Ana Sayfa Blog Sayfa 8

Tarım teknolojilerine odaklanan yerli girişim Doktar, 7.5 milyon euro yatırım aldı

Doktar, Avrupa’nın önde gelen sürdürülebilirlik yatırımcıları Almanya merkezli European Circular Bioeconomy Fund (ECBF) ve Hollanda merkezli Pymwymic’in liderliğinde 7,5 milyon euroluk bir yatırım turunu tamamladı. Mevcut yatırımcısı Diffusion Capital Partners (DCP) da bu tura katıldı.

Bu yatırım, Doktar’ın ürün portföyünü genişletmesine ve bütünsel hizmet modelini küresel
ölçekte büyütmesine katkı sağlayacak.

Doktar, yapay zeka, bağlantılı cihazlar ve entegre yazılımlarla tarımda dijital dönüşüme öncülük eden bir tarım teknolojileri şirketidir. İklim, Sürdürülebilirlik ve Etki (CSI) platformu, anlık tarımsal analizler ve izlenebilir çevresel sonuçlar sunarak kurumların yenileyici tarım uygulamalarını hassas ve şeffaf bir şekilde yaygınlaştırmalarını mümkün kılıyor. 2017 yılında kurulan Doktar, sürdürülebilir tarımı hem uygulanabilir hem de kârlı kılma misyonuyla küresel ölçekte faaliyet göstermektedir.

Tarımın Geleceği Dijitalleşiyor

2017 yılında kurulan Doktar, tüm tarımsal kararları bilgiye dayalı olarak optimize eden dijital bir tarım platformu geliştirdi. IoT (Nesnelerin İnterneti) cihazları, uydu ve drone görüntüleri, yapay zeka destekli analizler ve akıllı yazılımlarla çalışan sistem, sahadan gelen verileri uygulanabilir tavsiyelere dönüştürerek çiftlik düzeyinde izlenebilirlik ve karar desteği sağlıyor.

Doktar, Türkiye ve Hollanda’daki merkezlerinden yönetilen operasyonlarıyla, iş ortakları
aracılığıyla 10’dan fazla ülkede faaliyet gösteriyor ve 250.000 hektarlık alanda sürdürülebilir
tarım uygulamalarını destekliyor. Bugün, dünyanın en büyük on gıda ve içecek şirketinden altısı, tedarik zinciri hedeflerine ulaşmak için Doktar’ın dijital altyapısını kullanıyor. Bu iş birlikleri sayesinde, kamuya açıkladıkları 2030 hedeflerine yönelik somut adımlar atıyor ve iddialı taahhütlerini ölçülebilir başarılara dönüştürebiliyorlar.

Doktar’ın bütünsel yaklaşımı, kurumların iklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençli hale
gelmelerine yardımcı olurken; tarım işletmelerinin gelirlerini artırmalarına ve gıda üreticilerinin sürdürülebilirlik stratejilerini verimli bir şekilde hayata geçirmelerini sağlıyor.

Büyümenin merkezinde sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirlik, şirketin stratejik önceliği olmaya devam ediyor. Doktar, iş ortaklarını ve
müşterilerini yenileyici tarım uygulamaları, suyun etkin yönetimi ve üretimde izlenebilirlik
konularında daha yaygın ve etkili adımlar atmasını sağlıyor. Bu yeni yatırım, Doktar’ın
platformunu daha gelişmiş çözümlerle zenginleştirmesini ve küresel paydaşların hem çevresel hem de ticari olarak ölçülebilir sonuçlar elde etmesini sağlayacak.

Yatırımcılardan Doktar’ın stratejisine tam destek

Yatırım turuna liderlik eden fonların temsilcileri, Doktar’ın teknolojiyi ve ölçülebilir etkiyi
birleştiren modelinin önemine dikkat çekti. ECBF Ortağı Isabelle Laurencin, yatırım kararlarının temelini şu sözlerle açıkladı: “Doktar’a yatırım yaptık çünkü tarım bilgisini, büyümeye açık teknolojileri ve ölçülebilir çevresel etkiyi benzersiz bir şekilde bir araya getiriyor.”

Pymwymic Yönetici Ortağı Rogier Pieterse ise bu yaklaşıma bir boyut daha ekleyerek,; “Doktar sadece dijitalleşme sağlamıyor; sürdürülebilirliğin ölçülebilir ve izlenebilir hale gelmesine öncülük ediyor,” ifadelerini kullandı.

Diffusion Capital Partners Ortağı Merve Akgün ise demecinde; “Doktar’ın geliştirdiği yenilikçi teknolojiler ile tarımsal dönüşüme sağladığı katkıları yakından izleme imkanı bulduk,” dedi. “Çiftçilere ve gıda üreticilerine çevresel etkisi yüksek, katma değerli ve ölçeklenebilir çözümler sunan Doktar’ın küresel ölçekte büyümesini desteklemeye devam etmekten mutluluk duyuyoruz.”

Doktar Kurucu Ortakları Tanzer Bilgen ve Selim Uçer, yatırımla ilgili verdiği ortak demeçte;

“Bu yatırım, tarımın dijitalleşmesi yolunda attığımız önemli bir adımdır. Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika’daki genişlememizi hızlandırırken, entegre ve veri odaklı çözümlere yönelik artan küresel talebi karşılama kabiliyetimizi de güçlendirecek. Tarım sektörünün hem verimlilik hem de sürdürülebilirlik alanında artan bir baskı altında olduğu bu dönemde, tedarik zincirinin tamamında ölçülebilir ve denetlenebilir etki yaratacak dijital altyapıyı güçlendiriyoruz.”

dLocal ve Lidio iş birliği ile uluslararası şirketlerin Türk pazarına girişi kolaylaşıyor

Lidio, yakın zamanda sınır ötesi ödemeler alanında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yetkilendirilen dLocal ile iş ortaklığını duyurdu. Verilen bu yetki, dLocal’in sınır ötesi ödeme süreçlerini sadeleştirme kapasitesini artırırken, uluslararası şirketlerin Türk pazarına girişini kolaylaştırıyor.

Yetkilendirme dLocal’e ne katıyor?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan alınan yetkilendirme sayesinde, dLocal’ın küresel müşterileri artık Türkiye’nin dinamik e-ticaret ekosistemine ve ülkemizdeki alternatif ödeme yöntemlerine kolaylıkla erişebiliyor. Lidio ile dLocal’ın ortaklığı şirketin küresel erişimini büyük ölçüde güçlendirirken Türkiye içinde doğrudan sınır ötesi ödeme operasyonları yürütmesini mümkün kılıyor.

dLocal ve Lidio ortalığı ile sınırlar kalkıyor

dLocal’ın sunduğu tek bir entegrasyon ve sözleşme ile küresel şirketler, Türkiye’nin ulusal kart şeması Troy’un yanı sıra diğer büyük kart ağları ve yaygın şekilde kullanılan yerel ödeme yöntemleriyle ödeme kabul edebiliyor. Bu sayede müşterilere sorunsuz ve aşina oldukları bir ödeme deneyimi sunuluyor.

Lidio’nun güçlü ödeme orkestrasyonu altyapısı ile dLocal’ın uluslararası varlığı sayesinde, bu ortaklık, yeni pazarlara girişte karşılaşılan operasyonel ve regülasyon kaynaklı zorlukları ortadan kaldırıyor.

Lidio Kurucu Ortağı ve CEO’su Emre Güzer konuyla ilgili verdiği demeçte;

“Lidio’da yerel bilgiyi ve küresel erişimi bir arada sunmanın önemine inanıyoruz. dLocal ile gerçekleştirdiğimiz iş birliğimiz sayesinde küresel şirketler, Türk tüketicilere onların güvendiği yöntemlerle ve küresel yetkinliklerle ulaşabiliyor. Bu stratejik adım aynı zamanda yurt dışına açılmak isteyen Türk şirketlerini de destekleyerek, kesintisiz, güvenli ve ölçeklenebilir ödeme akışları sunuyor. Tüm dünyanın gıpta ile baktığı ödeme teknolojilerimizi, dünyanın en büyük oyuncularına ihraç etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Böylece Türkiye, küresel fintech ekosisteminde hem tüketici hem de katkı sağlayıcı olarak güçlü bir konuma yerleşiyor.”

Canva ile dijitalleşen ofisler: Dosya Yönetimi, PDF Dönüştürme ve Kurumsal Verimlilik

Günümüzde dijitalleşme, işletmelerin operasyonel verimliliğini artırmak ve rekabet avantajı sağlamak adına kaçınılmaz bir dönüşüm haline geldi. Fiziksel dosyalardan dijital belgeler dünyasına geçiş, sadece alan tasarrufu sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bilgiye ulaşımı kolaylaştırır ve süreçleri hızlandırır. Bu noktada, işletmelerin dijital dosya yönetimine olan ihtiyacı giderek artmaktadır.

Dijital dosya yönetimi; belgelerin dijital ortamda düzenlenmesi, saklanması, paylaşılması ve gerektiğinde dönüştürülmesi gibi işlemleri kapsar. Özellikle PDF formatı, evrensel kabul görmüş bir dijital belge standardı olarak öne çıkar.

Bu yazıda, işletmelerde dijital dosya yönetiminin ne olduğunu, neden önemli olduğunu ve nasıl etkili bir şekilde uygulanabileceğini detaylı şekilde inceleyeceğiz. Ayrıca, PDF dönüştürücü kullanımının bu süreçte nasıl merkezi bir rol oynadığını ve işletmelere sunduğu avantajları da değerlendireceğiz.

Dijital Dosya Yönetimi Nedir?

Dijital dosya yönetimi, bir işletmenin sahip olduğu tüm belgelerin dijital ortamda sistematik biçimde organize edilmesi sürecidir. Bu süreç, belgelerin oluşturulmasından saklanmasına, erişiminden arşivlenmesine kadar birçok adımı içerir. Fiziksel evrakların taranarak dijital ortama aktarılması, dijital dokümanların uygun şekilde etiketlenmesi ve ihtiyaç anında kolayca bulunabilmesi bu yönetim sürecinin temel taşlarını oluşturur.

PDF dönüştürücü kullanımı, dijital dosya yönetiminin önemli bir parçasıdır. Belgeleri farklı formatlardan (Word, Excel, JPG vb.) PDF’ye dönüştürmek, standartlaştırma açısından büyük fayda sağlar. Aynı zamanda PDF formatı, hem güvenlik özellikleri hem de platformlar arası uyumluluğu sayesinde iş dünyasında yaygın şekilde tercih edilmektedir.

İyi bir dijital dosya yönetimi sistemi, zaman ve kaynak tasarrufu sağlar. Arşivleme işlemlerinin otomasyonu, belge güvenliğinin sağlanması ve hızlı erişim imkanı, işletmelerin operasyonel verimliliğini arttırır.

Dijital Dosya Yönetim Sistemleri (DMS) Türleri

Dijital dosya yönetimi için kullanılan sistemler, işletmelerin ölçeğine, sektörel ihtiyaçlarına ve güvenlik hassasiyetlerine göre değişiklik gösterir. Genel olarak bu sistemler; yerel (on-premise), bulut tabanlı ve hibrit olmak üzere üç ana kategoriye ayrılır. Bu sistemlerin her biri farklı avantajlar sunarken, hepsinin temel amacı belgeleri güvenli, erişilebilir ve sürdürülebilir şekilde saklamaktır.

Yerel (On-Premise) Sistemler

Yerel sistemler, tüm verilerin işletmenin fiziksel sunucularında saklandığı yapılardır. Bu sistemler, genellikle yüksek güvenlik hassasiyeti olan büyük ölçekli kuruluşlar tarafından tercih edilir. Kendi veri merkezinde barındırılan belgeler, dış erişime kapalı olduğundan siber tehditlere karşı daha kontrollü bir yapı sunar. Ancak bu sistemlerin kurulumu ve bakım maliyetleri oldukça yüksektir.

Bu tür yapılarda kullanılan yazılımlar sayesinde işletmeler, belgelerini kolayca arşivleyebilir, erişim haklarını detaylı şekilde yönetebilir ve veri kaybı risklerini azaltabilir. Ayrıca içeriklerin standart formatlara dönüştürülmesi, yerel sistemlerde iş akışlarının hızlandırılmasını sağlar.

Bulut Tabanlı Sistemler

Bulut tabanlı sistemler, belgelerin internet üzerinden erişilebilir olduğu modern dosya yönetim çözümleridir. Özellikle başlangıç yatırımı düşük olduğu için küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Google Drive, Dropbox Business ve OneDrive gibi platformlar kullanıcı dostu arayüzleri, yüksek erişilebilirlikleri ve hızlı paylaşım olanaklarıyla öne çıkar.

Bu sistemler sayesinde ekipler arasında eş zamanlı iş birliği yapılabilir, belgeler anlık olarak güncellenebilir ve farklı cihazlardan erişim sağlanabilir. Ek olarak otomatik yedekleme, sürüm geçmişi ve güvenlik ayarları da bu platformların sağladığı temel avantajlardandır.

Hibrit Sistemler

Hibrit sistemler, yerel ve bulut çözümlerini birleştirerek daha dengeli bir yapı sunar. Bu sistemlerde kritik öneme sahip belgeler yerel sunucularda saklanırken, daha az hassas içerikler bulutta tutulur. Böylece, hem güvenlikten ödün verilmez hem de esneklik sağlanır. Özellikle büyük veri hacmine sahip ve farklı coğrafyalarda operasyonları olan işletmeler için hibrit yapılar oldukça uygundur. Bu yapı, kullanıcıların ihtiyaç duyduğu esnekliği sağlarken aynı zamanda merkezi kontrolün korunmasına da imkân tanır.

DMS sistemlerinin başarısı yalnızca teknik altyapı ile değil, aynı zamanda iş süreçlerine sağladığı entegrasyonla ölçülür. Belgelerin taranması, adlandırılması, kategorilere ayrılması, erişim kontrolleri ve sürüm takibi gibi işlemler tek bir sistem üzerinden yürütülebilir.

DMS Seçerken Dikkat Edilmesi Gereken Kriterler

Bir dijital dosya yönetim sistemi (DMS) seçerken işletmelerin sadece teknik altyapıya değil, uzun vadeli kullanım verimliliğine de odaklanması gerekir. Çünkü DMS yalnızca belgeleri depolamakla kalmaz; aynı zamanda iş süreçlerini optimize etmeli, kullanıcı deneyimini kolaylaştırmalı ve büyüyen veri hacmi karşısında sürdürülebilirlik sağlamalıdır.

Kullanıcı Dostu Arayüz ve Deneyim

Sistemin kullanıcı dostu olup olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Karmaşık arayüzler, çalışanların belge yönetimini zorlaştırabilir ve eğitim ihtiyacını arttırabilir. Ayrıca sistemin çok dilli destek sunması, uluslararası çalışan yapısına sahip işletmeler için büyük avantaj sağlar.

Ölçeklenebilirlik

İşletmenin gelecekteki büyüme potansiyeli açısından önemlidir. Başlangıçta küçük veri hacimleri ile başlayan bir işletme, zaman içinde milyonlarca belgeyi yönetmek zorunda kalabilir. Bu yüzden seçilecek sistemin, kullanıcı ve veri artışına uyum sağlayabilmesi kritiktir.

Entegrasyon Yeteneği

Bir DMS’in muhasebe yazılımları, e-posta sistemleri ya da proje yönetim araçları gibi diğer kurumsal yazılımlarla uyumlu çalışabilmesi, belge akışını otomatikleştirir ve zaman kazandırır.

Güvenlik Özellikleri

Yetkilendirme, şifreleme, erişim logları gibi güvenlik fonksiyonları; hem KVKK gibi yasal gereklilikleri karşılama, hem de veri ihlallerini önlemek adına zorunludur.

Dijital Dosya Yönetiminde Format Dönüştürme Araçlarının Yeri

Dijital dosya yönetiminin temel hedeflerinden biri, belgeleri farklı kaynaklardan toplayarak tek bir standartta düzenleyip erişilebilir kılmaktır. Bu sürecin başarılı olabilmesi için belge formatlarının uyumlu hale getirilmesi gerekir. İşte bu noktada devreye format dönüştürme araçları girer. Farklı formatlardaki dosyaları ortak bir yapıya kavuşturarak belge yönetim süreçlerini kolaylaştıran bu araçlar, dijitalleşmenin temel taşı haline gelmiştir.

Belgelerin .docx, .xlsx, .jpeg gibi farklı formatlardan PDF gibi sabit ve taşınabilir bir yapıya dönüştürülmesi, arşivleme, paylaşım ve güvenlik açısından büyük kolaylık sağlar. Özellikle uzaktan çalışan ekipler veya çok paydaşlı projeler yürüten işletmeler için format birliği, belge karmaşasının önüne geçer ve zaman kazandırır. Ayrıca, sabit formatlar belge bütünlüğünü koruyarak yanlış yorumlamaları veya format bozulmalarını engeller.

Bu alanda birçok araç bulunsa da; Canva gibi kullanıcı dostu platformlar yalnızca tasarım değil, aynı zamanda belge dönüştürme ve PDF dönüştürücü özellikleriyle de pratik çözümler sunmaktadır.

Canva üzerinden hazırlanan sunumlar, belgeler, raporlar veya infografikler gibi tasarımlar tek tıklamayla PDF formatına dönüştürülebilir. Böylece profesyonel görünümlü belgeler hızlıca paylaşılabilir hale gelir. Aynı şekilde Canva’nın mobil uygulaması sayesinde belgeler farklı cihazlardan erişilip kolaylıkla PDF dönüştürücü işleviyle dönüştürülebilir. Dönüştürme araçlarının bir diğer avantajı da otomasyon ve toplu işlem yetenekleridir. Tek seferde çok sayıda belgeyi aynı formata getirmek, özellikle büyük dosya havuzlarına sahip işletmeler için kritik bir gerekliliktir. Bu araçlar; belge yönetiminde hız, düzen ve güvenlik sağlayarak dijital ofislerin vazgeçilmez parçaları haline gelmiştir.

Çalışan Eğitimi ve Kurumsal Adaptasyon Süreci

En gelişmiş dijital dosya yönetim sistemleri bile, kullanıcılar tarafından etkin biçimde kullanılmadığı sürece tam verim sunamaz. Bu nedenle DMS’in kuruma entegrasyonunda çalışan eğitimi ve değişim yönetimi süreci büyük önem taşır.

Eğitim süreci, sistemin yalnızca teknik yönlerini değil, aynı zamanda belge yönetimiyle ilgili en iyi uygulamaları da kapsamalıdır. Örneğin; dosya adlandırma kuralları, klasör hiyerarşisi oluşturma, belge versiyonlama ve yedekleme alışkanlıkları gibi temel konular net bir şekilde öğretilmelidir. Bu bilgiler, çalışanlar arasında ortak bir düzen ve iş birliği kültürü oluşturur. Ayrıca eğitimlerin tek seferlik değil, sürekli ve güncel olması gerekir. Yazılım güncellemeleri ile gelen yeni özellikler veya iş süreçlerindeki değişiklikler, çalışanların bilgilerini tazelemelerini gerektirir. Online video eğitimleri, rehber dokümanlar ve etkileşimli atölye çalışmaları bu süreçte oldukça faydalıdır.

Kurumsal adaptasyonun sağlanabilmesi için yöneticilerin de sürece aktif şekilde katılması önemlidir. Liderlik ekibinin dijital belge yönetimini desteklemesi ve örnek teşkil etmesi, diğer çalışanların da sisteme olan bağlılığını artırır.

Sonuç olarak, başarılı bir DMS uygulaması sadece yazılım değil, aynı zamanda insan ve süreç yönetimi ile bütüncül bir yaklaşıma dayanmalıdır.

Sonuç olarak, dijital dosya yönetimi sadece teknolojik bir dönüşüm değil; aynı zamanda iş süreçlerinin daha verimli, güvenli ve sürdürülebilir hale getirilmesidir. Doğru sistem seçimi, etkili kullanım alışkanlıkları ve çalışanların sürece aktif katılımı, bu dönüşümün başarısını belirler. PDF dönüştürücü ve benzeri araçlarla desteklenen yapılar, işletmelere zamandan tasarruf, belgelerde tutarlılık ve bilgi güvenliği sunar. Dijitalleşme yolunda atılacak sağlam adımlar, işletmelerin geleceğe uyum sağlamasında kritik rol oynar.

Sigorta odaklı HackZone programının 5. dönem demo day sahnesine çıkan girişimler

Sigorta sektörünün öncü şirketlerinden Allianz Türkiye, 2020 yılından bu yana her yıl gerçekleştirdiği açık inovasyon programı HackZone’da start-up’larla birlikte yenilikçi iş modelleri geliştirerek, sektörde inovasyonu teşvik ediyor.

Tenity iş birliğiyle 5 yıldır düzenlenen HackZone Programı kapsamında bugüne dek 590’dan fazla start-up değerlendirmeye alındı. 46 yenilikçi girişim programa dahil oldu. 34 farklı girişimle iş birliği yapılarak projelerini hızlandırmalarına katkıda bulunuldu. Programda yer alan start-up’lar şimdiye kadar ekosistemden 15,5 milyon doları aşan miktarda yatırım aldı.

Programın bu yılki katılımcıları; Alon Health, Branchsight, Ingosa, Prowth, Text2Test ve Werover oldu. Start-up’lar, bu yılın ana temaları olarak belirlenen yapay zekâ (AI), makine öğrenmesi (ML), iklim krizi ile mücadele ve dijital sağlık alanlarında sigorta çözümleri üzerine çalıştı. Start-up’lar, HackZone by Allianz Demo Day etkinliğinde; yatırımcılar, sektörün önde gelen şirketlerinin inovasyon yöneticileri ve Allianz Türkiye’nin icra kurulu üyelerinden Onur Kırcı, Fahri Kaan Toker ve Evren Ayorak ile bir araya gelerek girişimlerini ve inovatif projelerini tanıtma fırsatı buldu.

Hackzone by Allianz 5. Dönem Demo Day etkinliğinde yer alan girişimler

Alon Health: B2B yıllık lisanslama modeli ile biometrik data güvenliği ve entegrasyonu sağlıyor.

Branchsight: Çok lokasyonlu markalar için geliştirilmiş bir dijital pazarlama platformu. Bayi, mağaza ve acente gibi satış noktalarının, bulundukları bölgede dijital reklamlarla bilinirliklerini artırarak fiziksel ziyaret sayısında artış sağlıyor.

Ingosa: Dijital reklamcılığı üretken (generative) yapay zekâ ve konuşma tabanlı AI teknolojileriyle dönüştüren yenilikçi bir reklam platformu. Geleneksel banner reklamlarına kıyasla kullanıcıların 10 kat daha fazla etkileşim ve 150 kat daha fazla dikkat göstermesini sağlayan Ingosa, aynı zamanda isim, e-mail, telefon gibi birinci parti verileri (first-party data) kullanıcı rızasıyla toplama imkânı sunuyor. Aktif olarak 46 marka ile çalışan Ingosa, başta İngiltere, Kuzey Amerika, Kanada ve Avrupa pazarları olmak üzere global pazarlarda aktif olarak büyüyor ve stratejik ortaklıklar geliştiriyor. Son dönemde Allianz Hackzone programından mezun olan Ingosa, Allianz Türkiye ile müşteri etkileşimini güçlendirecek projeler geliştirmeyi hedefliyor.

Prowth: CRM ekiplerinin kodlama yapmadan veriyi aksiyona dönüştürmesini sağlayan bir müşteri analitiği ve pazarlama strateji öneri platformu. Platforma giren satış verileri, saatler içerisinde müşteri segmentleri, kampanya potansiyelleri ve stratejik pazarlama kampanya önerileri ile raporlanıyor. Platform üzerinden kampanyaların segmentlere etkileri ölçülerek, performans takibi ile sürekli iyileştirme ve büyümeye alan açıyor.

Text2Test: Doğal dilde, hatta video formatında tarif edilen senaryoları; verifikasyon gibi tüm QA perspektiflerini kapsayacak şekilde, çalıştırılabilir, uçtan uca ve kendi kendini iyileştiren testlere dönüştürüyor. Web ve mobil uygulamalar için tam destek sunan yapısıyla, tüm ekip, herhangi bir teknik bilgiye ihtiyaç duymadan test otomasyonunu doğrudan kendisi gerçekleştirebiliyor.

Werover: Yapay zekâ tabanlı 7/24 rüzgâr türbin kanadı sağlık izleme sistemi sunarak, erken aşamada hasar tespitini mümkün kılıyor. Ocak 2024 yılında piyasaya sunduğu Windrover teknolojisi, Türkiye, İngiltere ve Avrupa’da 400’den fazla türbine kuruldu. 2 yıl içinde 2,1 milyon dolar yatırım aldı.

Türk girişimler için ABD Vizesi türleri ve stratejileri

Çalışmalarını Amerika’da sürdüren ve bir startup ruhuyla kurulan hukuk ve danışmanlık ofisi Grape Law‘un Stratejiden Sorumlu Yöneticisi Osman Aydın, egirişim Videocast serimizin konuğu oldu. Girişimler için ABD vize türleri, nasıl vize alabilir, girişimcilerin vize sorumlulukları neler gibi konuları konuştuk.

Hedef Holding, Pergamon Status’un yüzde 25’ini satın aldı

Hedef Holding, dış ticaret alanında faaliyet gösteren Pergamon Status Dış Ticaret A.Ş.‘nin yüzde 25,03 oranındaki hissesini satın aldı. Rekabet Kurulu’nun bu işlemin izne tabi olmadığını bildirmesiyle kesinlik kazanan bu ortaklık, her iki şirketin faaliyet alanlarını güçlendirmeyi ve ihracat kapasitesine katkı sağlamayı amaçlıyor.

“Pergamon, Hedef Holding’in sürdürülebilir büyüme vizyonuna güç katacak”

Yeni yatırımlarına ilişkin açıklamalarda bulunan Hedef Holding CEO’su Bülent Kırımlı verdiği demeçte;

“Pergamon Status, dış ticaretin dinamiklerine hâkim ve güçlü bir operasyonel geçmişe sahip önemli bir şirket. Biz bu adımı, sadece finansal bir yatırım olarak değil; aynı zamanda bilgi, deneyim ve hizmet entegrasyonu olarak görüyoruz. Kendilerinin sektördeki deneyimi ve uzmanlığı, Hedef Holding’in sürdürülebilir büyüme vizyonuna güç katacaktır. Gerçekleştirdiğimiz bu yatırımla sadece holdingimize değer katmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin ihracat kapasitesine de pozitif katkı sağlayacağız.”

Pergamon Status ile güç birliği

Finans ve dış ticaretin kesişiminde yeni bir sayfa açan bu ortaklık, sektörün geleceğine dair güçlü bir sinyal niteliği taşıyor. Hedef Holding, imalatçı ve tedarikçi firmaların ihracat işlemlerine aracılık eden, dış ticaret danışmanlığı, vergi ve mevzuat takibi gibi alanlarda uzmanlaşmış olan Pergamon Status’un deneyimiyle, daha geniş kapsamlı hizmetler sunmayı ve dış ticaret alanındaki varlığını daha da pekiştirmeyi hedefliyor.

Ticimax’ın çoğunluk hissesi team.blue tarafından satın alındı

Avrupa’nın lider dijital çözüm sağlayıcısı team.blue, yenilikçi e-ticaret platformu Ticimax’ın çoğunluk hissesini stratejik bir satın alma ile portföyüne dahil ettiğini duyurdu. Bu işlem, team.blue’nun e-ticaret pazarındaki konumunu güçlendirirken, işletmelerin çoklu kanal ve coğrafyada çevrimiçi varlıklarını etkin bir şekilde yönetmelerine olanak tanıyan çözümlerini de zenginleştiriyor.

2005 yılında İstanbul’da kurulan Ticimax, bugün 230’dan fazla çalışanıyla dünya genelinde 30.000’den fazla müşteriye hizmet veriyor. Tek bir arayüz üzerinden ürün, sipariş ve müşteri etkileşimlerini yönetmeye imkân tanıyan kapsamlı e-ticaret alt yapısının yanı sıra mobil uygulama, depo ve sipariş yönetim sistemi gibi güçlü özellikleriyle işletmelerin e-ticaret operasyonlarını uçtan uca kolaylaştırıyor.

Bu satın alma ile team.blue, fiziksel mağazalardan yerel ve uluslararası web sitelerine, sosyal medyadan çağrı merkezlerine, mobil uygulamalardan pazar yerlerine kadar uzanan benzersiz bir çoklu kanal deneyimini müşterilerine sunabilecek. Genişleyen e-ticaret hizmetleri sayesinde işletmeler daha geniş kitlelere ulaşabilecek, satışlarını artırabilecek ve müşterilerine kusursuz bir alışveriş deneyimi sunabilecek. Bu işlem ayrıca team.blue’nun Türkiye’deki varlığını da pekiştiriyor. Şirket halihazırda Natro ve Turhostgibi lider markalarla Türkiye pazarında faaliyet göstermekte ve ülkede 120’den fazla çalışanı bulunmakta.

Satın alma işlemi, rekabet ve ilgili diğer düzenleyici kurumların onayları sonrasında tamamlanacaktır.

“Bu Ortaklık, Ticimax’ı Global Ligde Daha Güçlü Bir Oyuncu Yapacak”

Ticimax Kurucusu ve CEO’su Cenk Çiğdemli, satın almayla ilgili şu açıklamada bulundu:
“team.blue ile güçlerimizi birleştirmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Dijital çağda KOBİ’lerin başarıya ulaşmalarına yardımcı olmak ortak vizyonumuz. Platformumuz, işletmelerin e-ticaret operasyonlarını kolayca yönetmelerini sağlamak amacıyla geliştirildi. team.blue’nun bilgi birikimi ve küresel ağı sayesinde çözümlerimizi dünya çapında daha da yukarılara taşıyacağımıza inanıyoruz. İşletmeleri çevrimiçi dünyada büyütmeye ve başarıya ulaştırmaya adanmış bir ekibin parçası olmaktan heyecan duyuyoruz.”

team.blue CEO’su Claudio Corbetta ise şunları söyledi:

“Ticimax’ın team.blue ailesine katılmasından büyük heyecan duyuyoruz. Bu satın alma, e-ticaret yeteneklerimizi geliştirme ve müşterilerimize bugünün yoğun rekabet ortamında başarılı olmaları için ihtiyaç duydukları en etkili ve kolay kullanılabilir SaaS araçlarını sunma stratejimizde önemli bir adımı temsil ediyor.”

20 yıllık bir hikayenin yepyeni serüveni: IdeaSoft, Sipay Global tarafından satın alındı

Web ve mobil tabanlı yazılım çözümleri sunmayı ilke edinmiş Türkiye’nin önde gelen e-ticaret altyapı sağlayıcılarından IdeaSoft, bugün kurucu ortaklardan Seyhun Özkara‘nın LinkedIn hesabında yaptığı duyuru ile, Sipay Global tarafından satın alınmış.

Seyhun Özkara’nın paylaşımı:

“2005 yılında, 12 metrekarelik bir ofis odasında, ufak bir hayalle başlayan bu yolculukta.. 👇

Küçük bir bebek olarak doğan IdeaSoft, bugün 20 yaşında. Olgunluk dönemine ulaşmış, muhteşem bir ekiple birlikte yoluna güçlenerek devam ediyor. 💙 💚

Kurucu ortaklarım Fatih Çalışkan, Kerem Kaya ve ben, bu şirketin sahibi olarak artık misyonumuzu tamamladık. IdeaSoft bundan sonra, GlobalTrust bünyesinde ve diğer çatı şirketleriyle birlikte, daha büyük hedeflere ve vizyonlara yelken açacak. Büyüyecek. Globalleşecek. Daha da gelişecek.

Bu 20 yıllık yolculuk boyunca, hiçbir zaman tahsis, lisans, tanıdık ya da ayrıcalıklı kredilere yaslanmadık. Her adımımızı; güçlü bir ekip çalışması, aidiyet duygusu ve adanmışlıkla attık. İçinden geçtiğimiz zorluklara birlikte göğüs gerdik, birlikte büyüdük.

Elimden geldiğince hakkaniyetli, şeffaf ve teknoloji odaklı bir yönetim anlayışı sergilemeye çalıştım.

Kusurlarım olduysa affola.

Mayıs ayından itibaren artık CEO’luk bayrağı artık Sinan Akdal’da. Yeni yönetim kadromuzla birlikte, ben de Yönetim Kurulu Üyesi olarak IdeaSoft’un vizyon ve hedefleri doğrultusunda emek vermeye devam edeceğim.

Henüz yolun başındayız.

Yeni sinerjilerle daha da güçlenecek, birlikte çok yol alacağız.

En büyük hayallerimden biri de IdeaSoft’un bir gün yurtdışı borsalarda işlem görmesi ya da işlem gören bir yapı ile borsaya açılmak.

Bundan sonraki süreçte operasyonel olarak aktif rol almayacağım; ancak vizyon, strateji, yönetim ve planlama tarafında, yönetim kurulu şapkamla yola devam edeceğim.

Not: Bu bir veda mesajı değildir. 😊

Her ne kadar şirket ortaklığı dönemimiz sona ermiş olsa da, 20 yaşına gelmiş ve artık yeni dönemine adım atmış IdeaSoft’un içinde, benim içinde yepyeni bir dönemin başlangıç mesajıdır bu.

Bugüne kadar birlikte çalıştığımız tüm ekip arkadaşlarımız,

Bugün hâlâ aramızda olan ya da bir dönem yolu IdeaSoft ile kesişmiş herkesin emeğiyle büyüdü bu şirket.

Her birinize ayrı ayrı, içtenlikle teşekkür ederim.”

Tüketici içgörülerine yapay zeka ile derinlik kazandıran Enlighty AI, 4 milyon TL yatırım aldı

Tüketici ve pazar verilerini yapay zeka destekli içgörülerle yorumlayan Enlighty AI, ENA Venture Capital liderliğinde gerçekleşen yatırım turunda TRAngels ve bireysel melek yatırımcılarının katılımıyla 4 milyon TL yatırım aldı.

Yolculuğuna Politus Analytics adıyla başlayan girişim, yakın zamanda markasını yenileyerek Enlighty AI ismini aldı. Enlighty AI, pazar ve tüketici eğilimlerini çok katmanlı biçimde analiz ederek duygular, tutumlar ve bağlamlar üzerinden karar destek sistemleri geliştiriyor.

Veriyi duygu ile yorumlayan bir platform

Enlighty AI, çok kaynaklı tüketici ve pazar verilerini analiz ederek gerçek zamanlı ve eyleme geçirilebilir içgörüler üretiyor. Platformun sunduğu analiz başlıkları arasında:

  • Tüketici yolculuğu haritalama ( Farkındalık → Değerlendirme →  Satın alma → Şikayet / Tavsiye)
  • Duygu odaklı segmentasyon (17 temel duygu ile analiz)
  • Marka sağlığı metrikleri (sadakat, güven, duygusal bağ vb)
  • Kurumsal itibar ve algı ölçümü
  • Kampanya ve kriz yönetiminde içgörü destekli karar süreçleri yer alıyor.

Sistemin en dikkat çekici özelliği, sadece kelime ve anahtar ifade analizine değil, popülasyon düzeyinde içgörü sunabilmesi ve pazara dair detaylı içgörülere odaklanması. Enlighty AI, böylece kırılgan ve belirsiz ortamda daha hızlı ve etkin kararlar alabilme kolaylığını sunuyor.

Akademik temelli kurucu ekip

Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erdem Yörük’ün liderliğinde kurulan Enlighty AI, yıllardır sürdürdüğü akademik çalışmalarında toplumsal veriler, dijital izler ve yapay zeka entegrasyonuna odaklanıyor.

Prof. Erdem Yörük, Enlighty AI’yla ilgili verdiği demeçte;

“Tüketici grupları artık sadece rakamsal verilerle temsil edilemez. Duyguları, bağlamları ve örüntüleri anlamadan doğru karar verilemez. Enlighty AI olarak bu boşluğu bilimsel bir temelde ve yapay zeka ile doldurmayı hedefliyoruz.”

Enlighty AI, 2025 yılı içerisinde başta Türkiye, MENA, İngiltere ve Avrupa pazarları olmak üzere faaliyetlerini büyütmeyi hedefliyor. Özellikle Birleşik Krallık’ta görünürlüğünü artırmak ve kurumsal müşteri tabanını genişletmek öncelikli hedefler arasında yer alıyor.

Enlighty AI CEO’su Özgen Yıldız Yörük ise demecinde;

“Bu yatırım global pazarda daha hızlı konumlanmamıza katkı sağlayacak. London Tech Week 2025 ile başlattığımız uluslararası tanıtım süreci, bu destekle daha güçlü ilerleyecek. ENA VC’nin stratejik yönlendirmeleri ve TRAngels’ın ağı sayesinde, daha çok markaya yapay zeka destekli karar sistemimizi ulaştıracağız.”

PayTR, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onayıyla AR-GE merkezi statüsü kazandı

Ödeme teknolojileri alanında Türkiye’nin öncü finansal teknoloji şirketlerinden biri olan PayTR, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onayıyla AR-GE Merkezi statüsü kazandı. 15 yılı aşkın süredir ödeme sistemleri alanındaki uzmanlığı ve müşteri odaklı yaklaşımıyla sektördeki öncü konumunu sürdüren şirket, yapay zekâ destekli projelere yatırımlarına devam ederek kendi kendini yöneten akıllı altyapılarla ödemede yeni bir dönem başlatmaya hazırlanıyor.

PayTR’ın İzmir ana merkezinde oluşturulan AR-GE Merkezi, 50 kişilik uzman ekibiyle, yapay zekâ destekli analiz sistemlerinden kendi kendini yöneten akıllı altyapılara kadar uzanan geniş bir yelpazede projelere odaklanıyor. Projeler kapsamında Çukurova Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi ile akademik iş birlikleri yapılarak bilimsel temellere dayalı, sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler geliştirilmesi hedefleniyor. Sahip olduğu güçlü teknik altyapı, deneyimli kadro ve akademik ortaklıklarıyla PayTR, AR-GE Merkezi çatısı altında sadece bugünün değil, geleceğin ödeme teknolojilerini inşa etmeye hazırlanıyor.

“Fintek ekosisteminin geleceğini şekillendirecek yeni projeler için hazırız”

AR-GE Merkezi olmanın şirketin uzun vadeli vizyonunda özel bir yere sahip olduğunu belirten PayTR CEO’su Merve Tezel verdiği demeçte;

“Fintek ekosisteminde AR-GE Merkezi onayı alan sayılı ödeme ve elektronik para kuruluşundan biri olmaktan gurur duyuyoruz. Bu statü bizim için yalnızca bir unvan değil; inovasyon ve sürdürülebilir teknoloji geliştirme kararlılığımızın resmi olarak tanınması anlamına da geliyor. AR-GE kapsamında, yapay zekâ ve veri bilimine odaklandığımız birçok çalışmayla fintek ekosisteminin geleceğini şekillendirecek projeler için hazırız.”