Terminal
Terminal
Terminal
Terminal

GYİAD, startup’lara 3 yıllık KDV muafiyeti tanınması yönündeki önerilerini Maliye Bakanı’na sundu

Vergi düzenlemelerine katkıda bulunmayı amaçlayan Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği (GYİAD), KDV’ye ilişkin değerlendirme ve önerilerini Maliye Bakanı Naci Ağbal’a sundu. Teknoloji sektörü odaklı KOBİ’ler, girişimcilere yönelik 25 maddelik listede, start-up’lara 3 yıllık KDV muafiyeti tanınması, teknoloji şirketlerinin KDV alacaklarına öncelik verilmesi ve kredi kartı ile yapılan online alışverişlerden daha düşük KDV alınması gibi öneriler yer alıyor.

Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği (GYİAD), KOBİ’ler, girişimciler ve teknoloji odaklı iş hayatına yönelik Katma Değer Vergisi (KDV) düzenlemelerine ilişkin değerlendirme ve önerilerini Maliye Bakanı Naci Ağbal’a sundu.

Bakan Ağbal’ı ziyaret ederek toplam 25 maddeden oluşan listeye ilişkin bilgi aktaran GYİAD Başkanı Yiğit Savcı, “Hazırladığımız bu çalışma ile özellikle teknoloji şirketlerini ilgilendiren vergi düzenlemelerine dikkat çekmek istedik. Önerilerimizin hayata geçirilmesi durumunda ülke ekonomisine önemli katkıları olacağına inanıyoruz” dedi.

Girişimlere 3 yıllık KDV muafiyeti

25 madde arasında start-up olarak nitelendirilen şirketlere mali kolaylıklar sağlanması yönünde bir öneri bulunduğunu kaydeden Yiğit Savcı, “Günümüzde ülkeler için buluşlar ve yenilikler geliştirmek ve bunları hızla ticarileştirmek büyük öneme sahip. Bunları da start-up adı verilen şirketler hızla hayata geçirebiliyor. GYİAD olarak önerimiz, bu şirketlerin kurulduktan sonra üç yıl boyunca KDV mükellefi olmamaları yönünde. Dünyada start-up olarak başlamış bugünün önemli teknoloji şirketlerinden birçoğunun piyasa değerinin, tek başına Türkiye’de borsada işlem gören tüm şirketlerin piyasa değerinin üzerinde olduğu unutulmamalı. Ülkemizin de dünya devi olabilecek 2-3 start-up şirket çıkarması bile ekonomiye önemli katkı sağlanması için yeterli olacaktır” dedi.

Teknoloji şirketlerinin KDV alacaklarına öncelik

Listedeki maddelerden birinin teknoloji alanında faaliyet gösteren şirketlere yönelik olduğunu belirten Savcı, “Bu şirketlerin KDV alacaklarına uygulanacak özel bir program ile öncelik tanınması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin yüksek teknolojili üretim hedefine öncülük ederken, biriken KDV alacakları kendilerine ek bir yük oluşturuyor. GYİAD olarak teknoloji şirketlerinin KDV alacaklarının en geç 3 ay içinde ödenmesini öneriyoruz. 94,3 milyar TL satış hacmi yaratan bu şirketlerin KDV alacaklarının kısa sürede ödenmesi halinde, önemli bir maliyet unsurundan kurtularak daha rekabetçi hale gelecekleri düşüncesindeyiz. Bu da daha yüksek gelirler ve kamu mali yükümlülüğü tabanı anlamına gelecektir” dedi.

Kartlı online alışverişe düşük KDV

Diğer bir maddenin kredi kartı ile yapılan online alışverişleri kapsadığını söyleyen Yiğit Savcı, kredi kartı ile yapılan harcamaların ve internet üzerinden yapılan harcamaların yüzde yüz kayıtlı olduğuna dikkat çekti. Savcı, “Kayıt dışılığın önlenmesi yolunda bir adım olarak, hane halkı harcamalarında kredi kartı ile online alışverişin teşvik edilmesi için, bu tür harcamalarda yüzde 8 gibi daha düşük KDV oranı uygulanmalı. Bu sayede 12,2 milyar TL ilave KDV geliri elde edileceği gibi, hane halkları da 15,3 milyar TL tasarruf etmiş olacaktır. Tüm bunlara ek olarak, online alışverişin yaygınlaşması çok sayıda firma için yeni ürün ve hizmet satışını da beraberinde getireceği için, kamu için vergi ve SGK tabanı da genişlemiş olacaktır” diye konuştu.

GYİAD’ın Maliye Bakanlığı’na sunduğu talep ve önerilerin tam metni şöyle:

I. KATMA DEĞER VERGİSİ ORANLARINA İLİŞKİN ÖNERİLER

1. Genel KDV Oranı Yüzde 18’den Ekonomik Canlanmayı Sağlayacak Ve Kayıt Dışı Ekonomiyi Azaltacak Makul Bir Seviyeye Düşürülmelidir

1985 yılında ilk başlangıçta %10’luk genel KDV oranı ile temel gıda maddeleri için sıfır olmak üzere iki oranla KDV uygulamasına geçilmişti. Bir yıl sonra %0, %1 ve %5 olmak üzere indirimli oran sayısı üçe çıkmıştır. 1988 yılında genel oran %12’ye yükseltilmiş, indirimli oranlara %8 oranı eklenmiş ve ilk defa %15’lik yükseltilmiş oran uygulamasına başlanmıştır.

Zaman içerisinde genel oran %11, %12, %15, %17 olarak uygulandıktan sonra 15/5/2001 tarihinde %18 olarak bugünkü orana getirilmiştir. İndirimli oranlarda da çeşitli değişikliklerden sonra 1/11/1993 tarihinde bugün geçerli olan %1 ve %8’lik oranlar yürürlüğe girmiştir. Yükseltilmiş oranlar ise %13, %13,5, %15, %20, %23, %25, %26 ve %40 olarak devam etmekte iken, 2002 yılında ÖTV’nin yürürlüğe girmesiyle yükseltilmiş KDV uygulamasına son verilmiştir.

Genel KDV oranı gelir endişesi ile başlangıçtan bu yana 8 puan artmış, neredeyse iki katına yükselmiştir. Genel KDV oranının yükseltilmesine neden olan unsurların büyük bölümü bugün ortadan kalkmıştır. Bu nedenle genel KDV oranı kademeli olarak aşağı çekilmelidir.

2. Hizmet Sektöründe KDV Oranları % 8’e Düşürülmelidir

Hizmet sektöründe giderlerin (ücret, kira v.b.) ağırlıklı olarak KDV’ye tabi olmaması nedeniyle hasılat üzerinden % 18 KDV hesaplanması, özellikle tahsilatların vadelerinin arttığı dönemlerde mükellefleri ödeme güçlerini aşan vergi borçlarıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle hizmet sektöründe yüklenilen KDV tutarlarının görece azlığı dikkate alınarak KDV oranı % 8’e düşürülmelidir.

3. Eğitim, Sağlık, Temel Gıda Ve Zorunlu Barınma İle İlgili Mal Ve Hizmetler KDV’den İstisna Olmalıdır

Anayasanın 2. maddesi ile ülkemizin sosyal bir hukuk devleti olduğu hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla eğitim, sağlık, temel gıda ve zorunlu barınma ile ilgili mal ve hizmetler her yurttaşa sağlanması gereken kamusal haklardır. Bu hizmetlerin devlet ya da özel sektör eliyle sunulmasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Bu nedenle bahsi geçen temel haklara ilişkin mal ve hizmetlerin KDV’den istisna olması gerekmektedir. Bu kapsamdaki hizmet ve malların özel sektör eliyle sunulması halinde elde edilecek gelir üzerinden gelir/kurumlar vergisi alınması gerektiği tabidir. Ancak esas itibariyle nihai tüketiciye yansıtılmakta olan KDV’nin alınması açıklandığı üzere Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen sosyal devlet tanımlamasına uygun değildir.

II. KATMA DEĞERİN HESAPLANMASINA VE ÖDENMESİNE YÖNELİK ÖNERİLER

1. ÖTV Tutarının KDV Matrahına Dahil Edilmesi Uygulaması Kaldırılmalıdır

Güncel vergi mevzuatımıza göre; ÖTV’ye tabi bir mala ilişkin KDV hesaplanırken, ÖTV tutarı malın bedeli ile birlikte KDV matrahına dahil edilerek katma değer vergisi hesaplanmaktadır. Dolayısıyla hesaplanan vergi üzerinden başka bir vergi alınmaktadır. Vergi üzerinden vergi almak şeklindeki bu uygulamaya son verilmesi gerekmektedir.

2. Yasal Defter Kayıtlarının, Mali Tabloların Ve Vergi Beyannamelerinin UFRS’ye Uygun Hale Getirilmesi Sağlanmalıdır, Tahsil Edilmeyen KDV’lerin Ödenmesi Önlenmelidir

UFRS esas itibariyle gerçeğe uygun değer tanımını esas almaktadır. Ancak vergi kanunları uyarınca hazırlanan yasal defterler, mali tablolar ve vergi beyannameleri maalesef gerçek durumdan son derece uzaktır. Örneğin; şirketler bilançolarında değerli varlıkları olsa da vergi usul kanunu uyarınca alış bedeli ile kayıtlı edilmiş olmaları nedeniyle gerçeği yansıtmamaktadır. Bu durum piyasa ve kredi talep ettikleri bankalar nezdinde hatalı değerlendirmelerle karşılaşmalarına neden olmaktadır.

Ayrıca henüz tahsil etmedikleri KDV tutarlarını beyan etmek zorunda bırakılmaları nedeniyle kanun mantığına göre aracısı oldukları bir vergiyi tahsil etmeden ödemek zorunda kalmaktadırlar. Yasal Defter Kayıtlarının, Mali Tabloların ve Vergi Beyannamelerinin UFRS’ye uygun Hale Getirilmesi bu durumları ortadan kaldıracaktır.

3. Kur Farkları KDV’ye Tabi Tutulmamalıdır

KDV’de vergiyi doğuran olay malın teslimi, hizmetin ifasıdır. Teslim ve ifadan sonra ödeme sırasında döviz kurlarındaki değişime bağlı olarak ortaya çıkan farkların KDV’ye tabi olacağı yönünde kanunda açık bir düzenleme olmamasına rağmen Bakanlık öteden beri kur farkını vade farkı olarak değerlendirip KDV’ye tabi tutmaktadır. Bu uygulamadan vazgeçilmeli ve gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır.

4. İthalatta ve Yurt içi İşlemlerden Alınan KDV’de İkilik Ortadan Kaldırılmalıdır

İthalatta alınan KDV’nin gümrük mevzuatına tabi olması yurt içi işlemlerdeki KDV’nin KDV mevzuatına tabi olması ikilik yaratmakta, Maliye Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı arasındaki farklı uygulamalar işletmeler açısında sorunlar çıkarmaktadır. KDV açısından tek bir mevzuat ve yetkili tekbir İdari makam olmalıdır. KDV oranlarının GTİP numaralarına göre belirlenmesi zaten gümrük uygulamalarında tartışmalı olan birçok hususun KDV’ye sirayet etmesine yol açmaktadır. Bu uygulamadan vaz geçilmesi gerekir.

5.Bedelsiz Veya Düşük Bedelli Teslimlerde Emsal Bedel Üzerinden KDV Alınması Uygulaması Kaldırılmalıdır

KDV Kanunun 27. maddesi uyarınca bedelsiz/düşük bedelli işlemlerde emsal bedel üzerinden KDV ödenmesini gerektiren hüküm, işlemlerin gerçek tutarını dikkate almamakta ve mükellefler açısından almadıkları bir bedel üzerinden vergi ödemelerine yol açmaktadır. Söz konusu düzenleme her ne kadar vergi güvenlik müessesi olarak düzenlenmiş olsa da bir cezalandırma aracı olmaya başlamış, işlemlerin gerçek mahiyetine aykırı ve piyasa dinamiklerini de bozan bir düzenleme halini almıştır

6. Arsa Payı/Kat Karşılığı İnşaat İşlerinde KDV Uygulamasına İlişkin Bakanlık Görüşü Değiştirilmelidir

Maliye Bakanlığı arsa payı/kat karşılığı inşaat işlerinde, arsa ve bina olarak iki ayrı teslim olduğu, yani işlemin trampa hükmünde olduğu konusunda görüş açıklamış olup hem Müteahhit hem de arsa sahibini KDV’ye tabi tutmaktadır. Ancak Müstekar hale gelen Danıştay ve Yargıtay kararlarında kat karşılığı inşaat işlerinin hizmet içeren karma sözleşmeler olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle yapılacak reformda yüksek yargı kararları dikkate alınmalıdır.

III. KATMA DEĞER VERGİSİNDE İNDİRİMLER, ALACAKLAR, İADELER VE DEVİRLERE İLİŞKİN ÖNERİLER

1. KDV İadeleri Süreci İyileştirilmeli ve Hızlandırılmalıdır

Gerek istisnalar gerekse indirimli oran uygulamaları nedeniyle zorunlu olarak buna uymak durumunda olan KDV mükellefleri bu işlemler nedeniyle almaları gereken iadelerde sorunlar yaşamakta ve iade uygulamalarında mükellefler “bünyeye giren KDV hesaplamalarına” zorlanmaktadır. Bu, verginin iş adamı üzerinde gerçek bir yük olarak birikmesine ve iadelerdeki sınırlamalar ve gecikmeler yüzünden orantısız bir iş-istihdam yüküne neden olmaktadır. Bu nedenle, yüklenim KDV hesaplarıyla uğraşmak yerine, istisna nedeniyle alınmayan veya eksik alınan KDV tutarlarını baz alan bir iade mekanizması kurulmalıdır.

2. KDV Tevkifatı Uygulamasının Kapsamı Daraltılmalıdır

KDV’de esas itibariyle sınırlı durumlarda ( özellikle yurt dışında mukim kişilerle yapılan işlemlere bağlı olarak) uygulanması gereken tevkifat yöntemi, sonradan, Kanunda ve tebliğlerle yapılan düzenlemelerle yaygın hale getirilmiştir. Bu konuda alıcılara sorumluluk yüklemesi yapılmış olup, çoğu zaman sorunlar yaşanmaktadır. Satıcının düzenlediği faturalar için alıcıya sorumluluk yüklenmekte ve çoğu zaman düzenlenen faturaların düzeltilmesi gereği doğmakta ya da bu yükümlülüğün farkına sonradan varılabilmektedir. Bu nedenle, anılan sorumlulukların daraltılması yönünde düzenlemeler yapılmalıdır.

3.KDV İadelerinde YMM Raporları Yeterli Görülmeli, İadeler Geciktirilmeksizin Gerçekleştirilmelidir

Yeminli Mali Müşavirlerin devlet adına denetim yapmakta olmaları ve yaptıkların tasdiklerden müteselsil sorumlu olmaları nedeniyle vergi iade tasdik raporlarının esas alınarak iadelerin ivedilikle gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.

4. Dönem Kayması Olarak Ertesi Yıla Sarkan Faturalardaki KDV’nin İndirimi Kabul Edilmelidir

KDV Kanununun 29/3 maddesi uyarınca KDV indirim hakkı vergiyi doğuran olayın olduğu takvim yılı ile sınırlandırılmıştır. Bu uygulama, işletmelerin elinde olmayan nedenlerle geç gelen/düzenlenen faturaların indirilememesi sonucunu doğurmaktadır. KDV’de vergilendirme dönemi yıllık değil aylıktır, dolayısıyla giderleştirmedeki dönemsellik ilkesi burada uygulanmamalıdır. Ertesi yıla sarkan KDV’nin indirimine olanak tanınmalıdır.

5. Zayi Olan Mallarda KDV İndirimi Mümkün Olmalıdır

KDV Kanununun 30/c maddesi sadece deprem, sel ve Bakanlıkça yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olan mallar nedeniyle yüklenilen KDV’nin indirimine izin vermektedir. Bu durum oldukça kısıtlayıcı olup, zayi olduğu ilgili kurumlarca belgelendirilen mal ve sabit kıymetlere ilişkin KDV’nin indirimine izin verilmelidir.

6. İndirimli Orana Tabi Mallar İçin Sonraki Dönemlerde Ortaya Çıkan Harcamalar Nedeniyle Yüklenilen KDV’nin İndirimine İzin Verilmelidir

İndirimli orana bağlı KDV iadesinde ciro primi, mal iskontosu, fiyat farkı, vade farkı, kur farkı vb. nedenlerle sonraki dönemlerde gelen faturaların KDV’sinin iade edilmemesi şirketler üzerinde finansman yükü oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu iadeye izin verilmelidir.

7. Devreden KDV’ler İade Edilmelidir

KDV Kanununda bir dönem içinde yüklenilen KDV, hesaplanan KDV’den fazla olduğu durumda, fazlalık sonraki dönemler devretmektedir. Bu durum ise özellikle yatırım aşamasındaki işletmelerle sürekli devreden KDV veren şirketler açısından büyük bir finansman yüküne maruz bırakmakta. Diğer taraftan da devlet mükelleflerin parasını faizsiz kullanmaktadır. Devreden KDV uygulaması yerine devredilecek tutar mükelleflere iade edilmelidir. Genel bir iade uygulaması ilk etapta bütçe dengelerini bozabileceğinden geçiş sürecinde yatırımcı işletmeler veya belirli sektörlerdeki işletmeler pilot uygulama olarak seçilebilir.

8.Teknoloji Alanlarında Faaliyet Gösteren Şirketlerin KDV Alacakları İçin Teşvik Kapsamında Öncelik Tanınmalıdır

Türkiye’de yeni gelişme evresinde olan Bilişim Şirketleri için uygulanacak bir teşvik kapsamında KDV alacakları için öncelik uygulanmalıdır.

IV. KATMA DEĞER VERGİSİ İLE İLGİLİ DİĞER ÖNERİLER

1. Serbest Meslek Erbabında Gelir Vergisi Kanunu İle Katma Değer Vergisi Kanunu Hükümleri Arasındaki Uyumsuzluk Giderilmelidir

Serbest meslek erbabı gelirin elde edilmesi açısından tahsilat esasına tabi iken KDV açısından tahakkuk esası geçerlidir. Diğer bir ifadeyle serbest meslek makbuzu düzenlenmesiyle gelir henüz doğmadığı halde KDV tahakkuk etmektedir. Bu durum da müşterilerinden KDV’yi tahsil edemeyen serbest meslek erbabını zor durumda bırakmakta ve çoğu durumda kayıt dışılığı beslemektedir. Bu uygulamanın değişmesi için gerekli yasal değişiklikler yapılmalıdır.

2. Örtülü Sermaye Ve Transfer Fiyatlandırması Durumlarında KDV Uygulanması Değiştirilmelidir

Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi Kanunlarında örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faizler ile transfer fiyatlandırması yoluyla dağıtılan örtülü kazançlar ortaklara yapılan bir kar dağıtımı olmasına rağmen ayrıca KDV’ye de tabi tutulmaktadır. Bu yorum değiştirilmelidir.

3- Hizmet İhracı Tanımı AB Mevzuatıyla Uyumlu Hale Getirilmeli, KDV İstisnası Uygulaması Genişletilmelidir

AB’nin 2006/112 numaralı KDV direktifinin 56’ncı maddesi, yurt dışında bulunan kimselere verilen bazı seçilmiş hizmetler için, hizmetten yararlanma yeri “hizmeti alanın bu hizmetle alakalı olan ekonomik faaliyetlerinin yürütüldüğü yer, bunun bilinmemesi durumunda ise yine hizmeti alanın mukim olduğu yer” olarak kabul edileceği olarak düzenlemektedir.

Ülkemizde ise yurt dışında bulunanlara verilen hizmetlerin hizmet ihracı kapsamında değerlendirilmesi için “Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması” ve “Hizmetten yurtdışında faydalanılması” şartlarının birlikte sağlanması aranmaktadır. Uygulamada “faydalanma” kriterinin tespiti hem zorluk teşkil etmekte hem de bu durum AB mevzuatıyla aykırılık yaratmaktadır. Bu durum düzeltilmeli ve yurt dışındaki kişilere sunulan hizmetlerde faydalanma yerine bakılmadan ihracat istisnası uygulanmalıdır. Ayrıca, Hizmet ihracı istisnasında dövizin Türkiye’ye getirilme şartı kaldırılmalıdır.

4. Türkiye’den Serbest Bölgelere Verilen Hizmetler, Hizmet İhracı Kapsamına Alınmalıdır

Türkiye’den serbest bölgelere yapılan mal teslimleri ile serbest bölge içi teslimler istisnadan yararlanırken, Türkiye’den serbest bölgelere verilen hizmetlerde KDV uygulanmaktadır. Bu uygulama değiştirilerek gerekli yasal değişiklik yapılmalıdır.

5. Türkiye’den Gümrüksüz Satış Mağazalarına Yapılan Teslimler İhracat İstisnası Kapsamına Alınmalıdır

Gümrüksüz satış mağazalarından yurt dışına çıkanlara satılacak olan mallar KDV’siz satılırken, bu mağazalara yurt içinden yapılan satışlar KDV’ye tabi tutulmaktadır. Bu mağazalara yapılan satışlar da ihracat istisnası kapsamına alınmalıdır.

6. İthalatı Gözetim Uygulamaları Kapsamında KDV Uygulaması İyileştirilmelidir

İş makina yedek parça ithalatından İthalatı Gözetim Uygulaması adı altında konteynerın ağırlığı üzerinden KDV alınmaya başlanmıştır. Bu şekilde hesaplanan KDV mal bedelinin çok üzerinde olmakta ve satışlardan toplanan KDV ile mahsup edilmesine rağmen şirkette her ithalatta artan KDV alacağı yaratmaktadır. Bu uygulamaya son verilmelidir.

7. Kayıt Dışı Ekonomiyi Engellemesi Adına İnternet Üzerinden Kredi Kartıyla Yapılan Alışverişlerde Daha Düşük KDV Oranları Uygulanmalıdır

8. Vergi Mükelleflerinin Harcamalarının Tamamı Gider Olarak Kabul Edilmeli, Böylece Belgelendirme Kapsamı Genişletilerek KDV Tahakkuku Artırılmalıdır

Kayıt dışı ekonomiyi azaltmak ticari faaliyetlerin tamamının belgelendirilmesi ile mümkündür. Bir kişinin harcaması diğer bir kişinin gelirini oluşturacaktır. Bu nedenle kişilerin harcamalarını tam olarak belgelendirmesinin, gider gösterebilmek suretiyle kendilerine fayda sağlaması halinde, kayıt dışı ekonomi ciddi ölçüde azalacaktır. Belgelendirme kapsamı genişletilerek KDV tahakkuku artacaktır.

Yiğit Savcı – Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği (GYİAD) Başkanı

Güncel İçerikler