPhone’ununuz için yeni iOS 13.5 güncellemesini kurabilir ya da yüz tanımaya sahip bir Android telefon kullanıyorsanız Google Play Hizmetleri’ni güncelleyebilirsiniz.

Şirket ve çalışanları arasında iletişim sağlayan Blink, 7.4 milyon Euro yatırım aldı

Şirketler ile çalışanları arasında uzaktan çalışma özelliği sunan Londra merkezli girişim Blink‘e Partech Partners ve bir grup melek yatırımcı 7.4 milyon Euro yatırım yaptı.

Blink, 14 ülkede 100 sağlık kuruluşuyla, İngiliz sağlık hizmeti (NHS) ve İngiliz Cezaevi Servisi gibi müşteriler de dahil olmak üzere, özel olarak hizmet veriyordu. Ancak bugünden itibaren platformu kullanmak isteyen tüm şirketlere açtı. Demo talep edip, 14 gün boyunca ücretsiz deneyebiliyorsunuz.

Blink’in CEO’su Sean Nolan tarafından 2015 yılında kurulan girişim, şirketlerdeki ekip üyelerinin aralarındaki bağı güçlendirmek için uygulamayı tasarladı. Tüm önemli bilgi ve sistemleri ile aynı sektördeki insanlarla bağlantı kurmayı sağlıyor. 2020 yılında girişimin ekibi iki katına çıktı. Sydney ile New York’ta yeni ofis açtı.

Platform üzerimnden yöneticiler çalışanların kişisel telefonlarına Covid-19 güncellemeleri de dahil olmak üzere sağlık ve şirketle ilgili mesajlar iletebiliyor. Diğer özelliklerinden biri de, daha önce şirketten ayrılmış çalışanları da destekleyerek eski yöneticilerine geri bildirim verme imkanı sunuyor.

Ocak 2019’da nakliye şirketi Stagecoach, 22 bin çalışanı için bu uygulamayı kullanmaya başladı. Çalışanlar; çeşitli bilgilere erişebiliyor, izin, işe gelememe ve oluşan trafik kazaları için dijital formları ulaşıp doldurabiliyor, dijital olarak maaş bordrolarına ulaşabiliyor ve merkeze geri bildirimler gönderebilyor.

Blink kendi hizmetlerine olan talebin, bu yaz ayında mevcut durumdan iki katına çıkmasını bekliyor ve dolayısıyla beklenen bu büyüme ile ekibe yeni personel istihdam edecek.

Blink CEO’su Sean Nolan: “Covid-19 krizi ile yöneticiler ve kilit çalışanların oynadığı kritik rolün önemi daha da belirginleşti. Artık her zamankinden daha iyi araçlarla güçlendirilmeye ihtiyaç duyuyorlar, böylece temel rollerini etkili bir şekilde yerine getirebiliyorlar. Her çalışanın güvende kalma hakkında en son bilgilere, yönetime geri bildirim için bir sese ve meslektaşlarını ön cephede destekleme yeteneğine anında erişmesi gerekiyor.” dedi.

MenaPay, Influencer’ların ödeme alıp gelir elde edebileceği özelliğini yayınladı

İlk blockchain SuperApp olan MenaPay’in yepyeni hizmeti olan social store ile Influencer’lar ve sosyal medya fenomenleri kendilerine ait tüm sosyal medya kanallarını ve servislerini ekleyerek yeni projeleri için takipçilerinden teklif, destek alabiliyor ve satış yapabiliyor.

MenaPay uygulamasının yeni bir fonksionu olan social store ile sosyal medyada içerik üreten influencerlar, MenaPay uygulamasına sosyal medya kanallarını ekleyip, bu kanallara ait servisler açarak takipçilerinden destek alabilir.

Influencerların takipçileri, MenaPay uygulamasında influencer’a servislerin karşılığında desteklerini tek tıkla kolaylıkla gönderebilir. Influencerlar dilerlerse destek gönderecek takipçilerinden mesaj alma seçeneğini de aktifleştirebilir ve böylelikle takipçilerinin mesajlarını okuyabilir.

Sosyal medya kanallarına MenaPay ile destek

Sosyal medyada hazırladıkları videolar fotoğraflar ya da yemek tarifleriyle çok fazla ilgi gören ve beğeni alan spor eğitmeni, diyetisyen, astrolog gibi fenomenlerin son dönemde takipçilerinden destek alması Türkiye’de ve dünyada oldukça popüler hale geldi. Sosyal medya fenomenleri topladıkları destekler ve elde ettikleri gelirler sayesinde takipçilerinin beğendiği içerikleri hazırlamaya devam edebiliyor. Her geçen gün uygulama içerisindeki özelliklerini genişleten MenaPay son zamanlarda popülerleşen influencerların ve sosyal medya fenomenlerinin takipçilerinden destek almasına yeni bir soluk getirerek tek tıkla kolayca, güvenilir bir şekilde destek alınabilmesini mümkün hale getirdi.

MenaPay ile bağış göndermek çok hızlı ve kolay

Takipçilerinin kendisini desteklemesini isteyen influencer veya sosyal medya fenomeni, MenaPay uygulamasına kayıt olarak uygulama içerisinden social store’da kanal açıyor. Store’da kanalların servislerini ve servislere ait ücretleri belirleyip kanalını oluşturuyor. Influencerın takipçileri ise yine MenaPay uygulamasındaki social store’a girip arama seçeneğinden takip ettiği influencerın kanal adını aratarak servis karşılığı desteğini blockchain teknolojisi sayesinde MenaPay ile birkaç saniye içinde kart bilgisi veya kişisel bilgi paylaşmadan influencer’a desteğini gönderebiliyor.

Pandemi ile chatbot kullanımı bankacılıkta 5 kat, e-ticarette 2 kat arttı

Tüm dünyayı etkisi altına alan Corona Virüs Pandemisi birçok sektör üzerinde kalıcı etkiler yaratıyor. Temassız teknolojilerin daha fazla tercih edildiği bu dönem müşteri ilişkileri yönetiminde de farklı bakış açılarının giderek yerleşmesini destekliyor. Yine uygulamaya alınan uzaktan çalışma ve eğitim modelleri de yeni yöntemlerin hızla benimsendiğini gösteriyor. Bu noktada yapay zeka teknolojileri de giderek önemini pekiştiriyor ve özellikle diyalog bazlı çözümler şirketlere yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Maliyet tasarrufu sunan, müşteri deneyimini iyileştiren ve personelin daha karmaşık işlere adapte olabilmesini sağlayan chatbotlar Korona Virüs sürecinde ve sonrasında kritik bir önem taşıyor.

Yapay zeka alanında yetkin tecrübesiyle vatandaşlara Korona Virüs hakkında doğru bilgiler veren Koronabot’u ve Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içindedijital eğitim platformu EBA üzerinde kullanıma açılan EBA Asistan’ı hayata geçirerek bu kritik dönemde 2 büyük projeye imza atan CBOT; Korona Virüs pandemisi sürecinde kritik sektörlerde diyalog bazlı yapay zeka çözümleri odağında yaşanan talep artışını değerlendirdi. CBOT yaptığı açıklamada yeni gelişmelere hızla adapte olan yapısıyla öne çıkan bankacılık sektöründe chatbot kullanım hacminin son iki ayda 5 kat arttığının, müşteri yönetiminin kritik önem taşıdığı e-ticaret tarafında ise 2 kat artış gözlemlendiğinin altını çiziyor. Yine CBOT’un teknolojisiyle güç verdiği EBA Asistan da bu dönemde Türkiye’ninyapay zeka ile en çok soru yanıtlayan chatbotu konumuna gelerek global çapta bir başarıya imza attı.

Bankacılık, e-ticaret, sağlık, eğitim ve kamu gibi önemli sektörlerdeki chatbot geliştirme konusundakitalep artışınınsadece büyük şirketler tarafında değil orta ölçekli şirketler ve KOBİ’ler tarafında da gözlemlendiğini vurgulayan CBOT’a göre; chatbot kullananların sayısında yaşanan artış da vatandaşların chatbotları büyük oranda benimsediğini ve bu dönemde daha çok kullandığını gösteriyor. Koronavirüs sürecinde göze çarpan en büyük değişiklik Mart ayı itibari ile bankacılık chatbotlarına gelen kredi başvurusu, kredi taksit erteleme soru sayısındaki artış oldu.Buna ek olarak şifre alma, şifre belirleme soru sayısındaki yükseliş ise dijital bankacılık kanalların ilk defa kullanmaya başlayan kişi sayısındaki yoğunluğu gösteriyor. Online satışın artış gösterdiği bu dönemde, chatbotlar özellikle satış sonrası destek hizmetleri alanında e-ticaret markaların en büyük yardımcısı oldu.

“Pandemiden sonra dijitalleşme dalgası hız kazanacak”

“Bu olağanüstü dönem, şirketlerin hem operasyonel modellerinde hem de hizmet modellerinde köklü ve kalıcı değişiklikler getirecektir.” diyen CBOT Kurucu ve CEO’su Mete Aktaş: “ Yeni dönemde hizmetin aksamayacağı, dijital araçlar sayesinde aynı kalitede sürdürülebileceği ve verimliliğin ön plana çıkacağı bir dünya bizi bekliyor. Zaten başlamış olan büyük dijitalleşme dalgası hız kazanacak. Bugün bile gördük ki dijital altyapılarını sağlam şekilde kurmuş olan şirketler yeni duruma çok hızlı adapte oldular ve hizmetlerini aksatmadan sürdürdüler. Türkiye’deki özellikle bankaların bu konuda dünyaya da örnek olacak şekilde hızlı bir adaptasyon süreci ortaya koyduğunu gördük. Bu da onların ileri seviye bir dijital altyapıya sahip olmasının sonucu elbette. Öngörüde bulunmanın çok zor olduğu bu dönemdeyiz, yapılan tahminlemeler ve farklı senaryolar söz konusu ve bunlar şirketler için çeşitli seviyelerde gelir düşüşlerine işaret ediyor. Bu da bize gösteriyor ki maliyetlerin azaltılması, şirketlerin çok daha verimli yapılar olarak yollarına devam etmesi gerekecek. Dijitalleşme artık her ölçekteki şirket için bir seçenek değil bir zorunluluk. Bu büyük dijitalleşme dalgası içinde diyalogsal yapay zeka ciddi bir yere sahip. Çünkü bu alan şirketlere hem çalışanlarının hem de müşterilerinin kullanabileceği, sorularına anında yanıt alabileceği, işlemlerini anında yapabileceği, uzaktan çalışma modellerini ve dijital hizmet modellerinin merkezinde yer alan araçlar sunuyor. Sanal asistan ve chatbotların bu anlamda hayatımıza giriş hızını arttırdığını ve yakın geleceğin bu çerçevede şekilleneceğini düşünüyoruz.” diyor.

CBOT yaptığı açıklamada; çağrı merkezlerinde yaşanan sorunların yanı sıra uzaktan çalışma stillerinin de müşteri deneyiminde bazı olumsuzluklar ortaya çıkarttığını vurguluyor. Zira uzaktan çalışan personelin internet altyapısı istediği her bilgiye anında ve hızlı bir şekilde erişmesini zorlaştırabiliyor hatta bazen bu noktada sorunlar da yaşanıyor. Kimi çağrı merkezlerinde çalışanların bir kısmının bu aksaklıkların önüne geçilebilmesi için hala merkezde çalışmayı sürdürüyor. CBOT’a göre bu süreçte chatbotlar müşteri hizmetlerinde önemli bir rol oynuyor. Zira; yapay zekaya sahip kişiselleştirme yeteneğine sahip chatbotlar, iyi kurgulandıklarında müşterilerden gelen soruların %90’ını cevaplayabilir. CBOT yapay zeka teknolojisindeki liderliğiyle müşterilerinin işlerini bu aşamada sorunsuz ilerletmelerine destek oluyor, bu dönemde artan chatbot taleplerine de yine yetkin tecrübesiyle cevap veren CBOT Kısa bir süre içinde bir chatbotun tüm altyapısını kurup canlıya alabilecek duruma getirebiliyor.

Trend Micro, yerli işletim sistemi Pardus’a Deep Security desteği verecek

Siber güvenlik çözümlerinde küresel şirketlerden Trend Micro, TÜBİTAK tarafından geliştirilen Debian GNU/Linux altyapısını kullanarak oluşturulan açık kaynak kodlu Türkiye’nin milli işletim sistemi Pardus desteğini resmi olarak duyurdu.

Kurumsal ihtiyaçlar için tasarlanmış ürünleri de kapsayan Pardus işletim sistemi, Türkiye’de binlerce bilgisayarda kullanılıyor. TÜBİTAK, Türkiye’de tüm kamu kurumlarının yerli işletim sistemi olan Pardus’a geçmesi için çalışmalarına devam ediyor.

Geçtiğimiz gün gerçekleştirilen Trend Micro Global PartnerTrend’s 2020 Etkinliği’nde ilk kez resmi olarak duyurulan Pardus 19 için Trend Micro Deep Security Desteği, katılımcılar tarafından ilgiyle karşılandı. Trend Micro MEDI Bölgesi Başkanı Yakup Börekcioğlu konuyla ilgili etkinlikte şu açıklamayı yaptı: “Türkiye’de hükümet desteği ile TÜBİTAK tarafından geliştirilen ve öncelikli tüm devlet kurumlarında kullanımı hedeflenen milli işletim sistemi Pardus’a Türkçe dil desteği ile birlikte Trend Micro olarak Deep Security desteği veriyoruz. Tüm ülkelerdeki iş ortaklarımızın yer aldığı PartnerTrends 2020 Etkinliği’nde ilk kez resmi olarak bu önemli duyuruyu yapmaktan dolayı büyük bir gurur ve heyecan duyuyorum.”

Trend Micro Türkiye Ülke Müdürü Hasan Gültekin ise Pardus 19 desteği ve bu konudaki çalışmalarıyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Trend Micro’nun Türkiye’nin milli işletim sistemi Pardus’u desteklemesi bizim için gurur verici bir gelişmedir. Birlikte çalıştığımız müşterilerimizin bu konuda Trend Micro Türkiye’den beklentileri oldukça büyük. Biz de müşterilerimize, Pardus 19 ile ilgili hazırladığımız webinarlar ve eğitimlerle destek olmaya devam edeceğiz.”

Trend Micro Deep Security Debian 10, Linux tabanlı açık kaynaklı işletim sistemi olan Pardus 19 sürümünün tüm işlevleri resmi olarak doğrulandı ve Trend Micro’nun Anti-Malware, web repütasyon hizmeti(Web Reputation Service), güvenlik duvarı(Firewall) ve izinsiz girişi önleme sistemi (Intrusion Prevention System) ve Türkçe yerel ayarları ile desteklenmektedir.

Mart 2020’den bu yana evden çalışan Mynet, uzaktan çalışmayı kalıcı hale getirdi

Türk internet kullanıcılarının en çok tercih ettiği dijital platformlardan biri olan Mynet, uzaktan çalışmayı kalıcı hale getirdi. Mart 2020’den beri evden çalışan Mynet ekibi, editörlerin kalıcı olarak uzaktan çalışmasına olanak sağlayan donanım, yazılım ve insan kaynakları süreçlerini dijitalleştirerek lokasyon bağımsız uzaktan çalşma konseptini bu çapta sürekli uygulayan Türkiye’deki ilk şirketlerden biri olacak.

Her ay ortalama 42 milyon internet kullanıcısına erişen ve Türk internet kullanıcılarının en çok tercih ettiği dijital platformlardan olan Mynet, bir ilki gerçekleştirerek, Türkiye’de uzaktan çalışmaya geçen ilk dijital medya şirketi oldu. Şirket, tüm editör kadrosunu artık kalıcı olarak tamamen uzaktan çalıştırma kararını aldı.

İnsan kaynağında Türkiye’ye yayılacak

Mynet İK Genel Müdür Yardımcısı Esra Bayrakdar, editör kadrosunu tüm Türkiye’ye hatta yurtdışına açma kararı aldıklarını belirterek, “Sadece İstanbul’da değil; tüm şehirlerimizde hatta yurtdışı merkezlerde de gündem, finans, spor, video ve daha farklı alanlarda editörlük yapabilecek yetkin insan kaynağı var. Biz Mynet olarak, bir yandan lokasyondan bağımsız şekilde, yetişmiş insan kaynağına ulaşıp, bir yandan da ekip arkadaşlarımızın memnuniyetini arttırmayı hedefliyoruz. Ekiplerimizle beraber aldığımız bu kararla Mynet’in medya birimlerinin %75’i kalıcı olarak uzaktan çalışacak. Tüm işe alım, oryantasyon, eğitim ve performans süreçlerimizi de uzaktan çalışmaya uygun hale getirdik. Zaman ve mekândan bağımsız bir çalışma modeline döndük.” diye konuştu.

Mynet Genel Yayın Yönetmeni Tarkan Temur da Mynet’in misyonunun doğru teknolojilerle kullanıcının ihtiyacı olan içeriği hızlı bir şekilde sunmak olduğunu vurgulayarak, araştırmaların, uzaktan/home office çalışmanın üretkenliği yüzde 15 daha olumlu etkilediğini ortaya koyduğunu, iki aylık uzaktan çalışma deneyimlerinin bunu doğruladığını söyledi. Temur, “Metropollerde ofise ulaşmak için harcadığımız süre ayda ortalama 5 iş günü. Bu değerli zamanı kendisine, ailesine ve arkadaşlarına ayırarak bir motivasyon unsuru olarak ekibimize kazandırmak istedik. Ayrıca Mynet çalışanlarının istediği kentte yaşamasının da önünü açtık. Özetle, ekibimizin üretkenliğini azaltan, mutsuzluğunu artıran unsurları iş hayatımızdan çıkardık” diye konuştu.

Uzaktan çalışma kültürünü benimseyerek kalıcı hale getirmenin gelecekte şirketlerin başarısı açısından son derece belirleyici olacağını düşündüğünü ifade eden Ürün ve İş Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Fuat Şeker, bunun ardından “Uzaktan çalışma sisteminin başarılı olabilmesi için teknik donanımların, dijital altyapıların, güvenlik çözümlerinin ve dijital iletişim ile senkron/asenkron iş yapış biçimlerinin bu bakış açısına uygun olması gerekiyor. Biz uzaktan çalışmayı da kapsayan altyapı geçişlerimize iki yıl önce başladık. CMS (içerik yönetimi sistemi) ve güvenlik altyapımızı uzaktan çalışmanın verimini arttıracak şekilde son teknolojiler kullanarak tekrardan ürettik. Ekipler arası işbirliğini sağlayacak uzaktan çalışma araçlarının şirket geneline yayılmasını ve bununla ilgili eğitimleri, prosedürleri oturttuk. Halihazırda bazı projelerimizde deneyimlemiş olduğumuz uzaktan çalışma sistemini, içinde bulunduğumuz süreçte şirket genelinde de başarıyla uyguladık ve daha da iyileştirdik. Sahip olduğumuz teknolojik imkan, altyapılar ve insan kalitesi de mekan bağımsız çalışma disiplinini son derece kolaylaştırdı.” açıklamasını yaptı.

Mastercard, Türkiye’de karantina sürecinde kullanıcıların online deneyimlerini paylaştı

Salgın endişesi ile birlikte hayatımıza giren karantina ve sosyal izolasyon, temel ihtiyaç alışverişlerinin internete taşırken, online deneyimlere yönelik ilginin de patlamasına yol açtı. Mastercard tarafından Türkiye’yi de kapsayacak şekilde 15 Avrupa ülkesinde yapılan araştırma tüketcilerin online deneyimlere yaklaşımını ortaya koyuyor.

Avrupa genelinde araştırmaya katılanların yüzde 57’si her zamankinden daha fazla online alıiveriş yaptığını ifade ederken, Türk tüketiciler arasında bu oran yüzde 91’e ulaşmış durumda. Evde geçirilen sürelerin artışına paralel olarak film seyretmekten, sanal müze ziyaretlerine, video oyunlarından fitness aktivitelerine kadar pek çok alanda deneyimlere olan ilgi Avrupa genelinde yüzde 30 oranında artarken, ülkemizde bu hizmetlerin yeni yaygınlaşmasının da etkisi ile yüzde 68 ile ortalamanın iki katından daha fazla artmış durumda. Online deneyimler için yapılan harcamalar Avrupa’da yüzde 58 artarken, Türkiye’deki artış ise yüzde 66 olarak hesaplanıyor.

İzolasyon döneminde Türk tüketicilerin en yaygın aktivitesi aile, arkadaşlar veya iş grupları ile yapılan online görüşmeleri (yüzde 92). Ardından Netflix, BluTV gibi online televizyon servisleri geliyor (yüzde 79). Bunu sanal gösteriler, stand-up şovları (yüzde 67) ve online video oyunları (yüzde 59) takip ediyor.

Hayırseverlik arttı

İçinden geçitğimiz dönemde göze çarpan en önemli değişimlerden birisi ise hayırseverlikteki artış. Avrupa genelinde tüketicilerin yüzde 28’i online bağış yaptığını belirtirken, yüzde 14’lük bir kesim hayatında ilk kez bağış yaptığını ifade ediyor. Türkiye hayırseverlikte de Avrupa ortalamalarının iki katına çıkıyor. Buna göre izolasyon döneminde online bağış yaptığını ifade edenlerin oranı yüzde 59 seviyesinde ve yüzde 44’lük bir kesim ilk kez bağış yaptığını belirtiyor.

Avrupa’ya göre iki kat artış

Evde kapalı kalmaktan sıkılanlar, yeni beceriler edinmeye de yatırım yapıyor. Finansal işlemlerin halledilebilmesi için önem taşıyan online bankacılık faaliyetlerini öğrenen Avrupalıların oranı yüzde 37, Türkiye’de ise bugüne kadar bankacılık işlemlerinin çoğunu fiziksel olarak halleden büyük bir kesim bu dönemde online bankacılığa geçtiği için bu oran, yine Avrupa’nın iki katına çıkarak yüzde 82 seviyesine ulaşmış durumda. Evde geçirilen bu süre içinde yemek yapmayı öğrenme (yüzde 67), evde sağlık bakımı (yüzde 60), kendileri ve aile bireyleri için farklı alanlarda çevrimiçi eğitim materyallerini keşfetme (yüzde 59) ve kendin yap gib hobiler (yüzde 46) öne çıkan eğitim faaliyetleri olarak dikkat çekiyor. Eğitici faaliyetler bakımından ise fotoğrafçılık yüzde 29 ile ilk sıraya gelirken, yüzde 26’lık müzik enstrümanı öğrenmeyi yüzde 25 ile online film yapımı ve kodlama takip ediyor.

Bu dönemde, temel ihtiyaç malzemelerini online aldığını belirtenlerin oranı Avrupa’da yüzde 36 artarken, Türkiye’de yine ortalamanın iki katına çıkarak yüzde 71’e ulaştı. Online alışverişte temel ihtiyaçlara ek olarak; kitaplar (yüzde 66), mutfak aksesuarları (yüzde 52), puzzle’lar (yüzde 50), saç kesme makineleri (yüzde 45) ve saç boyama ürünler (yüzde 44) listenin en önemli kalemleri olarak dikkat çekiyor.

Tüketici uygun fiyatlıyı arıyor

Araştırma, online alışveriş alışkanlıklarının da gerçek hayatın bir yansıması olduğuna dikkat çekmesi bakımından da önem taşıyor. Buna göre tüketiciler, gerçek hayatta olduğu gibi e-ticarette de aynı ürün için daha az para ödemenin yollarını arıyor. Gerçekte pazarlık olarak ortaya çıkan bu durum, online dünyada ise farklı siteleri gezmek ve yorumları okumak olarak karşımıza çıkıyor. Avrupalı tüketicilerin yüzde 81’I Türkiye’deki tüketicilerin ise yüzde 96’sı, aynı ürünün daha uygun fiyatlısını bulmak için farklı sitelerde geziniyor. Yine gerçek dünyada ‘göz gezdirmek’ olarak da tanımlanabilecek davranış, online dünyaya istek listesi olarak yansıyor. Avrupalı tüketicilerin yüzde 66’sı, Türkiye’deki tüketicilerin ise yüzde 86’sı, istek listesi hazırlamakla yetiniyor.

Online alışverişlerde güvenlik de en önemli başlıklar arasında. Buna göre internetten alışveriş yapanların yüzde 96’sı temkinli olduğunu belirtirken, yüzde 94’lük bir kesim satın almadan önce yorum ve değerlendirmeleri okuyor. Online dolandırıcılıktan endişe edenlerin oranı hem Avrupa’da hem de Türkiye’de yüzde 66 seviyelerinde bulunurken, hali hazırda gerçek dünyada bildikleri tedarikçilerden alışveriş yapanların oranı Avrupa’da yüzde 80’lerde Türkiye’de ise yüzde 89 seviyesinde yer alıyor.

Karantinada en popüler 10 deneyim

  1. Aile, arkadaş ve/veya iş grupları ile video konferans: Yüzde 92
  2. Netflix, BluTV, Amazon gibi online içerik servisi: Yüzde 79
  3. Sanal komedi veya stand-up: Yüzde 67
  4. Online video oyunları: Yüzde 59
  5. Yemek kursları veya online yemek tarifi: Yüzde 52
  6. Online konserler: Yüzde 52
  7. Online müze veya benzer ziyaretler: Yüzde 50
  8. Sanal fitness eğitimleri: Yüzde 46
  9. Yeni bir dil öğrenme: Yüzde 44
  10. Online bulmacalar: Yüzde 43

Popüler online beceriler

  1. Online Bankacılık: Yüzde 82
  2. Yemek Pişirme: Yüzde 67
  3. Sağlık Yönetimi: Yüzde 60
  4. Eğitim Kaynakları: Yüzde 59
  5. Kendin Yap Projeleri: Yüzde 46
  6. Saç Kesimi: Yüzde 40
  7. Makyaj yapımı: Yüzde 39
  8. Yeni dil öğrenme: Yüzde 37
  9. Dans eğitimi: Yüzde 34
  10. Resim çizme eğitimi: Yüzde 33

Alışverişte en popüler 10 ürün

  1. Kitaplar: Yüzde 66
  2. Mutfak Malzemeleri: Yüzde 52
  3. Puzzle: Yüzde 50
  4. Saç Kesme Makinesi: Yüzde 45
  5. Saç Boyaları: Yüzde 44
  6. Aile Oyunları: Yüzde 37
  7. Yastıkları: Yüzde 35
  8. Bilgisayar ve ekipmanları: Yüzde 35
  9. Ekmek makineleri: Yüzde 33
  10. Fitness ekipmanları: Yüzde 32

Yapılan iş birliği ile Huawei cihazlarda varsayılan arama motoru Yandex oldu

Teknoloji sektörünün iki büyük şirketi Yandex ve Huawei, yılın en önemli iş birliği anlaşmalarından birine imza atarak güçlerini birleştirdi. Bu anlaşmaya göre, hem Türkiye hem de Rusya’da, yeni dönemde Huawei Mobil Servislere (HMS) sahip tüm yeni ve mevcut cihazlarda Yandex’in arama teknolojileri varsayılan olarak yer almaya başladı.

Huawei internet tarayıcısında ve ana ekranda yer alan arama çubuğunda varsayılan arama motoru Yandex olarak geliyor. Bunlarla birlikte Huawei cihazlarının “AppGallery” uygulama mağazasında, Yandex’in Türkiye’de de kullanıcılara hizmet veren harita, navigasyon, e-posta gibi tüm popüler uygulamalarına da kolayca erişebiliyor.

Yapılan anlaşma ile ilgili konuşan Yandex Türkiye Genel Müdürü Onur Karahayıt, şunları söyledi: “Yandex olarak 2011’de giriş yaptığımız Türkiye arama motoru pazarında ayda 10 milyonun üzerinde tekil kullanıcımıza arama hizmeti sağlıyoruz. Bu tecrübenin bir sonucu olarak teknoloji alanında, Huawei gibi dünya akıllı telefon pazarının en önemli oyuncularından biri ile bu iş birliğine imza atmış olmaktan dolayı çok mutluyuz. İş birliğimizin bir parçası olarak, Huawei’in uygulama mağazası olan “AppGallery”de Yandex’in Türkiye’de milyonlarca kullanıcısı olan Harita, Navigasyon, E-posta, Çeviri gibi uygulamalarımızla yer almak üzere gerekli geliştirmeleri de tamamladık.”

Huawei Türkiye Tüketici Elektroniği Grubu Ülke Müdürü Seth Wang ise cümlelerinde şu sözlere yer verdi: “Türkiye, Huawei Mobil Servisler (HMS) eko-sistemini ve dünyanın 3. büyük uygulama mağazası AppGallery’i lokal anlamda geliştiren lider ülkelerden biridir. Bu bağlamda, Türkiye’de milyonlarca kullanıcısı olan Yandex’in uygulamalarının Huawei’nin resmi uygulama mağazası AppGallery entegrasyonunu da başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. Türkiye ekibimiz HMS eko-sistemini geliştirmek ve bu sayede tüm kullanıcıların taleplerini karşılamak için hızlıca yol alıyor.”

Bensu Soral’ın yatırım yaptığı Pepapp, hediyeler kazanabileceğiniz PepCoin özelliğini duyurdu

Geçtiğimiz haftalarda Bensu Soral’ın yatırım yaptığı kadınların dijital asistanı Pepapp’ın kullanıcılarına uygulama içerisinde vakit geçirirken bazı görevleri yerine getirmesi karşılığında onlara kazandırdığı PepCoin mekanizması, yeni güncelleme ile yayına girdi.

Birbirinden farklı hediyeler sunan ve hem premium hem de ücretsiz kullanıcılara açık olan PepCoin, 19 Mayıs itibariyle yayınlandı.

Pepapp, kadınların regl, yumurtlama ve doğurganlık dönemlerini takip ederek eğlenceli ve bilgilendirici tavsiyeler veriyor ve kadınların kendilerini de iyi ve mutlu hissetmelerini istiyor.

“PepCoin” ile kullanıcısına özel hediyeler sunuyor

Bu yeni güncellemeyle Pepapp kullanıcıları, Pepapp’a özel sanal para PepCoin’le ve bu parayı değerlendirip ürünler kazanabileceği PepStore ile tanışıyor. Kullanıcılar, önce PepStore içerisinde bulunan ürünlerden en çok istediklerini belirliyor; kendisi uygulama içinde vakit geçirirken PepCoin’lerini biriktirerek o ürünü kazanma şansı da yakalıyor.

Tüm kullanıcılara açık olan uygulama içinden kadınlar, her gün maksimum 2 reklam izleyerek 20 PepCoin kazanabiliyor. Premium kullanıcılar ise ekstra 100 PepCoin’le bu maceraya başlayıp her gün 2 kat PepCoin kazanabiliyor. Bunları her ay sürpriz ürünlerle düzenlenecek açık artırmalarda teklif vererek kullanabiliyor veya çeşitli markalara ait indirim kodları gibi sanal ürünleri hemen alarak değerlendirebiliyor.

Her adımını kadınların istek ve ihtiyaçları doğrultusunda atan, onlar için kendini sürekli yenileyen Pepapp, önceki günlerde aldığı yatırımları duyurmuştu. Son olarak Bensu Soral’dan yatırım alan Pepapp’ı bugün 2 milyon kadın olumlu geri dönüşlerle kullanıyor.

Dr. Bora Akgün liderliğinde CERN ve TÜBİTAK desteğiyle Boğaziçi’nde laboratuvar açılıyor

Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Mezunu Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi (CERN) Araştırmacısı Dr. Bora Akgün, Boğaziçi Üniversitesi’nde yeni bir laboratuvar kurmaya hazırlanıyor. CERN ortaklığı ve TÜBİTAK’ın finansal desteğiyle açılacak laboratuvarda CERN’ün Büyük Hadron Çarpıtıcısı deneylerinde kullanılan elektronik cihazların geliştirilmesi için çalışılacak.

Ancak Dr. Akgün’ün önünde bir engel var: Pandemi

Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü 2005 Mezunu Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi (CERN) Araştırmacısı Dr. Bora Akgün, TÜBİTAK’ın 2232 kodlu “Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı” kapsamında aldığı destekle Boğaziçi Üniversitesi’nde yeni bir laboratuvar açmaya hazırlanıyor. Dünyanın önde gelen araştırma merkezlerinden CERN ile işbirliğiyle kurulacak laboratuvarda, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda kullanılan gelişmiş elektronik aygıtlar üzerine çalışılacak. Boğaziçi Üniversitesi Kurumsal İletişim Ofisi’nin sorularını yanıtlayan Akgün, Koronavirüs salgının çalışmaların başlamasını geciktirdiğini belirterek, “Umarım en kısa zamanda laboratuvarımızı Boğaziçi Üniversitesi’nde açmış oluruz. Burada CERN ortaklığıyla fizik ve mühendislik alanlarında disiplinlerarası önemli çalışmalara imza atmak istiyoruz” diye konuşuyor.

Dr. Bora Akgün merkezi ve yapılacak çalışmaları şöyle anlatıyor:

“TÜBİTAK’tan onayı aldık.”

“Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nden 2005’te mezun olup önce ABD’ye sonra CERN’e gittim. 12 yıldır merkezde önemli araştırmalarda görev alıyorum. Geçtiğimiz yıl TÜBİTAK’ın 2232 kodlu Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı’na dahil oldum. Bu program uluslararası alanda dikkat çekici araştırmalar yapan Türk bilim insanlarını verilen desteklerle Türkiye’de çalışmalarına sürdürmeye teşvik ediyor. Bu kapsamda TÜBİTAK’tan aldığım destekle mezunu olduğum Boğaziçi Üniversitesi’nde CERN işbirliğiyle yeni bir laboratuvar kuracağız. Böylelikle ben de Türkiye’ye dönmüş olacağım ve burada çok önemli araştırmalar yapabileceğiz.”

“Çarpıştıcılardaki gelişmiş ekipmanlar için çalışacağız.”

“CERN’de yer alan 27 kilometrelik Büyük Hadron Çarpıtıcısı protonları ışık hızında çarpıştırıyor. Böylelikle ortaya birçok yeni parçacıklar çıkıyor. Biz de bunların izini sürmek için son derece gelişmiş elektronik algıçlar kullanıyoruz. Boğaziçi’nde kurduğumuz merkezde bu elektronik cihazları daha da geliştirmek için çalışacağız. Tabii bunun için elektrik-elektronik gibi mühendislik alanlarıyla disiplinlerarası araştırmalar yapmanız gerekiyor. Boğaziçi’ndeki mühendislik bölümlerindeki bilim insanı arkadaşlarımızla ilerleyeceğiz.

Karantina biter bitmez İstanbul’a geliyorum. Boğaziçi Üniversitesi’nde yer tahsisi konusunda bir an önce yol almak istiyorum. Ardından gerekli ekipmanların bir an önce edinilmesi gerekecek. Bu nedenle ne zaman açılabileceği konusunda net bir tarih vermek çok güç. Ayrıca laboratuvarda lisans, lisansüstü ve doktora öğrencilerimiz de görev alacak. Burada ortaya çıkacak sinerjiyi görmek mutluluk verici olacak.”