Ressamlar yaptıkları tablonun altına imza atarlar, bilirsiniz. Bazı ressamlar ise kendi tablolarının içine kendilerini bir İnsan veya güçlü bir figür olarak yerleştirir. Böylelikle ressamın eseri gittikçe gizemli hale dönüşür. Tabloyu saatlerce yorumlar, içerisinde bir şeyler ararız. Ne kadar arasak da, tablonun içerisindeki sırrı göremeyiz. Ya da tam tersi de olabilir. Tablonun içerisindeki bağlamları doğru birleştirince, yazarın gizlediği imzaya kolay bir şekilde ulaşırız.
Peki biz kendi ürün ve hizmetimizde bu imzaları kullanıyor muyuz? ya da bir imza bırakıyor muyuz?
Fikrinizi insanlara anlatıp, tercih edilen bir nokta olmak istiyorsunuz. Öncesinde bu fikre bir kimlik vermeniz gerekiyor ki hem dış müşteri hem de iç müşteri size bu kimlik üzerinden tanıyabilsin. Sadece tanımakla kalmayıp ürün veya hizmeti satın alma noktasında sürekli tercih noktası sizin olun, öyle değil mi?
Bahsettiğim kimlik ise ‘Marka‘ dır.
Markayı yaratan, ortaya çıkaran ise gerçek hikayelerdir.
Farkında olmayabilirsiniz ama şöyle bir düşünün girişim süreçlerini; her adım aslında bir hikâye. Bu hikâyeleri müşteriye ürün ve hizmetleriniz ile gerçekten bağdaştırıp doğru anlatabilseniz, işte o zaman çok güçlü ve aranan bir marka haline gelebilirsiniz. Girişiminizin bir hikayesi olmalı.
Marka, günümüz iş dünyasında ne kadar güçlü olursa sizi ancak diğerlerinden ayrıştırıyor. Markanızı konumlandırırken ürününüz, hizmetiniz, şirketinizin karakterine göre isim, logo, cıngıl, renk ve slogan gibi markanın oluşmasını sağlayan argümanları çalışmanız gerekiyor. Dünyanın en iyi fikrine sahip olabilirsiniz ancak bu fikri doğru bir şekilde markanız ile pazarlayamazsanız, başarısız olması kaçınılmazdır. Kaliteli ve tercih edilen bir markanız olsun istiyorsanız, hemen isim bulalım ve bunu pazarlayalım önceliğiniz olmamalı. Önce marka stratejisini geliştirip ardından bu stratejiye uygun adımların atılmasında yarar var.
Marka isimle başlar…
Marka ismi açık ve anlaşılır olmalı. Yani kimliğin en önemli argümanı olan isminizi herkes kolaylıkla söyleyebilmeli. Direkt okunduğunda anlamı olmayabilir ama bir hikayesi olmalı.
Marka, sizin müşteriye söylediğiniz vaadinizdir.
“Sizi mutlu ederim.” Bu karşı tarafa verilen bir vaattir. Bu noktada tutarlı olmanız gerekir.
“Markayı oluşturdum bitti.”
Hayır bitmedi aslında marka her şeyin başlangıcıdır. “Temeli sağlam markanın 974 kriteri” diye bir şey sıralamak istemiyorum, ama aşağıda saydıklarım aklıma gelenlerden bir kaçı bunu kendi önem sıralamanıza göre dizin ve stratejinizi oluşturmaya başlayın.
- Tutarlı olun ve değişmeyin.
- Faydanızı dilini oluşturun ve bunu anlatın.
- Deneyim yaşatın ve deneyimde farklılaşın. Emin olun müşterileriniz bunu anlatacak.
- Sürdürülebilir olun. Marka anlık bir olgu değildir, zaman içerisinde tıpkı çocuklar gibi büyür ve gelişir. Nasıl büyüttüğünüz ise Size kalmış.
- Kendinizi diğerlerinden ayrıştırın. “Müşteri neden beni tercih etsin?” sorusunu kendinize sorun cevapları Sizi tatmin edecek mi? Bir bakın.
Ressam Sizsiniz.
Kalemler elinizde, şimdi istediğiniz gibi imza atabilirsiniz.
Müşteri olarak ‘biz’ ise yapmış olduğunuz resmin içinde imzanızı arıyor olacağız.
Tavsiye: Bu konuyla ilgili Sanatın Gücü: Rembrandt belgeselini izleyebilirsiniz.