Ana Sayfa Blog Sayfa 101

Paket Mutfak’tan yeni bir teknoloji şirketi: Paket AI

İyi gıdayı erişilebilir kılmak için 2019 yılında Tali Şalhon ve Eytan Nahmiyas liderliğinde kurulan yerli bulut mutfak girişimi Paket Mutfak, hali hazırda 1 üretim tesisi, 9 aktif şubesi ve 8 yemek markasıyla günde 2500’in üzerinde sipariş alıyor.

Paket Mutfak, bu operasyonel ve teknolojik altyapısını kullanarak yakın zamanda da İstanbul’daki şu sayısını 25’e ulaştırmayı amaçlıyor.

Kuruluşundan beri tüm operasyonlarını kolaylaştıran yazılımları şirket bünyesinde geliştiren girişim, Paket.ai ile teknoloji alanına yaptığı yatırımları arttırıyor.

TÜBİTAK Marmara Teknokent’te kurulan Paket.ai, hızlı teslimat için gereken operasyonel yükü azaltmayı ve veri analizine odaklanarak, şirketlere operasyonlarıyla ilgili derinlemesine iç görüler sunmayı hedefliyor.

Paket.ai ile ilgili Paket Mutfak CEO’su Tali Şalhon verdiği demeçte;

“Yemek markalarımızı sipariş platformlarında en yüksek puanlarda tutmamızda büyük rol oynayan yazılımlarımızın gücüne ve potansiyeline inanıyoruz. Yeni kurduğumuz iştirak ile Paket Mutfak operasyonunda kullanılan teknolojilerin kullanım alanlarını genişletmeyi hedefliyoruz.”

Paket Mutfak kurucu ortağı ve CPO’su Eytan Nahmiyas ise demecinde;

“Bulut mutfak operasyonlarımızdan gelen bilgi birikimimiz ve teknoloji uzmanlığımızı yapay zeka ile kuvvetlendirerek anlık teslimat operasyonlarında yeni bir dönemin önünü açmak istiyoruz. Kuvvetli stratejik işbirliklerine Yandex Maps ile imza atarak başladık, yakın zamanda yeni işbirlikleri de açıklayacağız.”

Teknokent bünyesinde geliştirmelerine başlanan Paket.ai’ın sunacağı ürünler ile ilgili detaylar biraz geç olsa da 2025’te paylaşılması planlanıyormuş. Biz de yakında takip ediyoruz ve yeni gelişmeler oldukça size aktaratacağız.

Binaların depreme karşı dayanıklılığını belirleyen Binamod, Founder One’dan yatırım aldı

Kullanıcıya oturduğu yerden satın alacağı veya kiralayacağı binanın deprem performans bilgisini veren, olası deprem hasar durumunu belirleyen ve binaların depreme dayanıklılığını artıran güçlendirme senaryoları tasarlayan Binamod, Türkiye’nin ilk etki yatırım fonu Founder One‘dan yatırım aldı.

Uçtan uca çözüm: Binamod

Geliştirdiği mobil uygulama ile bireysel kullanıcılara risk sorgulama hizmeti sunan Binamod, kurumsal kullanıcılar ve uzmanlar için sahadan veri toplama sürecini yönetiyor. Girişim bu sayede yapıların deprem anındaki/sonrasındaki tepkilerini belirleyerek, sürekli olarak izlenmelerini ve gerektiğinde ihtiyaç duyulan iyileştirmelerin yapılmasını sağlıyor. Büyük veri ve yapay zekâ teknolojileri ile binalar için risk önceliğinin belirlenmesinden afet sonrası sürecin yönetilmesine kadar olan bütüncül bir hizmet sunuyor.

Binamod, aynı zamanda büyük depremlerin yapılar üzerindeki zararlı etkilerini minimize edebilme potansiyeline sahip sismik sönümleyicilerin geliştirilmesine yönelik araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütüyor.

Binamod’un hedefi: evlerin depremde en güvenli yer olmasını sağlamak

Founder One Yatırım Komitesi Üyesi ve Genel Müdürü Ali Şahin verdiği demeçte;

“Deprem riski, özellikle deprem kuşağında yer alan bölgeler için hem ekonomik hem de sosyal açıdan ciddi bir tehdit oluşturuyor. Binamod, bu tehdide karşı yenilikçi çözümler sunarak, binaların depreme karşı daha dayanıklı hale gelmesine katkıda bulunuyor. Bu yatırım, sadece finansal bir getiri sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal bir değer yaratma ve insan hayatını koruma misyonumuzu da destekliyor. Binamod’un, deprem riskinin azaltılmasında önemli bir rol oynayacağına ve daha güvenli yaşam alanları oluşturulmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz.” şeklinde konuştu.

Ankara merkezli Resmo, JumpCloud tarafından satın alındı

Kimlik doğrulama ve erişim yönetimi platformu olan JumpCloud, IT ve SecOps ekipleri için bulut tabanlı varlık yönetimi ve SaaS güvenliği çözümü olan Ankara merkezli girişim Resmo’yu satın aldığını duyurdu.

Bu satın alma, JumpCloud’un ürün portföyünü IT varlıklarının güvenli ve kolay bir şekilde keşfedilmesi, yönetilmesi ve kontrol edilmesine yönelik genişletiyor. Bu birleşmeyle birlikte, firmalar SaaS, IT güvenliği ve varlık yönetimi ihtiyaçlarını proaktif bir şekilde karşılamak için hepsi bir arada çözüme ulaşabilecek.

JumpCloud’un kurucu ortaklarından Greg Keller satın almayla ilgili verdiği demeçte;

“IT ekipleri olarak bilmediğimiz şeyin güvenliğini sağlayamayız. Şirket içerisinde kimin hangi uygulamaları kullandığı ve üretilen dijital varlıklara olan erişim yetkilerinin yönetimi, firmanın güvenlik ihlalleri yaşamaması için hayati önem taşır. Resmo, bu sorunları doğrudan ele almak için yenilikçi çözümlere öncülük ederek ürünlerini geliştirdi. Şirketin kurucuları, hem müşteri ihtiyaçlarını karşılamada hem de modern IT’nin taleplerini karşılamak üzere tasarladıkları bulut tabanlı güvenlik çözümleriyle şirketi ileriye taşımada kanıtlanmış bir başarıya sahip. Resmo’nun teknolojisini ve ekibin uzmanlığını entegre etmek, müşterilerimize tespit edilemeyen SaaS uygulamalarının ve IT varlıklarının tek bir çatı altında görüntülenmesine ve yönetilmesine olanak sağlayacak. Böylelikle firma içerisinde kullanılan tüm uygulamaların ve IT varlıklarının güvenliğini daha kapsayıcı bir şekilde ele alınabilecek.”

Resmo’nun kurucu ortaklarından ve CEO’su Serhat Can ise;

“JumpCloud’a katılacakları için ekipteki herkes oldukça heyecanlı. Daha da önemlisi, JumpCloud platformunun genişletilmesiyle birlikte, daha fazla müşteri ve iş ortağımız için farklı araçlar arasında dağılmış çözüm sorununu ortadan kaldıracak ve SaaS uygulama güvenliğinin oluşturduğu yükü hafifletecek olmanın sevincini yaşıyoruz.”

Bu satın almayla birlikte JumpCloud Make Work Happen® vizyonuna ivme kazandırmayı planlıyor. Firmalar tüm çalışanlarının işe girişinden çıkışına kadar olan süreçte çalışan tarafından kullanılan uygulamaların ve üretilen dijital varlıkların hepsini görüntüleyebilecek ve yönetebilecek. JumpCloud platformunu Resmo teknolojisiyle birleştirerek müşterilerine güvenlik, dijital varlıklar, cihazlar, yetkiler ve erişimler konusunda merkezi bir özgürlük sunacak.

JumpCloud’un binlerce kullanıcıyı kapsayan müşteri anketleri, dijital varlıkların tespitine, güvenliğine ve yönetimine yönelik pazar talebinin arttığını vurguluyor. ABD, İngiltere ve Hindistan’da JumpCloud’un sponsorluğunda yapılan bir araştırmaya göre, IT yöneticilerinin %75’i bu kritik görevleri yerine getirmek için tek bir uygulama kullanmak istiyor ancak çalışanların iş başlangıcından çıkışına kadar olan tüm süreci yönetmek için genellikle 5 ila 10 uygulamaya ihtiyaç duyuyorlar.

JumpCloud satın almayla ilgili detayları paylaşmamakla beraber, tüm Resmo ekibine çalışma fırsatları teklif etti. Buna ek olarak yetenek havuzunu yazılım mühendisliği de dahil pek çok alanda Türkiye bünyesinde genişletmeyi planlıyor.

No Code ve Low Code platformu Xpoda, global yolculuğuna Amsterdam ile başlıyor

Türkiye’nin ilk ve en büyük No Code & Low Code Platform geliştiricisi Xpoda, yurt dışı pazarına açılma stratejisini hayata geçiriyor. İlk adım olarak Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da ofis açan firma, Avrupa pazarındaki büyüme atağını önümüzdeki dönem İngiltere ofisi ile sürdürecek.

Xpoda CEO’su Şenol Balo, Amsterdam yatırımının Xpoda için stratejik bir önem taşıdığına dikkat çekerek, bölgenin yenilikçi teknoloji ekosistemi, güçlü altyapısı ve stratejik konumu ile ön plana çıktığını söyledi. Balo ayrıca, Amsterdam’ın Avrupa’nın diğer bölgelerine kolay erişim sağlayan bir merkez olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Yurt dışına açılım stratejimizin temelinde bölgenin ihtiyaçlarını, ekosistemini ve etki alanını hesap ederek en uygun noktada yerel ve bölgesel iş birliği yapabileceğimiz potansiyel iş ortaklarına / distribütörlere ulaşmak yer alıyor. Potansiyel iş ortaklarının adaptasyonunu hızlandırmak için ise, Xpoda’nın Türkiye’deki güçlü iş ortağı ekosisteminin gücünü ve tecrübesini kullanıyoruz.”

“Xpoda ile bir sonraki adım İngiltere”

Şenol Balo Xpoda olarak, Avrupa teknoloji sektörüne No Code ve Low Code geliştirme platformları ile katkıda bulunmayı amaçladıklarını belirterek, “Yazılım geliştirme süreçlerini hızlandırarak ve teknik bilgi gerektirmeden uygulama geliştirmeyi mümkün kılarak, şirketlerin dijital dönüşümünü hızlandırıyoruz. Teknolojimiz sayesinde, artan yazılım geliştirici talebine alternatif bir çözüm olarak tercih edilen bir marka olma amacındayız” dedi.

Balo, Xpoda’nın no-code çözümlerini daha geniş bir kitleye ulaştırmak amacıyla Avrupa pazarında büyümeyi hedeflediklerini, bir sonraki adımın ise İngiltere ofisi olacağını vurguladı.

“Avrupa’da çeşitli üniversitelerle iş birliği yapacağız”

Amsterdam ofisinin distribütörlük operasyonunu yönetecek yerel bir işletme ile birlikte geliştirdikleri konsept üzerine çalışacağı bilgisini veren Xpoda CEO’su Şenol Balo, şunları kaydetti:

“Xpoda Türkiye ofisi olarak gösterdiğimiz tüm faaliyetler zamanla Amsterdam ofisinde de distribütörümüz tarafından gerçekleştirilecek. Türkiye üzerinden tüm teknik desteği onlara sağlayacağız. Eğitimlerimizin çok büyük çoğunluğunu online eğitim platformumuz akademi.xpoda.com’a taşıyoruz. Ay sonu itibariyle İngilizce eğitim sertifika programımız da tamamlanmış olacak. Dolayısıyla önceliğimiz eğitimlerimizin online olarak herkes tarafından erişilebilir hale gelmesi. Üniversitelerle yaptığımız iş birlikleri devam edecek. ABD’de olduğu gibi Avrupa’da da çeşitli üniversitelerle iletişimde olacağız.”

Otonom sürüş teknolojileri geliştiren yerli girişim ADASTEC, APY Ventures’tan 1 milyon dolar yatırım aldı

2018 yılında kurulan ve büyük ölçekli otobüsler ile ticari araçlar için son teknoloji otomasyon çözümleri sunan ADASTEC, seviye-4 otonom sürüş yazılım platformu flowride.ai ile sektördeki standartları yeniden tanımlayarak bu alanda lider konumda yer almaktadır. ADASTEC, APY Ventures’tan 1 milyon dolar yatırım aldığını duyurdu.

ADASTEC, NHTSA (ABD) ve TUV Nord (Norveç)’dan alınan onaylarla kritik başarılar elde ederek seviye-4 otonom sürüş çözümleri alanında önemli bir oyuncu haline gelmiştir.

Michigan, ABD’de ilk seviye-4 otonom otobüsü operasyona alan ADASTEC; Stavanger, Norveç’te de bir seneyi aşkın süredir hizmet vermektedir. Bu yönü ile Avrupa’da da öncü bir rol üstlenen ADASTEC, toplu taşımayı küresel ölçekte dönüştürme konusundaki kararlılığını ortaya koymaktadır.

ADASTEC CEO’su Dr. Ali Peker yatırımla ilgili verdiği demeçte;

“APY Ventures’tan aldığımız bu yatırım, ADASTEC’in sektörde öncü olma vizyonunu ve sürdürülebilir ulaşım misyonunu daha da pekiştiriyor. Bu fon, araştırma ve geliştirme faaliyetlerimize ivme kazandıracak ve seviye-4 otonom sürüş teknolojimizi daha da ileriye taşıyacak kaynakları sağlayacak. Ortaklığımız, inovasyonumuzun ve sürdürülebilir ulaşım çabalarımızın geniş bir coğrafyada yankı bulmasına ve otonom otobüslerimizin global ölçekte kabulünü hızlandırmaya yardımcı olacak.”

APY Ventures Fon Yöneticisi Mustafa Keçeli yatırım hakkındaki düşünceleriyle ilgili verdiği demeçte;

“APY Ventures bünyesinde yönettiğimiz Bilişim Vadisi GSYF ile globale açılmayı hedefleyen ölçeklenebilir girişimlere yatırım yapmaya devam ediyoruz. Fonun odak teknolojilerinden mobilite alanında başarıyla faaliyet gösteren ADASTEC’e yatırım yaparak girişimin sürdürülebilir ve verimli ulaşım teknolojileri çalışmalarına destek olmayı umuyoruz. Otonom sürüş teknolojileri alanında oldukça yetkin bir ekibe sahip olan ve başarısını uluslararası arenada kanıtlamış ADASTEC’in vizyonuna güveniyoruz.”

Türk girişimciler tarafından kurulan Arf’ın blokzincir üzerindeki uluslararası likidite hacmi 1 milyar doları aştı

Türk girişimciler tarafından kurulan Web3 ve geleneksel finansın kesişiminde yer alan uluslararası ticaret ve ödemeler platformu Arf, lisanslı finansal kurumları desteklemek için sağladığı onchain likidite hacminde 1 milyar doları aştığını duyurdu.

Arf’in bu kilometre taşı, küresel finans kurumları için sunduğu yenilikçi, blockzincir destekli çözümler üreten Arf’ın kategori belirleyici liderliğini vurgulamaktadır.

Arf Kurucu Ortağı ve CEO’su Ali Erhat Nalbant konuyla ilgili verdiği demeçte;

“Arf, halihazırdaki finansal sistemlerin kısıtlamalarını aşmak için yenilikçi teknolojiler geliştirmek amacı ile kuruldu. Vizyonumuz, gerçek dünya problemlerini çözerek inovasyonun ve mevzuatın şekillenmesi sağlamak ve gelecek on yılda herkes için daha erişilebilir bir finansal sistemin oluşmasına zemin hazırlamak.”

Yenilikçi mözümlerle Küresel Ticaretin ve Ödemelerin Zorluklarını Aşmak

Finansal kurumlar, günlük küresel faaliyetlerinde yeterli likiditeyi sağlamak amacıyla kendi özkaynaklarına veya borç finansmanına güvenmektedir. Ancak bu uygulamalar sermaye yapılarını sınırlamakta ve artan işlem hacimleri için fırsat maliyetleri ortaya çıkarmaktadır. Aynı şekilde, kredi sağlayan kuruluşlar (banka vb.) operasyonel şeffaflık ve yüksek risk yönetimi uygulamaları nedeniyle finansal kurumları fonlamada zorluklarla karşılaşmaktadır.

Uluslararası ticaret ve ödemeler sektöründeki bu zorluklara çözüm olarak Arf, blokzincir üzerinde yer alan işletme sermayesi çözümü Arf Likidite’yi sunmuştur. Arf Likidite uluslararası ticaret ve ödemeleri internet hızına çıkarmakta olup blokzincir teknolojisi aracılığıyla uluslararası ticaretteki 4 trilyon dolarlık likidite açığını kapatmayı amaçlamaktadır.

Arf’ın bu yolculuğunu kararlı bir biçimde desteklediklerini vurgulayan Stellar Development Foundation (SDF) Hazine ve Sermaye Piyasaları Yöneticisi Phil Meng demecinde;

“Arf’ın blokzincir üzerinde likidite hacminde 1 milyar dolara ulaşma başarısına tanık olmaktan heyecan duyuyoruz. Bu önemli adım, uluslararası ticaret ve ödemelerdeki temel problemlerin blokzincir ve bu bağlamda Stellar teknolojisinin kullanılarak çözülebilmesinin önemli kanıtlarından biri. Stellar blokzincirinde akıllı sözleşmelerin (smart contracts) de hayata geçmesiyle finansal sektörün nasıl dönüşeceğini merak ediyoruz.”

Finansmanın Ötesinde Yenilik: Arf Şeffaflık Protokolü

Arf Kurucu Ortağı Kazım Rıfat Özyılmaz, “Arf’ın inovasyona olan bağlılığı blokzincirin temel kuramına, şeffaflığına dayanıyor. Arf Şeffaflık Protokolü, likidite arzı, geri ödemeler ve vadesi geçmiş ödemeler de dahil olmak üzere tüm finansal faaliyetlerin blokzincir üzerinde doğru bir şekilde temsil edilmesini sağlıyoruz” dedi.

“Şeffaflık protokolü, dünyada likidite sağlayıcılar için verileri blokzincir üzerinde göstererek uluslararası ticaret ve ödemelerde operasyonel şeffaflık getiriyor, veriyi doğrulamak için aracıya olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor ve riski görünür yapıyor. Bu sayede uluslararası finansal kurumlar için ölçeklenebilir likidite çözümlerine erişim artık mümkün oluyor.”

Uluslararası Ticaret ve Ödemelerde Genişleyen Vizyon

Arf, uluslararası ticaret ve ödemelerde geliştirdiği hizmetler ile 2025 yılına kadar 100 milyar dolarlık hacim hedefliyor. Bu stratejik pozisyonlama, Arf’ın şeffaflık protokolü ve ölçeklenebilir likidite desteğiyle, finansın geleneksel engellerini ortadan kaldırarak daha kapsayıcı ve verimli bir endüstri gelişiminin önünü açacaktır.

Girişim ekosisteminin destekçilerinden KAREL’in yeni genel müdürü Bora Tuncer oldu

Türkiye’nin en değerli 100 markasından biri olan, girişim ekosisteminde bazı girişimlerin üretim süreçlerini destekleyen sanayi şirketlerinden KAREL, bölgesel ve global bir güç olma hedefiyle 2024 yılını bir atılım yılı ilan etti.

2024, kurumsallaşmanın tamamlanacağı, üretimde modernizasyon yatırımı ile KAREL’in yeni dönemine başlayacağı bir yıl olacak. KAREL’in üç kurucu ortağından biri ve Doğan Holding ortaklığının başladığı günden itibaren bu geçiş sürecinde Genel Müdürlük görev ve sorumluluğunu da üstlenen Yaman Tunaoğlu, şirketin kurumsal dönüşümünü tamamlama hedefiyle, 18 Mart itibarıyla genel müdürlük bayrağını Bora Tuncer’e devrediyor. Kariyerinde bağımsız denetim, finans, ticari ve satış operasyonları ile bölgesel liderlik (CEO) gibi çeşitli alanlarda görev alan Bora Tuncer, elde ettiği uluslararası deneyimiyle KAREL’i bir dünya markası yapma yolunda yeni bir döneme liderlik edecek.

Son olarak Schneider Electric Uluslararası Operasyonlardan Sorumlu Dijital Dönüşüm Kıdemli Başkan Yardımcılığı görevinde Hindistan’dan Güney Amerika’ya geniş bir coğrafyadan sorumlu olan Bora Tuncer, KAREL’de üstlendiği yeni göreviyle ilgili;

“KAREL’e uluslararası deneyimimi aktararak ekibimizle birlikte önemli projelere imza atmak ve devraldığım bayrağı daha da ileriye götürmek üzere büyük heyecan duyuyorum” dedi.

KAREL’in teknoloji alanında Türkiye’nin lider şirketlerinden biri haline gelmesinde çok önemli katkıları olan Yaman Tunaoğlu, Haziran 2022’de şirketin Doğan Holding ortaklığına geçiş dönemini başarılı şekilde yönetti. Tunaoğlu liderliğinde şirketin cirosu ve piyasa değerinde önemli artışlar meydana geldi. Tunaoğlu’nun liderliğinde şirketin kurumsallaşma dönüşümü hızlanırken, Daiichi’nin satın alımı dahil yeni alanlarda önemli ilerleme kaydedildi, üretimde modernizasyon çalışmaları başlatıldı. Yine bu dönemde, şirketin yeni organizasyonel yapılanması sayesinde rekabetçiliği artarken, sürdürülebilir büyüme için önemli adımlar atıldı.

KAREL, girişim ekosisteminin neden destekçisi?

Bugün baktığımızda KAREL, yerli girişimlerden Pubinno‘nun cihaz üretimlerini yapıyor. Bundan Can Algül, kendisiyle ürettiğimiz videoda bahsetmişti. 2021 yılında yaptığımız bir haberde de KAREL’in mekan için tarım girişimi Vahaa ile yaptığı iş birliğini görüyoruz.

Genom teknolojilerine odaklı yerli sağlık biyoteknolojisi girişimi PhiTech, 250 bin dolar yatırım aldı

Arya Kadın Yatırım Platformu ile Maxis ortaklığında kurulan Arya GSYF, yedinci yatırımını genom teknolojilerine odaklı sağlık biyoteknolojisi şirketi PhiTech’e yaptığını duyurdu.

Dr. Saliha Durmuş, Prof. Dr. Tunahan Çakır ve Prof. Dr. Erdoğan Sevilgen‘in kurucuları olduğu PhiTech, DNA ve RNA dizi verilerini işleyen yapay zeka destekli bir klinik karar destek sistemi geliştiriyor. Özellikle, nadir genetik hastalıklarda yıllar alabilen tanı süreçlerine karşı erken ve doğru tanıyı hedefleyen girişim, RNA’nın tanı gücünü klinik uygulamaya taşıyan biyoinformatik (veri işleme) çözümlerini, Genomics & More ismindeki platformu üzerinden 2024 başında sunmaya başlamak için hazırlanıyor.

PhiTech’in Şubat 2023’te tamamladığı ilk yatırım turunda, İstCapital ve Omurga Teknoloji GSYF yanında, Aytül Erçil, Candan Karabağlı, Cengiz Aydın, Emine Erdem, Neşe Gök, Ömer Aras, Selen Kocabaş, Sena Nomak ve Temel Güzeloglu isimleri yatırımcı olarak yer aldı. Şirket kurucu ortağı ve CEO’su Saliha Durmuş, ilk yatırım turundan sonra ArGe süreçlerini hızlandırarak Amerika’daki şirket yapılanmasını tamamladıklarını ve Hollanda yapılanmasını da tamamlamak üzere olduklarını belirtti. Şirket, Arya GSYF’nin katıldığı bu ikinci yatırım turunu 2023 bitmeden kapatmayı planlıyor.

Arya GSYF’nin PhiTech’e yatırım yapma kararını, Saliha Durmuş liderliğinde kurulan birbirlerini tamamlayıcı uzmanlıklara sahip çok yetkin bilim insanlarının oluşturduğu ekip ve yenilikçi tanı çözümleri geliştiren derin teknolojik ArGe çalışmaları şekillendirdi. 21. yüzyılda tıbbı dönüştüren DNA tabanlı teknolojilerin ötesinde, yenilikçi RNA tabanlı yaklaşımların da artık tanı ve tedavide etkin rol oynayacağı biliniyor. PhiTech, bu alanda geliştirdiği biyoinformatik çözümleri ile alana globalde önemli katkılar sağlamayı hedefliyor.

Bilyoner’in yeni ofisi, rengi olan yeşil ve tonları üzerinden ilerliyor

Türkiye’nin ilk online spor ve şans oyunları platformu Bilyoner’in, sporsever marka kimliğini yansıtan ofis; şık, rahat ve trendlere uygun modern tasarımıyla dikkat çekiyor.

Bilyoner ofisi İstanbul’da, 4. Levent’te bulunan Hitay Holding binasında yaklaşık 800 metrekarelik bir alanda yer alıyor.

Ofis; GİA Mimarlık tarafından doğal ışık, esnek iş istasyonları, çeşitli ortak çalışma alanlarına odaklanarak yaratıcılığı ve iş birliğini teşvik etmek için canlı ve dinamik bir alan olarak tasarlandı.

Renk seçimleri Bilyoner’in logo rengi olan yeşil ve tonları üzerinden ilerliyor

Geleneksel bir ofis ortamının aksine, bu çalışma ortamı canlılık ve dinamizm yayarak, yaratıcılığı ve bağlantıyı artıran bir atmosfer yaratıyor. Toplamda tek kat üzerinde konumlanan ofisin planlaması iki bölümde inceleniyor. Giriş holünün sağ kısmı; 3 adet yönetici odası, hukuk departmanı, 4 adet focus odası, açık mutfak, 10 kişilik açık ofis ve çalışanların rahatça boş vakitlerini geçirebilecekleri içerisinde oturma grupları bölümlerini barındıran ortak alandan oluşuyor. Tüm renk seçimleri Bilyoner’in kendi logo rengi olan yeşil ve tonları üzerinden ilerliyor.

Çalışanların rahatlıkla çalışabileceği bir ortam

Tek kişilik tasarlanan focus odaları, duvarlarda akustik panellerle destekleniyor. Böylece çalışanların odaklanarak rahatlıkla çalışabileceği bir ortam oluşuyor. Ortak alanda ise iş molalarında çalışanların rahatlamasını sağlamak amacı ile yeşil ve mavi tonlarının yanında ortama rahatlatıcı bir hava katan toprak tonları öne çıkıyor. Çalışanların da istekleri göz önünde bulundurularak yapılan açık mutfak konseptinde, rahat ve geniş koltuk, sandalye ve masalar yer alıyor.

Bilyoner markasının karakterini yansıtan grafik tasarımları

Ofisin sol kısmına geçildiğinde ise; 5 adet yönetici odası, 1 adet toplantı odası, 1 adet focus odası, bay/bayan wc ve ortak oturma ünitesi bulunuyor. Giriş holü, Bilyoner markasının karakterini yansıtacak grafik tasarımlarının yanı sıra cam elyaf uygulamasının bulunduğu bir ayrıştırıcı ile açık ofis konseptinden ayrılıyor. Kapalı yönetici ofisleri binanın dış cephe kısmında konumlanırken, orta alanda bulunan açık ofislere gün ışığının sağlanabilmesi amacı ile cam ayrıştırıcılardan faydalanılıyor. Açık ofiste ve tüm Bilyoner ofis tasarımında kullanılan değişken halı desenleri ile mekânın sınırları yeniden çizilip ortama dinamik ve değişken bir hava katılıyor.

Sektördeki 20. yılını geride bırakan Bilyoner, büyük hedeflere doğru ilerlerlerken yeni ofisinin enerjisinden güç alıyor.

Ford Otosan, ZEV-UP projesiyle değiştirilebilir bataryalı, modüler, sıfır emisyonlu elektrikli araç geliştirecek

Otomotiv ekosisteminin sürdürülebilir dönüşümüne öncülük etme vizyonuyla faaliyetlerini sürdüren Ford Otosan, geleceğin mobilite çözümlerini geliştirmek amacıyla inovasyon ve Ar-Ge çalışmalarını hızlandırıyor. Şirket, Avrupa Birliği’nin Horizon Europe (Ufuk Avrupa) programı kapsamında; modüler, kullanıcı odaklı ve sıfır emisyonlu bataryalı elektrikli araç (BEV) geliştirmeyi amaçlayan ZEV-UP projesine katıldı.

ZEV-UP (Kentsel yolcu taşımacılığı için tasarruflu sıfır emisyonlu araç konseptleri) projesi, 2Zero (Towards Zero Emission Road Transport- Sıfır Emisyonlu Karayolu Taşımacılığına Doğru) ortaklığının bir parçası ve 11 ülkeden 18 paydaşı bir araya getiriyor.

Avrupa Birliği’nin mali destek sağladığı bu proje kapsamında geliştirilecek elektrikli araç sadece yolcu taşımacılığı değil, aynı zamanda mal taşımacılığı ihtiyaçlarını da etkili bir şekilde karşılayacak.

ZEV-UP aracı, kolaylık, esneklik ve daha düşük işletme maliyetleri sağlayan değiştirilebilir bir batarya sistemine sahip olacak şekilde tasarlanıyor. Bu uyarlanabilir ve ekonomik elektrikli araç, daha sürdürülebilir ve kullanıcı dostu bir ulaşım ortamının önünü açarak elektromobiliteyi yeniden tanımlamayı amaçlıyor.

Ford Otosan ZEV-UP ile üç farklı modelle hem bireysel hem de ticari ihtiyaçları karşılayacak

ZEV-UP araç konsepti, farklı kullanıcı ihtiyaçlarına göre uyarlanmış üç farklı modelle hayata geçirilecek. Bu ultra kompakt modeller, rutin olarak kısa mesafeli şehir içi yolculuklar yapan ve aynı zamanda park yeri tasarrufu sağlamak isteyen müşterilerin günlük mobilite ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlandı. Modüler otomobil, dayanıklılık, güvenlik ile minimum işletim ve bakım maliyetlerini garanti altına almak için ortak bileşenleri kullanacak.

Ana model, şehir içi kullanıma uygun kompakt iki kişilik bir araçken, daha uzun aks mesafesine sahip dört kişilik modeli ise ailelerin ulaşım ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyor. Ayrıca, bu uzun aks mesafeli model, iki kişilik bir ticari araca dönüştürülebiliyor ve özel bir kargo alanı sayesinde ürün taşımacılığına da olanak tanıyor.

ZEV-UP’ın değiştirilebilir batarya sistemi, hızlı ve kolay batarya değişimi sayesinde şarj deneyiminde esneklik ve sürüş menzilini uzatma avantajı sunacak.

Araçlar, Budapeşte ve İstanbul’da çeşitli koşullarda ve ortamlarda gerçek kullanıcılarla birlikte test sürüşlerinden geçecek. Böylece araçların tasarım ve teknolojik yenilikleri değerlendirilecek.

Sürdürülebilir mobilite çözümlerine duyulan acil ihtiyaca yanıt olarak geliştirilen ZEV-UP, 2030 yılına kadar karbondioksit emisyonlarını azaltma ve 2050 yılına kadar karbon nötr’e ulaşma yönündeki Avrupa Fit-for-55 hedefiyle uyumlu. Proje, Asya ve Afrika’daki pazar çalışmaları da dahil olmak üzere hem yerleşik hem de gelişmekte olan pazarlar için benzersiz özelliklere sahip elektrikli araçlar geliştirerek sıfır emisyonlu araçların benimsenmesini hızlandırmayı hedefliyor.

Ford Otosan, Ufuk Avrupa programından en çok fon alan sanayi kuruluşu

Sürdürülebilir ve akıllı mobiliteye öncülük etmek isteyen Ford Otosan, uluslararası düzeyde de elektrikli, hibrit ve yakıt hücreli araçlar gibi alternatif teknolojilerin geliştirilmesi konusunda etkin bir rol üstleniyor. Bu vizyon doğrultusunda Ufuk Avrupa gibi Avrupa Birliği tarafından finanse edilen araştırma projelerinde proje ortağı olarak yer alıyor.

Ford Otosan, 26 Ekim 2023 itibarıyla TÜBİTAK’ın resmî sitesinde duyurulduğu üzere, Ufuk Avrupa programında 16 projeden toplam 7,27 milyon avro fon almaya hak kazanarak en çok fon alan sanayi şirketleri sıralamasında birinci sırada yer alıyor.