Çok uluslu strateji danışmanlık şirketi EY-Parthenon ve Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) iş birliğiyle gerçekleştirilen Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Araştırması’nın sonuçları açıklandı.
Türkiye’de sektörün önde gelen 58 şirketinin üst düzey yöneticileri ile yapılan anketler sonucu oluşturulan araştırma; sektörün pandemi öncesi ve sonrası performansı, gelecek öngörüleri, sektörü bekleyen riskler ve bu risklere karşı alınması gereken aksiyonlara ışık tutuyor. Araştırmaya katılan şirketler; alkolsüz içecek, ambalaj, süt ve süt ürünleri, et-tavuk-balık ürünleri, atıştırmalık, tarım ve hububat, gıda bileşeni, hazır gıda-dondurma, baharat, konserve, ekmek ve unlu mamuller, yem, meyve-sebze, bal ve alkollü içecek alanlarında faaliyet gösteriyor.
Sektör büyümesine dair ortak bir görüş bulunmuyor
Araştırma sonuçlarına göre; sektörün yaklaşık %75’i salgından önce 2020 yılı başında enflasyon oranında ya da üzerinde büyüme gösteriyordu. Salgın etkilerinin görülmeye başladığı Mart ve Nisan ayları için şirketlerin %43’ü azaldığını belirtiyor. Cirosu azalan katılımcılar cirolarının ortalama %26 düştüğünü ifade ediyor.
Araştırma sonuçları şirketlerin, pandeminin 4. çeyrek ve sonrasında sona ereceğini düşündüğünü gösteriyor. Salgın sürecinde ciro kaybı yaşayan şirketlerin çoğunluğu cirolarının 6 aydan önce toparlanmayacağını, ciro artışı yaşayanlarsa salgın öncesi seviyelerine geri döneceklerini düşünüyor. Cirolarının bu dönemde arttığını belirtenlerin yaklaşık yarısı ise talepteki artışın eski seviyelere veya daha altına geleceğini öngörürken, diğer yarısı bu artışın kalıcı olmasını, hatta daha da güçlenmesini bekliyor. Katılımcıların %38’i tüketici davranışlarındaki değişimin uzun vadede kalıcı olacağını düşündüğünü belirtiyor.
Sektörün 2020 tüm yıl büyüme beklentilerine bakıldığında, katılımcıların %52’si sektörün daralacağını öngörürken; yaklaşık %20’si 2020 sektör büyüklüğünün geçtiğimiz yılla aynı olmasını bekliyor. Sektörün daralacağını bekleyen yöneticiler, tüm yıl için daralmanın ortalama %10-15 seviyesinde olacağını tahmin ediyor.
Turizm ve yeme içme sektörlerinin sürdürülebilirliği çok büyük önem taşıyor
“Artan nüfus ve değişen iklim koşulları nedeniyle hâlihazırda dünya gündeminin ilk sırasında yer alan ‘gıda güvencesi’, pandeminin doğrudan ve dolaylı etkileriyle daha da önem kazandı ve küresel gıda sisteminin kırılganlığı COVID-19 ile açıkça gözler önüne serdi” diyen Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Başkanı Şemsi Kopuz şu değerlendirmeyi yaptı: “Turizm ve yeme içme sektörlerinin sürdürülebilirliği ve krizi atlatabilmeleri gıda ve içecek sektörü için çok büyük önem taşıyor. Bu konuda tüm ekosistem paydaşlarının atması gereken adımlar olmakla beraber özellikle oteller ve restoranlar eski performanslarını yakalayana kadar COVID-19 etkilerini bertaraf etmeye yönelik verilebilecek kısa çalışma ödeneğinin ertelenmesi veya finansman sağlanması gibi destekler, dolaylı olarak gıda ve içecek üreticilerine de pozitif yansıyacaktır. Gıda ve içecek sektör şirketlerinin bu dönemde otel, restoran, kafe gibi ev dışı tüketim kaynaklı ciro düşüşlerini bertaraf etmek üzere de talebin arttığı tüketici tarafındaki değişimleri gözlemlemeleri ve uzun dönemli stratejilerini korusalar da kısa vadede ürün ve kanal çeşitlendirmelerine gitmeleri faydalı olacaktır.”
Ev dışı tüketimde yaşanabilecek sorunlar, finansman ve nakit yönetimi en büyük riskler
Araştırmaya katılan sektör liderlerinin %90’ı restoranların zorlanmasını ve otellerin-tatil köylerinin eski performanslarını yakalayamamasını gelecek 6-12 aylık dönem için en büyük risklerden ikisi olarak görüyor. Bununla birlikte birçok zincir gıda işletmesinin cirolarının önemli bir kısmını elde ettiği AVM mağazalarının, eski performanslarını yakalayamaması da her 5 katılımcıdan 4’ünün sektör için beklediği riskler arasında yer alıyor. Katılımcıların %85’i otel, restoran ve kafeleri kapsayan ev dışı tüketim sektörünün 2019 performansını ancak 2021 veya sonrasında yakalayacağını öngörüyor. Araştırma sonuçları, nakit yönetimi ve kredi limitlerinin genişletilememesinin de sektörü bekleyen riskler arasında en üst sıralarda yer aldığını ortaya koyuyor. Sektör liderlerinin %43’ü bu dönemde değişken giderlerinde bir artış yaşandığını ifade ediyor. Tedarik zinciri ve lojistiğe yönelik sorunlara ilişkin beklenen en büyük riskin, tedarikçilerin batması ve bu sebeple hammadde veya ara madde tedarikinde sıkıntılar yaşanması olduğu görülüyor.
Ev dışı tüketim sektöründeki normalleşmenin uzaması ciddi bir sorun
“Ülkemizde Mart ayı itibariyle etkisini göstermeye başlayan COVID-19 pandemisi, 2020 yılında tüm dünyadaki imalat ve hizmet sektörlerinin neredeyse tamamını olumsuz yönde etkiledi. Türkiye de bu olumsuz tablo sonucu talebin daralması, tedarik zinciri bozulmaları ve maliyetlerin artması gibi sorunlar yaşadı” diyen EY-Parthenon Türkiye Sorumlu Ortağı Elif Koç sektör görünümü ile ilgili olarak, “Sektör oyuncuları farklı şekillerde etkilenseler de süreçte sektörün yaklaşık yarısının cirosu düştü ve bu düşüşler ciro artışlarından daha büyük oldu. Salgın sonrası tedarik zincirlerini hazır tutabilmek için şirketlerin tedarikçi sayılarını ve tedarikçileriyle olan iletişimlerini güçlendirdiklerini gözlemliyoruz. Tüketici davranışlarındaki değişim tarafında ise en büyük beklenti dijital kanal kullanımının kalıcı olacağı. Evde zaman geçirmenin kalıcı olmasıyla ev dışı tüketim sektöründeki normalleşmenin uzaması ve hatta uzun vadede geri gelmemesi sektör yöneticilerinin dile getirdiği önemli bir sorun konumunda. Nakit akışı güçlü olan, kanal değişikliklerine hızlı yanıt verebilen ve tedarik zincirini koruyabilenlerin sektörde bu süreçten en kazançlı çıkanlar olacaklarını öngörüyoruz” yorumunda bulundu.