Bugün egirişim’e konu olan Gürol Üzenç, Teknopark İstanbul’un kuluçka merkezi Cube Incubation’da yönetici olarak görevini sürdürüyor. Kendisi katıldığı etkinlik Slush‘la ilgili egirişim’e özel bir yazı kaleme aldı.
“Hayatta kalanlar, değişime en iyi şekilde ayak uyduranlardır.” Darwin’in bu sözü insanlar, şirketler, girişimler ve tabi ki de etkinlikler için her zaman geçerli. Teknolojiyi en önde takip eden; hatta sürekli henüz var olmayanı hedefleyen, çağın öncüleri girişimcilerinin ve inovasyon tutkunlarının değişen talepleri bugüne kadar süregelen etkinlik kültürünü de kökünden değiştiriyor. Buna belki de en güzel örneği geçtiğimiz hafta (21-22 Kasım tarihlerinde) Teknopark İstanbul olarak katıldığımız dünyanın en büyük girişimcilik etkinliklerinden SLUSH’ ı örnek gösterebiliriz. Gerek etkinlik öncesi gerekse etkinlik günlerinde yaşadığımız farklı deneyimlerle ve keşke bu tür organizasyonlar daha da fazla olsa dediğimiz serzenişlerimizle Slush’ın girşimcilik ekosisteminin ruhunu yansıtan bambaşka bir etkinlik olduğunu düşünüyorum.
25.000 katılımcı, 3.500 startup, 2000 yatırımcı, 350 araştırmacı ve neredeyse her yerde bizi karşılayan 2400 gönüllü çalışanın yer aldığı bu nitelikli etkinliği; bir girişimci ve Türkiye’nin en büyük kuluçka merkezi olmayı hedefleyen Teknopark İstanbul’un Kuluçka Merkezi Yöneticisi olarak değerlendirmek faydalı olacak.
B2B görüşmelere başlamasına imkan sunan bir fırsatlar ağı: Matchmaking Uygulaması
Etkinliğe dair sorulması gereken ilk soru belki de; 70 milletten insan; neredeyse 1000 euro katılım ücreti ödeyerek, 0 derece sıcaklıkta neden güneşin doğmadığı memleket Finlandiya’daydık? olmalı. Bunun en önemli nedeni günler öncesinden aldığımız, hiç de sıkıcı olmayan ve periyotları farklılaşan e-mailler olabilir. Bir e-mail ne kadar etkileyici olabilir ki dediğinizi duyar gibiyim ama bir işi profesyonelce yaptığınızda bir e-mail çok çok etkileyici olabilir. Oraya gitmeden önce etkinlik portalında bir profil oluşturabilmemiz, mobil web browser üzerinde çalışan aplikasyonla etkinlik takvimine ulaşabilmemiz, fuar alanını inceleyebilmemiz ve 10.000’den fazla profili barındıran matchmaking uygulamasını kullanabilmemiz etkinliğe katılımımızı etkileyen diğer unsurlar arasında yer alıyor.
Matchmaking uygulamasına profil oluşturmak yalnızca 2 dakikada ve üstelik herkes için yeterli bilgiyi sağlamış oluyorsunuz. Potansiyel partnerlerinizden oluşan, herkesin network için orada bulunduğu, randevu isteyip, mesaj atabildiğiniz global network erişimi için oldukça ideal bir uygulama. Öyle ki insanların açılış törenini bile izlemeyip; B2B görüşmelere başlamasına imkan sunan bir fırsatlar ağı olarak tanımlamak yanlış olmaz. Aplikasyon üzerinden ajandanıza kaydettiğiniz oturumda ve B2B görüşmeler öncesinde size hatırlatma mailleri geliyor. Hatta “geleceğin trendleri” ne benzer konuda bir sunumu dinledikten hemen sonra sunuma dair temel bilgi notların telefonuza mail olarak gelmesi gerçekten tatmin edici.
Etkinliği tamamlayan kelimeler: siyah, karanlık, neon ve en fazla da truss
Etkinlik gününden bahsedecek olursak; giriş alanından itibaren tüm dekor ve ortam/alan tasarımı tek kalemden, tek kurgudan çıkmış ve her alan bütünüyle çok “cool” bir hava taşıyor. Tasarım anlamında anahtar kelimeler: siyah, karanlık, neon ve en fazla da truss. Etkinlik alanında hiçbir tavan aydınlatması kullanılmıyor; her yer siyah truss sistemiyle donatılmış; geneliyle karanlık, truss sisteminden yer yer aydınlatma loş ve etkileyici bir ortam sağlanmış. Yaka kartlarımız da alışılagelmişten büyük, ama karanlıkta ya da o her yerde olan neon ışıkta parlama özelliğine sahip. Etkinlik haritasına baktığımızda; 2 büyük vestiyer alanı, 5 sahne, büyük bir yemek alanı, saklı bahçe, devasa B2B alanı, 2 buluşma noktası/alanı, startup ve çeşitli firmaların stant alanları ve sauna alanından oluşuyor ve her yer mütemadiyen insan kaynıyor. Etkinlik her daim dolu, tüm sahnelerde minumum seyirci var, çünkü her zaman dikkat çekecek bir şeyler var. Etkinlik alanında sıkılanlar atari alanında geçmişe dönerken, su sesinde istirahat etmek ya da sohbet etmek isteyenler saklı bahçede kendi ruh haline uygun yer bulabiliyor. Fin hamamı tercihi edecekler de sauna bölgesine yöneliyor.
Yarım saati aşmayan paneller
Panellerin uzunlukları ise oldukça ideal. Günümüzde video izleme alışkanlıkları 1 dakikanın altına düşmüşken; uzun uzadıya panellerin ne yazık ki artık kimsede cazibesi bulunmuyor. Bu yüzden Slush’ta aynı anda gerçekleşen birden fazla etkinlikte en uzun oturum sadece yarım saat sürüyor. Yüzlerce yıldır konferanslara katılım gösteren insanlık artık farklı ortamlar, farklı deneyimler arıyor. Hele kitle kural tanımayan girişimcilik ekosistemi ise bu kişileri formal alanlarda oturtmak mümkün olmuyor. Çünkü konferans salonlarında oturmaktan, onlarca yıldır proje konuşmaktan artık hepimiz sıkıldık. Bu sebeple boks ringine benzeyen Saga Sahnesi, farklı estetik donatılarla kuşatılmış ve led ekran algımızı değiştiren ana sahne (Founder Stage) bizleri mekânsal olarak kendine bağlıyor. Dikkat çekici konularla birlikte bir o sahneye, bir diğer sahneye koşup adete köşe kapmaca oynayabiliyorsunuz.
B2B alanlar bulunmaz işbirliği fırsatları sunuyor
Slush’ın B2B alanına apayrı değinmek gerekiyor. “İşi olmayan giremez” tabelası yerine girişinde yetkililerin bulunduğu ve sizin uygulama ekranınızdan randevunuzu görerek içeri girebildiğiniz; renklendirilmiş ve numaralandırılmış bire bir görüşme kabinleri, yüzlerce masa bulunuyor ve hepsinde rezervasyon zorunlu. Görüşme periyotları da yine kısa ve net: yarım saat sürüyor. Yukarı da değindiğim global network erişimi için mükemmel bir çözüm olarak gördüğüm machmaking uygulaması; global anlamda potansiyel yatırımcınız, hızlandırıcınız, mentorunuz ve/veya partneriz ile yapabileceğiz onlarca birbirinden verimli B2B görüşmeler sunuyor. Gerçekten benim gibi iletişim canlısı ve diyaloğa inanan biriyseniz bulunmaz işbirliği fırsatları yakalayabilirsiniz.
Potansiyelimizi göstermemek hiç içimize sinmiyor
Pek çok start up, hükümetleri ve/veya hükümetlerin desteklediği kurumlar ile birlikte ülkelerinden toplu olarak katılım gerçekleştirmiş. Japonya, Rusya, İtalya, Çin, Kore, Polonya, Fransa, İrlanda, Hindistan, Tayvan, İsviçre ve hatta Tataristan. İçlerimizde bizlerin neden toplu olarak orada olamadığına dair burukluk yaşanıyor. Ne toplu olarak, ne de tekil ülkemizden hiç bir start up’a denk gelemiyoruz (bir girişimcimiz bir konuşmaya davetli olarak gelmiş, onu saymazsak). Uluslararasılaşmaya bu kadar ihtiyacımız varken; olanı global arenalara taşımamak ve potansiyelimizi göstermemek hiç içimize sinmiyor.