Son dönemde büyük çaplı yapay zekâ projelerinin ortaya çıkardığı yeni gelişmelerin ardından, ChatGPT bu alanda büyük bir dönüşüm başlattı. ChatGPT, verdiği bazı şaşırtıcı ve eğlenceli cevaplarla popülaritesini her geçen gün daha da artırırken birçok şirket ChatGPT gibi araçları nasıl kullanılacağını da merak ediyor. KPMG de “ChatGPT ve yeni yapay zekânın iş dünyası üzerindeki potansiyel etkisi” başlığı ile şirketlere bu konuda yol gösterecek bir rehber yayımladı.
KPMG‘ye göre yapay zekânın kamu veya iş dünyası bağlamında kullanımı için üç kritik başarı faktörü bulunuyor. Bunlar iyi bir kullanıcı arayüzü, başarısızlıktan ders almak ve etik sınırları dikkate almak şeklinde sıralanıyor.
- İyi bir kullanıcı arayüzü: Uzun yıllardır aslında YZ araçları MRI taramalarının kansere işaret edip etmediğini belirlemede klinisyenlerden daha iyi performans gösterdi. Hatta bazı araçlar özgeçmişlerden yola çıkarak adayın şirkette başarılı olup olmayacağını tahmin edebiliyordu. Ancak bu uygulamalar ilgi çekmeyi başaramadı, çünkü bunları benimsemesi gerekenleri kendine çeken arayüzler kullanmıyorlardı. Bu nedenle bu araçların başarısı için kullanıcıların ne soracaklar kadar kendi sorularını kolaylıkla sorabilmeleri de önem taşıyor.
- Başarısızlıktan ders almak: ChatGPT’nin verdiği cevaplar ve bazı detaylar kusurlu olsa bile buna iyi bir “başarısızlık durumu” deniliyor. İyi bir şekilde başarısız olmak, yapay zekânın benimsenmesi için başarılı olmaktan (yani doğru olmaktan) daha kritik olabiliyor. Bazı durumlarda, iyi bir başarısızlık durumu daha fazla bilgi istemek veya kullanıcıların bir konuşma yoluyla çıktıyı iyileştirmesine izin vermek anlamına geliyor. ChatGPT, bazı görüntü oluşturma yapay zekâ araçları gibi bunu yapabiliyor.
- Etik sınırları dikkate almak: Yapay zekânın kullanımı etik komplikasyonlarla karşı karşıyadır. Dil modellerinin saldırgan olmayı “öğrendiği” pek çok örnek vardır, çünkü bunlar saldırgan içeriği de külliyatlarına alırlar. Ayrıca sosyal medya da bu araçların öğrenebilecekleri kötü kalıplarla doludur.
KPMG’nin rehberinde yeni yapay zekâ uygulamaları geliştirilirken göz önünde bulundurulması gereken dört önemli soru ise şu şekilde sıralanıyor:
- Kullanıcılar ne istiyor?: Sorulmak istenen, aslında bir aracın sadece kullanıcıların istediği şeyi yapmasını sağlamak değil. Daha çok onu kullanacak kişileri ve onu deneyimleyecek son müşterileri belirler. Örneğin, tıbbi bir uygulama için klinisyenler ve hastalar.
- Potansiyel değişim ne kadar değerli?: Potansiyel değişimin değeri, yapay zekâ gelişimine destek veren liderler ve yatırımcılar için önemli bir sorudur. Yeni bir uygulamanın beklenen maliyetleri ve potansiyel faydaları nelerdir? Örneğin birkaç yıl önce, sigorta taleplerini işlemek için bir yapay zekâ aracı geliştirildi ancak bu sürece yalnızca üç kişi dahil olduğundan sunduğu değer sınırlı oldu.
- İyi bir başarısızlık nedir?: Yapay zekâ bazı görevleri “yanlış” yapacaktır. Ancak asıl önemli soru şudur: Bu tür senaryolarda kullanıcı deneyimi nasıl şekillenir? İşletmeler bu tür durumları nasıl öngörebilir ve bunlar için neler tasarlayabilir?
- Yapay zekânın ne yapmasını istemeyiz?: Üretken YZ’nin geliştiricileri, YZ’nin faaliyet gösterdiği etik, düzenleyici, yasal ve diğer risk sınırları konusunda açık olmalı ve teknolojiyi bu sınırları korumak ve bu sınırlar içinde faaliyet göstermek için kullanmalıdır.
“Şirketlerin dikkatli bir strateji izlemeleri gerekiyor”
Konuyla ilgili açıklama yapan KPMG Türkiye Şirket Ortağı, Veri, Analitik ve Dijital Lideri Gökhan Mataracı, “Günümüzde üretken yapay zekâ iş dünyası için birçok fayda sunuyor. Üretken yapay zekânın gücünü ve yapabileceklerini yaratıcılığımız ile üst seviyelere taşıyabiliriz. Fırsatların gün yüzüne çıkması için elbette yine insan zekâsına ihtiyaç var. Diğer yandan yapay zekânın sunduğu faydalar bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Ezber bozan bu teknolojinin potansiyelinden faydalanmak için uygulama veya çözüm geliştirmek isteyen şirketlerin bu nedenle dikkatli bir strateji izlemeleri gerekiyor. Bunun için ise bu alanda deneyim ve bilgi birikimi olan kurumlardan danışmanlık hizmeti almak da uygulamanın geliştirilmesi sürecinde oldukça kritik bir rol oynuyor. Yapay zekânın gücünün bir savunucusu olan KPMG olarak süreç ve çözümlerimizi, iş ortaklarımızın üretken yapay zekâdan yararlanmasına yardımcı olacak şekilde konumlandırmış durumdayız. Bu alanda uygulama geliştirmek isteyen şirketler, makine öğrenimi ve doğal dil işleme alanındaki derin uzmanlığımızdan yararlanarak strateji geliştirme, platform seçimi ve uygulama geliştirme konularında kapsamlı rehberlik alabilir. Ayrıca bu dönüştürücü teknolojiye yaptıkları yatırımı optimize etmelerine yardımcı olmak için sürekli destek de sunuyoruz. Üretken yapay zekânın tam potansiyelini ortaya çıkarmalarına yardımcı olmak için tüm süreçlerde kültürel ve etik sınırları da dikkate alarak danışmanlık hizmeti veriyoruz.” dedi.
Rehberin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.